Journal of selcuk communication



Yüklə 4,77 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə55/108
tarix22.07.2018
ölçüsü4,77 Mb.
#58481
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   108

Osmanlı Döneminde Bosna Hersek’te Çıkan İlk Özel… (100-116) 
 
                              
 
113 
Gerek  devlet  görevinde  bulunanlar  gerekse 
halktan  kimseler,  vilayet  içinde  memnun 
kaldıkları  hizmetleri,  gazete  aracılığı  ile  halka 
duyurmak böylece hem teşekkür etmek hem de 
duygularını  halk  ile  paylaşmak  istiyorlardı. 
Mesela; Bosna Zaptiyesinden Yüzbaşı Hüseyin 
adıyla 
gazeteye 
gönderilen 
bir 
yazıda: 
Gözünden  rahatsız  olan  Yüzbaşı,  hastalığına 
çok  şifa  aradığını  ama  bir  türlü  tedavi 
olamadığını, sonunda Saraybosna Gazi Hüsrev 
Bey  Vakfı  Gureba  Hastanesine  başvurduğunu, 
hastanenin  tabibi  Cemal  Efendi’nin  kendisini 
yatırarak  tedavi  ettiğini  ve  şifa  bulduğunu 
anlatmıştır. Cemal Efendi’nin çok maharetli bir 
doktor  olduğundan  bahsederek  O’nu  bütün 
halka tanıtmak ve bir teşekkür etmek istediğini 
ifade ederek bu yazısının Gülşen-i Saray’ın bir 
köşesinde yayınlanmasını rica etmiştir (Gülşen-
i Saray 18 Nisan 1870). 
Mevadd-ı  Hususiye  (vilayet  haberleri)  başlığı 
altında yer alan bir yazıda;  okulların terbiye ve 
eğitim  ile  ilgili  önemine  değinilmiş,  okulların 
faziletleri  anlatılmış,  insanı  hayvandan  ayıran 
konuşma  özelliğinin  gelişmesi  de  okullar 
sayesinde  olduğu  ifade  edilmiştir.  Geçen  bir 
kaç senede bir çok alanda çok güzel ilerlemeler 
olduğu gibi eğitim ile ilgili yapılan çalışmaların 
da  eski  ile  kıyaslanamayacak  kadar  çok 
olduğuna  ancak  okulların  padişahın  istediği 
seviyeye  gelmesi  için  çok  daha  fazla  gayret 
gerektiğine dikkat çekilmiştir.  
Yazının  devamının  tarafımızca  sadeleştirilmiş 
özeti 
şöyledir. 
“Eğitimin 
önemi  herkes 
tarafından  bilindiği  ve  takdir  edildiği  halde 
neden Vali’nin vilayetin resmi gazetesinin 109. 
sayısında  yayınlanan  emri  ve  beyanı  üzere 
hareket  edilmez.  Emirname’yi  iki  dilde  yani 
hem  resmi  dil  olan  Türkçe    ile  hem  de 
halkımızın 
konuştuğu 
Boşnak 
lisanında 
yayınlatmış  olması  Paşa’nın  bu  emirnameye 
fevkalade  önem  verdiğini  ispat  etmektedir. 
Vilayetin  görülecek  pek  çok  işi  varken  Vali 
hazretlerinin  öncelikle  eğitim  konusunu  ele 
alması,  memleketimiz  adına  sevinç  gözyaşları 
dökmemize  sebep  olacak  kadar  güzel  bir 
icraattır. Halkımıza düşen de Vali hazretlerinin 
istediği  eğitim  faaliyetlerinin hızla  yayılmasını 
temin  etmektir.  Vali hazretleri  geçen  Pazartesi 
Saraybosna’daki  Ortodoks,  Katolik  ve  Yahudi 
Okullarını  ziyaret  ederek  eğitimin  öneminden 
bahsetmiştir.  İşittiğimize  göre,  Yahudilerin 
okulu  Vali  hazretlerini  pek  de  hoşnut 
etmemiştir. 
Teessüf 
ederiz 
ki 
Yahudi 
cemaatinin  daha  önce  inşaatına  başlamış 
oldukları  okullarını  aralarındaki  ihtilaftan 
dolayı  bitirememişlerdir.  Hatta  Vali  hazretleri 
mektepleri  muayene  ettiği  zaman  (belki 
utandıklarından)  okulu  değil  ibadethanelerini 
ziyaret  ettirmişler  ve  bir  aya  kadar  okullarını 
bitireceklerini vaat etmişlerdir.  Onlara nasihat 
ederiz ki aralarındaki kavgayı bitirip inşası için 
hazinenin  de  yardım  ettiği  okullarını  bir  an 
önce  bitirip  hizmete  açsınlar,  eğitim  için 
öğretmenler  temin  etsinler  ve  böylece  hem 
Allah’ın  hem  Padişahın  hem  de  kendi 
milletlerinin  rızasını  kazansınlar.”  (Gülşen-i 
Saray,  1  Temmuz  1869).  Bu  haberde 
görülmektedir  ki;  Vilayet  yönetimi  dolayısıyla 
Osmanlı Devleti ayrım yapmadan bütün halkın 
eğitimi ile yakından ilgilenmekteydi, gazete de 
yukarıdaki  şekilde  haber  yaparak  bu  ilgiden 
halkı haberdar etmek istemiştir. 
Gülşen-i  Saray'ın  sayfalarında,  bazen  gerçek 
mi,  asparagas  mı  olduğu  net  anlaşılmayan  ve 
halkı  eğlendirmek  maksadıyla  yayınlandığı 
anlaşılan  haberler  görülmektedir.  Aşağıda 
sadeleştirilmiş  olarak  yer  alan  haber  de 
bunlardan  biridir:  ''Taşlıca’daki  güvenilir 
muhabirimizin 
gönderdiği 
habere 
göre, 
Hersek’te  vazifeli  askerlerin  komutanı,  izzetli 
Derviş 
Bey’in 
Taşlıca’daki 
çiftliğinin 
sorumlusu Zeynel Ağa ile Ali adındaki kişiler, 
geçenlerde  ayı  avına  gittiklerinde  bir  ayıya 
rastlayıp  tüfeklerini  ateşlemişlerdir.  Yaralanan 
ayı  ayılığını  göstermek  istemişse  de  aldığı 
yaranın  acısıyla  kaçmaya  başlamıştır.    Bizim 
avcılar ayıyı ararken bir mağaraya rastlamışlar, 
mağarada irili ufaklı yedi kurt görünce hepsini 
haklayıp  ayıyı  takibe  devam  etmişlerdir.  Bir 
müddet sonra korkunç bir çukura varmış, orada 
da  bir  kaçı  yavru  yedi  kurt  görmüşler, 
büyükleri  öldürdükten  sonra  Ali  yavrulardan 
birkaçını  şalvarının  içine  koymuş  ve  yavru 
kurtlarla  beraber  oraya  yakın  olan  Kakmuj 
köyüne  gelmişlerdir.  İki  avcının  bir  günde  on 
dört  kurt  ile  bir  ayı  avlamaları  o  zaman  kadar 
görülmüş  bir  şey  olmadığı  için  onların 
avcılıktaki maharet ve cesaretleri köy halkında 
memnuniyet  ve  hayranlık  uyandırmıştır.  (Ne 
mümkün  ki  gürgân-ı  hunhâr  pehlivân-ı  şecâat-
şiârın  karşısına  durabilsin).  (Cesaret  gömleğini 
giymiş  pehlivanların  karşısında  kan  içici 


Selçuk İletişim, 7, 3, 2012 
 
114
canavarların  durması  ne  mümkün.)  (Gülşen-i 
Saray 29 Temmuz 1869). 
Tirajı  çok  olmasa  da  Gülşen-i  Saray'ın  başta 
Saraybosna olmak üzere Bosna Hersek'in bütün 
bölgelerininde  konuşulan  ve  halkı  etkilemeyi 
yani  bir  kamuoyu  oluşturmayı  başarmış  bir 
gazete  olduğu  rahatlıkla  söylenebilir.  Gazete, 
Doğu'yu  ve  Batı'yı  sokakta  karşılaştırmaya 
başlıyor,  bazı  doğulu  adetlerinin  terk  edilmesi 
gerektiğinden  bahsederek,  dini  konulardan 
daha  ziyade  ilim  ve  eğitime  önem  verilmesini 
tavsiye ediyordu. Bu başarılırsa Bosna halkının 
bir  arada  yaşamasın  daha  kolay  olacağına 
inanıyordu.  Gülşen-i  Saray'a  göre  yaşanılan 
zaman,  sokaklarda  geleneksel  zanaatlardan 
başka 
yeni  zanaatların, 
eski 
geleneksel 
eğlencelerin yanında yeni eğlenme biçimlerinin 
ortaya  çıktığı  bir  zamandır.  Bu  zaman,  halkın 
kendi 
el 
sanatlarını, 
kahvehanelerini, 
meyhanelerini,  kumarhanelerini,  Karagöz'ü, 
ortaoyununu  ve  Avrupai  tiyatro  sahnelerini 
birlikte  yaşatması  gereken  bir  zamandır.  Bu 
zaman  ayrıca,  resim  ve  fotoğrafçılık  gibi 
sanatların,  hat  ve  tezhip  sanatıyla  birlikte 
yaşayıp  gelişebileceği  bir  zamandır.  Bütün 
bunlar  Gülşen-i  Saray'ın  sayfalarında,  Kuzey 
Almanya 
Konsolosu 
Otto 
Blay'ın 
Saraybosna'daki 
Careva 
Köprüsü'nde 
Müslüman  yerli  halktan  Çizmeci  Huseyin 
Efendi'ye  vurması  gibi  ''eşi  görülmemiş'' 
sayılan haberlerdi. Gülşen-i Saray  sayfalarında 
sultanların, 
kralların 
haberleri 
ile 
karşılaşabileceği  gibi,  tüm  Avrupa'daki  savaş 
resimlerine  tükürüldüğü  de  okunabilir.  Bunun 
yanında  sıradan  insanların  ve 
olayların 
haberlerine  hatta  sokak  köpekleriyle  ilgili 
haberlere rastlamak da sürpriz sayılmazdı.     
Senada  Dizdar,  yaptığı  çalışmada  Gülşen-i 
Saray  ve  Kurtçehayiç  hakkında  şu  görüşlere 
yer 
vermektedir. 
'' 
Gülşen-i 
Saray, 
Kurtçehayiç'in 
sadece 
kararlı 
duruşu, 
polemikleri  ve  (Bosna  Hersek  halkının)  milli 
savaşı  (7)  adına  yazdıklarıyla  doldurulmuş 
değil,  ayriyeten  yaşanan  hayattan  karelerin, 
medeniyet  buluşmalarının,  yeni  fikirlerin  ve 
görünümlerin 
derlendiği 
bir 
gazetedir. 
Kurtçehayiç  için  yeni  olan  bu  zaman,  sadece 
durmadan  savunduğu  Osmanlı  idaresi  için 
faydalı  reformların  zamanı  değil,  nereden 
geldiğinin önemi olmadan her çeşit ilmi, bütün 
kalbiyle 
benimsediği 
bir 
zamandır. 
Bu 
nedenledir  ki,  birilerinin  kendisine  engel  ve 
düşman olacağının bilincinde olmasına rağmen 
başta  ilim,  teknik  ve  kültür  alanında  Batı'nın 
başarılı  modellerini  görmekte,  yazmakta  ve 
geniş  kitlelere  ulaşmasını  arzu  etmekteydi. 
Bosna  Vilayetindeki  durumlara  bakış  açısı, 
zamanının  çok  ötesindeydi.  Hırsı,  ona  engel 
değil destek olmakta ve bütün bir kültür küresi 
içinde 
sonradan 
elde 
edilen 
bilgilerle 
kesişmekteydi. Bu sebeple Kurtçehayiç'in tarzı 
ve  vizyonu  yirminci  yüzyılda  da  denenmeyi 
hak ediyor.'' (Dizdar 2000: 77). 
SONUÇ 
Vilayet  gazetelerini  ve  vilayet  gazetelerinden 
sonra 
vilayet 
matbaasının 
imkanlarıyla 
çıkarılan  özel  yerel  gazeteleri  göz  önüne 
aldığımızda,  vilayet  gazetelerinin  yerel  basını 
geliştirmede  ne  büyük  bir  görev  aldığı  açıkça 
görülmektedir.  Gülşen-i  Saray  bunun  en  güzel 
ve  en  canlı  örneklerinden  biridir.  Osmanlı'dan 
ayrılıp  bağımsızlığını  ilan  eden  bir  çok  yeni 
devletin  gazeteciliği,  bu  vilayet  gazetelerinin 
bıraktığı  mirasın  üzerine  bina  edilmiştir.  Bu 
devletlerin  gazetecilikteki  öncülerinin  de  bu 
vilayet 
gazetelerinde 
yetişen 
gençlerden 
oluştuğunu söylemek abartı sayılmamalıdır.  
Gülşen-i  Saray  gazetesinin  sayfalarında  daha 
çok,  kendini  memleketine  ve  milletine  adamış 
bir  genç  aydın  ve  yazarın  gayretlerine  şahit 
olmaktayız.  Mehmet  Şakir  Kurtçehayiç'in, 
İstanbul'daki  gazeteci  ve  yazarlardan  oldukça 
etkilendiğini  söylemek  mümkün  ise  de  O'nun 
Şinasi'ye  daha  çok  benzediğini  söylemek 
herhalde 
çok 
iddialı 
olmasa 
gerek. 
Kurtçehayiç'e  göre;  memleketin ilerlemesi  için 
vakit 
kaybetmeden 
Batı'nın 
tekniklerinin 
alınması  gerekir  ve  bunu  yaparken  de  yerli 
kültürün 
ayak 
bağı 
olmasına 
meydan 
verilmemelidir. 
Bosna Hersek'te, Osmanlı döneminde ve ondan 
sonraki  yakın  tarihte  yayınlanan  gazetelerle 
ilgili 
bir 
çok 
makale 
yayınlanmış, 
üniversitelerin  ilgili  fakültelerinde  yüksek 
lisans 
ve 
doktora 
çalışmaları 
yapılmış, 
kütüphanelerdeki  eski  eserler  tasnif  edilip 
mikrofilmlere  aktarılmış,  el  yazması  eserlerle 
ilgili  bir  çok  kataloglar  çıkarılmıştır.  Bu  tür 
çalışmalar  halen  büyük  bir  hızla  devam 
etmektedir. Bütün bu çalışmalara ve 1992-1995 


Yüklə 4,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   108




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə