Eylül 2016 İstanbul/Türkiye



Yüklə 4,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə228/238
tarix14.06.2018
ölçüsü4,91 Mb.
#48762
1   ...   224   225   226   227   228   229   230   231   ...   238

644  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî



Eserleri

Divan-ı Hikmet, Ahmed Yesevî’nin bilinen ve günümüze kadar ulaşan en 

önemli eseridir. Bu eserde Yesevî’nin şiir ve beyitlerinden oluşan “Hikmetler” 

yer alır. Hikmet sözcüğünün, “dinî, tasavvufî, özlü söz” anlamına geldiği göz 

önüne  alındığında;  divanın  dinî  telkin  ve  öğütleri  içeren  bir  çeşit  “didaktik 



eser” olduğu söylenebilir. 

Edebiyat tarihçisi Fuat Köprülü Divan-ı Hikmet’in Türk edebiyatı için iki 

önemine işaret eder: 

1. Ahmed Yesevî XII. yy’da öldüğü cihetle bu eser Türk edebiyatının Kuta-



dgu Bilig’ten sonra en eski örneğidir.

2. Eski halk edebiyatının birçok unsurlarını alarak Islâm ruhunun o un-

surlarla yani eski milli şekiller ve eski vezinlerle ifade eden ilk eser olmak 

bakımından da tasavvufi Türk edebiyatının en eski ve en mühim örneğidir. 

Gerçekte Divan-ı Hikmet kendisinden önceki ve sonraki Türk düşünce ha-

yatının eserleriyle karşılaştırıldığında oldukça büyük farklılıklara sahiptir. 

Örneğin Yusuf Has Hâcip’in Kutadgu Bilig adlı eseri daha çok toplumsal 

ahlak  boyutunu  öne  çıkarmaktadır;  buna  karşılık  Divan-ı  Hikmet’te  bireysel 

ahlak tasavvufi planda irdelenmektedir. 

Edip Ahmed Yüknekî’nin Atabetü’l-Hakâyık (Gerçeklerin Eşiği) adlı eseri 

bir çeşit “nasihatname” olarak tasavvufi temadan oldukça uzaktır. Edip Ah-

med Yükneki’nin bu eserinde sabır ve kanaatin iyiliği, kıskançlığın, geveze-

liğin, hırs ve tamahın kötü sonuçları, dünyanın kötüler ve kötülüklerle dolu 

olduğu çok kuru bir üslup ile anlatılır.  Bu açılardan bakıldığında Ahmed Ye-

sevî’nin, kendisinden önce yazılmış olan Kutadgu Bilig’ten etkilenmediği gibi, 

aynı şekilde Atabatü’l-Hakâyık şairi üzerinde de bir etki yapmadığı sanılmak-

tadır.

9

Kültür  Bakanlığının  26-27  Eylül  1991  yılında  Ankara’da  düzenlendiği 



“Milletlerarası  Ahmed  Yesevî  Sempozyumu”na  sunulan  bir  bildiride  Kaza-

kistan Cumhuriyeti Halk Kütüphanesi ‘Nadir Kitaplar ve El Yazmaları’ bö-

lümünde  Ahmed  Yesevî’nin  iki  yeni  eserinin  varlığına  işaret  edilmektedir. 

Kazak bilim adamı Carmuhammed-Ulı’ye göre bu eserler Nasapnâme ve Risâla 

adını taşımaktadır.

10

9



   Buradaki karşılaştırmalar için bkz: Köprülü, a.g.e., 160-161.

10

   Muhammedrahim Carmuhammed-Ulı, “Hoca Ahmed Yesevî’nin Hayatı Hakkında Yeni De-



liller ve O’nun Bilinmeyen “Risale” adlı eserinin Ilmî Değeri” Milletlerarası Ahmed Yesevî Sem-

pozyumu Bildirileri, Ankara, 1991, s.13-20.


Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 645


Bildiride yer alan bilgilere göre Nasapnâme, Ahmed Yesevî’nin özgeçmiş ile 

ilgili yeni bilgiler getirmekte, Yesevî’nin ecdadını Hazreti Ali’den başlatmak-

tadır.

Risala adlı eser ise “mütefekkir şairin” dünya görüşünü ve Islam dininin 

kurallarını, kanunlarını ele alarak tahlil etmektedir. Şair bu çalışmasında bu 

dünya ile öteki dünyanın farkını yorumlayarak, insanlar arasındaki ilişkiler 

hususuna özel bir önem vermektedir.



Hoca  Ahmed  Yesevî’nin  Düşünce  ve  Etkinliklerinde  Ortaya  Çıkan 

Toplumsal Mesajlar:

Mesajının dili ve Yöntemi

Yesevî’nin Islami etki altında ortaya koyduğu felsefesi kendine özgü bir 

terminolojiye dayalı olarak gelişmiştir. Bu terminolojiyi bilmek onun mesaj-

larının seçilmesi ve anlaşılması için son derece gereklidir. Genel sınırlarının 

Islam dininin çizdiği bu terminolojinin şeriattarikat, hakikat, ma’rifet, hikmet, 

edep, mürüvvet, teberrük gibi belirleyici kavramları bulunmaktadır. O nedenle 

bu anahtar kavramlar bilinmeden ve dikkate alınmaksızın Yesevî ve düşünce-

sini anlayabilmek güçtür.

Ahmed Yesevî bu kavramları (şeriat, tarikat, marifet, hakikat) dervişlik ve 

sufîliğin temel özellikleri yapmak suretiyle onları teorik güçlüğünden sıyırıp 

bir yaşam tarzına dönüştürmüştür. Bunları bilmeksizin gerçek sufî (veli, bil-

ge) olmak mümkün değildir.

Ahmed  Yesevî’nin  burada  sözü  edilen  terminolojik  duyarlığından  onun 

yöntemini  de  ortaya  çıkarmak  mümkündür.  Bu  yöntemin  ilk  basamağında 

Islâmiyet öncesi -eski- Türklerde dışa dönük özellikleri ağır basan “Alp Insan” 

tipine  göre  manevi  derinliğe  sahip  içe  dönük  insanı  (sufî,  veli)  oluşturma 

çabası yer almaktadır. Bunun için de kolay ve anlaşılır bir Türkçe ile mümkün 

oldukça geniş bir kitleye ulaşmayı öncelikli bir amaç olarak benimsemiştir. 

Anlaşılır olmanın en geçerli dili ve aracı şiirdir. Gerçekte “mutasavvıf şair için 

şiir sanat gösterisi değil, mesajını kendisine iletecek bir vasıtadır. Dolayısıyla 

karşısındaki insanla aynı dili konuşmalı ve söylediklerini karşı taraf bütünüy-

le anlamalıdır.”

11

11



 

 Mustafa Isen, “Orta Asya Türk Edebi Dili’nin Anadolu Türk Edebi Diline Etkisi ve Ahmed 

Yesevî”, Ahmed Yesevî Sempozyumu, Taşkent, 30.10.1993.



646  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

O  nedenle  Yesevî  konuştuğu,  düşündüğü,  ifade-i  merâm  ettiği  dil  olan 

Türkçe ile anlatmayı, ifade etmeyi seçmiştir. Üstelik bu tercihine dönemin 

popüler dilleri olan Arapça ve Farsçaya vukûfiyeti de engel olamamıştır.

Hoş görmemekte âlimler sizin dediğiniz Türkçeyi

Ariflerden işitsen açar gönül ülkesini

Ayet hadis anlamı Türkçe olsa uygundur

Anlamına yetenler yere göğe koyar börkünü

Miskin, zayıf Hoca Ahmed yedi ceddiner Ahmed

Farsça dilini bilerek güzel söylemekte Türkçeyi

12

Şiir ise step halklarının bilgeliklerini yüklenen en önemli iletişim vasıtası-



dır. Hoca Ahmed Yesevî şiiri, kitlelere yönelik mesajını en etkili ve en çabuk, 

en işlevsel biçimde verebilecek bir teknik olarak çok iyi görmüş ve değerlen-

dirmiştir. Kaldı ki şiir bu dönemde toplumun sosyo-kültürel yapısına uygun 

bir ifade ve etkileşim aracıdır. Yunus Emre’nin de şiirle/hikmetle düşündüğü, 

şiirle paylaştığı ve söylediği göz önüne alındığında şiirin, düşünür (mutasav-

vıf) ve hedef kitle arasında sözlü kültürün egemen olduğu tüm toplumlarda 

olduğu gibi Türk toplumları için de geleneksel bir iletişim aracı olduğu ger-

çeği ortaya çıkar.

Hoca  Ahmed  Yesevî  Yönteminin  ikinci  basamağı  olan  şiir  diliyle  hedef 

kitlede  manevi  bir  heyecan  ve  duygu  dalgalanması  yaratmıştır.    Tanrı  aşkı, 

peygamber sevgisi, uhrevi hayatın gizemi, dünya hayatının geçiciliğine dair 

söylemleri şiir diline yüklemiştir. Şiirlerindeki imgeler step insanlarının -coğ-

rafyanın  sert  koşullarıyla  kapalı  ve-  sınırlı  dünyalarının  sonsuz  bir  manevi 

hayata açılmasını sağlamış ve teşvik etmiştir. 



Divan-ı Hikmet’te yer alan şiirlerin sade ve anlaşılır Türkçe boyutunun yanı 

sıra Arapça ve Farsça sözcük ve imgelere yer vermiş olması mevcut dil dağar-

cığının  zenginleştirilmesi  olarak  düşünülebilir.  Bireyleri  anonim  bir  potaya 

çeken özel terminoloji de böyle bir işleve sahiptir. Bu çerçevede “Hikmet’te 

geçen lala olmak, illa olmak, halis olmak, muhlis olmak, fena olmak gibi ta-

savvufi sembollere, işaret eden özel terimleri öğrenmeden (...)”

13

 Ahmed Ye-



sevî’nin şiirini kavramak; bu olmadan da Yesevî düşüncesinin bireyi, tasavvu-

12

  “Hikmet 71”, Divan-ı Hikmet, Haz. Bice 2015, s. 181.



13

 

 Günay, a.g.e., 1992, s.30.




Yüklə 4,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   224   225   226   227   228   229   230   231   ...   238




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə