65
Diğer bir sebep ise Manu gibi dinde önemli yeri ve otoritesi olan kutsal
kitapların sistemin dini değerini ve önemini sürekli vurgulamasıdır.
Kast sisteminin tam olarak hangi tarihte ortaya çıktığı ve uygulanmaya
başlandığı net olarak bilinmemektedir. Eski Veda metinlerine bakıldığında bugün
Hinduizm’in karakteristiği kabul edilen kast sisteminden müstakil olarak
bahsedilmez. Ancak Rig Veda’nın son kısımlarında bir yerde dört kastın ismi
geçer.
286
Burada, Manusmriti’deki, organizmanın her bölümünden bir kastın
yaratıldığı hikâyesi aynı şekilde yer alır. Ancak kşatriya kastı için Rajanya terimi
kullanılır.
Bu yüzden kast sistemini ilk Veda metinlerine dayandırmak biraz güçtür.
Ancak Veda çağı olarak bilinen Hinduizm’in en uzun ve önemli sürecinde bu dine ait
temel esaslar belirlenmiştir. Daha sonraki çağlar bu esasların sadece geliştirildiği
dönemlerdir.
287
Ayrıca M.Ö 6.yy dolaylarında ortaya çıkan ve kendisi de bir kşatriya olan
Budda’nın kast sistemine ve ayinciliğe karşı çıkarak bireysel tecrübeye önem
verdiğini bilmekteyiz. Budizm ve Caynizm’in bu dönemde kast sistemine ve
rahiplerin otoritesine karşı ortaya çıkışı da, bu dönemlerde sistemin ve brahmanların
egemenliğinin göstergesidir. Dolayısıyla bu bilgiye dayanarak kast sisteminin en az
2500 yıllık bir tarihe sahip olduğunu kesin olarak söyleyebiliriz.
Tüm bunlar sistemin Manusmriti’nin çok öncesindeki bir dönemde ortaya
çıktığının ve temel uygulamalarıyla var olduğunun göstergeleridir. Ancak kast
sistemine ait en geniş ve ayrıntılı bilgiler Hindu kutsal metinlerinden Manu
Kanunnamesi’nde vardır. Manu Kanunnamesi’nin önemli bir kısmında kasttan ve tek
tek kast mensuplarının görevlerinden bahsedilmektedir. Eserin başında bilgeler
Manu’ ya gelerek kendilerine dört kast mensubunun ve iki sınıf arasında doğmuşların
görevlerini tam anlamıyla anlatmasını isterler.
288
Manu da onlara cevap niteliğinde
286
A. Sharma, s. 29.
287
D. S. Sarma, s. 21.
288
MS, I, 1–2.
66
bilgiler verir. Eserdeki bilgiler sistemin bu tarihlerde artık en ayrıntılı ve kurumsal
şeklini almış olduğunu gösterecek nitelikte ayrıntılıdır. Böylece kast sistemi şuanda
da varlığını sürdüren toplumsal tabakalaşma modellerinin en eskisidir. Bu kadar uzun
bir tarihe sahip olması da onu önemli kılan ve asırlarca süren etkisini gösteren diğer
bir unsurdur.
Kast sistemini Arilerin Hindistan’a gelmesiyle oluşan basit bir toplumsal iş
bölümü olarak gören yaklaşım onun dini yönünü göz ardı etmektedir. Zira sistemin,
kişilerin en iyi oldukları meslekleri yapması fikri gibi iyi bir niyetle oraya çıktığını
söyleyen ve Radhakrişna gibi bu nedenle sistemi destekleyenler varsa da kişinin en
iyi yapabileceği işin babasının işi olduğunu iddia etmek yaşadığımız dönemde
gerçekçilikten oldukça uzak bir iddia olacaktır. Bugün okuma yazma dahi bilmeyen
basit bir çiftçinin çocuğunun çok önemli bir cerrah ya da iyi bir lider olabildiğini
görüyoruz. Bunun sayısız örnekleri vardır. Ayrıca bu inanç, kişinin eğitimi üzerinde
kalıtım dışındaki diğer önemli iki etken olan çevreyi ve bireysel farklılıkları göz ardı
etmektedir. Aynı ailenin iki çocuğundan biri diğerinden daha akıllı, yetenekli, zeki
olabilmektedir. Dolayısıyla sistemin ortaya çıkışını böyle bir olaya bağlayan bu
görüşler çok güçlü değildir.
Radhakrişna herkesin aynı yeteneğe sahip olmadığını, bir toplumda herkesin
baş olamayacağını, başların baş, ayakların ise ayak olarak kalması gerektiğini söyler.
Elbette kast sistemini kast ettiğini düşünmesek Radhakrişna’nın söylediklerinin
doğruluk payı vardır. Ancak göz ardı edilen nokta kişileri mensup oldukları kastlara
göre çok yetenekli, daha az, yeteneksiz gibi bir sınıflandırmanın içine sokacak nesnel
ölçütlerin olmaması ve uygulanmamasıdır. Mesela rahip kastından doğanların daha
iyi olduklarını, Kşatriyaların yönetim konusunda daha başarılı olduklarını söylemek
sadece bir iddia ve inanç olmanın ötesine geçemez. Hiç kimse kast mensuplarına
zekâ ya da yetenek testi uygulayarak onların ait oldukları kastın gerekliliklerine sahip
olup olmadığını ölçmemektedir. Bütün sudraların kötü karakterli ya da yeteneksiz
olduğunu ispat edecek hiçbir nesnel delil söz konusu değildir. Dolayısıyla bir
toplumda her işi yapacak insana ihtiyaç olduğunu söyleyip kast sistemini buna
dayanarak savunmak mantıklı bir yol olarak gözükmemektedir. Ancak Manu,
67
kişilerin özelliklerinin mutlaka mensubu oldukları kasta göre olacağını
vurgulamaktadır.
Gandi de kast sistemini bugün anlaşılan şekliyle olmamakla birlikte kabul
ettiğini söyler. Ona göre varnaşrama insanın doğasında mevcuttur ve Hinduizm onu
sadece bilime indirgemiş ve doğuma bağlamıştır. Kişinin varnasına bağlı
kalmamasının kalıtım yasasına karşı çıkmak olduğu genel inancına Gandi de katılır.
Ancak sayısız kastlara bölünme, öğreti sayesinde gerçekleşen haksız bir özgürlüktür.
Dört kast yeterlidir. Karma kastların bir arada oturup yemesinin kişinin doğuştan
getirdiği statüsüne zarar vereceği fikrini kabul etmez.
289
Kast sistemin ortaya çıkışı ile ilgili varsayımlardan biri onun çok erken
dönemlerde Hindistan’ a gelen göçmenlerle ortaya çıktığı üzerinedir. Ülkeye gelen
açık ten rengine sahip göçmenler ülkenin bir kısmında yaşayan koyu Afrikalılar
kadar siyah Negrito aborjinleriyle karşılaştılar. Daha sonra sudralar olarak
isimlendirilecek olan bu ilkel kabile mensupları ile evlilik yolu ile kaynaştılar.
Sonraki kuşaklarda da ırklar arası bu evliliklerin sürmesi ile açık renk olan kendi ten
renklerini zamanla kaybettiler. Hindistan’a daha sonra gelen göçmenler ise çiftçilik
ve toprakla uğraşan (vaisyalar) bu insanlardan daha açık tenli oldukları için
kendilerini onlardan daha üstün gördüler ve kanlarının onlarınkinden daha asil, temiz
olduğunu iddia ettiler. Bu temizliği ve kendi ırklarını saf olarak koruyabilmek için
kendilerini bu insanlardan soyutladılar. Temizliklerini korumanın en iyi yolunu, daha
aşağı gördükleri bu insanlarla evlilik konusunda katı yasaklar koymakta buldular.
Zamanla bu kısıtlamalar ve korunmacı yaklaşım gitgide daha fazla ayrıntılı hale
geldi. Aşağı kasttan bir insana dokunmak dahi kirlenmek için bir neden sayılmaya
başlandı. Böylece sadece aynı sınıftaki insanların beraber yemek yemesine ve
çalışmasına izin verildi. Aynı şekilde biri öldüğü zaman onun yanan küllerini de
sadece aynı sınıftan insanların taşımasına izin verildi.
290
Ancak kastların ortaya
çıkışı ile ilgili bu teori özellikle Brahman kastının nasıl ortaya çıktığı konusunda
yeterli açıklamayı yapamamaktadır.
289
Mahatma Gandhi, “Hinduism”, Essay and Reflections on His Life and Work, S. Radhakrishnan,
Jaico Publishing House, 1956, ss. 384–388.
290
M. Williams, Hinduism, s. 154–155.
Dostları ilə paylaş: |