Manu kanunnamesi’ne göre hinduiZM



Yüklə 0,79 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə35/46
tarix22.10.2018
ölçüsü0,79 Mb.
#75422
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   46

     
                                                                                                                                                         68 
 
 
Daha önce de söylediğimiz gibi karma, kast sistemi için anahtar 
kavramlardan biri, hatta en önemlisidir. Manusmriti’de kasttan bahsederken karmaya 
sürekli atıfta bulunur. Kastın karmaya dayanması, bu inancın henüz net bir şekilde 
oluşmadığı Vedalar döneminde, sisteminin bugünkü hali ile var olmama ihtimalini 
güçlendirmektedir. Samsara anlayışı da Veda metinlerinde yer almaz. Çünkü Veda 
ilahilerindeki ahiret inancı, ruhun ölümsüz olduğu ve bu hayattan sonra cennet ya da 
cehenneme gideceği şeklindedir. Ruhun ölümden sonraki durumu ile ilgili bu anlayış 
Upanişadlar ve Brahmanalar döneminde samsara anlayışına dönüşmeye 
başlamıştır.
291
 Upanişadlarda karma ve tenasüh inancı bir arada ele alınmış olmakla 
birlikte vardır. Her iradi fiil mutlaka iyi veya kötü bir semere verecek ve tenasüh 
çarkı da buna göre düzenlenecektir.
292
 Manu Kanunnamesi’nde ise kişilerin 
yaptıkları işlerin nasıl bir karma doğuracağı ayrıntılı şekilde anlatılmıştır. Örneğin bir 
brahmanı öldüren kimse, sonraki hayatlarında eşek, köpek, inek, kuş vb. gibi bir 
hayvan ya da dokunulmaz olarak dünyaya gelecektir.
293
 Manusmriti’de verilen 
cezalar ile ilgili dikkat çeken husus, kişinin işlediği suçun sonucu hem kendi kastına 
hem zarar verdiği kişinin kastına göre değişmektedir. Bu da, adaletli bir 
cezalandırma sistemini imkânsız kılmaktadır. 
 
Manu açısından meseleye bakarsak kast sisteminin doğuşu evrenin 
yaratılışına kadar götürülür. Kendisine kastlar hakkında soru sorulan Manu, evrenin, 
her şeyin karanlık ve henüz hiçbir şeyin birbirinden ayrılmamış halinden başlayarak, 
suların ayrılmasını daha sonra Brahma’nın, yer ve göğün, zihin ve kalbin, duyusal 
güçlerin, canlı varlıkların, kurban ve üç Veda’nın, zaman, gök cisimleri ve doğuştan 
aktivitelerin yaratılışını anlatır. 
294
 Daha sonra tanrının her kasta mensup insanları 
farklı organlarından yaratığını söyler. Esasında üst kasttakilerin ve özellikle rahip 
sınıfının üstünlüğü bu yaratıştan ileri gelmektedir. “Tanrı ağzından din adamlarını, 
kollarından yöneticileri, bacaklarından halkı, ayaklarından hizmetçileri yarattı.”
295
 
Manu Kanunnamesi’ndeki bu madde Hindu inancına göre kast sınıflarının 
                                                           
291
 Yitik, Karma, 78. 
292
 Brihadaranyaka Upanişhad, IV, 4, 5. 
293
 MS, XII, 55. 
294
 MS, I, 5–28. 
295
 MS, I, 31. 


     
                                                                                                                                                         69 
 
başlangıcının insanın yaratılışına kadar gittiğini gösterir. Dahası bu sınıfların 
olmasını isteyen kişi tanrının kendisidir. Böyle olmasını istediği için her kast 
mensubunu değer ve önemine göre kendi vücudunun farklı bölgelerinden yaratmıştır. 
Bu da kast sisteminin dini kökenin sağlamlığını göstermektedir. Ayrıca aynı 
bölümün ilerleyen kısımlarında tanrının kadın ve erkeği, yedi Manu’yu, tanrıları, 
cinleri, cadıları, hortlakları, hayvan türlerini, her kast mensubunun sahip olduğu 
doğuştan aktiviteleri, dini olarak çağları yaratışı
296
 anlatılır ve sonrasında şu madde 
gelir: “Bütün bu yaratılışı korumak için parlak ağzından, kollarından, bacaklarından 
ve ayaklarından doğanlar için ayrı ayrı doğuştan  aktiviteler (fıtri özellikler) 
yarattı.”
297
  
 
Manusmriti’deki bu ifade göstermektedir ki tanrı insanları farklı  sınıflardan 
yaratmıştır çünkü bu mükemmel şekilde yarattığı tüm varlıkların düzeninin 
korunması için şarttır. Bu düzenin sağlanması için farklı  sınıflara mensup insanlar 
yaratmakla kalmamış her sınıf mensubu için farklı “doğuştan aktiviteler” (innate 
activities) yaratmıştır. Bu “doğuştan aktivite” terimi ile neyin kast edildiği net olarak 
ortaya konmamakla birlikte aynı bölümdeki şu maddeler konu ile ilgili biraz daha net 
bir fikir edinmemize yardımcı olmaktadır:  “Tanrı her bir yaratığı en önce hangi 
doğuştan aktiviteyle boyunduruk altına aldıysa, bu yaratık tekrar tekrar yaratılırken 
kendi kendine bu aktiviteye bağlandı.  Zararlı veya zararsız, kibar veya zalim, doğru 
veya yanlış, dürüst veya yalancı, tanrı bir yaratığa yaratılışta hangi özelliği verdiyse, 
o özellik o kişiye ait oldu. Mevsimler değişirlerken, kendilerine özgü ayırt edici 
özelliklere sahip olurlarken, şekillendirilen varlıklar da kendi doğuştan özelliklerine 
sahip olurlar”
 298
 
 
“Doğuştan aktiviteler” ifadesi kast sistemini anlamak için gerekli anahtar 
kavramlardan biridir. Çünkü bir Hindu’nun kendi kastının gereklerini yerine 
getirmesinin zorunluluğu buradan gelmektedir. Kendi gerçekliğine ve doğumu ile 
birlikte doğal bir mensubu haline geldiği kastının kurallarına uyması doğuştan 
kendisine verilen fıtri bir zorunluluktur. Yukarıdaki ifadelerden anlaşıldığı kadarı ile 
                                                           
296
 MS, I, 31–86.  
297
 MS, I, 87. 
298
 MS, I, 28–30. 


     
                                                                                                                                                         70 
 
Tanrı’nın her varlığa yaratılması ile verdiği bir takım doğuştan getirilen fıtri 
özellikler vardır. Nasıl yaz mevsiminin karakteristiği sıcaklıksa, yaz mevsimi bu 
özellik olmadan düşünülemezse ve yaz bitip yeniden geldiğinde yine aynı özellikleri 
ile ortaya çıkıyorsa, kast mensuplarının da Tanrı tarafından verilmiş doğuştan 
getirilen bir takım özellikleri vardır. Tıpkı yazın özelliğini soğuğa çeviremeyeceği 
gibi insanın da Tanrı’nın kendisi için en başta biçtiği rolü kusursuz bir şekilde 
benimseyip oynaması, bunu değiştirmek için uğraşmaması gerekmektedir. Kişinin 
buna karşı çıkması ya da durumunu değiştirmeye kalkması adeta kendi gerçekliğine 
karşı  çıkmasıdır. Sadece bununla da kalmayıp evrenin ve yaratılışın düzenini 
bozmaktır.  İşte kast sisteminin uygulanma zorunluluğu buradan gelmektedir. Her 
varlık için tanrının farklı “doğuştan aktiviteler” yaratması nedeniyle. 
 
Manusmriti’ye göre kastların birbirine karışma nedenlerinde biri de kişilerin 
kendi içsel aktivitelerini reddetmesidir. “Kastlar arası zina, kişinin kendi içsel 
aktivitelerini reddetmesi ve bedensel zevkler yoluyla karma oğullar (karma kast 
mensubu) doğar.”
299
  Yani kişinin başka kasttan birisi ile birlikte olması da, kendi 
doğuştan özelliklerine karşı gelmektir ve bu da, toplumun düzenini bozacak bir unsur 
olarak görülmektedir. 
 
2.1.1. Kast Mensuplarının Ortak Yönleri  
 
Aynı kasta mensup kişilerin ortak özellikleri vardır. Bu kimseler birbirleriyle 
ilişki içindedirler. Bunların en başında aynı mesleği yapmak, birbirleriyle evlenmek 
ve kendi aralarında yemek yemek gelir. 
 
 Kastlar özünde aynı  işi yapan insanların oluşturduğu toplumsal sınıflardır. 
Dinin her kast mensubu için belirlediği meslekler vardır ve kişinin bu mesleği 
yapması onun için bir gerekliliktir. Kast sınıflarının toplumda yaptıkları  işe göre 
belirlendiği inancı Gita’da açıkça görülmektedir: Yapılan işlerin türüne göre, 
toplum dörde ayrılır bilirsin...” 
300
 
 
                                                           
299
 MS, X, 24. 
300
 Gita, VI, 41, 42. 


Yüklə 0,79 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   46




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə