Prof. Dr. Yusuf Seyidov ve Azerbaycan Edebi Dili Tarihi Meseleleri Prof. Dr. E. Demirçizade Örneği
TAED
57* 1569
formlaşmasını, oluşmasını ise XI. asra kadar götürmektedir. Alim araştırmalarından hareketle
“Azerbaycan dili oğuz grubuna mensup dillerdendir” görüşünü açıkça ifade etmektedir.
Yusuf Seyidov doğru olarak yazıyor: Biz şimdi bunu ezbere biliyoruz; ancak bilmiyoruz
ki, bunu ilk söyleyen alimlerden biri Prof. Dr. E. Demirçizade`dir
E. Demirçizade M.
Kaşgarlı`nın (özel isimlerden sonra gelen ekler kesme işartetiyle ayrılmalı) meşhur sözlüğünde
Türk taife adlarının sıra ile nasıl verildiğini ve Azerbaycan Türk dili adının bu sırada yerini
ortaya koymaktadır
(1, s. 410).
Yukarıda belirttiğimiz kitabın yanı sıra Demirçizade “Azerbaycan Dilinin Tarihi
Grameri” ve “Azerbaycan Dili Tarihi” kitaplarını yayınlamıştır (4). Bu kitaplardaki
konuların
bir kısmı 1979 yılında basılmış “Azerbaycan Edebi Dili Tarihi” (I cilt) kitabında yer almıştır
.
O
nedenle bu kitapta müellif dilin tarihî problemlerine geçmeden önce fenle, bilimle alakadar bir
sürü kuramsal ve metodik sorunlar ortaya koymaktadır. Bu problemlerden bir kısmı
“Azerbaycan Dili Tarihi ile İlgili Bazı Meseleler”
genel başlığı altında verilmiştir. Söz konusu
meseleler bunlardan oluşmaktadır: “Meselenin Mahiyeti”, “Dil”, “Azerbaycan Dili Anlayışı”,
“Azerbaycan Dilinin Tarihi ve Kültürel Önemi”, “Azerbaycan Dili Tarihi Fenninin
Mevzusu(konusu) ve Maksadı”.
Göz önünde tutulan meselelerin ikinci kısmı “Azerbaycan Dili Tarihi’nin Başka
Fenlerle İlişkisi” genel adı altında sunulmuştur. Muasır Dil Fenni ile İlişkisi, “Genel dilbilim
dersiyle alakası”, Azerbaycan Edebiyatıyla Alakası,Tarih Fenleriyle Alakası. Sunulan
problemlerin üçüncü kısmı “Azerbaycan Dili Tarihinin Temel Kaynakları” olarak
adlandırılmaktadır.
Demirçizade gösteriyor ki, V-IX. asırlar arasında Azerbaycan halkının ve umumhalk
Azerbaycan dilinin teşekkül bulması için elverişli tarihî ortam oluşmuş
ve mehz bu ortamda
ümumhalk dili esasında dilin meydana gelmesine zemin de yaratılmıştır.
E. Demirçizade bu zeminde öncelikle sözlü ve yazılı dilin oluşması meselesini gözden
geçirmektedir. Tabiidir ki bu da reallığa dayanıyor. Alim şifahi Azerbaycan dilinin teşekkülünü
şifahi edebiyatla –ağız edebiyatı ile alakelendirir ve gösteriyor ki, bu yaratıcılık bir hayli
kadimlerden başlayıp Arap istilası devrinde de devam etmiştir. Demirçizade yazıyor: Sonraki
devirde yani Arap istilasının ilk yıllarında umumhalk Azerbaycan dilinin artık belli bir şekil
aldığı ve geniş arazide kullanıldığı devirde şifahi edebiyat daha da çoğalmış, muhtelif
üsluplarda şifahi edebiyat nümuneleri yaratılmıştır. Lakin hele şifahi dil formlaşmadığından
1570
* TAED
57
Aliye MUSAYEVA
böyle şifahi edebiyat nümuneleri yazıya geçirilmemiş ve ancak dillerde ezber saklanan şifahi
olarak nesilden nesile geçen nümuneler son zamanlarda toplanmıştır. Böylelikle şifahi edebiyat
nümunelerinden bir kısmı ancak X-XI. asrlardan başlayarak yazıya geçirilmiştir ki, bunlardan
özellikle “Dede Korkut” destanları en zengin dil ve edebiyat hazinesidir. E. Demirçizade`nin
düşüncesine göre VI-VIII. asrlarda Azerbaycan köyleri ve şehirleri arasındaki ticari ilişkiler
onları alakalandırır, vahid dil-lehçe birliği yaratırdı. Böylece “bu dönemde Azerbaycan halkı
meydana geldiği gibi bu halkın hepsinin iletişim aracı vahid umumhalk Azerbaycan dili de artık
mevcud idi ve geniş çevrede işlenirdi. Alimin fikrince Arap kısmen de Fars dilli medreselerde
Azerbaycan dili tedris dili olmasa da vasıta rolunu oynamıştır. Bu medreselerde telim-tedris
işinin esasını Kuran-ı Kerim`i, şeriati, Arap ve Fars dillerinin sarf ve nahvini, tecvidini ve
kısmen nücum ilmini, mantık ilmini (öğrenmek) oluşturmuştur. Hemin medreselerde istifade
olunan tedris vesaitinin yani ders kitaplarının Arap ve Fars dillerinde yazıldığına da şübhe ola
bilmez. Lakin bütün bunlara rağmen böyle bir hakikatı kayd etmeliyiz ki, Azerbaycanlı
müderrisler Azerbaycanlı çocuklara Kuran-i Kerim`i de, şariatı da, başka dilleri de öğretmek
için ilk anlaşma vasıtası gibi yani telim-tedris vasıtalarından biri gibi mutlaka ana dilinden yani
Azerbaycan-Türk dilinden istifade etmişlerdir (1, s. 411).
Onu da kayd edelim ki, Azerbaycan dili tarihini ilk devirleşdirenlerden, onun ilmi
prensiplerini işleyip hazırlayanlardan biri E. Demirçizade olmuştur. Daha 1938 yılında neşr
olunmuş “Azerbaycan Diline Ait Hülaseler”, 1958 yılında neşr olunmuş “Azerbaycan Dilinin
İnkişaf Yolları” kitabında müellif Azerbaycan dilinin tarihini şu şekilde sınıflandırmaktadır. 1.
XIII-XIV. asırlarda formalaşan Azerbaycan dili, 2. XV-XVII. asırlarda Azerbaycan dili.
Demirçizade 1978 yılında neşredilen kitabında devirleşdirmenin kriterlerini verir ve bu
esasda yeni devirleşdirme teklif edir:
1. Ümumhalk dili esasında Azerbaycan dilinin formalaşıp inkişaf etmesi devri.
2. Azerbaycan millî dili esasında Azerbaycan dilinin sabitleşmesi devri.
3. Azerbaycan dilinin devlet dili gibi yeniden kurulması ve sosyalist millî dili esasında
inkişaf etmesi devri- sovyet devri.
Müellif birinci devir hakkında yazıyor ki, bu devir dili esasen bedii üsluba, bedii dile
hizmet etmiştir
.
Bu devri o, 1. Başlangıç, 2. Hatai-Fuzuli Merhalesi, 3.Vakif Merhalesi şeklinde
üç merhaleye ayırmaktadır. Dört asrı kapsayan başlangıç merhalesini o XI. asırdan saymakta ve
bu merhalenin ilk nümunesi olarak Dede Korkut destanlarını göstermektedir. Şunu da belirtelim