15
Bekir Çobanzade’nin ilk şiirinin ne zaman basıldığı da kesin olarak
bilinmiyor. Bazı araştırmacılara göre
Anan Nerede? adlı ilk şiiri 1913’te
İstanbul’da neşrolunan
Yaş Tatar Yazgıçları mecmuasında çıkmıştır [1].
Budapeşte’de 1919-20’lerde kaleme aldığı şiirlerini üç deftere yazmış ve onlara
Kaval Sesleri adını vermiştir [2]. Bazı şiirlerini İstanbul’da yaşayan akrabası
Hamdi Ataman’a göndermiş, çok az bir kısmını çeşitli dergilerde, o cümleden
Gök
Kitap’ta [3] ve
Kırım Mecmuası adlı şiir antolojisinde [4] bastırmıştır. Tatar
aydınlarının Romanya’da çıkardıkları
Emel dergisinde birkaç şiiri basılmıştır [5].
Bekir Çobanzade hayatta iken
Boran adlı küçük bir şiir kitabı ışık yüzü
görmüştür [6]. Edip, buradaki şiirlerini
Şair ve
Hayat adlı iki bölüm halinde
sunmuştur. Bundan sonra uzun süre hiç bir şiir kitabı basılmamıştır. 1955’te
Abdullah Battal Taymas tarafından hazırlanan
Kırımlı Bekir Çobanzade’nin
Şiirleri adlı eserde [7] şairin bazı şiirleri verilmiştir.
1971’de Taşkent’te Gafur Gulam edebiyat ve sanat neşriyatınca basılmış
bir kitapta [8] iki Tatar şairinin şiirleri toplanmıştır. Eşref Şemizade’nin tertip ettiği
Bekir Çobanzade kısmında, sunuşla birlikte Çobanzade’nin 14 şiiri, Şamil
Aladdin’in tertip ettiği
Abdulla Letifzade kısmında ise A. Letifzade’nin 11 şiiri yer
almıştır. Bu küçük kitap adları ve eserleri 1937’den beri yasaklanmış iki
ünlü şairin
yeniden Tatar ve ortak Türk edebiyatına kazandırılması bakımından çok önemlidir.
Son dönemde Bekir Çobanzade’nin Kırım’da yayınlanan çeşitli gazete ve
dergilerde de bazı şiirleri çıkmıştır.
Şairin en iyi, en kapsamlı kitabı İsmail Otar’ın tertip ettiği
Kırımlı Türk
Şair ve Bilgini Bekir Sıdkı Çobanzade kitabıdır [9]. 1999’da İstanbul’da basılan bu
kitapta onun elde bulunan bütün şiirleri ve hikâyeleri hem Tatarca, hem de Türkçe
tercümeleri ile birlikte verilmiştir. Kitaba edibin geniş biyografisi, eserlerinin
bibliyografisi, hakkında yazılan makalelerin listesi eklenmiş, sonda ise küçük bir
lügat, ayrıca şiirlerinin Arap alfabesiyle orijinallerinin suretleri sunulmuştur.
2007 yılında Azerbaycan Milli Bilimler Akademisine bağlı Muhammed
Fuzuli Elyazmalar Enstitüsü, Bekir Çobanzade’nin eserlerinin 5 ciltliğini
neşrettirmiştir [10]. Tabii ki, buraya onun ancak ilmî eserleri dahil edilmiştir. O
dönemde Çobanzade’nin bedii eserlerini neşre hazırlamak bizde hâlâ düşünce
aşamasındaydı. Eğer bu teşebbüsten haberdar olsaydık, o zaman şairin bedii
eserleri 6. cilt olarak basılabilirdi.
Bekir Çobanzade’nin en son kitaplarından biri Kırım’da Kiril alfabesiyle
basılan
Bir Saray Kuracak Men kitabıdır [11].Biz bu kitabın e-varyantını elde
etmek için bir hayli çaba harcadık, ancak Kırım’dan bunun için 200 dolar para
talep ettiler. O zaman biz
facebooka bu konuda haber koyduk. Türkiye’de oturan
onlarca Tatar bu parayı ödemek için hazır olduğunu bildirdi.Daha sonra Bilkent
Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Kırımlı kitabı bize postayla
gönderdi.Burada değerli hocama teşekkürümü iletmek istiyorum.
2003’te Kırım’da basılan son kitabında şairin 18 şiiri hem Tatarca, hem
de Rusça bir arada verilmiş, Çobanzade üzerine küçük bir sunuş yazılmıştır [12].
16
Şu anda bilim alemine Bekir Çobanzade’nin toplam 84 şiiri malumdur.
Aslında, onların sayısı bundan defalarca fazla olmalıdır.Şüphe yok ki, şairin
muhtelif arşivlerde gizli kalan başka eserleriyle birlikte şiirleri de er geç gün
yüzüne çıkacaktır.
Bekir Çobanzade’nin şiirlerini tematik yönden tasnif etmek zordur ve
belki mümkün de değildir. Kırım’a, yurda duyulan sonsuz sevgi ve özlem,
Tatarların acınacak durumu şiirlerinin hemen hemen hepsine yansımıştır. Burada
ayrıca aşk ve doğa şiirleri varsa da bunların hepsi Kırım, Tatar, yurt motifleriyle iç
içedir. Biz Azerbaycan Türkçesine uygunlaştırdığımız 73 şiirdeki Kırım, Tatar ve
yurt sözlerini bilgisayar sayımına tabi tuttuk. Çobanzade’nin 73 şiirinde Tatar
sözünü 99 defa, yurt sözünü 56 defa, Kırım sözünü 11 defa kullandığı ortaya çıktı.
Şair bu şiirlerinde genel olarak çok karamsardır.Tatarların esaret altında
inlemesi, zulüm ve sömürü onu son derece üzüyor. O, “
Yok milletimin hattı bu
imzalar içinde” diyen Azerbaycanlı meslektaşı Muhammed Hadi gibi sızlanıyor:
Milletler yarışı başladı çoktan,
Her halkın var orda beygiri, atı,
Zavallı Tatar’ın duyulmaz sesi,
Zavallı Tatar’ın yok orda adı.
Bu karamsarlık bazen şairin bütün varlığını sarsıyor, onu çok derin ruhi
bunalıma sürüklüyor:
Yıl uzun, son günü soğuk bir mezar,
Yeni yıl yok bize, çünkü biz: Tatar.
Tatar halkının manevi çöküşü, çağdaş uygarlıktan uzak kalışı, uyuşukluğu
ve aczi Çobanzade’yi çılgına çeviriyor:
Tatar’ım, sapsarı halkımın beti,
Kanı
su olmuş da, çürümüş eti...
Dinç Tatar çölüne kuraklık yağır,
kan gerektir, kan!
Burda herkes koyun, tavşan, ya sığır,
hani bir arslan?
Çobanzade taşarak setlerini yıkan Tuna ırmağına hitaben yazdığı bir
şiirinde Tuna gibi kükremek, Tatarların karşısındaki bütün setleri yıkmak arzusunu
dile getiriyor:
Keşke senin gibi
ben de köpürsem,
Tatar’ın seddini yıkıp götürsem.
Şair ara sıra Tatarların, Türklerin şanlı mazisini, tarihin derinliklerinde
kalan azamet ve ihtişamını hatırlayarak o günlerin özlemiyle yaşıyor. Mesela
Zavallı Türk şiirinde şöyle diyor:
Sen ey zavallı Türk, ey bahtsız millet,
Gün gelir, yıldızın parlayır, elbet.