İlkel, Köleci ve Feodal Toplum



Yüklə 0,53 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə63/63
tarix11.09.2018
ölçüsü0,53 Mb.
#67939
1   ...   55   56   57   58   59   60   61   62   63

204
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
þimlere  baþvurdular.  Sonra,  gitgide  silaha  sarýldýlar.  Hindistan  ve
Endonezya, sömürge haline geldi.
Afrikalýlarýn insanlýk-dýþý sömürülmesi, Amerikan sömürge-
lerinde baþladý. Yüzlerce ve binlerce insan, kölelik zincirine vuruldu
ve “abanoz tacirleri” tarafýndan Kuzey ve Güney Amerika’ya doðru
yola çýkarýldý. Orada, büyük tarým iþletmelerinde (plantasyonlarda)
Afrikalý  köleler,  emekleri  ile  büyük  toprak  sahipleri  yararýna  çok
büyük  zenginlikler  yarattýlar.  Yeni  topraklarýn  fethi  ve  soyulmasý,
önemli bir miktarda zenginliðin akmasý, Avrupa’da kapitalist eko-
nominin ilerleyiþini hýzlandýrdý.
2. TOPLUMSAL VE SÝYASAL ÝLÝÞKÝLERÝN GELÝÞMESÝ
Uluslarýn Ortaya Çýkýþý
Kapitalist iliþkilerin ortaya çýkýþý ve ilerlemesi, Avrupa’nýn to-
plumsal ve siyasal düzeni üzerinde olaðanüstü bir etki yarattý.
Halklarýn  biçimlenmesi,  daha  ilkel  topluluðun  daðýlýp  par-
çalanmasý ile birlikte baþladý. Halk, tarihsel evrim bakýmýndan, klan
ve kabileden daha çok evrim geçirmiþ bulunan bir varlýktýr. Geliþmiþ
köleci iliþkilerin bulunduðu ülkelerde halklar, köleliðe koþut olarak
cisimleþmeye baþladýlar; toplumsal geliþmenin köleci evreyi “atla-
dýðý” yerlerde feodal iliþkiler sistemi ile birlikte oluþtular. Daha ileri
feodalite çaðýnda, bu süreç, Avrupa ve Asya’nýn birçok 
[sayfa 239]
 ülke-
lerinde þu ya da bu biçimde sonuçlanmýþtý.
Kapitalist iliþkilerde ilerleme, varolan halklardan baþlayarak,
uluslarýn billurlaþmasý olayýný doðurdu. Bu, iktisadî birliðin (commu-
nauté) ve devletlerin siyasal merkezileþmesinin sonucuydu. Ülke-
nin ayrý ayrý bölgeleri arasýnda iktisadî baðlarýn güçlenmesi, dillerin
ve ulusal uygarlýklarýn oluþmasýna elveriþli koþullarý yaratýyordu.
Uluslar, kapitalist üretim iliþkilerinin ilerlemesinden doðdu-
lar. Baþka bir deyiþle, bu biçimde kurulmuþ olan ulusal baðlar, bur-
juva bir nitelik taþýyordu. Nüfusun bütün sýnýf ve tabakalarý, ulustan
sayýlýyorlardý. Ama iktisadî ve siyasal bakýmdan burjuvazi egemen
sýnýf  olduðu  için,  oluþum  halindeki  uluslar  da  burjuva  bir  nitelik
alýyorlardý. Bu gözlem, ideoloji için de geçerlidir.


205
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
Burjuvazinin ve Proletaryanýn Oluþmasý
Soylular ve rahipler sýnýfý dýþýnda kalan (Fransa’da) üçüncü
tabakanýn {tiers etat) genel yýðýnýndan kendisini sýyýrmýþ olan bur-
juvazinin saðlamlaþmasý, uluslarýn ortaya çýkma sürecine baðlýydý.
Bu, þu anlama geliyordu ki, yeni bir sömürücü sýnýf doðuyordu ve
ona koþut olarak onun uzlaþmaz karþýtý olan bir sýnýf, proletarya,
geliþiyordu. Proletaryanýn evrimi birçok aþamalardan geçti, ve an-
cak evrim yolunda ilerlemiþ bir kapitalist toplumun baðrýnda, me-
kanik üretimin geliþmesi döneminde, böyle bir sýnýf olarak ortaya
çýkýyor. “Kendi kendine” sýnýf olmaktan çýkarak “kendisi için” sýnýf,
kendi çýkarlarýnýn bilincine varmýþ ve o çýkarlarýný burjuvaziye karþý
savaþým vererek savunmaya hazýr olan bir sýnýfa dönüþüyor.
Mutlakiyetçi Feodal Monarþi
Kapitalist iliþkilerin ilerlemesi, feodal soylularý, kendi sýnýf ege-
menliklerine yeni bir biçim vermek zorunda býraktý. 
[sayfa 240]
 Bu biçi-
min mutlakiyetçi feodal monarþi olmasý gerekliydi.
Feodal senyörler sýnýfý, üretimdeki ilerlemeyi kendi çýkarlarý
için kullanmaya bakýyordu. Kendisini tehdit eden kapitalizm tehli-
kesinden habersiz olan senyörler sýnýfý, baþlangýçta burjuvaziyi de-
stekledi.  Ýktisadî  evrim,  belli  bir  noktaya  dek  soylularla  burjuvazi
arasýnda,  soylularýn,  egemen  durumlarýný  koruduklarý  bir  ittifaký
zorunlu kýlýyordu. Bir feodal senyör ne denli büyük olursa olsun, tek
baþýna, kendi yurtluðuna komþu topraklar üzerinde kurulmuþ olan
kapitalist iþletmeleri, kendi iradesine boyuneðdiremiyor ve kendi
çýkarýna kullanamýyordu. Her yana dalbudak salmýþ yönetim aygýtý
ile,  yalnýz  feodal  devlet,  bu  iþin  üstesinden  gelebilecek  güçteydi.
Kapitalist iþletmelerden aldýðý vergilerle, iktidardaki sýnýf, þu ya da
bu þekilde, ticaret ve sanayiden çýkarlar saðlýyordu. Zaten bir yöne-
tim aygýtýný ve büyük bir orduyu ayakta tutma harcamalarý gittikçe
artan meblaðlarý gerektiriyordu. O denli ki, feodal soylular, vergile-
rin ve devletin baþka gelir kaynaklarýnýn artýrýlmasý ile çok ilgiliydi-
ler.  Feodal  rant,  genelleþtirilmiþ  ve  merkeze  baðlanmýþ  bir  rant
görünüþü aldý.
Böylece, feodal sýnýfýn iktisadî gereksinmeleri, bürokratik ay-
gýtý daha da fazla merkezileþmeye götürüyordu. Bu son olgu, sýný-


206
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
flar arasýndaki çeliþkilerin derinleþip keskinleþmesinden ileri geli-
yordu, çünkü burjuvazinin iktisadî gücünün artmasý, köylülüðün ve
kentli  yoksul  nüfusun  sömürüsünü  aðýrlaþtýrýyordu.  Feodal
monarþinin en büyük kaygýsý, emekçilerin hoþnutsuzluðunun önü-
ne geçmekti ve örneðin Ýngiltere’de, topraklarýndan kovulan köylü-
lerin ayaklanmalarýný zalimce bastýrýyordu. Rusya’da, soylular, 18.
yüzyýldaki Emelyan Pugaçev’in yönettiði köylü isyanýný güçlükle bas-
týrdýlar. 
[sayfa 241]
3. YENÝ ÝDEOLOJÝK OLAYLAR
Rönesansýn Kültür Ve Ýdeolojisi
14.  ve  15.  yüzyýlda,  Ýtalyan  kentlerinde  kapitalist  iliþkilerin
hýzla geliþmesi, ideoloji alanýna yansýdý, Rönesansý doðurdu. Yeni-
den-doðuþ  anlamýna  gelen  Rönesans  terimi,  eski  uygarlýðýn  diril-
diðine inanan ilk burjuva ideologlarýnýn buluþudur.
Oluþum halindeki kapitalist üretim, doðanýn incelenmesi üze-
rine  ilgiyi  kamçýlýyordu,  ve  böylelikle  15.  yüzyýlýn  sonlarýna  dam-
gasýný  vuran  bilimlerin  ve  tekniklerin  bir  ok  hýzý  ile  ilerlemesine
yardým ediyordu.
16.  ve  17.  yüzyýllar,  bilimler  için  büyük  bir  dönüm  noktasý
oldu. Dinin dogmalarýna karþýlýk, deneyimlere dayanarak doðanýn
incelenmesine  baþlandý.  Doða  yasalarýnýn  tanýnmasý  konusunda
büyük baþarýlar gerçekleþtirildi. Bilimsel buluþlar, eski feodal ve din-
sel anlayýþlara karþý yürütülen amansýz bir savaþým pahasýna açý-
klanabildiler. Yeni bir dünya anlayýþý, manevî ve ruhsal yaþamýn her
alanýna, bilim, edebiyat ve sanatlara biçim veriyordu. Bu, büyük bir
ideolojik devrim oldu.
Rönesansýn büyük devleri vardý: ressam, matematikçi ve mü-
hendis Leonardo da Vinci (1452-1519), kimsenin eriþemediði res-
sam ve heykelci Michel-Angelo Buonarotti (1475-1564). O çaðdaki
dünya uygarlýðýnýn öteki ustalarý arasýnda ressam Raphael Santi’yi
(1483-1520), ressam Ti-tien’i (1477-1576), ozan Ludovico Ariosto’yu
(1474-1533) ve yazar François Rabelais’yi (1494-1553) anmak ye-
rinde olur.
Rönesansýn öncüleri, kendi ideolojik akýmlarýna, hümanizm
adýný verdiler; bununla yeni uygarlýðýn laik niteliðini ve bu uygarlýðýn
feodalite  ve  din  engellerinden  kurtuluþunu  belirtmek  istiyorlardý.


207
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
Hümanistler, bir insan olarak kiþinin deðeri üzerinde önemle du-
ruyorlar.
Ama yükselmekte olan kapitalizmin bu ideologlarý, aþýrý 
[sayfa
242]
 dereceye götürülen bir bireyciliði, her ne pahasýna olursa olsun
kiþisel  baþarýya  ulaþma  isteðini  övmekteydiler.  Baþka  bir  deðiþle
onlar, burjuva türedisinin türküsünü söylüyorlardý.
Bu bakýmdan, Ýtalyan düþünürü Niccolo Machiavel’in (1469-
1527) siyasal anlayýþlarý, çok anlamlý oldu Machiavel, prens kitabýn-
da,  özellikle  þunu  öðretiyordu:  kiþisel  amaçlara  ya  da  kastýnýn
amaçlarýna ulaþmak için bütün çareler, zor, hile, kalleþlik, sözünü
tutmama, yalan, ikiyüzlülük hepsi mubahtýr. Bunun içindir ki, Röne-
sansýn burjuva hümanizmi, proletaryanýn, tarihin en devrimci sýný-
fýnýn açýkladýðý, bütün insanlýk ölçüsündeki gerçek hümanizmden
temelden ayrýlýr.
Reform
Katolikliðe, feodal toplumun ideolojik temeline karþý savaþým
verirken, burjuvazi, sömürücü bir sýnýf olarak dinden vazgeçemez-
di. Onun için, amaç olarak dini ve kiliseyi tümüyle ortadan kaldýr-
mayý  deðil,  bunlarý  iyileþtirmeyi,  yaný  katolikliði  yeni  bir  dinle
deðiþtirmeyi  ileri  sürüyordu.  Böylece,  genç  burjuva  sýnýfýnýn
anlayýþlarýný ve çýkarlarýný ilaha iyi yansýtan protestanlýk ortaya çýktý.
Yüzyýllar boyunca katolik kilisesi tarafýndan hazýrlanýp kota-
rýlmýþ dogmalar ve ayin yöntemleri, aldatmaca ve iman edenlerin
bilisizliði üzerine kurulmuþtu. Dogmalar ve ayin yöntemleri, emekçi-
lerin kuþkulanýlmayan din duygularýna dayanýyor, egemen feodal
senyörler sýnýfýnýn amaçlarýna, yani halk yýðýnlarýnýn köleleþtirilmesi
amaçlarýna büyük ölçüde yanýt veriyordu.
Ticaret için üretimin olduðu gibi, kapitalist iliþkilerin ilerle-
mesi, köylülerin kiþisel baðýmlýlýktan kurtulmalarý, kentlerde nüfusun
artmasýna ve kültür düzeyinin yükselmesine neden oluyordu. Bu-
nun içindir ki, yeni tarihsel koþullar içinde, geniþlemekte olan bur-
juvazi, kendisini, daha ince 
[sayfa 243]
 dogmalar yaratmak, halk yýðýn-
larýný uyutmak için katolik kilisesinin kullandýklarýndan daha elveriþli
yöntemler ve kendi egemenliðini güvenlik altýna almak için daha
geçerli çareler bulup hazýrlamak zorunda gördü.
Dinin ve kilisenin reformcularý, feodal katolikliðin birçok dog-


208
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
malarýný  ve  ayin  yöntemlerini  kaldýrýp  atýyorlar  ve  dinin  bir
içekapanýþýný yansýtan yeni dogmalar benimsiyorlardý. Kilisenin gözle
görülür kurumlarý, son derece basitleþtirilmiþti. Hatta dinsel þatafattan
vazgeçilmesi ve mütevazý bir kilise yaratýlmasý isteniyordu.
Protestanlar,  kutsal  kitaplarý,  gerçeðin  tanýnmasýnýn  biricik
kaynaðý olarak kabul ediyorlar, papanýn yanýlmazlýðýný kabul etmi-
yorlardý.
Almanya’da Reform. 1524-1525 Büyük Köylü Savaþý
Almanya, reformun yurdu oldu. 1524-1525 reform hareketi
ve büyük köylü savaþý, burjuvazinin feodaliteye karþý ilk önemli kav-
gasý ve ilk reform hareketi oldu.
15. yüzyýlda ve 16. yüzyýlýn baþlarýnda, Almanya’da, kapitalist
iliþkiler,  sanayiin  çeþitli  dallarýnda  kendilerini  gösteriyordu.  Ama,
bazý kentlerin ve bazý ülkelerin ekonomisindeki hýzlanma, diðer kent
ve ülkelerdeki durgunluk ve geri kalma ile birlikte gidiyordu. Bu,
feodal ufalanmanýn ve bölünmenin sonucu olmuþtu. Kýrda gerici-
liðin  ve  köylülerin  feodal  senyörler  tarafýndan  sömürülmesinin
aðýrlaþmasý, kapitalist iliþkileri engelleyen öðelerden biri oldu.
Bu son durum, kýrda sýnýf savaþýmýný þiddetlenmeye doðru
götürüyordu. 16. yüzyýlýn ilk yýllarýndan baþlayarak, Güney-Batý Al-
manya’da, devrimci köylülerin “ayakkabý” adý ile tanýnan gizli ör-
gütleri kurulmuþtu. Örgütlerin üyeleri, kiliseye ve manastýrlara ait
topraklara elkonmasýný, feodal angaryalarýn kaldýrýlmasýný vb. isti-
yorlardý. Köylüler, ayný zamanda, ülkenin küçük parçalara bölün-
mesinin 
[sayfa 244]
 durdurulmasýný ve merkezileþmiþ bir devlet kurul-
masý isteminde bulunuyorlardý. Kentli yýðýnlar da, onlarý destekledi.
Böylece yoksul köylü ve kentlilerden bileþmiþ bir devrimciler ör-
gütünün temelleri yaratýlmýþ oldu.
Radikal burjuvalar da bu gizli derneklerin eylemine katýlýyor-
lardý. Küçük soylularýn bir bölümü (þövalyeler) büyük feodal senyör-
lerin  hükümranlýðýndan  ve  Almanya’nýn,  küçük  küçük  parçalar
halinde bölünmesinden hoþnut deðillerdi.
Bütün bu muhalefet gruplarý, ruhban sýnýfýna ve genel olarak
katolik kilisesine karþý, hýnç ve tiksinti ile, birbirlerine kenetlenmiþ-
lerdi. Katolik kilisesi, Almanya’da bir büyük feodal toprak sahibiydi;
ayný zamanda kendileri de birer feodal senyör olan ve “günahlarýn


209
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
cezasý”ný  baðýþlayan  papalýk  hoþgörüsünün  ve  iyiliðinin  satýcýlarý,
kilise prenslerinin aracýlýðýyla, büyük meblaðlar, papalýðýn hazinele-
rine akýyordu.
Reform hareketi, bir yýðýn hareketi niteliði aldý. Hareket, 31
Ekim 1517’de, kilisenin günah baðýþlamalarýna karþý, Luther’in 95
tezinin kamuya bildirilmesi ile baþladý.
Alman halkýnýn baþlýca varlýklý çevrelerine seslenen Luther,
onlarý, katolik rahiplerinin Almanya’daki etkilerine karþý enerjik bir
savaþýma çaðýrdý. Halk yýðýnlarý, Luther’in dinsel formüllerinde, ken-
di toplumsal istemlerini buluyorlardý. Onlar için reform, en baþta
toplumsal kurtuluþ anlamýna geliyordu. Ateþli devrimci Thomas Mun-
zer, halk açýsýndan, reform anlayýþýnýn yorumcusu, köylü savaþý dö-
neminde ortaya çýkan köylüler ve plebyenler kampýnýn en büyük
simasý oldu.
Reform yayýldýkça, baþlangýçta Luther’in çevresinde gruplaþ-
mýþ olan muhalefetin birleþik kampý daðýlýp parçalanmaya baþladý.
Luther’in kendisi de, Alman halkýnýn devrimci tabakalarý ile iliþkilerini
kopardý. Thomas Munzer, halk yýðýnlarýnýn kýlavuzu oldu. Onun için
iman, aklýn uyandýrýcýsý 
[sayfa 245]
 olmaktan baþka bir anlama gelmi-
yordu. Munzer, ayaklanmýþ bir halkýn gerçekleþtireceði büyük bir
toplumsal devrim fikrini kafasýnda kurup geliþtiriyordu. Geleceðin
toplumsal düzeninde, ne sýnýf ayrýlýklarý, ne toplumun üyelerine ya-
bancý bir özel mülkiyet, ne de bir devlet gücü olacaktý. Bunlar, ko-
münizm fikirlerinin saðlam habercileriydi. Þurasý kendiliðinden bel-
lidir ki, Munzer’in kendisi için bile oldukça bulanýk olan bu ideal,
geniþ halk yýðýnlarý tarafýndan anlaþýlamazdý.
Devrimci hareket geniþledi ve 1524’te açýk bir savaþýma, bü-
yük  bir  köylü  savaþýmýna  dönüþtü.  Egemen  sýnýfýn  bütün  güçleri
halka karþý birleþtiler. En sonunda, feodal prens ve senyörler, atlý
kuvvetlerin ve topçularýn yardýmýyla köylü birliklerini ezdiler (Mayýs
1525).
Köylülerin yenilgisi, geniþ bir toplumsal hareket olarak refor-
mun da yenilgisi oldu. Almanya’daki burjuva devrimi giriþimi, kapi-
talist üretime geçiþte daha ilk adýmlarýný atmakta olan burjuvazinin
kararsýzlýðý,  korkaklýðý  ve  iktisadî  zayýflýðýnýn  sonucu  olarak  baþa-
rýsýzlýða uðradý.
Ama köylü reformunun ve savaþýmýnýn çok önemli yankýlarý
oldu. Feodal düzene, bütün Avrupa ölçüsünde bir darbe indirildi.


210
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
Reform  fikirleri,  burjuva  biçiminde,  geliþmeye  devam  edi-
yordu.
Protestanlýðýn  Yayýlmasý
Protestanlýk ruhu, klasik çizgileriyle, Cenevreli Jean Calvin’in
öðretisiyle somutlaþtýrýldý. Calvin, her insanýn yazgýsýnýn, daha dünya-
nýn yaradýlýþýndan önce Tanrý tarafýndan belirlendiði (alýnyazýsý dog-
masý)  ve  herkesin,  mesleðindeki  baþarýsýyla  Tanrýnýn  sevgili  kulu
olduðunu  kanýtlayabileceðini  ifade  ediyordu.  Calvin,  tacirlerin  ve
iþadamlarýnýn görevlerinin elbette ki, olabildiði ölçüde zenginlikler-
ini artýrmak olduðunu, çünkü Tanrýnýn bile baþkalarýnýn 
[sayfa 246]
 yö-
netimini onlara emanet ettiðini vaazediyordu. Böylelikle ücretli el
emeðinin sömürülmesi, kalvenistlerde, onlardan sonra da öteki pro-
testanlarda “sofuca bir hareket” oldu.
Protestan dini, kapitalizmin hýzla geliþmekte olduðu bütün
Avrupa ülkelerinde yayýlýyordu.
4. HOLLANDA’DA 16. YÜZYILDA BURJUVA DEVRÝMÝ
Devrimin  Zorunluluðu
Ýlerlemekte olan üretici güçler, çökmekte olan feodalitenin
üretim iliþkileri ile gittikçe daha keskinleþen çeliþkili bir hale girdi-
ler. Ama kapitalist iliþkiler, feodalitenin siyasal kurumlarý, en baþta
feodal  devlet  þafdýþý  edilmeksizin,  kendilerini  kesin  olarak  kabul
ettiremezlerdi;  bu  safdýþý  etme  iþi  ise,  barýþçý  bir  evrimde  yapýl-
amazdý. Onun için, feodal siyasal rejimin devrim yoluyla ortadan
kalkmasý, toplumsal geliþmenin bir zorunluluðu idi.
Almanya’da  dönüþüm  ve  köylü  savaþý,  burjuva  devriminin
talihsiz bir ilk giriþimi idiyse, ikinci giriþim, Hollanda’daki Ýspanyol
egemenliðine karþý bir ulusal kurtuluþ savaþý halini alan 1566-1609
burjuva devrimi oldu.
Yüzyýlýn Baþýnda Hollanda
Onyedi Hollanda eyaleti, bugünkü Belçika topraklarýný, Fran-
sa, Luksemburg ve Almanya’nýn kuzey kýsýmlarým içine alýyordu.
13.  yüzyýl  ile  15.  yüzyýl  arasýndaki  dönemde  Hollanda,  iktisaden


211
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
geliþmiþ bir ülkeydi. 15. yüzyýldan 16. yüzyýla geçerken bu eyaletle-
rin ekonomisi deðiþikliklere uðradý; bu deðiþiklikler, eyaletlerin hýz-
la  geliþmesinin  nedeni  oldular  ve  toplumsal  iliþkilere  ve  ülkenin
siyasal yaþamýna damgalarýný vurdular.
Ýþte bu dönemde, feodal iliþkilerin daðýlýp parçalanmasý ve
ayný zamanda sermayenin ilkel birikimi süreci, Hollanda’nýn 
[sayfa 247]
siyasal  ve  iktisadî  geliþmesini  daha  kesin  bir  biçime  etkilemeye
baþladý.
Loncalarýn Gerilemesi ve Kapitalizmin Geliþmesi
Lonca üretimi, gittikçe önemini yitiriyordu. Örneðin, loncaya
baðlý en büyük kumaþ sanayii merkezlerinden biri olan Ypres’de,
1517’den 1545’e kadar iþler durumda olan dokuma tezgâhlarýnýn
sayýsý, 600’den l00’e düþmüþtür. Daðýnýk ya da merkezileþmiþ kapi-
talist manüfaktürler, daha önemli bir rol oynamaya baþladýlar, yeni
üretim dallarýnda ve en baþta büyük sanayi merkezlerinde birden-
bire ortaya çýkýverdiler. Valencienne’de, Mons’ta, Handschoote’da
merkezileþmiþ dokuma manüfaktürleri ortaya çýktý. Sabun ve þeker
sanayileri, baþlangýçta dokumacýlýk loncalarýyla birarada yaþadýklarý
Anvers’de kuruldu. Namur ile Liege eyaletlerinde, maden sanayii
ve madencilik geliþiyordu. Hollanda’nýn kuzey eyaletlerinde, gemi
yapýmýnda, balýkçýlýkta, tereyaðý, bira vb. imalâtýnda, kapitalist iliþkiler
egemen olmaya baþladý.
Ýç ve dýþ ticaret, çok geniþledi. Ülkede, baþlýca merkezleri
güneyde Anvers, kuzeyde Amsterdam olan kapitalist bir iç pazar
oluþuyordu. Bu kentlerden Anvers, 16. yüzyýlýn ortalarýnda en büyük
ticaret  ve  kredi  merkezi  haline  geldi.  Ama  kapitalist  iliþkiler,  eþit
olmayan bir biçimde geliþiyordu. Her þeyden önce kuzey eyaletle-
rinde, Hollanda ve Zelanda’da yayýldýlar. Birçok güney eyaletlerin-
de feodal iliþkiler varlýklarýný sürdürüyorlardý.
Kapitalist iliþkilerin geliþmesi, uzlaþmaz karþýt sýnýflarýn, bur-
juvazi ve proletaryanýn ortaya çýkmasýyla birlikte gidiyordu. Mülk-
süzleþtirilmiþ köylüler ve zanaatçýlar, proleterlerin sayýsýný artýrýyor-
lardý.
Feodal Soyluluk ve Ulusal Boyunduruk
Ülkenin siyasal yaþamýnýn kilit noktalarým ellerinde bulun-


212
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
duran 
[sayfa 248]
 feodal soyluluk, kapitalizmin ilerlemesini ve burjuva-
zinin ileriye doðru atýlýmýný engelliyorlardý. Soylularýn güney eyalet-
lerinde  büyük  bir  etkileri  vardý.  Hollanda  burjuvazisi,  siyasal
bakýmdan kötü örgütlenmiþti ve kendi sýnýf çýkarlarýnýn adamakýllý
bilincinde deðildi. Dinsel fikirler (kalvenizm), burjuvazinin siyasal
anlayýþlarýný dile getiriyordu.
Feodal soyluluk, yabancý istilâcýlarla, Ýspanya prensleriyle itti-
fakýný saðlamlaþtýrmaya bakýyordu. Ýspanyol mutlakýyetinin boyun-
duruðu,  özellikle  16.  yüzyýlýn  ikinci  yarýsýnda,  1556’dan,  yani
Ýmparator Charles V’in (Þarlken’in) oðlu Philjppe II’nin Ýspanyol tahtý-
na geliþi tarihinden sonra aðýrlaþtý. Ýmparatorluðun parçalanýþýndan
sonra Hollanda, Philippe II’nin payýna düþmüþtü. Yeni kralýn ikti-
darý, askerî birliklere ve katolik kilisesine dayanýyordu.
Bütün halk, Ýspanyol mutlakiyetine ve katolik kilisesine kin
duymaya baþladý. Sonunda, 1566’da, bu kin, geniþ bir halk hareketi
olarak billurlaþtý. Hollanda soylularýnýn bir bölümü de bu harekete
katýldý.
Hollanda Cumhuriyetinin Kuruluþu. Hollanda Devriminin Anlamý
Burjuvazi, kuzey eyaletlerinde, daha ileri gitmiþ ve daha iyi
örgütlenmiþti.  Bunun  içindir  ki,  burjuvazinin  temsilcileri,  1579’da
Utrech Birliði adý verilen birliði kurduktan sonra zaferi elde ettiler.
1581’de kuzey eyaletlerinin La Haye’da toplanmýþ olan delegeleri,
Philippe II’nin tahttan indirildiðini ilân ettiler. “Birleþik Krallýk” ya da
Hollanda,  yeni  ortaya  çýkan  ve  kesin  olarak  1609’da  kuruluþunu
tamamlayan devlet, Avrupa’da ilk burjuva cumhuriyeti oldu.
Ýlerici anlamlarýna karþýn, Hollanda devrimi ve onu izleyen
burjuva devrimleri, insanýn insan tarafýndan sömürülmesini ortadan
kaldýrmýyordu. Ancak, feodal soyluluðun egemenliði yerine, burju-
vazinin egemenliðini getiriyordu. 
[sayfa 249]
Hollanda devriminin zaferinin gerçek yaratýcýlarý, halk yýðýn-
larýydý. Bu, baþarý saðlamýþ ilk burjuva devrimiydi. Ama, Avrupa olay-
larýnýn daha sonraki evrimi üzerindeki etkisi sýnýrlý oldu. 16. yüzyýlýn
ortalarýnda  Ýngiliz  burjuva  devrimi,  özellikle  18.  yüzyýlýn  sonunda
Fransýz devrimi, sözcüðün geniþ anlamýyla burjuva düzeni çaðýný
açtýlar. 
[sayfa 250]

Yüklə 0,53 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   55   56   57   58   59   60   61   62   63




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə