için her şeyi yaptım! Bunu nasıl yapabilir! Rémy, Öğretmen'in
onu baştan beri mi öldürmeye
niyetli olduğunu yoksa Mabet Kilisesi'ndeki davranışlarıyla güvenini sarstığı için mi
öldürdüğünü asla bilemeyecekti. Şimdi dehşet ve intikam duygularıyla dolmuştu. Rémy,
Öğretmen'e doğru hamle yapmak istedi ama sertleşen vücudunu hareket ettiremiyordu.
Sana
her konuda güvendim!
Rémy yumruk haline gelen ellerini kaldırıp kornayı çalmak istedi ama yana kayarak,
Öğretmen'in koltuğuna düştü. Boğazını sıkan Öğretmen'in yanında yan yatıyordu. Yağmur
daha da şiddetlenmişti. Rémy artık göremiyordu ama oksijensiz kalan beyninin son zayıf
uyarıcı duyuları almaya zorlandığını hissedebiliyordu. Dünyası yavaşça kararırken Remy,
Riviera dalgalarının yumuşak sesini duyduğuna yemin edebilirdi.
Limuzinden inen Öğretmen, kimsenin kendinden tarafa bakmadığına memnun olmuştu.
Başka şansım yoktu, diye düşünürken, az önce yaptıklarından ötürü ne kadar az pişmanlık
duyduğuna kendisi de şaşırmıştı,
Rémy kendi kaderini çizdi. Öğretmen görev tamamlandıktan
sonra Rémy'nin ortadan kaldırılması gerekebileceğinden başından
beri endişe etmişti, ama
Mabet Kilisesi'nde kendini göstererek bu gerekliliği hızlandırmıştı. Robert Langdon'ın
Chateau Villette'ye ani ziyareti Öğretmen'e hem beklenmedik bir hediye olmuş, hem de onu
ikileme düşürmüştü. Langdon kilit taşını doğrudan operasyon merkezine getirmişti, bu hoş bir
sürprizdi. Ama peşinden polisi de sürüklemişti. Tüm Chateau Villette'de ve samanlıktaki
dinleme ünitesinde Rémy'nin parmak izleri vardı. Öğretmen, Rémy'nin faaliyetiyle
kendisininkiler arasında her türlü bağlantıyı engellediğine seviniyordu. Rémy konuşmadığı
müddetçe Öğretmen'i hiç kimse teşhis edemezdi ve artık bu sorun da ortadan kalkmıştı.
Limuzinin arka kapısına
doğru ilerleyen Öğretmen,
burada halletmemiz gereken tek bir
sorun kaldı, diye düşündü.
Yaşananlar hakkında polisin hiçbir fikri olmayacak... ve onlara
anlatacak yaşayan hiçbir tanık kalmayacak. Hiç kimsenin bakmadığından emin olmak için
etrafı kolaçan ederek, kapıyı açtı ve geniş bölüme girdi.
Öğretmen dakikalar sonra St. James's Parkı'nı geride bırakıyordu.
Geriye iki kişi kaldı.
Langdon ve Neveu. Onların işi daha karmaşıktı. Ama üstesinden gelmek mümkündü. Ama şu
anda Öğretmen'in öncelikle kripteksle ilgilenmesi gerekiyordu.
Parka zafer edasıyla göz gezdirerek, hedefini gördü.
Papa şövalye gömmüş Londra'da.
Öğretmen şiiri
duyar duymaz, cevabı bulmuştu. Buna rağmen, diğerlerinin hâlâ bulamamış
olması şaşırtıcıydı.
Adaletsiz bir avantaja sahibim. Aylardır Sauniére'in konuşmalarını
dinlediğinden. Büyük Üstat'ın bir kez Da Vinci'ye beslediği kadar saygıyla bu şövalyeden
bahsettiğini duy. muştu. Bir kere gördükten sonra şiirin bahsettiği şövalyeyi anlamak son
derece basitti -Sauniére'in espritüelliğini kabul etmek gerekirdi- ama bu mezarın son şifreyi
nasıl açıklayacağı hâlâ bir muammaydı.
Ara, küreyi kabre aitti.
Öğretmen, ünlü mezarın ve en ayırt edici özelliğinin fotoğraflarını belli belirsiz hatırladı.
Muhteşem bir küre. Mezarın üstüne yerleştirilmiş dev küre, neredeyse mezar kadar büyüktü.
Kürenin varlığı Öğretmen
için hem cesaret vermiş, hem de sıkıntı yaratmıştı. Bir yandan yol
gösteren bir levha gibiydi ama şiire bakılacak olursa, bulmacanın eksik parçası, şövalyenin
mezarında bulunması
gereken bir küreydi... zaten orada mevcut duran değil. Cevabı ortaya
çıkarmak için mezarda yapacağı incelemeye güveniyordu.
Yağmur hızını arttırmıştı. Kripteksi nemden korumak için sağ cebinin iyice derinlerine
itti. Küçük Medusa marka tabancayı sol cebine sakladı. Birkaç dakika sonra, Londra'nın
dokuz yüz yıllık en eski binalarından biri olan sakin mabede giriyordu.
Öğretmen yağmurdan kaçıp içeri girdiği sırada Piskopos Aringarosa dışarı çıkıyordu.
Aringarosa, Biggin Hill Havaalanı'nın ıslak pistinde uçağından indi ve soğuk rutubete karşı
cüppesine sarındı. Yüzbaşı Fache tarafından karşılanmayı umut ediyordu. Onun yerine
şemsiye tutan genç bir İngiliz polis memuru yaklaştı.
"Piskopos Aringarosa? Yüzbaşı Fache'nin gitmesi gerekiyordu.
Sizinle ilgilenmemi
söyledi. Sizi Scotland Yard'a götürmemi istedi. En güvenlisinin bu olacağını düşündü."
En güvenlisi mi? Aringarosa, elinde sıkıca tuttuğu Vatikan bonolarıyla dolu çantaya başını
eğerek baktı. Neredeyse unutmuştu. "Evet, teşekkür ederim."
Silas'ın nerede olduğunu merak eden Aringarosa polis aracına bindi. Dakikalar sonra polis
tarayıcısı bu sorunun cevabıyla cızırdadı.
5 Orme Court.
Aringarosa adresi hemen tanımıştı.
Londra'daki Opus Dei Merkezi.
Şoföre döndü. "Beni hemen oraya götür!"
95
Langdon'ın gözleri arama başladığından beri ekrandan ayrılmamıştı.
Beş dakika. Sadece iki sonuç. İkisi de birbiriyle alakasız.
Endişelenmeye başlıyordu.
Yan odadaki Pamela Gettum, sıcak içecekleri hazırlıyordu. Langdon ile Sophie,
Gettum'un önerdiği çayın yanı sıra akılsızca kahve içip içemeyeceklerini sormuşlardı. Ama
Langdon, yan odadaki mikrodalgadan gelen seslerden, isteklerinin hazır Nescafe ile
ödüllendirileceğini arılayabiliyordu.
Sonunda bilgisayar neşeli bir bip sesi çıkardı.
Gettum içerideki odadan, "Yeni
bir sonuç daha buldu galiba," diye seslendi. "Başlığı ne?"
Langdon ekrana göz attı.
Ortaçağ Edebiyatında Kâse Alegorileri:
Sir Gawain ve Yeşil Şövalye Üzerine İnceleme
"Yeşil Şövalye alegorileri," diye seslenerek cevap verdi.
Gettum, "İşe yaramaz," dedi. "Londra'da gömülü fazla mitolojik yeşil dev yoktur."
Ekranın önünde oturan Langdon ile Sophie, iki anlamsız sonucu di ha sabırla beklediler.
Bilgisayar bir kez daha biplediğinde, karşılarında beklenmedik bir öneri çıkmıştı.
DIE OPERN VON RICHARD WAGNER
Sophie, "Wagner'in operaları mı?" diye sordu.
Elinde bir paket hazır kahve tutan Gettum, kapı eşiğinden bakıyordu. "Bu
ilginç bir
eşleşme olmuş. Wagner şövalye miydi?"
Aniden merakı uyanan Langdon, "Hayır," dedi. "Ama iyi tanınan bir parmason'du."
Mozart, Beethoven, Shakespeare, Gershwin, Houdini ve Disney'in yanı sıra. Masonlarla
Tapınak Şövalyeleri, Sion Tarikatı ve Kutsal Kâse arasındaki bağı anlatan sayısız kitap
yazılmıştı. "Buna bakmak istiyorum. Tam metni nasıl görebilirim?"
Gettum, "Tüm metni görmenize gerek yok," dedi. "Koyu renkli başlığa tıklayın.
Bilgisayar, anahtar kelimelerinizi içeren tekli öncül kayıtları ve üçlü artçıl kayıtları
gösterecektir."
Ne söylediği hakkında en ufak fikri olmamasına rağmen, Langdon yine de başlığa tıkladı.
Yeni bir pencere açılmıştı.
...mitolojik şövalye, Parsifal ismindeki bu...
...mecazi Kâse arayışı tartışmalı olarak...
...Rebecca Pope'un opera antolojisi "Diva"nın...
...Wagner'in mezarı Almanya, Bayreuth'tadır...
Hayal kırıklığına uğrayan Langdon, "Yanlış papa," dedi. Buna rağmen sistemin kullanım
kolaylığına hayran kalmıştı.
Metindeki anahtar kelimelerle, Wagner'in
Parsifal isimli
operasının Magdalalı Meryem ve İsa Mesih'in çocuklarına değindiğini, gerçeği arayan genç
bir şövalyenin hikâyesini anlattığını anlayabiliyordu.
Gettum, "Sabırlı olun," dedi. "Bu bir sayı oyunu. Bırakalım da makine çalışsın."
Sonraki birkaç dakika boyunca bilgisayar,
trubadorlarla -Fransa'nın ün'ü gezgin halk
ozanları- ilgili bir metin de dahil olmak üzere Kâse'yle ilgili pek çok sonuç döktü. Langdon