Pregnenolon, kendisinden diğer bütün steroid hormonların meydana geldiği ana steroiddir.
Pregnenolon, ya bir dehidrojenaz etkisiyle progesterona ya da spesifik bir 17-hidroksilaz
etkisiyle 17-hidroksiprenenolona çevrilir. Progesteron ve 17-hidroksipregnenolon,
endoplazmik retikulum mitokondrilerinde, moleküler oksijene ve NADPH’a gereksinim
gösteren spesifik oksijenazlar ve dehidrojenazlar tarafından, C-11, C-17 ve C-21
pozisyonlarına hidroksil veya keto gruplarının eklenmesi suretiyle çeşitli aktif hormonlara
çevrilirler:
ACTH, kolesterol esterlerinden serbest kolesterol oluşumu ve serbest kolesterolden
pregnenolon oluşumunu düzenler.
Progesterondan oluşan 11-deoksikortikosteron (DOC), sürrenal kortekste hem
kortikosteronun hem de aldosteronun ön maddesidir.
36
Sürrenal korteks androjenleri olan
dehidroepiandrosteron (DHEA), 17-
hidroksipregnenolondan
ve
androstenedion,
dehidroepiandrosterondan (DHEA)
sentezlenirler.
Küçük miktarlarda oluşan böbrek üstü bezi östrojenleri, dehidroepiandrosterondan (DHEA)
veya testosterondan sentezlenebilirler.
Doğal steroidlerin analogları
Kortizon, kortizol ve kortikosteronun 9
α- pozisyonuna flüor gibi bir halojenin sokulmasıyla,
tuz tutucu etkileri yuksek olan sentetik steroidler elde edilmiştir. Bunların bir örneği, 9
α-
flüorokortizondur.
1.ve 2.karbonlar arasına bir çift bağın sokulmasıyla, tuz tutucu etkileri tedavi dozunda zayıf,
antiinflamatuvar etkileri güçlü olan steroidler de elde edilmiştir. Bunlardan kortizonun
analoğu prednizon ve kortizolün analoğu prednizolondur. Deksametazon da prednizolonun
sentetik bir analoğudur ve kortizolden yaklaşık olarak 30 kat güçlü antiinflamatuvar etkiye
sahiptir.
Kortikosteroidlerin salıverilişinin düzenlenişi
Glukokortikoidler ve sürrenal korteks androjenlerinin sentez ve salıverilişleri, hipofiz
hormonu olan ACTH tarafından kontrol edilir. ACTH’un salıverilişi de stres sırasında
hipotalamustan bolca salıverilen kortikotropin salıverici faktör (CRF) tarafından
düzenlenmektedir. ACTH’un salıverilişi, ayrıca dolaşımdaki kortikosteroidler tarafından
feedback olarak kontrol edilir ki kortizol, insanda en önemli düzenleyicidir:
Kortizol üretiminde eksiklik, ACTH aşırılığına bağlı olarak sürrenal korteks androjenlerinin
de aşırı derecede oluşmasını teşvik eder ve böylece androgenital sendromun çeşitli
şekillerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Dehidroepiandrosteronun sülfatlanmış türevi
olan dehidroepiandrosteron sülfat (DHEA-SO
4
), genellikle genç erkeklerin plazmasında
yüksek düzeyde bulunur; kadınlarda androgenital sendromun çeşitli şekillerinde yükselir.
37
Sürrenal kortekste bulunan büyük miktarlarda askorbik asit, steroid sentezi için gereken
NADPH’a bağımlı hidroksilazlar için indirgeyici ekivalanlar sağlar.
Aldosteron sentezi, başlıca hiponatremi, hiperpotasemi ve ekstrasellüler sıvı volümünde bir
azalma ile uyarılır. Hipernatremi, hipopotasemi ve ekstrasellüler sıvı volümünde artma,
aldosteron salıverilişini bir tip feedback düzenleniş ile inhibe eder. ACTH, aldosteron
sentezini etkilemez.
Böbrek, renin-anjiotensin sistemi aracılığıyla, aldosteron salıverilişini kontrolde önemli bir
organdır. Ekstrasellüler sıvı volümünde azalıştan ileri gelen kan basıncı ve böbreğe kan akımı
azalması durumunda böbreğin jukstaglomerüler hücreleri tarafından renin salıverilişi artar.
Renin, anjiotensinojeni (renin substrat) anjiotensin I’e çevirir. Anjiotensin I, akciğerlerde
anjiotensin II’ye çevrilir. Anjiotensin II de aldosteron oluşturan hücreleri doğrudan uyarır.
Aldosteron salıverilişi, siroz, nefroz ve bazı kalp yetmezliklerinde artar. Bunun sonucunda
sodyum ve su retansiyonu olur ve bu hastalıkların bazılarının karakteristiği olan ödem, daha
ağır hale gelir.
Spironolakton (aldakton), aldosteron reseptörü ile inaktif bir kompleks oluşturmak suretiyle
aldosterona antagonist olarak etki gösterir. Bu nedenle spironolakton (aldakton), aşırı
derecede aldosteron meydana gelişiyle karakterize olan hiperaldosteronizm hallerinde
görülen ödemin tedavisinde diüretik olarak kullanılır.
Kortikosteroidlerin trasportu, metabolizması ve atılımı
Plazma kortizolünün yaklaşık %90’ı kanda kortikosteroid bağlayıcı globülin (CBG) veya
transkortin adı verilen spesifik bir
α-globüline gevşek bağlı olarak taşınır ve inaktiftir;
serbestleştikten sonra aktif olur. Östrojenler, transkortini artırarak bağlı kortizolü artırırlar;
progesteron ise transkortine bağlanarak serbest kortizolü artırır.
Aldosteron, daha çok albumine bağlanarak taşınır.
Kortikosteroidlerin inaktivasyonu, karaciğerde steroid çekirdeği değişmeden, NADPH’a
gereksinim gösteren dehidrojenazlar etkisiyle halka indirgenmesi ve NADH veya NADPH’a
gereksinim gösteren dehidrojenazlar etkisiyle C-3 konumundaki keto grubunun indirgenmesi
suretiyle olur.
Plazma kortizolü, yaklaşık 4 saatlik yarı ömre sahiptir; %70’i idrarla, %20’si feçesle, geri
kalanı olasılıkla deri yoluyla vücuttan atılır. İdrardaki steroidlerin yaklaşık %25-50’si 17 ve
21 karbonlu steroid karboksilik asitler şeklindedirler. Safra ile bağırsak içine atılan serbest
veya konjuge kortikosteroidler, kısmen enterohepatik dolanım yoluyla bağırsaktan yeniden
emilirler ve en sonunda idrarla dışarı atılırlar.
Sürrenal korteks androjenlerinin başlıcası olan androstenedion, karaciğerde, büyük miktarda
aldosterona dönüşür. Bu aldosteronun periferik biyolojik aktivitesi yoktur; hemen indirgenme
ve konjuge olma suretiyle inaktive olur ve idrarla atılır. Sürrenal korteks androjenlerinin çoğu
idrarla 17-ketosteroidler (17-KS) halinde atılırlar. İdrardaki 17-ketosteroidlerin kadında
hemen hepsi ve erkekte 2/3’ü sürrenal korteks androjenlerine ait olduğundan sürrenal korteks
hastalıklarının tanısında 24 saatlik idrarda 17-KS tayini yapılması yararlı olur.
İdrarda kortizol, 17-hidroksisteroid ve 17-ketosteroid atılımının kanda kortizol düzeyinin
ölçülmesi suretiyle sürrenal korteks aktivitesi hakkında bilgi edinilebilir.
38