Ne olurdu ki sanki, yeni bilimsel buluşlara ve belgesellere birazcık da olsa
yer verildiği bir medyaya sahip olabilseydik? Ama olamıyoruz işte…
“Erkekliğin ve mertliğin kitabının yazıldığı” yerli dizilerle dolduruyoruz
ekranları!… Ne olurdu… Evet ne olurdu birazcık, sadece birazcık daha
düzeyli ve kültürlü bir medyaya sahip olabilseydik?
Sahi niçin olamıyoruz?
Medyanın içinde uzun yıllardır çalışan birisi olarak soruyorum: Medyanın
hali nedir böyle? Nerede bizim belgesellerimiz? Nerede bizim araştırmacı
gazetecilerin haberleri? Bu kadar mı önemli Hülya Avşar’ın hayat hikayesi?
Hülya Avşar kimdir? Bu topluma ne vermiştir? Nasıl bir mesaj iletmektedir
insanlara? Amacı nedir?
Öbür tarafta da gerçek niyetleri tam olarak belli olmayan İslami medya…
Kısacası medya üzerine düşen görevi tam olarak yerine getiremiyor. Bu da
birilerinin kuşkusuz işine yarıyor… Çünkü o birileri, insanlarımızın
bilgilenmesini, konuşmasını ve düşünmeseni istemiyorlar…
Bunun sonucu olarak da, rahmetli Uğur Mumcu’nun dediği gibi, bilgi sahibi
olmadan fikir sahibi olan bir toplumun üyelerini meydana çıkartıyoruz.
Peki kimdir bu birileri?
Bunların kökenleri on binlerce yıl öncesine dayanıyor. Evet… Onbinlerce yıl
öncesine dayanan bir serüven bu… Serüvenin başlangıç yeri ise Atlantis…
***
BELİALİN OĞULLARI VE BİRİN OĞULLARI
Kozmik kökenli bilgilere dayanan Mu Kültürü’nden ilk etkilenen Atlantis
Uygarlığı olmuştur. Mu kültürü Atlantis’te geniş kitlelerce benimsendi ve
yaşam zemini buldu. Ancak Atlantis’in özellikle son dönemlerine doğru,
insanlığın aşağı iniş sürecinin bir sonucu olarak bilgiler yavaş yavaş dejenere
edilmeye ve negatif alanda kullanılmaya başlandı. Ezoterik sırlar ve özellikle
de, Parapsişik yetenekler egoistçe çıkarlar doğrultusunda kullanılmaya
başlandı.
Belli bir süre sonra bu durum, Atlantis’in iki farklı kutuba bölünmesine
sebebiyet verdi. Eski Mu kültürünü sürdürenler ve bu kültürü negatif alanda
kullanmaya başlayanlar olmak üzere iki ayrı grup oluştu. Bu birinci gruba
“Bir’in Oğulları” ikinci gruba ise “Belialin Oğulları” adı verildi.
Kozmik bilgileri kötü bir şekilde insanların zararına kullanmaya başlayan
“Belilalin Oğulları” yoğun bir şekilde “Kara Maji” uygulamalarına yöneldiler.
Parapsişik yeteneklerini bu alanda kullanmaya başlamaları o denli yoğunlaştı
ki, kıtalarının fiziki ve atmosferik dengeleri ciddi bir şekilde bozulmaya
başladı. “Bir’in Oğulları”nın tüm girişimleri sonuçsuz kaldı. Sonunda araları
iyice açılan iki grup arasında, tarihte ilk kez majik yöntemlerin de kullanıldığı
büyük bir savaş çıktı. Sayıca üstün olan “Belialin Oğulları” yıllar süren
savaştan galip çıktılar. Kazanan “Karanlığın Oğulları” oldu.
Kıtalarının fiziki ve atmosferik dengeleri bu savaşta iyice bozuldu ve
sonunda birbiri arkasına tufanların yaşanmasına sebebiyet verdi. Kıtalarının
tamamen sulara gömülmesinden önce her iki grubun temsilcileri çevre kıtalara
göç ettiler. Ve kendilerine iki ayrı yeraltı merkezi kurdular. “Bir’in
Oğulları”nın kurduğu merkez “Agarta”, “Belilal’in Oğulları”nın kurdukları
merkez ise “Şambala” adıyla anılmaya başlandı.
Her iki grubun ellerinde bulunan bilgiler aynıydı ama kullanım alanları bir
birlerinden son derece farklıydı.
(Orta Çağ’da yapılan ve şeytan’ı tasvir eden tablolardan birinin adı
“Belial”dir.)
Yeraltında merkezleşen bu iki ayrı grup, çalışmalarını buralarda sürdürdüler.
Agart’a birçok inisiyeyi ve bazı peygamberleri gizli yeraltı merkezlerinde
eğitti. Ezoterik Bilgiler’in tamen unutulmaması için çeşitli inisiyatik
merkezlerin kurulmasına ön ayak oldular. Çok küçük bir halkada bu bilgiler
günümüze kadar getirilebildi.
Şambala ise dünya üzerinde yaşayan insanların bilgiden uzaklaşması için
çeşitli faaliyetlere girişti. Dünya üzerinde yaşayan bizim devremiz
insanlarından bazılarıyla irtibata girerek, asıl amaçlarını gizleyerek, onları
kendi felsefeleri doğrultusunda eğittiler. Çeşitli kurum, loca, grup ve derneğin
kurulmasına ön ayak oldular. Tek bir amaçları vardı: İnsanları “Ezoterik
Bilgi”den uzak tutmak. Bu gruplar uluslar arası örgütlendiler. Hemen her
ülkede merkez oluşturdular. Bazı kilit noktaları ellerine geçirdiler.
Bütün bunlar olup biterken, dünyanın aşağıya iniş sürecinin de sonlarına
gelindi. Bu süreçte şambala çok daha geniş taraftara sahip oldu Bunun böyle
olması dünyanın genel aşağıya iniş sürecine de uymaktaydı. Yani bilgisizliğe
ve negatif enerjilere yatkın insanlık bu süreçte şambala’nın yanında yer aldı.
Ünlü araştırmacı yazar Jacques Bergier, “Les Livres Maudits” adlı kitabında
şambala’nın uzantılarına “Kara Tarikat” üyeleri adını vermiştir. Bergier, bu
tarikatın amacını şöyle açıklar:
“İnsanları bilgileden uzak tutmak ve cahil bırakmak için, bir takım sırlarla
insanların karşılaşmalarını önlemek amacıyla büyük bir organizasyon
kurulmuştur. Bu organizasyonun üyeleri tüm dünyaya yayılmış durumdadır. Bu
tarikat ezoterik bilgileri ve belgeleri yöntemlice yok etme konusunda büyük bir
başarıya ulaşmışlardır. Bu kara cüppelilerin uygarlık kadar eski olduklarıyla
ilgili elimizde ciddi deliller bulunmaktadır.”
Üyelerine “Kara Cüppeliler” adını verdiği bu tarikat mensuplarının, tarih
içinde yaptıkları inanılmaz komplolarla ilgili kanıtlar açıklayan Bergier,
kitabında son derece önemli bilgileri açıklamış durumdadır. Bu bilgiler
arasında İskenderiye Kitaplığı’nın birkaç kez nasıl yakılarak, buradaki
Ezoterik Bilgiler içeren kitapların yok edildiğini ve Eski Mu Kültürü ve
sırlarını içeren belgelerin nasıl çeşitli entirikalarla ortadan kaldırıldığını
ayrıntılarıyla açıklamıştır.
İnsanlığın aşağıya iniş sürecinde ilerlemesinde önemli bir fonksiyon
gördüler. Ve bunda büyük bir başarıya ulaştılar.
Bu açıdan bakıldığında büyük bir vazife gördükleri söylenebilir. Ama artık
işlerin değişme vakti gelmeye başlamış durumdadır.
Şekilde de görüldüğü gibi, şambala’nın etkinliğinin artık sonlarına
gelinmiştir.
Dostları ilə paylaş: |