Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
647
fi erginliğe ve olgunluğa kavuşturan ortak yaşam tarzına yönelebilmek müm-
kün görünmemektedir. Bu noktada Yesevî, bireylerdeki kelime dağarcığının
zenginliği nispetinde mesajının seçilip algılanabileceği düşüncesi yönteminin
önemli bir aşaması olarak benimsemiş görünmektedir.
Mesajın Öngördüğü İnsan
Hoca Ahmed Yesevî düşüncesinden övgü alan insan, yapması gerekenler-
le birlikte yapmaması gereken davranışlarla sınırlıdır. Yapılması gerekenler,
bireyin vasıf dokusuna derinlik kazandıran temel öğeler olarak şöyle sırala-
nabilir:
Divan-ı Hikmet’te insanın manevi vasıf dokusuna ilişkin bu betimlemele-
rin yanı sıra ortaya koyduğu diğer nitelikler toplumsal boyutu işlemektedir.
Bunlar, haram yememe, yetimi gözetme, yalan ve sahtekârlığın kötülüğü,
münafık ve münafıklığın bir “zillet” oluşuna dair belirlemelerdir.
Yetimi gözetme:
Yetimin gözetilmesi ve yetim duyarlılığı şöylece ifadesini
bulur:
Yetimi görseniz incitmeyin siz
Garibi görseniz dağ etmeyin siz
14
Yetim, sözlükte “babası ölmüş olan çocuk” olarak tanımlanır. Divan-ı Hik-
met’te yetim imgesinin sıkça kullanıldığı görülür. Çocuk ve çocukluk olgusuna
ilişkin doğrudan ifade ve belirtmeler olmamasına karşılık yetim konusunun
işlenmiş olması dönemin bir karakteristiği olarak algılanabilir mi? Göçebe
bir toplumun, çevresel ve siyasal mücadele ortamının babasız çocukların sa-
yısında belirgin bir artışa yol açmış olacağı elbette düşünülebilir. Yetimlerle
birlikte garip ve kimsesizlerin varlığı böyle bir ortamın belirtilen şartlarıyla
ilişkilendirilebilir. Yesevî bu insanların özellikle yetişme çağındaki çocuk ve
gençlerin aile ortamının manevi havasından yoksunluğunun manevi takviye-
lerle giderilmesi gerektiği düşüncesindedir. Bu yüzden yetişkinlere bu takvi-
yeyi üstlenmeleri noktasında adeta dinî yükümlülüklerini hatırlatmaktadır.
Garip, fakir, yetimleri Resul sordu
Hem o gece Mirac’a çıkıp dîdar gördü;
Geri inip garip, yetim izleyip yürüdü;
Gariplerin izini izleyip indim işte.
(....)
14
Aynı, s. 283.
648
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
Akıllı isen, gariplerin gönlünü avla;
Mustafa gibi ülkeyi gezip yetim ara;
Dünyaya tapan soysuzlardan yüz çevir;
Yüz çevirip, deniz olup taştım işte.
15
Aşk
: Bireysel erginlik ve olgunluğa götüren bir dizi davranışın başında aşk
gelmektedir. Onun dilinde aşk Tanrı sevgisidir. Âşık ise çok fazla seven, içini
ve gönlünü Tanrı sevgisi ile dolduran kişidir. Yesevî “hikmetlerinde”, bu vasıf
şu şekilde teşvik edilmektedir:
16
Zâhid olma, âbid olma âşık ol sen
Minnet çekip aşk yolunda sadık ol sen
Nefsi tepip dergâhına layık ol sen
Aşksızların hem canı yok, imanı yok.
Niçin aşk? sorusu da şu şekilde cevap bulur:
17
Mal ve pula rağbet etmez âşık kişi
Yol üstünde toprak olup aziz başı
Ondan sonra nur dolar içi dışı
Yarın varsa, mahşerde padişah kıldım.
Bu dizelerde aşkın kişide ‘mal ve para’ya karşı oluşan hırsı engellediğini,
bundan kaynaklanan gurur, kibir vb. hasletleri de bertaraf ederek toprağın
ayaklar altındaki benzer konumu gibi mütevazı (alçak gönüllü) yaptığına
işaret edilmektedir. Burada aşırı dünya sevgisine karşı mistik bir set oluş-
turulmaktadır. Yesevî’ye göre karşı konulmaz bir duygu olan ‘dünya sevgisi’
ancak insan içine yerleşen Tanrı Aşkı ile giderilebilir. Hikmetleri bunu işleyen
dizelerle doludur.
Dünya malını yığanları vallah gördüm
Öldüğü vakit ‘tövbe et!’ deyip halini sordum
Şeytan dedi, imanına çengel vurdum
Can çıkar da ağlaya ağlaya gider dostlar.
18
15
Yesevî, a.g.e., s. 49 -51.
16
Divan-ı Hikmet, s.115.
17
Aynı, s.129.
18
Aynı, s.167.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
649
Oysa kişi içini Tanrı düşüncesi ve sevgisi aydınlatırsa mâsiva’ya (dünyaya)
itibar etmeyecektir:
Dışlarını adı ile bezeyenler,
İçlerini niyaz ile düzenleyenler,
Şevk ateşini gönül içinde gizleyenler,
O mâsiva ile nasıl meşgul olur?
19
Aşksızları “hem canı hem de imanı yok” diye niteleyen Yesevî, yakın plana
çektiği aşksız insanı ise ‘hayvan düzeyinde’ ele almaktadır:
20
Dertsiz insan insan değil, bunu anla
Aşksız insan hayvan cinsi, bunu dinle
Gönlünüzde aşk olmasa, buna ağla,
Ağlayanlara has aşkımı bağışladım...
Edep
: Bu vasıf hem bireyin, hem de Yesevî yönteminin en önemli öğesidir.
Edep bir süreç sonunda elde edilir. Bu sürecin ilk aşaması kişinin Islam Pey-
gamberi Hz. Muhammed’in (S.A.V.) sünnetini yerine getirmesi, onun izlediği
yolu izlemesidir. İkinci aşaması, “tarikatın adap ve erkânı”nı (kural ve işleyiş
biçimi) öğrenmesidir. Üçüncü aşaması “ma’rifet edebi”dir. Yani, insan nefsini
kötü şeyler yapmaktan alıkoyan ve ileride meydana gelebilecek iyi bir şeye
karşı kalbin ümit beslemesidir. Dördüncü aşama hakikat edebidir. Bu aşamada
bireyden, hakka yönelerek Tanrı dışındaki her türlü geçici ve dünyevi olan
şeyleri terk etmesi, itibar etmemesi beklenir.
Yesevî, düşüncesinin izlediği olgunlaşma ve erginleşme sürecinin tümüyle
edep yolu olduğunu belirtmektedir.
21
Muhammed’in (S.A.V.) bilin zatı Arap’tır
Tarikatın yolu bütün edeptir.
Ma’rifet
: Bilme, bir şeyin aslını ve esasını kavrama olayıdır. Tasavvufta ma-
rifet ise insanın kendisini ve Rabbi’ni bilmesi anlamına gelmektedir. Buna
göre “nefsini bilen Rabbi’ni bilir”. Ma’rifet sahibi ise ârif kişidir.
19
Aynı, s.187.
20
Aynı., s.127.
21
Yesevî, a.g.e., s.279.
Dostları ilə paylaş: |