Kadina yöneliK ŞİddetiN Önlenmesinde mevzuattaki ve uygulamadaki noksanliklarin tespiTİne iLİŞKİn rapor


Çankaya Belediyesi Kadın Sığınma Evi Ziyareti



Yüklə 447,57 Kb.
səhifə15/18
tarix14.01.2018
ölçüsü447,57 Kb.
#20524
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   18

1. Çankaya Belediyesi Kadın Sığınma Evi Ziyareti

31 Mart 2010 tarihinde Çankaya Belediyesi kadın sığınma evine ziyarette bulunulmuştur. Müdür yardımcısı Didem Gelegen ve sığınma evi çalışanları tarafından sığınma evi hakkında bilgi verilmiştir. Çankaya Belediyesi kadın sığınma evinin 2008 yılının Mart ayında kurulduğu, Çankaya Belediyesi Kadın Danışma Merkezine bugüne kadar 500 kadar kadının başvurduğu, kadın sığınma evinde bugüne kadar 205 kadın ve 149 çocuğun kaldığı ifade edilmiştir.


Kadın Danışma Merkezinin 18 yaşın üstündeki kadınlara toplumsal cinsiyet eşitliği, kadına yönelik şiddet, kadına yönelik ayrımcılık, kadın erkek eşitliği ve kadının yasal hakları konusunda bilgilendirme yaptığı; kadın sığınma evinin ise fiziksel, cinsel, duygusal şiddete uğramış veya uğrama riski olan kadınlara ve çocuklarına psiko-sosyal, hukuksal ve ekonomik destek sunduğu ifade edilmiştir. Çankaya Belediyesi kadın sığınma evinde sosyal çalışmacıların, psikologların, çocuk birimi çalışanlarının, ev idarecilerinin, yemekhane ve temizlik görevlileri ile gözetmenlerin çalıştığı söylenmiştir.
Sığınma evinde kalan kadınlara ve çocuklara yönelik olarak, ruhsal destek programlarının, sosyal destek programlarının olduğu; hukuki ve istihdama ilişkin yönlendirmeler yapıldığı; çocuklara yönelik psiko-sosyal değerlendirme, bakım ve eğitim hizmetlerinin olduğu; sosyal etkinlikler düzenlendiği ve sanatla iyileşme çalışmalarının yapıldığı anlatılmıştır.
Didem Gelegen tarafından, kolluk kuvvetlerinin şiddete uğrayan kadınların başvurusunu, 22.10.2009 tarihli SHÇEK, KSGM ve Emniyet Genel Müdürlüğü protokolüne uygun olarak kabulü ve yönlendirmesi (barıştırmaktan vazgeçilmesi, sığınma evine nakil süreci…) gerektiğinden bahsedilmiş; ancak kolluk kuvvetlerinin araçlarını kullanmakta sorun yaşandığından, kolluğun sığınma evinin mahremiyetini yeteri kadar gözetmediğinden söz edilmiş ve kadınların güvenliğinin sağlanması için standart prosedürler oluşturulması gerektiği belirtilmiştir. Özellikle kadınların korunması noktasında polisle tanımlanmış bir işbirliğinin bulunmadığından bahsedilmiş; polisin şiddet mağduru kadını direkt sığınma evine değil, kadın danışma merkezine yahut SHÇEK’e götürmesinin gerektiği ifade edilmiştir. Şiddet mağduru kadın mahkemeye gittiği zaman koruma altında olmadığı, polisin mahkeme sürecinde kadını korumasının gerektiği söylenmiştir.
Baronun Adli Yardım Bürosu tarafından, şiddete uğrayan kadınlara ücretsiz avukat atandığı, talep eden kadınların Baro Kadın Hakları Kuruluna yönlendirildiği söylenmiştir. Kadına yönelik şiddetle ilgili davalarda ilgili avukatların kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet konusundaki bakış açılarının, kadına yönelik şiddetle ilgili yasal mevzuata hâkim olmalarının çok önemli olduğu belirtilmiştir. Ancak her avukatın şiddet görmüş kadına nasıl yaklaşacağını bilmediği, bazı vakalarda kadınların tekrar tekrar travmatize olduğu, bunun önüne geçmek için bu konuda uzmanlaşmış avukatların bulunmasının gerektiği ifade edilmiştir. Sığınma evlerinde hukukçu kadrosunun bulunmasının gerektiği ancak bu avukatların konu hakkında eğitimli kimselerden seçilmesinin gerektiği belirtilmiştir.
Sığınma evlerinde maksimum altı aya kadar kalınabildiği, bu süre dolduktan sonra sığınma evinden ayrılan kadınların istihdam edilmesinin gerektiği, sığınma evinden ayrılıp iş bulan kadınların genellikle geçici, düşük ücretli ve güvencesiz işlerde çalıştıkları belirtilmiş; İŞKUR’un sığınma evinde bulunan kadınlara yönelik olarak istihdam garantili iş kursları açmasının gerektiği belirtilmiştir. İstihdam ve meslek edindirmede bu kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık yapılmasının gerektiği; bu kadınlar için özel sektör ve kamuda işe alınmada kota getirilmesinin gerektiği söylenmiştir.
Sığınma evinden ayrılan kadınlara Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından ayda 100 TL nakit yardım yapıldığı, ancak sigortalı bir işe giren kadına verilen bu yardımın kesildiği söylenmiş; yapılan bu yardımın kesilmesinin değil, verilen miktarın arttırılmasının gerektiği ifade edilmiştir.
Sağlık kuruluşlarında şiddete maruz kalan kadına nasıl davranılacağının bilinmediği; hastanelerde karşılaşılan sorunların sosyal servis bölümlerinde çözülmeye çalışıldığı, ancak bunun daha çok çalışanların bireysel çabaları ile gerçekleştiği, bu konuda standart bir prosedürün izlenmesinin gerektiği ifade edilmiştir. Sığınma evlerinde kalan kadınların ve onların çocuklarının sağlık hizmetlerinden ücretsiz faydalanmalarının gerektiği, kadınların sığınma evine girer girmez sosyal güvencelerinin sağlanmasının gerektiği belirtilmiştir.
Sığınma evlerinden ayrılan kadınlar için Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) evlerinden kontenjan ayrılmasının gerektiği, bu evlerin en az bir yıl sığınma evinden ayrılan kadınlara tahsis edilmesinin gerektiği, uluslar arası örneklerde bu evlere “yarı yol evleri” denildiği ifade edilmiştir.
Sığınma evlerinde kalan kadınların çocuklarının, SHÇEK tarafından ücretsiz kreş hizmetinden faydalandırıldığı, ancak bu hizmetten faydalanan sayısının artmasının gerektiği; bu çocukların yerleştirildiği kreşlerdeki hizmetin niteliğinin aile içi şiddete tanıklık eden çocuklara uygun hale getirilmesinin gerektiği belirtilmiştir.
Sığınma evinde kalan ve sigortalı bir işte çalışan kadınların iş adreslerine SGK sitesinden ulaşılabildiği; güvenlik sorunu olan kadınlara ve çocuklarına, çocukların e-okul kayıtları üzerinden ulaşılabildiği belirtilmiş; bunun önüne geçebilmek için, il sosyal güvenlik müdürlüğünün güvenlik tehlikesi bulunan kadınların sigorta kayıtlarının gizli tutulmasına dair bir mekanizma geliştirmesinin gerektiği ve sığınma evinde kalan ve güvenlik sorunu bulunan kadınların çocuklarının e-okul kayıtlarının gizli tutulmasının gerektiği ifade edilmiştir. İşe girmek için aranan ikametgah belgesinde bu tür durumlara uygun adres gizliliğinin sağlanmasının gerektiği söylenmiştir.
Sığınma evlerine doğrudan gelen mektupların, sığınma evlerinin gizliliği noktasında sorun çıkardığı; bunun önüne geçebilmek için mektupların öncelikle başka bir yere gelmesi, sonrasında sığınma evine getirilmesinin gerektiği ifade edilmiştir.
Ankara’da kadın danışma merkezi ve sığınma evi olmayan belediyelerin, danışma merkezlerini ve sığınma evlerini açmalarının gerektiği ifade edilmiş; Ankara’da Altındağ Belediyesinin sığınma evini açmaya hazır olduğu, Keçiören Belediyesinin açacağını ifade ettiği ve Mamak Belediyesinin sığınma evi açmak için planlama yaptığı belirtilmiştir.
Ankara’da üç tane sığınma evi bulunduğu, bir tane de SHÇEK’e ait ilk istasyon bulunduğu ifade edilmiş; hafta sonları ve mesai saatleri dışında yapılan başvuruların, sığınma evlerine kabule uygun olup olmadığına ilişkin değerlendirme yapılana kadar acil yardım ve gereğinde tıbbi müdahale yapacak ve 1-2 günlük barınma hizmeti sunacak merkezlerin sayısının arttırılmasının gerekliliğine dikkat çekilmiştir. Ankara’da SHÇEK’e ait ilk istasyonun(kriz merkezinin) 24 saat açık olduğu, burada yer yataklarının bile dolu olduğu, gece sokakta kalan herkesin buraya geldiği söylenmiştir.
Zihinsel engelli kadınların, akli hastalığı olan kadınların, seks işçisi olan kadınların kadın sığınma evlerine kabul edilmediği; Ankara’da otobüs terminalinde 20 kadar zihinsel özürlü kadının barındığı, bu tür özel gruplar için özel sığınma evlerinin açılmasının gerektiği belirtilmiştir.
Şiddet mağduru kadınların sağlık kuruluşlarına daha çok şiddet uygulayan eşleri tarafından getirildikleri; oysa kadının sağlık personeliyle teke tek görüşmesinin gerektiği ve bu noktada hastanelerdeki polislerin konuya duyarlı olmasının gerektiği ifade edilmiştir.
4320 sayılı Ailenin Korunması Hakkındaki Kanunun tam anlamıyla uygulama bulması durumunda, çoğu vakada erkeğin evden çıkarılacağı; bu durumda sığınma evine sadece isteyen kadınların geleceği söylenmiştir. 4320 sayılı kanunun yaptırımlarının izlenmesinin gerektiği, elektronik kelepçe uygulaması yapılabileceği ifade edilmiştir.
2006/17 sayılı Başbakanlık Genelgesinde belirtildiği şekilde kurumlar arası koordinasyonun sağlanmasının gerektiği; bu noktada ilk defa Kadın Dayanışma Vakfının belediyeleri bir araya getirdiği söylenmiş; kamu kurumları sığınma evi açmaya yanaşmazken, özellikle doğu illerinde STK’ların sığınma evi açtığı ifade edilmiştir.
Alo 183’ün sadece kadına yönelik şiddet için çalışmadığı, başka sosyal problemlerle ilgili olarak da çalıştığı; kadına yönelik şiddete özelleşmiş daha fazla ücretsiz hat kurulması gerektiği söylenmiştir.
Çankaya Belediyesinin kadın sığınma evinde kalan 20 kadar kadın olduğu, esasında sığınma evinin kapasitesinin 50 olduğu ancak önemli olan yatak kapasitesi değil hizmet verecek personel sayısının yeterliliği olduğu söylenmiştir. Çankaya Belediyesi kadın sığınma evinde 20’ye yakın kişi çalıştığı ifade edilmiştir.
Sığınma evine başvurup geri çevrilenlerin genellikle hem şiddete uğramış hem de psikiyatrik sorunları olan kadınlar olduğu; bu kadınlar için ayrı kurumların olmasının gerektiği, esasında SHÇEK’in özürlü bakım merkezi olmakla birlikte, burasının özür durumu %51’i aşan kadınları aldığı ifade edilmiştir.
Aile mahkemesi hakimlerinin 4320’ye dayanarak tedbir kararı olarak, aile terapisi yaptırmaya hükmettiği ancak şiddet vakalarında ortada çoğu zaman bir aile olmadığı ifade edilmiştir. Kadına yönelik şiddet durumlarında, şiddet uygulayanın cezalandırılmasının gerektiği ve kadına yönelik şiddetin suç olarak tanımlanmasının gerektiği belirtilmiştir.
Kadınların ataerkil sistemi ürettiği düşüncesinin yanlış olduğu, kadınların ataerkil sistemi değiştiremeyince onaylıyor pozisyonuna düştükleri söylenmiştir. Aile içi şiddet vakalarında kadınlara odaklanıldığı, şiddetin tanığı olan çocukların da koruma altına alınmasının gerektiğinin altı çizilmiştir. Her sığınma evinde bir çocuk biriminin kurulmasının gerektiği söylenmiştir. Şiddet uygulayan kişi genellikle baba olduğu için, şiddete tanık olan çocukların erkeklerden soğumasının önüne geçecek bir şekilde bakılmalarının gerektiği, bu çocuklara bakan ve çocukları eğiten kişilerin erkek olmasının gerektiği ancak bu eğiticilerin çok iyi eğitilmiş olmasının gerektiği ifade edilmiştir.
Ensest mağduru kadınların ağır travma yaşadıkları, bu kadınlar için tedavi merkezlerinin bulunması gerektiği ve ensest faillerinin cezalandırılmasının gerektiği belirtilmiştir.
Sığınma evi yerine konuk evi teriminin kullanılmasının doğru olmadığı, çünkü şiddet gören kadının konuk olmadığı, gerçekten de bir yere sığındığı ifade edilmiştir. Uluslar arası literatürde sığınma evi kelimesinin, “shelter” kelimesiyle karşılandığı belirtilmiştir.
Sığınma evinde kalan kadınlarla yapılan görüşmelerde, sadece şiddet değil, bir çok farklı sebepten kadınların sığınma evine geldikleri görülmüştür. Sığınma evinde kalan kadınların sığınma evine çok çeşitli yollardan ulaştıkları; belediyenin kadın dayanışma merkezi, polis, kaymakamlık, muhtarlıklar ve internet vasıtasıyla sığınma evine ulaşıldığı tespit edilmiştir. Şiddet mağduru kadınlarca, 4320 sayılı Ailenin Korunması Hakkındaki Kanundan faydalandıkları ve mahkemece verilen tedbir kararlarının korumasından fayda gördükleri ifade edilmiştir. Şiddet mağduru kadınların değişik sosyo-ekonomik koşullardan ve farklı eğitim düzeylerinden geldikleri gözlemlenmiştir. Mağdur kadınların hemen hepsinin ortak kaygısının sığınma evinden çıktıktan sonra bir iş bulmak ve kendi hayatlarını kurmak olduğu gözlemlenmiş ve bu kadınların istihdam noktasında devletten beklenti içinde oldukları tespit edilmiştir. Mağdur kadınların bir diğer kaygısının da çocuklarının eğitimi ve sığınma evinden çıktıktan sonra kalacak bir yere duydukları ihtiyaç olduğu tespit edilmiştir. Sığınma evindeyken ve sığınma evinden çıktıktan sonra iş bulana kadar temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar paranın devlet tarafından tahsisinin beklendiği ifade edilmiştir.


Yüklə 447,57 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   18




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə