DÜNYA RESİMLER! ÇAĞI
yok. Buna göre de Galileci cisimlerin serbest düşme öğretisinin
doğru; Aristoteles'in hafif cisimlerin yükselmeye çalıştığı öğre
tisinin yanlış olduğu söylenemez; çünkü Grekler’in cisim ile,
yerin özüne ilişkin yorumları da bunlar arasındaki bağla ilgili
yorum lan da farklı bir varolan anlayışına dayanır, bundan ötürü
de, doğal süreçlerin, bu yorumla örtüşen, farklı görme, farklı
sorgulama yollarını gerektirir. Kimse Shakespeare'in şiirinin
Aisikilos'un şiirinden daha ileri olduğunu öne sürmeyi usundan
geçiremez. Yeni çağ’a özgü varolan yorumunun, Grekler’in
yorumundan daha doğru olduğunu söylemek de aynı biçimde
olanaksızdır. Yeni çağ'a özgü bilimin özünü kavramak istiyor
sak, öncelikle, yeni bilimi, ilerlemenin görme noktasından göre
rek, onu yalnızca eskinin bir aşaması sayma alışkanlığından
kurtulmalıyız.
Bugün bilim dediğimiz şeyin özü, araştırmadır. Araştırmanın
özü nerede bulunur?
Bilme, kendini varolanın bir alanında; açıkçası doğada ya da
tarihte, izlenen bir yol olarak kurar. İzlenen yol burada yalnızca
yöntem, yöntembilim anlamına gelmez; çünkü her yol içinde
devineceği bir açık alanı gerektirir. Şu da var ki, böyle bir ala
nın açılması, düpedüz, araştırmanın temel sürecidir. Araştırma,
varolanın bir alanında, diyelim ki doğada, doğal süreçlerin belli
bir öz niteliğini tasarlayarak kendini gerçekleştirir. Tasan,
bilme sürecinin, kendini açık alana hangi yolla bağlaması ge
rektiğini, bu alana nasıl tutunacağını gösterir. Bağlayıcı tutunma
araştırmanın kesinliğidir. Süreç, öz-niteliklerin tasarlanması,
kesinliğin belirlenmesi ile kendini, kendi nesne alanının Varlık
katmanında güvence altına alır, çağcıl evrede düzgü koyucu
olan, hem ilk hem de asıl bilime, açıkçası matematiksel fiziğe
göz atmak, anlatılmak istenene açıklık kazandırır. Atom fiziği
de fizik olarak kaldıkça, burada peşine düşülen özlü olan- b u
rada yalnızca özlü olan göz önünde bulundurulmaktadır- onun
için de geçerlidir. Yeni çağ fiziği, tam anlamı ile tümüyle belir
lenmiş bir matematik kullandığından, matematiksel diye adlan
dırılır. Ancak, o, derin bir anlamda matematiksel olduğundan,
böyle bir tarzda, olsa olsa, matematiksel bir süreç olabilir.
Grekler'e göre, Ta matemata kişioğlunun varolanı göz önünde
67
NIETZSCHE’NİN TANRI ÖLDÜ SÖZÜ ve DÜNYA RESİMLERİ ÇAĞI
bulundurur iken, şeylerle ilgisinde daha önceden bildiği şey;
açıkçası cisimlerin cisimselliğini, bitkilerin bitkiselliğini, hay
vanların hayvansallığını, insanların insansallığını bilme anla
mına gelir. Bu zaten bilinene; açıkçası matematiksel olana, sözü
edilenlerin yanı sıra, sayılar da aittir. Masa üzerinde üç elma
buluyorsak öyleyse bu üçün elmaların üçü olduğunu saptarız.
Ama üç sayısını, üçlüğü zaten biliriz. Bu şu demektir: Sayı
matematiksel bir şeydir. Ancak sayı, göze batarcasına, daha
önceden bilinen gibi, böylece de matematik altında gösterilenle
rin en tanınmışı gibi görüldüğünden, matematiksel olan, hemen
sayısal adlandırmasının altına konulur. Ne var ki, matematiksel
olanın özü hiç bir zaman sayısal olan aracılığıyla belirlenmez.
Fizik, genelde doğanın bilgisi, özelde, hareket halindeki maddi
cisimlerin bilgisidir; çünkü bu cisimsellik, değişik yollarla da
olsa, kendini doğrudan, evrensel olarak doğal olan her şeyde
gösterir.
İmdi fizik belirgin biçimde matematiksel bir şey durumuna
geliyorsa, bu, bir şeyin fizik aracılığı ile, fizik için, özellikle
önceden kararlaştırılan bir yolla, düpedüz önceden bilinen bir
şey olarak peşin peşin güvence altına alındığı anlamına gelir.
Bu kararlaştırma, doğanın talep edilen bilgisi için doğa olacak
olanla; yani uzam-zamanda yer kaplayan özdeksel noktalarının
kendi içine kapalı devinim bağlamı ile, tasarım ya da plan kadar
ilgilidir. Doğanın karara bağlanarak koyulmuş planı olarak bu
tasarıma, diğerlerinin yanı sıra aşağıdaki belirlemeler de ekle
nir: Devinim yer değiştirme demektir. Hiç bir devinimin, hiç bir
devinim doğrultusunun, ötekinden ayrıcalığı yoktur. Her yer
öteki yere eşittir. Hiç bir zaman noktasının bir başkasına üstün
lüğü yoktur.
Her etki, devinimdeki- açıkçası, zamanın birliğinde, yerdeki
değişmelerin büyüklüğündeki- sonuçlarına göre belirlenir- yani
ancak buna göre vardır. Her süreç doğanın bu temel planı içine
oturtulmuş olarak görülmelidir. Bir doğa süreci, ilk kez, bu
temel planın görüş alanında bir doğa süreci olarak görülür. Do
ğanın bu tasarımı, güvenliğini, fiziki araştırmanın her sorgula
yıcı adımı bakımından, daha önceden doğaya bağlanması aracı
lığı ile kazanır. Bu bağlayıcı tutunma, yani araştırmanın kesin
68
DÜNYA RESİMLERİ ÇAĞI
liği, kendine özgü niteliğini, her defasında, tasarıma göre edinir.
Matematiksel doğa bilimlerin kesinliği sağmlıktır. Doğa süreci
olarak tasarlanacaksa, burada her süreç, daha önceden uzam-
zaman devinim büyüklüğü olarak belirlenmelidir. Böyle bir
belirleme, sayının, hesaplamanın yardımı ile ölçmede yerine
getirilir.
Ne var ki, matematiksel doğa araştırması, hesaplamanın tam
kesinliğinsen değil; kendi nesne alanına bağlanması sağınlık
niteliğine sahip olduğundan, sağın hesaplamadır. Buna karşılık,
bütün tin bilimleri, aslında dirimle ilgili bütün bilimler, kesin
kalmak için, zorunlu olarak sağın olmamalıdır. Canlılar da
uzamsal-zamansal bir devinim büyüklüğü olarak kavranabilir,
ancak böyle yapıldıktan sonra, artık bir canlı olarak kavranamaz
olurlar. Tarihsel tinbilimlerinin sağın olmaması bir eksiklik
değildir; sağın olmama, olsa olsa, bu araştırma yolunun özlü
isteminin yerine getirilmesidir. Kuşkusuz, tarihsel bilimlerin
nesne alanının tasarımı ile kesinliği yalnızca farklı bir tarzda
olmakla kalmaz, ayrıca onların uygulanması, sağm bilimlerin
kesinliğinin yerine getirilmesinden daha güçtür.
Bilim, tasarımlanan plan ile bu planın ilerlemenin kesinli
ğinde güvence altına alınması aracılığıyla araştırmaya dönüşür.
Ama tasarım ile kesinlik ne olduklarını, ilk kez, yöntemde gös
terirler. Yöntem, araştırmanın özlü niteliklerinden İkincisini
betimler. Tasarlanan alan nesnelleştirilecekse, onu, katmanları
nın bağlantılarının bütün çeşitliliğinde, içiçeliğinde ortaya çı
karmak gerekir. Bu nedenle izlenen yolun, bu yolda karşılaştığı
ne olursa olsun, karşılaştığı şeyin değişkenliğini görmekte öz
gür olması gerekir. Özelin bolluğu, olguların gürlüğü ancak
değişmenin her zaman değişegelmesinin görüş alanında kendini
gösterir. Şu da var ki; olguların nesnelleştirilmesi gereklidir.
Bundan ötürü izlenen yol değişken olanı değişmesinde göz
önüne getirmeli, durdurmalı, bununla birlikte, devinimi de devi
nim olmaya bırakmalıdır. Olguların sağlama bağlanmışlığı ile
onlardaki değişmelerin değişme olarak kalıcılığı “kuraldır” .
Akışının zorunluluğunda değişmenin sürmesi “yasa”dır. Olgu,
olgu olarak, ilk kez, kural ile yasanın görüş alanında açıklık
kazanır. Doğa alanında olgu araştırması, kendinde, yasa koyma,
69
Dostları ilə paylaş: |