Çobanoğulları Uc Beyliği Dönemine Ait Yeni Bulunmuş…
119
Sonuç
Türkiye Selçuklularının parçalanmaya yüz tuttuğu XIII. yüzyıl
sonlarında Kastamonu’da faaliyetlerine devam eden Çobanoğulları Uc
Beyliği hudutlarının hemen kuzeybatı sahilinde bulunan ve 1284 yılı
itibariyle Bizans’ın elinde olan Gideros kalesinin Türkler tarafından fethini
anlatan fetihnâme, söz konusu beyliğin münşîsi Hasan el-Hôyî’nin kaleme
aldığı Kavâ‘idü’r-Resâ’il mecmuası içinde bulunmuştur. Bu mecmuayı
Tahran’da 2000 yılında neşreden S. Abbaszâde, farkında olmadan
fetihnâmeyi de kamuoyunun istifadesine sunmuştur. Ancak o, bu
fetihnâmenin Selçuklular ve Kastamonu bölgesi açısından ortada olan
önemini vurgulamamış, bu konuda hemen hemen hiçbir yorumda
bulunmazken, Gideros kalesinin de İstanbul yakınlarında bir yerde olduğunu
zannetmiştir. Konu son derece özel ve dar bir sahayı ilgilendirdiği için
şimdiye kadar bu fetihnâme, Peacock’un Cide ile ilgili bir makalesinde
verdiği kısa bilgi haricinde pek fazla dikkat çekmemiştir. Dolayısıyla
Gideros Fetihnâmesi, tarafımızca ayrıntılı olarak incelenmiş, ilk defa
Farsçadan Türkçeye çevirisi yapılmış ve yazıldığı dönemle ilgili açıklamalar
da dâhil olmak üzere hakkında geniş bir değerlendirme yazısı kaleme
alınmıştır. Bu çerçevede Gideros Fetihnâmesi’nin Selçuklu ve Bizans tarihi
araştırmacıları, Karadeniz ve Kastamonu tarihi üzerine çalışanlar, Türk harp
tarihi uzmanları, savaş stratejileri ve silahlar üzerine çalışma yapanlar,
Anadolu kalelerini araştıranlar ve bu gibi konularla ilgilenenler bakımından
öneminin büyük olduğunu özellikle belirtmeliyiz. Aşağıda bu çalışmadan
elde edilen sonuçlar sıralanarak bu önemin altı bir kez daha çizilmiştir.
Fetihnâmenin içeriği göstermiştir ki, 1284 yılı itibariyle Kastamonu’nun
bugünkü il sınırları esas alındığında bölgenin Selçuklular tarafından fethi
tamamlanmıştır.
Fetihnâme, Gideros’un fetih tarihini 17 Eylül – 3 Ekim 1284 şeklinde
göstermiştir. Dolayısıyla Kastamonu şehir merkezinin bile bu şekilde yıl, ay
ve gün olarak kesin fetih tarihi tespit edilememişken, hatta Anadolu’daki pek
çok büyük kentin Bizans’tan son fethediliş yılı bilinemezken, Gideros gibi
bugün sadece turistik açıdan ismi zikredilen küçük bir beldenin Türkler
tarafından fethinin tarihi kati olarak ortaya konulabilmiştir.
Fetihnâme, bugün Kastamonu’ya bağlı Cide ilçesinin tarihine ışık tutan,
şimdiye kadar ele geçmiş en önemli belge hüviyetini taşımaktadır. Bu belge,
Cide ile ilgili tanıtım yazılarında yörenin Türkler tarafından fethi anlatılırken
daha çok Candaroğulları zamanında Türk yönetimine geçtiği şeklindeki
iddiaların yersiz olduğunu da ispatlamaktadır. Dolayısıyla Cide halkı ve
yöneticileri bunun kıymetini bilmeli ve fetihnâmenin orijinal metni ile
Türkçe çevirisini, yörede uygun bir mekânda sergilemelidirler. İlaveten
Gideros koyunda bulunan tarihî caminin de fethin bir hatırası olarak
C. YAKUPOĞLU ve N.
MUSALI
120
tamirlerle bugüne kadar ulaştığı göz ardı edilmemelidir. Ayrıca tanıtım
yazılarındaki yanlış bilgiler (Gideros isminin Cenevizlilerden kalma olduğu,
kalenin bir süre Ceneviz idaresi altında bulunduğu vs.) de düzeltilmelidir.
Bilindiği üzere, Fatih Sultan Mehmed zamanında Karadeniz’in bir Türk
gölü haline getirilme süreci başarıyla tamamlanmıştır. İşte iki asır öncesinde
Gideros’un fethi bu süreç içinde önemli aşamalardan birini teşkil etmiştir.
Çünkü Gideros kalesi Trabzon, Samsun, Sinop, Amasra ve Ereğli’den sonra
Anadolu’nun Karadeniz kıyılarındaki en stratejik ve sağlam kalelerinden
biriydi. Dolayısıyla bu zincirleme kalelerden Sinop hariç diğerleri
Hristiyanların elinde idi. Gideros’un düşürülmesi, Bizans, Trabzon ve
Ceneviz gibi rakip güçlerin Karadeniz kıyıları boyunca oluşturdukları paralel
savunma hattına ciddi manada zarar vermiştir.
Bu fetihnâme sayesinde biz, Çobanoğulları ve Türkiye Selçukluları
tarihi hakkında birtakım yeni bilgiler elde etmiş bulunuyoruz. Özellikle
Çobanoğlu Yavlak Arslan’ın hayatını ve başarılarını anlatma açısından bu
fetihnâme ilginç bilgiler vermektedir. İkiz kale olarak tarif edilen,
Anadolu’da örneklerine pek rastlanılmayan, deniz kenarında birbirine yakın
ve muhkem bir mevkide inşa edildiği anlaşılan Bizans kalelerinin kısa
sürede fethi, Yavlak Arslan’ın komutanlık becerisini, kale kuşatma
tecrübesini, dönemin savaş teknolojisini layıkıyla kullandığını ve
Çobanoğulları Beyliği’nin de zamanına göre yüksek askerî potansiyele sahip
olduğunu göstermektedir. Ayrıca bu hükümdarın Karadeniz ticaret
noktalarına ulaşma politikası, bu fetihnâme ile daha kolay izah
edilebilmektedir. Yine burada görüyoruz ki Yavlak Arslan, Türkiye Selçuklu
sultanı II. Mesud’un tahta yeni çıktığı ve rakipleri yüzünden tutunmakta bir
hayli sıkıntı çektiği günlerde bile ona tam bir sadakatle hizmet etmiş ve bu
fethi gerçekleştirerek sultanın yüzünü ağartmıştır. Özellikle onun bu fethi,
1284 tarihi gibi Türkiye Selçuklularının zevalde olduğu bir dönemde
gerçekleştirmesi ve bunu kayıt altına aldırması, XIII. yüzyıl Selçuklu askerî
ve siyasi tarihi bakımından da önem arz etmektedir. Konya’daki Selçuklu
merkezî yönetiminin güç kaybetmesinden yararlanmak suretiyle başıboş
hareket eden ve Bizans üzerine kaotik akınlar düzenleyen Türkmen
kabilelerinden ve beylerinden farklı olarak Yavlak Arslan, yürüttüğü fetihleri
Selçuklu sultanının bilgisi ve onayı dâhilinde gerçekleştirmekteydi. Gideros
Fetihnâmesi ile Yavlak Arslan hakkında bilgi veren
Saltuknâme
karşılaştırıldığında, iki kaynağın birbirini desteklediğine tanık olmaktayız.
Bu noktada Saltuknâme, Yavlak Arslan’ı Emir Muzaffereddin ismiyle
anmakta ve ondan Kastamonu’nun kuzeyinde, Küre dağlarından sahillere
kadarki yerlerin fatihi olarak bahsetmektedir.
Ayrıca biz bu fetihnâme ışığında Selçuklu – Bizans ilişkilerinin karanlık
dönemi olan 1280’li yıllar üzerine tespitler yapabiliyoruz. Yine aynı yıllarda