644
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
Eserleri
Divan-ı Hikmet, Ahmed Yesevî’nin bilinen ve günümüze kadar ulaşan en
önemli eseridir. Bu eserde Yesevî’nin şiir ve beyitlerinden oluşan “Hikmetler”
yer alır. Hikmet sözcüğünün, “dinî, tasavvufî, özlü söz” anlamına geldiği göz
önüne alındığında; divanın dinî telkin ve öğütleri içeren bir çeşit “didaktik
eser” olduğu söylenebilir.
Edebiyat tarihçisi Fuat Köprülü Divan-ı Hikmet’in Türk edebiyatı için iki
önemine işaret eder:
1. Ahmed Yesevî XII. yy’da öldüğü cihetle bu eser Türk edebiyatının Kuta-
dgu Bilig’ten sonra en eski örneğidir.
2. Eski halk edebiyatının birçok unsurlarını alarak Islâm ruhunun o un-
surlarla yani eski milli şekiller ve eski vezinlerle ifade eden ilk eser olmak
bakımından da tasavvufi Türk edebiyatının en eski ve en mühim örneğidir.
Gerçekte Divan-ı Hikmet kendisinden önceki ve sonraki Türk düşünce ha-
yatının eserleriyle karşılaştırıldığında oldukça büyük farklılıklara sahiptir.
Örneğin Yusuf Has Hâcip’in Kutadgu Bilig adlı eseri daha çok toplumsal
ahlak boyutunu öne çıkarmaktadır; buna karşılık Divan-ı Hikmet’te bireysel
ahlak tasavvufi planda irdelenmektedir.
Edip Ahmed Yüknekî’nin Atabetü’l-Hakâyık (Gerçeklerin Eşiği) adlı eseri
bir çeşit “nasihatname” olarak tasavvufi temadan oldukça uzaktır. Edip Ah-
med Yükneki’nin bu eserinde sabır ve kanaatin iyiliği, kıskançlığın, geveze-
liğin, hırs ve tamahın kötü sonuçları, dünyanın kötüler ve kötülüklerle dolu
olduğu çok kuru bir üslup ile anlatılır. Bu açılardan bakıldığında Ahmed Ye-
sevî’nin, kendisinden önce yazılmış olan Kutadgu Bilig’ten etkilenmediği gibi,
aynı şekilde Atabatü’l-Hakâyık şairi üzerinde de bir etki yapmadığı sanılmak-
tadır.
9
Kültür Bakanlığının 26-27 Eylül 1991 yılında Ankara’da düzenlendiği
“Milletlerarası Ahmed Yesevî Sempozyumu”na sunulan bir bildiride Kaza-
kistan Cumhuriyeti Halk Kütüphanesi ‘Nadir Kitaplar ve El Yazmaları’ bö-
lümünde Ahmed Yesevî’nin iki yeni eserinin varlığına işaret edilmektedir.
Kazak bilim adamı Carmuhammed-Ulı’ye göre bu eserler Nasapnâme ve Risâla
adını taşımaktadır.
10
9
Buradaki karşılaştırmalar için bkz: Köprülü, a.g.e., 160-161.
10
Muhammedrahim Carmuhammed-Ulı, “Hoca Ahmed Yesevî’nin Hayatı Hakkında Yeni De-
liller ve O’nun Bilinmeyen “Risale” adlı eserinin Ilmî Değeri” Milletlerarası Ahmed Yesevî Sem-
pozyumu Bildirileri, Ankara, 1991, s.13-20.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
645
Bildiride yer alan bilgilere göre Nasapnâme, Ahmed Yesevî’nin özgeçmiş ile
ilgili yeni bilgiler getirmekte, Yesevî’nin ecdadını Hazreti Ali’den başlatmak-
tadır.
Risala adlı eser ise “mütefekkir şairin” dünya görüşünü ve Islam dininin
kurallarını, kanunlarını ele alarak tahlil etmektedir. Şair bu çalışmasında bu
dünya ile öteki dünyanın farkını yorumlayarak, insanlar arasındaki ilişkiler
hususuna özel bir önem vermektedir.
Hoca Ahmed Yesevî’nin Düşünce ve Etkinliklerinde Ortaya Çıkan
Toplumsal Mesajlar:
Mesajının dili ve Yöntemi
Yesevî’nin Islami etki altında ortaya koyduğu felsefesi kendine özgü bir
terminolojiye dayalı olarak gelişmiştir. Bu terminolojiyi bilmek onun mesaj-
larının seçilmesi ve anlaşılması için son derece gereklidir. Genel sınırlarının
Islam dininin çizdiği bu terminolojinin şeriat, tarikat, hakikat, ma’rifet, hikmet,
edep, mürüvvet, teberrük gibi belirleyici kavramları bulunmaktadır. O nedenle
bu anahtar kavramlar bilinmeden ve dikkate alınmaksızın Yesevî ve düşünce-
sini anlayabilmek güçtür.
Ahmed Yesevî bu kavramları (şeriat, tarikat, marifet, hakikat) dervişlik ve
sufîliğin temel özellikleri yapmak suretiyle onları teorik güçlüğünden sıyırıp
bir yaşam tarzına dönüştürmüştür. Bunları bilmeksizin gerçek sufî (veli, bil-
ge) olmak mümkün değildir.
Ahmed Yesevî’nin burada sözü edilen terminolojik duyarlığından onun
yöntemini de ortaya çıkarmak mümkündür. Bu yöntemin ilk basamağında
Islâmiyet öncesi -eski- Türklerde dışa dönük özellikleri ağır basan “Alp Insan”
tipine göre manevi derinliğe sahip içe dönük insanı (sufî, veli) oluşturma
çabası yer almaktadır. Bunun için de kolay ve anlaşılır bir Türkçe ile mümkün
oldukça geniş bir kitleye ulaşmayı öncelikli bir amaç olarak benimsemiştir.
Anlaşılır olmanın en geçerli dili ve aracı şiirdir. Gerçekte “mutasavvıf şair için
şiir sanat gösterisi değil, mesajını kendisine iletecek bir vasıtadır. Dolayısıyla
karşısındaki insanla aynı dili konuşmalı ve söylediklerini karşı taraf bütünüy-
le anlamalıdır.”
11
11
Mustafa Isen, “Orta Asya Türk Edebi Dili’nin Anadolu Türk Edebi Diline Etkisi ve Ahmed
Yesevî”, Ahmed Yesevî Sempozyumu, Taşkent, 30.10.1993.
646
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
O nedenle Yesevî konuştuğu, düşündüğü, ifade-i merâm ettiği dil olan
Türkçe ile anlatmayı, ifade etmeyi seçmiştir. Üstelik bu tercihine dönemin
popüler dilleri olan Arapça ve Farsçaya vukûfiyeti de engel olamamıştır.
Hoş görmemekte âlimler sizin dediğiniz Türkçeyi
Ariflerden işitsen açar gönül ülkesini
Ayet hadis anlamı Türkçe olsa uygundur
Anlamına yetenler yere göğe koyar börkünü
Miskin, zayıf Hoca Ahmed yedi ceddiner Ahmed
Farsça dilini bilerek güzel söylemekte Türkçeyi
12
Şiir ise step halklarının bilgeliklerini yüklenen en önemli iletişim vasıtası-
dır. Hoca Ahmed Yesevî şiiri, kitlelere yönelik mesajını en etkili ve en çabuk,
en işlevsel biçimde verebilecek bir teknik olarak çok iyi görmüş ve değerlen-
dirmiştir. Kaldı ki şiir bu dönemde toplumun sosyo-kültürel yapısına uygun
bir ifade ve etkileşim aracıdır. Yunus Emre’nin de şiirle/hikmetle düşündüğü,
şiirle paylaştığı ve söylediği göz önüne alındığında şiirin, düşünür (mutasav-
vıf) ve hedef kitle arasında sözlü kültürün egemen olduğu tüm toplumlarda
olduğu gibi Türk toplumları için de geleneksel bir iletişim aracı olduğu ger-
çeği ortaya çıkar.
Hoca Ahmed Yesevî Yönteminin ikinci basamağı olan şiir diliyle hedef
kitlede manevi bir heyecan ve duygu dalgalanması yaratmıştır. Tanrı aşkı,
peygamber sevgisi, uhrevi hayatın gizemi, dünya hayatının geçiciliğine dair
söylemleri şiir diline yüklemiştir. Şiirlerindeki imgeler step insanlarının -coğ-
rafyanın sert koşullarıyla kapalı ve- sınırlı dünyalarının sonsuz bir manevi
hayata açılmasını sağlamış ve teşvik etmiştir.
Divan-ı Hikmet’te yer alan şiirlerin sade ve anlaşılır Türkçe boyutunun yanı
sıra Arapça ve Farsça sözcük ve imgelere yer vermiş olması mevcut dil dağar-
cığının zenginleştirilmesi olarak düşünülebilir. Bireyleri anonim bir potaya
çeken özel terminoloji de böyle bir işleve sahiptir. Bu çerçevede “Hikmet’te
geçen lala olmak, illa olmak, halis olmak, muhlis olmak, fena olmak gibi ta-
savvufi sembollere, işaret eden özel terimleri öğrenmeden (...)”
13
Ahmed Ye-
sevî’nin şiirini kavramak; bu olmadan da Yesevî düşüncesinin bireyi, tasavvu-
12
“Hikmet 71”, Divan-ı Hikmet, Haz. Bice 2015, s. 181.
13
Günay, a.g.e., 1992, s.30.
Dostları ilə paylaş: |