Kadina yöneliK ŞİddetiN Önlenmesinde mevzuattaki ve uygulamadaki noksanliklarin tespiTİne iLİŞKİn rapor


Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü



Yüklə 447,57 Kb.
səhifə13/18
tarix14.01.2018
ölçüsü447,57 Kb.
#20524
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   18

10. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü

10/03/2010 Çarşamba günü saat 15:00’da Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, alt komisyon tarafından dinlenmiştir.


Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü tarafından, 2007 yılında RTÜK’e, haberlerin şiddet odaklı olduğu konusunda uyarıda bulunulduğu belirtilmiş; RTÜK tarafından bu durumun düzeltilmesi için toplantı yapıldığı, ancak Kadın Dernekleri Federasyonunun toplantıya çağırılmadığı, katılmak istendiği zaman ise rapor göndermelerinin istendiği ifade edilmiş; sivil toplum örgütlerinin plan ve programlar içerisine dahil edilmemesi eleştirilmiştir.
Türkiye’de gazete satışları düşük olduğu için, görsel medyanın toplum üzerindeki etkisinin daha yüksek olduğu ifade edilmiş; televizyonda aynı anda İslamiyet üzerine beş ayrı programın olabildiği, bu programların her birinde dinin farklı anlatıldığı, Diyanet İşleri Başkanlığının ortak yayın yapabileceği söylenmiştir.
Belediyeler Kanununa göre, nüfusu 50.000’i geçen belediyelerin ve Büyükşehir belediyelerinin sığınma evi açma zorunluluğu olduğu, ancak bu zorunluluk bir yaptırıma bağlanmadığı için belediyelerin sığınma evi açmaktan kaçındıkları; bunun önüne geçebilmek için cezai müeyyideye kadar gidebilecek yaptırımların getirilmesinin gerektiği söylenmiştir. Belediyelerin, sığınma evlerine hayat kadınları müracaat ediyor diye sığınma evi açmaktan kaçındıkları, bunun önüne geçebilmek için ara istasyonlar kurulabileceği ve kadınların durumlarına göre farklı sığınma evlerine yönlendirilebileceği ifade edilmiştir.
Toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili olarak çıkarılan yasaların çok yerinde olduğu ancak iş uygulamaya geldiğinde sadece STK’lardan bir şeyler beklendiği; ancak sayıları ve ekonomik gücü yeterli olmayan STK’ların da bu mücadelede yetersiz kaldığı belirtilmiştir. Türkiye’de kadına yönelik şiddetin yaygın olmasının, istihdamda kadın olmayışının, kadının ciddi anlamda eğitimden uzaklaştırılmasının altında yatan ana sebebin, toplumsal cinsiyet eşitliğinin yanlış algılanmasından, ifadenin biyolojik manada algılanmasından kaynaklandığı ifade edilmiştir.
7 Martta İzmir’de, Konak Belediyesi ile “Değişim Yarat” isimli bir kampanyanın başlatıldığı, kampanyanın esas noktasının toplumsal cinsiyet eşitliği noktasında bilinçlendirme olduğu; kadınların birey olduklarının farkına varmaları için çalışıldığı belirtilmiştir.
Ankara kalesi civarında yaşayan 350 kadınla yapılan bir toplantıda kadınların hepsinin eşinden şiddet görmediğini söylediği, sonrasında şayet bunu söylerlerse daha fazla şiddet göreceklerini düşündüklerinin ortaya çıktığı söylenmiştir.
Sadece kadınların üzerine gidilerek yapılan eğitimlerin yetersiz olduğu, hem erkekleri hem de kadınları bilinçlendirmenin gerektiği söylenmiştir. Bunu yapmak için akademisyenlerin, sivil toplum örgütlerinin, muhtarların, katkıda bulunabilecek herkesin sokağa çıkması ve bunları anlatması gerektiği ifade edilmiştir.
Kadının üretici kimliğini biyolojik kimliği ile eşleştirmeden, kadının istihdama katılmasının anlatılmasının gerektiği söylenmiştir.
2010 yılının Şubat ayına kadar yapılan bir çalışmada medyada 131 tane kadın odaklı haber yakalandığı, bunların hepsinin tecavüze uğramış, şiddet görmüş kadınlarla ilgili olduğu ifade edilmiş; başarılı kadın örneklerinin medyada yer bulmadığı söylenmiştir. Medyada kadın odaklı haberlerin ciddi anlamda düzeltilmesi için, medyanın sivil toplumla işbirliği içerisinde olmasının gerektiği ifade edilmiştir.

Dünya Bankası ile Devlet Planlama Teşkilatının yayınladığı ortak rapor sonucu olarak Türkiye’de kadının iş gücüne katılım oranının 22,2 olduğu söylenmiş; Avrupa Birliğine katılımda olmazsa olmaz şartlardan bir tanesinin kadın istihdamının arttırılması olduğu ifade edilmiştir.


Özellikle ülkenin doğu bölgelerinde çok genç yaştaki kız çocuklarının para karşılığı evlendirilmesinin devam ettiği; devletin sadece yatırım anlamında değil, bilgi anlamında da o bölgelere ulaşmasının gerektiği söylenmiştir.
Son yıllarda kadına yönelik şiddetin artmasının öncelikli sebeplerinin ekonomik kriz ve kadının din üzerinden siyasallaşması olduğu belirtilmiştir. Ekonomik krizin ilk vurduğu kesimin kadınlar olduğu, şayet erkek de kriz sebebiyle işten çıkarsa kadının bir darbe daha aldığı belirtilmiş; dinin kadını korkutma yöntemi olarak kullanıldığı söylenmiştir. Yoksulluğun kadını daha da görünmez kıldığı, 1980’li yıllardan beri uygulanan politikaların kadını yoksullaştırdığı ifade edilmiştir.
Şiddete uğradığı için evden kaçan kadının kimliğini yanına almadığı için TC kimlik numarasını bilmemesinin büyük sorun yarattığı; şiddet mağduru kadın ilk olarak adli tıbba veya karakola gittiğinde, kadından TC kimlik numarası istendiği, olmayınca işlemlerin daha başlamadan bittiği belirtilmiştir.
Şiddete uğrayan kadına karakolda akıl verilmeye çalışıldığı, “Kocandır, döver de sever de.” zihniyetinin hala devam ettiği ifade edilmiştir. Kadına yönelik şiddetle mücadelede, İngiltere ve Avusturya modellerinde, kadının karakolda bir form doldurduğu, daha sonra bu formun STK’larla ve diğer kuruluşlarla paylaşıldığı, bu şekilde kadının defalarca aynı sorularla karşılaşmasının önüne geçildiği söylenmiştir. Bu ülkelerde STK’ların kadına yönelik şiddet olaylarının takipçisi, görevlisi, sığınma evine giden yolun açıcısı olduğu belirtilmiş; sivil toplum örgütlerine yaptıkları bu çalışmalara göre puan verildiği ve bu puanlara göre de bu STK’lara ekonomik yardımın devreye girdiği ifade edilmiştir. STK’ların devletten yardım almalarının tarafsızlıklarını zedeleyeceği belirtilmiş ancak işin içinde sığınma evi işletmek olduğu zaman devletin yardımının şart olduğu vurgulanmıştır.
Sığınma evlerinin yapılmasına karşı olunmadığı ancak esas olanın, kadının kendi evinde barınması olduğu; şiddet uygulayan eşin evden uzaklaştırılmasının gerektiği ifade edilmiştir. Erkeğin evden uzaklaştırılmasının evin maddi sorumluluklarını yüklenmeyeceği manasına gelmediği, uzaklaştırılan erkeğin takibinin çok önemli olduğu söylenmiştir.
Tecavüze uğramış, cinsel şiddete maruz kalmış kadınların Adli Tıptan 24 saat hizmet görmesinin gerektiği belirtilmiştir. Tecavüz vakalarında 24 saat geçirildiği zaman delillerin kaybolduğu söylenmiştir. Aile mahkemelerinde 24 saat çalışan hakimler olması gerektiği, bu noktada nöbetçilik sistemine geçilebileceği, hakimin evden faksla yahut internet üzerinden de karar vermesine ilişkin bir düzenlemenin getirilebileceği ifade edilmiştir.
Sığınma evinden çıkan kadının istihdam edilmesinin de büyük problem olduğu ifade edilmiş; şiddet mağduru kadının çözülmesi gereken sorunlarının, zincirin halkaları gibi olduğu, zincir bir yerden kopsa başarıya ulaşılamadığı ifade edilmiştir. Bu noktada devletin politik kararlılığının çok önemli olduğu, devletin belli bir süre içerisinde kadına yönelik şiddeti sıfırlayacağını, toplumsal cinsiyet eşitliği için bütün politik organlarını harekete geçireceğini söylemesi ve bunları yapması durumunda, bu sorunların çözüleceği anlatılmıştır.
Bütçede kadın başlığının olmadığı, çocuk, gençlik başlıklarının bulunduğu ancak bütün dünyada uygulama bulan toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemenin ülkemizde bulunmadığı; bunun düzeltilmesinin gerektiği söylenmiştir.
Yargıtay’ın bir kararında, kızını öldüren babanın fiilinin töre saikiyle insan öldürme olarak görülmediği; kararın verilmesinde, kızın töre sebebiyle öldürüldüğünün ispatlanamadığına dayanıldığı; bu tür davalarda sivil toplumun ve baroların müdahil olmasının gerektiği ifade edilmiştir. Gene Yargıtay’ın açılan bir boşanma davası üzerine verdiği bir kararda, kadının evini terk ettiği için karılık görevlerini yerine getirmediği ve eşin mahrum kaldığı temizlik, yemek vb. hizmetleri dışarıdan satın almak zorunda kaldığı belirtilerek, bu hizmetlerin ücretlerinin kadından tazminine hükmedildiği ifade edilmiş; yargıda bakış açısının değişmesinin gerektiği söylenmiştir.


Yüklə 447,57 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   18




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə