456
HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER
davalarında Osmanlı mahkemelerine başvurmak konusunda isteğe bağlı-
dırlar, yani istedikleri zaman muâf olmalarına rağmen cezaî alanda böyle
bir hakka sahip değildirler
3
. İslâm fıkhında gayrimüslim mahkemelerinin
verdiği kararlar icra gücünden mahrum olduğu gibi, İslâm devleti bu mah-
kemelerden çıkan kararları infaz etmezdi. Verilen kararın uygulanabilme-
si için mahkemenin İslâm mahkemesi olması şartı söz konusudur
4
. İslâm
fıkhının bu prensibi özellikle cezaî davaların yürürlüğü açısından Osmanlı
mahkemesinin tercih nedenlerinden biridir. Mahkemeye başvuran gayri-
müslimlerin davalarına mutlaka bakılır ve İslâm Hukuku tatbik edilirdi.
Tarafl ardan birinin Müslüman olması durumunda da yetkili mahkemenin
mutlaka İslâm mahkemesi olması gerekmekteydi
5
. Mahkemenin tarafsızlı-
ğı, gayrimüslim mahkemesinin verdiği kararların beğenilmemesi, mahke-
menin çabukluğu, gayrimüslim toplulukların birbirleri arasındaki çekişme
ve kararların uygulama imkânının olmaması İslâm mahkemelerinin kulla-
nılmasında gayrimüslimler tarafından kullanılmasında etkili nedenlerdir.
Osmanlı Devleti’nde Müslüman ve gayrimüslim tebaa beraber yaşa-
ma konusunda kendilerine sunulan sınırlar çerçevesinde, uyumlu bir ya-
şam sürdürmüşlerdir. Meselâ; XVIII. yüzyıl Ankara şer’iye sicillerinde
Müslim-gayrimüslim anlaşmazlığı gayrimüslimlerin kendi aralarındaki
anlaşmazlıklardan daha azdır
6
. Sadece Ermeniler değil diğer gayrimüslim
unsurlar da uzun süre Müslümanlar ile bir arada uyumlu bir yaşam görün-
tüsü sergilemektedirler. XVIII. yüzyılda Kıbrıs şer’iye sicilleri esas alına-
rak yapılan bir çalışmada günlük yaşamın hemen her alanında Müslüman-
lar ile gayrimüslimlerin arasında bir uyum ve ortaklık olduğu ifade edil-
mektedir. Yine söz konusu çalışmada sayıca az da olsalar Ermenilerin de
Müslümanlar ile benzer şekilde uyumlu bir yaşantı sürdürdükleri belirtil-
mektedir
7
. XVIII. yüzyıl Rumeli’sinde yapılan evlilik problemleri ile ilgili
bir çalışmada gayrimüslimlerin Müslümanlarınkine benzer problemlerle
karşılaştıklarını ifade etmektedir. Evlilik öncesi erkeğin kadına ödemesi
3 Ahmet
Özel,
İslâm Hukukunda Ülke Kavramı Darü’l-İslâm Darü’l-Harb, İstanbul 1988,
s.218.
4 Özel, a.g.e., s.218.
5 Özel, a.g.e., s.221.
6 Jülide Akyüz, Ankara’nın Bütüncül Tarihi Çerçevesinde XVIII. Yüzyılda Ankara (Şer’iye
Sicillerinin Sayısal ve Muhtevâ Analizi Denemesi), Basılmamış Doktora Tezi, Ankara
2003, s.21.
7 Kemal Çiçek, “Living Together: Muslım-Christian Relations in Eighteenth-Century Cyp-
rus As Refl ected By The Sharı’a Court Records”, Islam And Chrıstıan-Muslım Relatıons,
Volume 4/1, 1993, s.37–64.
457
Yrd. Doç. Dr. Jülide AKYÜZ
gereken mehr, talak gibi Müslüman topluma ait değerler gayrimüslimler
için de geçerlidir
8
. XVII. yüzyıl Kayseri şer’iye sicillerine dayanılarak ya-
pılan başka bir çalışmada hem zımmîlerin hem de kadınların mahkemeye
rahatlıkla gelebildikleri ve gerek kendi anlaşmazlıkları, gerek bir Müslü-
man ile olan anlaşmazlıkları da dâhil her türden müracaatlarına rastlandığı
ve ortak yaşamın uyum içerisinde devam ettiği belirtilmektedir
9
.
Son yıllarda geçmiş insanı ne yapıyordu, nasıl yaşıyordu, hayat stan-
dardı nasıldı? vb. sorularla
geçmiş insanı gittikçe
artan bir ilgiye maruz
kalmıştır. Geçmiş insanı hakkında bir takım değerlendirmeler yapabilmek
için şer’iye sicillerinde kayıt altına alınan tereke defterlerinden hareketle
bazı çalışmalar yapılmıştır
10
. Tereke defterlerinde ölen kişilerin geride bı-
raktıkları mallar saptanarak şeriat esaslarına göre bölünürdü. Bu bölünme
esnasında geride kalan vârislerin haklarının korunması, vasiyetin yerine
getirilmesi gibi konular kadının gözetiminde olduğundan kişinin muhalle-
fatı saptanır ve şeriatın ön gördüğü şekilde paylaştırılırdı.
Tereke kayıtları ölen şahısların (Müslüman, gayrimüslim, kadın-er-
kek) geride bıraktıkları her türlü mal varlığını içerir. Ölen şahsın yaşadığı
mekânı, cinsiyeti, çocukları, yaptığı iş, varsa unvan ya da lâkap gibi kişi-
yi niteleyici bilgilerden sonra tek tek bütün eşyaların dökümü yapılan bu
kayıtlar bize toplumun sosyal, kültürel, kadın-erkek ilişkileri, giyim-ku-
şam, evlerde kullanılan ev eşyaları, temizlik alışkanlıkları gibi insana dair
her türlü bilgi sunmaktadır. Bu terekeler önce beytü’l-mal emînine teslim
edilerek kayıt altına alınmakta, vârisleri çıkmadığı takdirde ise hazineye
kalmaktadır. XVIII. yüzyılda Ankara sâkini olup terekesi kayıt altına alın-
mış olan 16 Ermeni kadından bahsedilecektir. Elbette yüzyıl içerisinde bu
kadar az ölüm gerçekleşmemiştir, bunlar şer’î mahkemeye başvurulup ka-
yıt altına alınan ölümlerdir. Tereke kayıtlarının yazımı sırasında ihzariyye,
8 Svetlana Ivanova, “Muslim and Christian Women Before The Kadı Court in Eighteenth-
Century Rumeli: Marriage Problems”, Orıente Moderno/1, Editör Kte Fleet, 1999, s.161–
176.
9 R. C. Jennıngs, “Zimmis (non Muslims) İn Early 17th Century Otoman Judicial Records,
The Sharia Court Of Anatolian Kayseri”, Journal of Economic and Social History of the
Orient, XXI/3, 1978, s.225-293; Jennıngs, “The Legal Position Of Women In Kayseri, A
Large Otoman City, 1590-1630”, İnernational Journal Of Women’s Studies/ 3, 1980, s.559-
582.
10 Serap Yılmaz, “İranlı Bir Ermeni Tüccarın Terekesi ve Ticarî Etkinliği Üzerine Düşünce-
ler”, Tarih İncelemeleri Dergisi/VII, 1992, s.191-215; Tülay Artan, “Terekeler Işığında 18.
Yüzyıl Ortasına Eyüp’te Yaşam Tarzı ve Standartlarına Bir Bakış Orta Halliliğin Aynası”,
18. Yüzyıl Kadı Sicilleri Işığında Eyüp’te Sosyal Yaşam, Editör Tülay Artan, Tarih Vakfı
Yurt Yayınları, İstanbul 1998, s.49-64.