Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
476
gerektirmektedir. Türün, mikro seviyedeki bir ihtiyacı için ge-
rekli olan tek bir proteinin bile ne kadar kompleks olduğunu
tekrar hatırlarsak, türün birçok organını kullanıp belirli işleri
gerçekleştirdiği davranışlarının genetikteki kodunun çok daha
kompleks olması gerektiğini rahatlıkla anlayabiliriz. Canlılar
dünyasında türlerin kendilerine mahsus özellikleri saymakla
bitmez, burada örnek olarak insanların en çok tanıdığı türler-
den biri olan bal arısının bazı özellikleri kısaca ele alınacaktır.
Bal arıları buldukları besin kaynaklarını diğer bal arıla-
rına haber vermek için çeşitli danslar yaparlar ve bu dansla-
rındaki farklılıklarla, kaynağın yönünü ve uzaklığını gerekli
şekilde tarif ederler. Arılar kovanı kurmalarından, işbölüm-
lerinden, kovanın temizlik ve güvenini sağlamalarına kadar
birçok farklı işi olağanüstü becerileriyle gerçekleştirirler. Bu
kadar çok işi maharetle yapan arılar birkaç ay kadar yaşar-
lar, bu insan yavrusunun daha emeklemeye bile başlayama-
dığı bir süredir. Ama arılar, doğuştan bu becerilere sahip ol-
dukları için bunları öğrenmeye ihtiyaçları yoktur; aynen bizim
kalbimizi nasıl attıracağımızı, böbreklerimizi nasıl çalıştıra-
cağımızı öğrenmediğimiz gibi. Dans etmemiz, bilgisayarı icat
ederek kullanmamız, ev süpürmemiz ve kapımıza kilit koyma-
mız zaman sürecinde oluşmuş, sonradan öğrenilmiş davranış-
lardır. Bunları yapmamız ve yapabilmemiz kültürle ve bilim-
sel birikimle alakalıdır ve ‘birikimli komplekslik’ ile bunları
yapışımız açıklanabilir. Fakat bal arısının doğuştan tüm özel-
liklerine sahip olduğunu ve bu özelliklerin birçoğunun, miras
olarak alındığı bir ata da gösterilemediğini de unutmayalım.
Bal arılarının muhteşem bir şekilde yaptıkları ve bir ata-
dan miras olarak alınmayla izah edilemeyecek özelliklerinden
biri de peteği inşa etmeleridir. Bal arılarının on milyonlarca
yıldır bugünkü gibi petek yaptıkları fosillerden de bilinmek-
tedir. Bal arıları bedenlerindeki salgılar sayesinde balmumu
Tasarım Delili
477
imal etmekte ve bu hammaddeyle peteği inşa etmektedirler.
Petekli bal alan birçok kişinin de görebileceği gibi peteğin
yüzeyi altıgenlerden oluşmaktadır. Acaba neden bu şekil dik-
dörtgen, beşgen, sekizgen değil de altıgendir? Bunun mate-
matiksel araştırmasını yapanlar, birim alanın tamamen kulla-
nılması ve en az malzemeyle petek yapılabilmesi için en ideal
şeklin altıgen olduğunu gördüler. Petekler üçgen veya dörtgen
olsaydı da boşluksuz kullanım mümkündü, diğer geometrik şe-
killerde ise petekte boşluklar kalır. Fakat altıgen hücreler için
kullanılan malzeme üçgen ya da dörtgen için kullanılan mal-
zemeden daha azdır. Sonuç olarak altıgen hücre; en çok mik-
tarda bal depolarken, yapılması için en az balmumu gereken
hücre tipidir. İki aydan az yaşayan arı, enerjisini ve petekle-
rini en verimli kullanacağı şekil genlerinde kodlu bir şekilde
dünyaya gelir ve vazifesini yapar.
Aslında arının genlerinde kodlu olan matematiksel çö-
zümlerde bundan daha da kompleksleri mevcuttur. Petekteki
gözlerin altı tane yanal yüzü ve birbirine eş üç eşkenar dört-
genden oluşan tabanı vardır. Antonie Ferchault adlı bir bö-
cek bilgini, “arılar problemi” adını vererek, peteğin en ideal
şekilde yapılmış olması için tabandaki eşkenar dörtgenlerin
hangi açıda olması gerektiğini merak etmiş ve bu problemi
çözmeleri için bir Alman, bir İsviçreli ve bir İngiliz mate-
matikçiye ricada bulunmuştur. Üç matematikçinin yaptıkları
hesaplar sonucunda bulduklarıyla arının yaptığı açı aynıdır:
‘70 derece 32 dakika.’ Hayvanların bu tip becerileri içgüdü-
sel olup, öğrenilmediği için; peteği yapacak bilgiler arıların
DNA’larında kodlu olmalıdır. Doğal seleksiyon, yaşam mü-
cadelesinde başarısız olan canlıların nasıl elendiğini açıkla-
yabilir. Fakat ‘70 derece 32 dakika’ kadar ince bir açıda ku-
sur olsa; örneğin ‘69 derece’ veya ‘72 derece’ açı olsa, ideal
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
478
olmayan bu açıyı yapan arıların elenmesi için mantıklı bir
sebep olamaz.
Yeni-Darwinizm’in kurucu babalarından Theodosius Dobz-
hansky, Darwin’in Spencer’dan aldığı ‘en uygunun yaşaması’
(survival of the fittest) deyiminin yanıltıcı olduğunu, genetik
ve diğer alanlardaki gelişmelerin ‘uygun’ (fit) olanın yaşaya-
cağını gösterdiğini söyler.
774
Dobzhansky haklıdır, doğa ko-
şullarına uygun olmak yaşamak için yeterlidir, eğer dünyada
küresel bir soğuma olsa herhalde soğuğa çok dayanıklı kutup
ayıları gibi özelliklere sahip olmamasına rağmen ‘hayatta kal-
masına yetecek kadar’ özelliklere sahip olan türler de yaşardı.
Peki, o zaman, arının, üçgen veya dörtgen gibi şekiller ye-
rine altıgeni seçmesi ve eşkenar dörtgenler arası açıda ideal
açıyı yapması nasıl açıklanabilir? Arılar doğuştan bu özelliğe
sahip olduklarına göre, bunun sebebi arıların sonradan kazan-
dıkları ve zamanla geliştirdikleri becerileri olamaz; bizim kal-
bimizin bu şekilde olması ve çalışması bizim becerimiz ol-
madığı gibi. Natüralist-ateist anlayış petekteki bu düzgünlüğü
izah edemez; bal arılarının petekleri üçgen veya dörtgen ol-
saydı, eşkenar dörtgenler arası açılar 69 veya 71 derece olsaydı
da bal arıları var olabilirdi, ideal şekilde veya ideal açıya sa-
hip olmayan bir petek, bunu yapan bal arılarının elenmelerini
gerektirmez. Tasarım delili açısından ise şaşılacak bir durum
yoktur, çünkü canlılar; bilgisi ve kudreti yüksek, bilinçli bir
Tanrı’nın tasarımları olarak görüldükleri için bu fenomenlerde
şaşılacak bir unsur yoktur.
Bal arıları peteklerle ilgili matematiksel çözümlere genle-
rinde sahip olmalarının yanında, petekleri nasıl inşa edecek-
lerinin pratiğine dair kabiliyetlere de genlerinde sahiptirler.
Bal arılarının yaptığı kadar düzgün altıgenleri ve petekteki
774 Theodosius Dobzhansky, Evolution, Genetics and Man, John Wiley and Sons,
New York (1961), s. 112.
Dostları ilə paylaş: |