47
Erol / Şanizade Mehmet Ataullah: Bir Osmanlı Tarih Tasavvur ve Yazımı Örneği
günleri hakkında
bilgi verilir, bulunduğu takdirde birkaç kısa hikâye aktarılırdı. Her
padişahın dönemini ve saltanat tarzını eksiksiz aktarabilmek için yazılan saltanat
dönemlerinin akabinde, o döneme ait siyasi ve kültürel açıdan öne çıkmış kişilerin
yaşam öyküleri eklenmiştir. Böyle tafsilatlı yaşamöyküsel malzemeye yer vermek
Osmanlı tarihyazım geleneği içinde önemli bir yenilik olmuştur (Fleischer, 2009, s. 254).
XVI. yüzyıla gelindiğinde bu gelenek, Osmanlı tarih yazıcılığı içinde kendine sağlam
bir mevki edinmişti. XVII. yüzyıldaysa, bir padişahın hüküm sürdüğü devirle ilgili
aktarımların akabinde, aynı dönemde ölen önemli kişilerin hayat hikâyelerinin eklen-
diği oluyordu.
Böylece iki tür, yani vakayiname ile tercüme-i hal bir araya getirilmiştir
(Farooqhi, 2009, s. 243-244). Aynı şekilde Şanizade, yazdığı dönemde yaşamış ve dev-
let kademelerinde ya da medrese veya mektep gibi ilmî müesseselerde görev almış
ilim adamlarının tercüme-i hallerini eserinde zikretmiştir. Şanizade’nin tarihi de vaka-
yiname ile tercüme-i halin bir arada ele alındığı eserlere nitelik yönünden bir örnektir
denebilir. Bu tarz, Arap tarih yazıcılığı içerisinde “vefâyât yazıcılığı” olarak geçmektedir.
Vakanüvis tarihlerinin en belirgin özelliği, vakayiname olarak yıllık dönemlendirmelerin
merkeze alınması ve olayların bu çerçeve üzerine bina edilmesi olmuştur. Hadiselerin
seçim ve dağılımına bakıldığında öncelikle göze çarpan vukuât-ı şettâ denilen alışı-
lagelmiş olayların yoğun bir şekilde aktarımıdır. Bu başlık altında, saraydaki tören ve
kutlamalar, İstanbul’a gelen giden önemli devlet erkânı hakkındaki
haberler, ziyaret-
ler, davetler gibi muayyen ve alışılagelmiş meseleler işlenir. Diğer taraftan eserlerin
kendi dönemine bağlı olarak anlatının genelinde belli bir ya da birkaç konunun ağırlık
kazandığı görülebilir. Şanizade’de söz konusu olan; yeniçerilerin isyanları, zorbalık ve
zulümleri, Balkanlardaki isyanlar, özellikle de Rum isyanları ve devlet kademelerindeki
yozlaşmadan kaynaklanan görev değişiklikleri, sürgünler ve idamlardır.
Tablo 3.
Tarih-i Şanizade’nin İhtiva Ettiği Konuların Tasnifi
Konu Dağılımı/Ciltler
Cilt 1 Cilt 2 Cilt 3 Cilt 4 Toplam
Doğum
Haberleri
2
12
2
-
16
Ölüm Haberleri
10
13
3
2
28
Tayin, Terfi ve Tevcihât
55
49
16
9
129
Katl, İdamlar
16
28
11
22
77
Aziller
6
6
4
2
18
Sürgünler
14
19
6
5
44
Layiha ve Vasiyetler
3
-
-
4
7
Muhtelif
Hadiseler
10
8
8
19
45
Yangınlar
-
2
-
2
4
Salgın Hastalıklar
-
6
-
-
6
Sarayla İlgili Malumatlar
-
4
1
-
5
48
İnsan ve Toplum
İstanbul ile Alakalı Haberler
7
7
2
7
23
Anadolu'ya dair Malumat
1
6
2
2
11
Balkanlar ile İlgili Bilgiler
5
10
4
4
23
Sel Baskınları
-
1
-
-
1
Yeniçeri İsyan ve Zorbalıkları
5
2
1
3
11
Tercüme-i Hal
6
5
2
1
14
Ferman Suretleri
22
25
9
11
67
Harp ve Ordu ile İlgili Haberler
40
16
8
13
77
Ayan İsyan ve Zorbalıkları
2
1
1
1
5
Ziyaret ve Teşrifler
2
-
-
-
2
Tören ve Kutlamalar
4
1
1
1
7
Tebdîlât ve Tahvilât
14
14
3
-
31
İstidrâd ve Sâniha
2
1
4
1
8
Davetler
3
-
-
-
3
Antlaşma ve Yazışma Haberleri
8
8
1
2
19
Antlaşma Metinleri
2
-
-
1
3
Garib Vakalar
2
1
-
1
4
Askerî Düzenleme ve Sevkiyatlar
15
21
2
11
49
Avdetler
9
11
2
3
25
İktisadi Malumatlar
1
1
1
2
5
Arap Eyaletlerine Dair Malumat
5
13
1
2
21
Takrirler-Tezkireler-Yaftalar
9
1
-
3
13
Tıbbî Hadiseler
1
1
1
-
3
Kavga ve Karışıklıklar
-
3
7
4
14
Gayrimüslimler
-
-
1
4
5
Anadolu'daki İsyanlar
-
2
1
1
4
Mudhike ve Nükte
-
-
2
1
3
Vukuât-ı Küsûf
-
1
1
1
3
Balkanlardaki İsyan ve karışıklıklar
-
8
4
14
26
Yıldızbilimsel İzâhât
3
5
2
1
11
Avrupa'ya
Dair Mevzular
-
-
2
5
7
Yağma, Talan ve Soygunlar
-
2
-
4
6
Genel Toplam
883
Şanizade’nin kitabında geçen her mevzuya başlık açmanın ya da bir takım konuları
ortak bir isim altında toplamanın güçlüğünden bahsedecek olursak bu bilgi dökü-
49
Erol / Şanizade Mehmet Ataullah: Bir Osmanlı Tarih Tasavvur ve Yazımı Örneği
münün genel bir intiba bırakmak için birtakım sınırları kesin tutulamamakla birlikte
oluşturulduğunu söylememiz gerekir. Örneğin, eserde geçen ve çizelgede kendisine
en uygun düştüğü yer varsayılarak mezkûr tasnife alınan olaylar, bazen kısa ve öz
bilgilerle bazen de tafsilatlı malumatlarla kaydedilmiştir. Dolayısıyla başlıkların veya
açılan bölümlerin isimleri altında her zaman aynı tarz ve usulde bir bilgilendirmeyle
karşılaşmak mümkün olmayabilir. Başlığın içermediği malumatların zikredilebilme ihti-
mali daha dikkatli bir tetkik ve tahlili icap ettirmekle beraber yazılan eserin düzen ve
tertibatının durumunu da ortaya koymaktadır.
Burada sorun, biraz da belirgin başlıklar
kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Neticede, vakanüvisin görevinin olay ve vaka-
ları aktarmak olduğunu düşünsek bile Şanizade’nin hususi başlıklar altında hadiseleri
aktarması, çok dağınık bir çizelgenin oluşmasına sebep olmuştur. Bunun haricinde,
parçacı vaka anlatma ya da aktarma geleneği, hem anlatımı güçleştirme hem de genel
bir çerçeve oluşturma açısından sorun teşkil etmektedir.
Vakanüvislerin nihai anlamda oluşturduğu bir yazım geleneği, bir şekilde Şanizade’de
devam etmiştir. İçerik bakımından hükümdarın örtülü bir şekilde anlatının merkezinde
yer aldığı, hadiselerin devlet merkezli bir tarzda seçilerek aktarıldığı, olay çemberinin
ağırlıklı olarak öncelikle saray ve çevresi, sonrasında İstanbul
ve akabinde taşra anla-
tılarından oluştuğu
27
(taşra genel itibariyle siyasi ve içtimai olarak alışılmışın dışına
çıktığı zaman dilimlerinde bu anlatıya dâhil edilmiştir
28
), üslup olarak ise üst bir dilin
kurulduğu tarihyazım geleneğini II. Mahmud döneminde Şanizade temsil etmektedir.
Gerek muhteviyat gerekse üslup açısından bir nevi üst dil kurulması, kaçınılmaz olarak
vakanüvislerin ortaya koyduğu eserlerin, “üst bir kültür muhiti”ne hitap ettiği varsayı-
mını kuvvetlendirmektedir.
Sonuç
Varlıkbilimsel ve bilgikuramsal zeminin Batı’da ortaya çıkan toplumsal bilimlerin etki-
siyle değişmesi, tarihin ve tarih çalışmalarının hem asıl/kök hem de fer’leri/ uzantıları
itibariyle de değişmesine yol açmıştır. 1700’lerin sonuna kadar Batı’da farklı
bir dünya
tasavvuru mevcut iken sonrasında günümüz “modern” dünya tasavvuru benimsen-
miştir. Yani bu varoluşsal kırılma, sadece Batı-dışı toplumlara has olmayıp Batı’nın
kendi tarihinde de yaşadığı varoluşsal bir kopuştur. Bu dönüşüm günümüzde dahi
ilim camiasını etkisi altına almaya devam etmektedir.
27 Şehname ve vakanüvislik kurumu dışında da tarih kitapları yazmış olan Osmanlı müverrihleri
olmuştur. Bunlar resmiyetin dışında olduklarından devrin haksızlıklarını ve halkın şikâyetlerini es-
erlerinde zikretmişlerdir. Tevarih-i Âl-i Osman’lar bu türe dâhil edilebilir. XV. yüzyıldan Edirneli Ruhî
Çelebi, Behiştî ve Oruç bin Âdil, XVI. yüzyıldan Şeyhülislam İbn-i Kemal, Rüstem Paşa ve Lutfî Paşa,
XVII. yüzyıldan Tezkireci Hasan Beyzâde’nin eserleri örnek olarak verilebilir. Bk. Özbilgen (2004, s. 596).
28 Geleneksel olarak tarih yazımı, çoksesli bir anlatıya sahip olarak görülmemiştir. Bunun sebebi olarak
ise aşağı sınıfların genel anlamda bu anlatının dışında bırakılmış olmalarıdır. Bk. Traverso (2009, s. 24).