Eylül 2016 İstanbul/Türkiye



Yüklə 4,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə230/238
tarix14.06.2018
ölçüsü4,91 Mb.
#48762
1   ...   226   227   228   229   230   231   232   233   ...   238

650  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

Arif ve âşıkta konuşan, ifade eden, ne ten ne de candır. Kişi, candan geçen, 

gerçek âşık olarak Hakkı gözetir:

Ten söylemez, can söylemez, insan söyler

Candan geçen gerçek âşık Hakk’ı gözler

Ariflere hizmet kılıp yolunu düzler

O âşıkı insanlara sultan kılar.

Marifet, Yesevî düşüncesinde derin bir özeleştiri yeteneğidir. Bu özeleştiri, 

insanın egosunun tamamen kişisel zevk ve ihtiraslardan arındırılması gibi bir 

işleve sahiptir.

Hikmet

: Kavram olarak Allah’ın (C.C.) bilgisini kudretini yüceliğini ve Al-

lah sevgisini, ilahi hakikatleri ifade eden dini ahlaki, tasavvufi ve öğretici özlü 

söz anlamına gelmektedir. Bunları konu yapan bilime de ilm-i hikmet denil-

mektedir.

Ahmed  Yesevî’nin  dini-tasavvufi  şiirleri  “hikmet”  adını  almaktadır.  Bu, 

onun kavramı teorik tanım ve güçlüğünden sıyırıp düşüncesini benimseyen 

insanlara adeta bir vasıf yapması demektir. Bu itibarla Yesevî düşüncesinin 

öngördüğü insan, hikmet sahibi yani derinlik sahibi -bilge- bir insandır.

Hakikat

: Hakikat sözlükte, gerçek, doğruluk, bir şeyin aslı, esası anlamına 

gelmektedir. Sufîlere göre hakikat dinin içyüzü, şeriat da dış yüzüdür. Haki-

kate ulaşan kişi Allah’tan başka mutlak varlık olmadığını, ezeli ve edebi varlı-

ğın sadece Allah olduğunu, Allah’tan başka her şeyin geçici (fani) olduğunu, 

evrenin Allah’ın kudretinin tecellisinden ibaret olduğunu bilir. Hakikat ehli, 

insanî sıfatlardan sıyrılarak ilahi sıfatlarla donanan kişidir.

Hakikati bilmeyen insan değildir.

Biliniz ki hiçbir şeye benzemezdir.

22

Doğruluğu,  dürüstlüğü,  cömertliği  toplumsal  dayanışmanın  en  gerekli 



öğeleri olarak işleyen Yesevî, aynı zamanda rüşveti, yalanı, zorbalığı, haksızlı-

ğı ise insan ve toplum yaşamının en önemli tehdidi olarak görmektedir. Top-

luma yönelik bu tehditleri hikmetlerinde şöyle dile getirir:

22

 



 Divan-ı Hikmet, s. 279.


Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 651


Gönül vermez dünyaya, el uzatmaz harama

Hakkı seven âşıklar helalinden yemişler

Dünya benim diyenler, cihan malını alanlar,

Herkes gibi olup o harama batmışlar.

Molla, müftü olanlar, yalanla fetva verenler,

Aklı kara kılanlar cehenneme girmişler.

Haram Yememe

Gönül vermez dünyaya, el uzatmaz harama

Hakkı seven âşıklar helalinden yemişler

23

(...)



“Talibim ben” söylerler, 

Vallah billah nâ insaf nâmahrame bakarlar, 

Gözlerinde yok insaf

Kişi malını yiyerler, gönülleri saf değil

24

(...)


Rüşvet ve Haksızlık

Kadı imam olanlar haksız dava kılanlar

Eşek gibi olarak yük altında kalmışlar.

Rüşvet alan hâkimler, haram yiyenler,

Parmağını dişleyip korkup durup kalmışlar

Tatlı tatlı yiyenler, türlü türlü giyenler

Altın tahta oturanlar toprak altında kalmışlar.

 25


Yalan ve Sahtekârlık

Kimi görsen bu yollarda sahte âşık

Dışta sûfî, içte ise değil sadık

Onun için sevdiğine olmaz layık

Yalancıyı mahşer günü ser-sâm kılar.

26

Münafık ve Münafıklık:



Ey birader, münafıka olma sen ülfet

Kim ülfettir, başı üzere yüz bin külfet

Baştanbaşa münafığın işi ziyan, zAhmed

Gerçek ümmetseniz, işitip selam verin dostlar.

27

23

 



 Aynı, s.335.

24

 



 Aynı, s.117.

25

 



 Aynı, s.335.

26

 



 Aynı, s.207.

27

 



 Yesevî, a.g.e, s.267.


652  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî



Cehâlet ve Cahiller: 

Yesevî için cehâlet hem kişisel hem de toplumsal bir 

sorundur. Kişiseldir çünkü bireyin yüz yüze ilişkilerinde cehalete bulaşmış 

kişilerle her an ve her vesileyle karşılaşması mümkündür. Öyle anlaşılıyor ki 

Yesevî bu örneklerle çok sık karşılaşmış ve çok rahatsız olmuştur. Sanki bu 

dünya cahillerle doludur.

Haykırsam Hakk imdadıma yetişir mi ki?

Göğsümdeki paslarım gider mi ki,

Bütün cahiller bu âlemden gider mi ki?

Cahillerden yüzbin cefa gördüm ben işte

Cahillerin vücutça varlıkları dahi öylesine rahatsız edicidir ki, onların ki-

şisel olarak yaşadıkları sıkıntıları ve sorunları dahi kendileriyle iletişim kur-

mak, onlara el uzatmak için bile gerekçe olamaz; çünkü Yesevî cahillerden çok 

“cefa” çekmiştir.

Hikmet-14

Dua edin cahillerin yüzünü görmeyim

Hak Teala refik olsa bir dem durmayayım

Hasta olsa cahillerin halini sormayayım

Cahillerden yüz bin cefa gördüm ben işte

Haykırsam Hakk imdadıma yetişir mi ki?

Göğsümdeki paslarım gider mi ki,

Bütün cahiller bu âlemden gider mi ki?

Cahillerden yüzbin cefa gördüm ben işte

Cahillerin  dünyevi  ihtirasları  öylesine  baskın  durumdadır  ki  o  nedenle 

toprağın altı cahillerin ve cehaletin kapladığı bir yeryüzüne/yer üstüne tercih 

edilmiştir:

Yer altına kaçıp girdim cahillerden

Elim açıp dua isteyip mert kişilerden

Garip canım yüz tasadduk bilgelerden

Bilge bulmayıp yer altına girdim ben işte

Cahilleri benden sorma göğüsüm çıka

Hakk’dan korkup yas tutsam güler kahkahayla




Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 653


Ağzı açık nefsi ulu misli lakka

Cahillerden korkup Sana geldim ben işte.

Hoca Ahmed Yesevî için cahiller neden bu kadar sert ve ödünsüz bir eleş-

tiri konusu yapılmaktadır? Sanıyorum şu hikmetler bunun bir cevabı olabilir:

Hikmet-14

Cahilleri benden sorma göğüsüm çıka

Hakk’dan korkup yas tutsam güler kahkahayla

Ağzı açık nefsi ulu misli lakka

Cahillerden korkup Sana geldim ben işte

Bir şey umma cahillerden kadrini bilmez

Karanlık yol şaşırsan yola salmaz

Boynu büküp yalvarsan elini tutmaz

Cahilleri şikayet ederek geldim ben işte

Önce-sonra iyiler gitti kaldım yalnız

Cahillerden işitmedim bir güzel söz

Bilge gitti cahiller kaldı çektim keder

Yolu bulmayıp şaşkın olup kaldım ben işte

Ayrılık yarası ezdi bağrımı hani dert ortağı

Bilge toprak, cahillerin göğüsü yüksek

Ayet, hadis beyan etsem beğenmez

Göğüsümü deşiniz derd ve gama doldum ben işte

Bu hikmetlerde cahillerin vasıfları ve onlardan neden uzaklaşılması gereği 

öne çıkarılmaktadır. Buna göre cahiller,

-  Hakka, hakikate ve Tanrı’ya ilişkin hassasiyetlerin kişisel yoğunluğu 

ve derinliğini anlamazlıktan gelirler; gülüp geçerler,

-  Sıkıntı ve güçlükler karşısında el vermez, yardımcı olmazlar,

-  Kadir kıymet bilmezler,

-  Yardım etmezler, başkasının işine yarayacak diye rehberlik etmezler,

-  Cahiller âyet ve hadis gibi dinin temel naslarına kayıtsızdırlar.

Bütün bu nedenlerle, bütün bu kötü huy ve alışkanlıkları nedeniyle cahil 

ile bir arada olmak adeta cehenneme yolculuk gibi bir ilişkidir. 



Yüklə 4,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   226   227   228   229   230   231   232   233   ...   238




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə