Hoca Ahmed Yesevî Düşüncesinin
Etki ve Sonuçları Üzerinde Sosyolojik Bir Değerlendirme
İsmail Doğan
*
Giriş
Hoca Ahmed Yesevî’nin anlaşılmasında düşünce ve etkinlikleri kadar ya-
şadığı toplumun sosyo-kültürel hayatının genel karakteristiklerinin de göz
önünde bulundurulması gerekir.
Eğitim olayının henüz bir kamu sorunu haline dönüşmediği geleneksel
toplumlarda bundan ancak belirli kişi ve gruplar yararlanmakta; geniş kitle-
ler ise günlük hayatın devamı çabasında gerekli olanların bilinme ve uygu-
lanması gibi babadan-oğula intikal eden bir eğitim pratiği ile yetinmektedir.
Böyle bir sosyo-kültürel yapıda günlük hayatın bilgisi dışında ortaya çıkran
“merak”, “ilgi” ve “arayış” ve “problemlere” dönemin eğitim ayrıcalığından
yararlanmış, bilgi ve görgüde derinlik kazanmış insanların cevap vermesi top-
lumların “kapalı özelliklerine” de uygun düşmektedir. Çünkü kapalı (cemaat)
toplumlarda tek tek insanların eğitim ve öğretimden geçmeleri bir ihtiyaç/ge-
reklilik olarak ortaya çıkmadığı gibi -henüz eğitim imkânlarının yaygınlaşma-
ması nedeniyle - mümkün de değildir. Işte yazılı kültür yerine sözlü kültürün
kabul görmesinin böyle bir toplumsal açıklaması vardır.
Ahmed Yesevî’nin hayatı Islâmiyet’in göçebe Türk toplulukları arasında
kabulü sürecinin yeni dinamiklere yöneldiği bir döneme tekabül etmekte-
dir. Bunların başında yerleşik toplum oluşturma çabaları gelmektedir. Ancak
bundan da önemlisi “yerleşik toplum” için gerekli olan insanın oluşturulma
ve yetiştirilmesi yani eğitimidir.
Islamiyet’ten önce günlük hayatın koşulları ve beklentileri doğrultusunda
“aileye, sosyal çevreye ve yerleşmiş âdetlere, geleneklere”
1
dayalı eğitim, Is-
lamiyet’le birlikte yerel hayatı aşan toplumsal ve siyasal hedeflere yönelmiş-
*
Prof. Dr., Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi, Eğitimin Kültürel Temelleri Bölü-
mü Öğretim Üyesi, idogan0616@hotmail.com
1
Halil Fikred Kanad, Pedagoji Tarihi, Istanbul: 1963, C.I, s.197.
642
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
tir. Söz konusu hedeflere kaynaklık eden Islâmiyet aynı zamanda bu süreçte
eğitimin yöntem ve araçlarını da belirlemektedir. Bu dönem sözlü kültürün
gelişen öneminin yanı sıra yazılı kültüre Islâmiyet aracılığıyla geçişin sağ-
landığı bir dönemdir. O nedenledir ki, hayatın bu gerçeklerine nüfûz eden,
tanıklık eden bilge kişiler, “mutasavvıflar, sohbetler ve şiirlerle yazılı eserler-
deki bilgileri geniş halk kitlelerine (...)”
2
ulaştırmak suretiyle toplumsal bir
görev yapıyorlardı. Bu yeni dönemin önde gelen kişileri olarak ortaya çıkan
mutasavvıf, derviş, din adamı ve düşünürleri Türk topluluklarındaki değiş-
menin de en etkili unsurları durumundaydı. Burada ortaya çıkan çabalar ise,
Türk topluluklarının yeni Islami inanç ve değerler bakımından eğitilmesi an-
lamına gelmektedir.
Hoca Ahmed Yesevî’nin Hayatı
Hoca Ahmed Yesevî’nin tarihi kişiliğine ait belgeler son derece sınırlı,
mevcut olanlar ise “menkıbe” ve “rivayetler”le karışmış durumdadır. Elbette
hayatı adına kaleme alınan yazılar söz konusu “menkıbe” ve “rivayetler ”den
arındırıldığı ölçüde gerçeği yansıtabilir. Öte yandan halka mal olmuş insanla-
rın hayatında bu tür etkenlerin varlığı her zaman mümkün olmaktadır. Bu iti-
barla birden fazla doğum ve vefat yerinden olağanüstü olaylarla dolu bir hayat
hikâyesinin bu tarihi kişiliklerde her zaman olageldiğine tanık olunmaktadır.
Örneğin, birden fazla mezarı olan (dokuz mezar) Yunus Emre’nin Anadolu
insanı için arz ettiği durum da bu çerçevede açıklanabilir.
Hoca Ahmed Yesevî Doğu Türkistan’da Aksu sancağına bağlı ve Aksu’nun
176 km kuzey doğusunda bulunan Sayram kasabasında doğmuştur.
3
Divan-ı
Hikmet adlı eserde yer alan bir dörtlüğünde onun Türkistanlı olduğu kendi
ifadesi ile doğrulanmaktadır:
4
Düşer uzar, Burak tozar, gitse Pazar;
Dünya Pazar içine girip kullar azar;
Başım bîzar, yaşım sızar, kanım tozar;
Adım Ahmed, Türkistan’dır ilim benim.
2
Umay Günay, “Ahmed Yesevî’den Hareketle Yazılı Kültürün Sözlü Kültüre Etkisi Konusunda
Tespitler”, Milletlerarası Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri, Ankara 1992, s.25.
3
“Sayram kasabası Ahmed Yesevî’nin “küçük bir çocukken geldikten sonra hayatının önemli
bir kısmını geçirdiği ve ünlü Türk destan kahramanı Oğuz Han’ın idare merkezi olduğu bili-
nen Yesi (=Türkistan) kentine 157 kmlik bir mesafededir”, Hayati Bice, “Hikmetler Hazinesi:
Divan-ı Hikmet”, Divan-ı Hikmet, 2015: 9.
4
Ahmed-i Yesevî, Divan-ı Hikmet Seçmeler, Haz. Kemal Eraslan, Ankara, 1991, s.135.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
643
Yesevî’nin doğum tarihi ise kesin olarak bilinmemektedir. Kaynaklarda
genellikle doğumu ile ilgili bir tarih belirtilmemektedir. Mevcutlar ise 1083,
1050, 1103 miladi tarihlerinde olduğu gibi çeşitlilik arz etmektedir.
5
Yedi yaşında anne ve babasını kaybeden Yesevî’nin bu yaştan itibaren ve-
sâyetini ablası üstlenir. Ablasının ülkenin başkenti Yesi’ye yerleşmesi ile ha-
yatının yeni bir dönemi başlar. Yesi kenti onun öğrenim hayatı ile tasavvuf
hayatının başlayıp geliştiği bir kenttir. Küçük yaşta başlayan öğrenimine para-
lel olarak döneminin önde gelen bilge kişilerinden olan Arslan Baba’dan ders
ve feyz aldığı rivayet edilir. Bu zata intisap ettiğinde ise yedi yaşında olduğu
“hikmetlerinde” ayrıca belirtilmektedir.
Yesevî’nin Arslan Baba ile ilişkisinin iki önemli sonucu bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi Yesevî’nin eğitim ve öğrenimi, ikincisi de onun tasavvufi
hayatının başlamasıdır.
Kaynaklara göre Arslan Baba, “yedi yaşından itibaren Yesevî’nin eğitim
ve irşadını” üstlenmiştir.
6
Bu sürecin ikinci önemli aşaması Buhara’da ger-
çekleşmiştir. Bundan böyle Buhara’da hocası Yusuf Hemedanî’dir. Burada O,
“mürşidi ve hocası Yusuf Hemedani’yi ilim ve faziletiyle, ‘zühd’ ve ‘takva’sıyla
kendisine kılavuz bildi (...) O da hocası gibi dini ilimlerde bir vukuf (derinlik)
kazandı ve ilmiyle, zühd ve takvasıyla o kadar tanındı ki Yusuf Hemadanî onu
ihtiyarlığında diğer üç müridiyle beraber halifeliğe seçti.”
7
Ahmed Yesevî Hicri 555(M.1160-61)’de Yesi’ye döndü. Dönüş nedeni gibi
dönüş tarihi de kesin değildir. Dönüşünü müteakip yaklaşık on sene son-
ra da öldüğü sanılmaktadır. Özgeçmişinin yer aldığı tüm kaynaklarda bu tarih
H.562 (M.1166-67) dir. Bir hikmetlerinden birinde ömrünün kalan son yılları
için yaptığı bu tercihe işaret etmektedir:
8
Kul hâce Ahmed, söylediği Hakk’ın yâdı;
İşitmeyen dostlarına kalsın öğüdü;
Gurbet çekip öz şehrine dönüp geldi;
Türkistan’da mezar olup kaldın işte.
5
Fuat Köprülü doğum tarihine ilişkin şöyle bir açıklama yapar: “ (…) hangi tarihte doğduğunu açık
olarak bilmemekle birlikte bunun V. Asrın ortalarına rastladığını tahmin edebiliriz”, Fuat Köprülü,
Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Diyanet Işleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1976, s.62.
6
Eraslan, a.g.e., 1991, s.8.
7
Köprülü, a.g.e., 1976, s.71-72.
8
Eraslan, a.g.e., 1991, s.97.
Dostları ilə paylaş: |