27
1) geleneksel meşruiyet, 2) karizmatik meşruiyet 3) yasal-ussal (veya yasal-rasyonel)
meşruiyettir.
112
Easton ise meşruiyeti fonksiyonel bir yaklaşımla ele alarak onun üç
kaynaktan doğabildiğini vurgular: 1) ideolojik kaynak (yönetilenler, rejimin
temelinde yatan ilkeleri, değerleri, amaçları benimsiyorlar, onların doğruluğuna ve
geçerliliğine inanıyorlarsa rejim ve otorite sahipleri bu yoldan meşruluk kazanırlar)
2) yapısal kaynak (siyasal yapının ve onun işleyişini düzenleyen normların
(kuralların) yönetilenler tarafından geçerli olarak kabul edilmesidir) 3)liderlerin
kişisel nitelikleri
113
2.2.1. Geleneksel Meşruiyet
Geleneksel meşruiyetin en belirleyici özelliği, siyasi iktidarın buyruklarına
uymanın temelinde “geleneklerin yatmasıdır. Bu meşruiyet tipinde geleneğe uyma,
hatırlanmayacak kadar eski zamanlardan süre gelen, aileden ve atalardan devralınmış
“bir mirası sürdürme” işidir.
114
Buna göre de gelenekler “haklılaştırılmasına gerek
duyulmayan değişmez ve sorgulanmaz” nitelik taşır. Geleneksel otoritenin en açık
örneği, patriarkalizm (erkeğin aile içinde egemenliği veya köleler üzerinde
“efendinin” hakimiyeti) ve gerontokrasi (örneğin, köydeki ihtiyarların otoritesi)
biçiminde kabileler veya küçük gruplar arasında mevcuttur.
115
2.2.2. Karizmatik Meşruiyet
Karizma” sözcüğünün kökeni Eski Yunana kadar uzar.
116
Karizmatik
meşruiyet kişisellikle sınırlı olup liderin kişiliğindeki güce, yani onun “karizmasına”
dayanır. Karizmatik otorite bir liderin bir çeşit kahraman veya aziz olarak takipçileri
112
Heywood, A., 2006, s. 306-307. Oktay, C., 2005, s. 9.
113
Bir siyasal sistemde iktidar sahibi veya sahipleri kişisel nitelikleri sayesinde kendilerine geniş bir
taraftar kitlesi –ve dolayısıyla- otoritelerine destek sağlayabilirler. Burada “kişisel nitelik” deyimi,
Weber’in “karizma” kavramını aşan, ondan daha geniş olan bir anlamda kullanılmaktadır. Kapani,
M., 2001, s. 93-94.
114
Oktay, C., 2005, s. 12.
115
Heywood, A., 2006, s. 307.
116
“Karizma”nın Yunancadaki anlamı, “tanrının lütfü” veya sadece “lütuf” demek. Din ulularına ve
azizlere, tanrıdan lütuf olarak “karizma” verildiğine inanılıyor. Oktay, C., 2005, s. 49.
28
üzerinde doğrudan ve kişisel etki yaratmakla işler.
117
Geleneksel meşruiyet türünden
farklı olarak burada kişiye “uyulur.” Uyanlarla karizmatik lider arasında bir tür
duygusal ve yoğun bağlar oluşmuştur.
118
Karizmatik lider toplumun yerleşmiş düzenine ve geleneklerine (en azından
bir bölümüne) karşı çıkarak köklü değişikliklere yönelmesi bakımından genellikle
radikal ve devrimci bir karakter gösterir. Öte yandan karizmatik otorite mahiyeti
itibariyle geleneksel ve hukuki otorite türlerinden farklı olarak daha az istikrarlı ve
daha kısa ömürlüdür.
119
2.2.3. Yasal-Ussal Meşruiyet
Yasal-ussal meşruiyette otorite açıkça yasal olarak tanımlanmış kurallarla
ilişkilidir. Bu meşruiyete dayalı otorite biçimi hem geleneksel, hem de karizmatik
otoriteden farklı olarak bir kişiden ziyade bir göreve (makama) bağlıdır ve bu yüzden
kötüye kullanılması veya adaletsizliye yol açması ihtimali düşüktür.
120
“Değişim” yasal-ussal meşruiyetin doğasında başta gelir. Bu yüzden de
“uyma”, ussal bir süreç gereği kabul edilen yasalara ve kurumlara yöneliktir. Bu
meşruiyette kurallar kutsallık içermediği için, ihtiyacı karşılamada yetersiz görülüyor
ise değiştirilebilir.
121
Günümüz devletinde halkoyu yasal-ussal meşruiyetin temelini oluşturur.
Çağdaş devletin otoritesi yasal-ussal davranış süreci içinde gelişmektedir.
Günümüzde en otoriter siyasi rejimler bile genel oy referansını kullanmayı hiç
değilse biçimsel olarak reddetmemektedirler.
122
Siyasi rejimin belirlenmesinde yasallık ve meşruluk olgularının
karşılaştırılması büyük öneme sahiptir. Bu iki kavram arasında kurulan ilişki değişik
117
Modern siyasi liderlerin bir çoğu (örn., Gaulle, Kennedy ve Thatcher gibi) sahip oldukları otoriteyi
kişisel nitelikleri ve halkın güvenini geliştirme yetenekleriyle genişletmişseler de, bu karizmatik
meşruiyet anlamına gelmez. Çünkü, burada söz konusu kişisel otorite değil, bulundukları
makamların resmi gücüdür. Karizmatik meşruiyette kurumların gücünden ziyade liderlerin kişisel
otoritesi söz konusudur (örn., Hitler, Mussolini, Kaddafi vs.). Heywood, A., 2006, s. 308.
118
Oktay, C., 2005, s. 50.
119
Kapani, M., 2001, s. 91.
120
Heywood, A., 2006, s. 309.
121
Oktay, C., 2005, s. 43.
122
Cam, E., 1998, s. 198.
29
hukuk devleti, hatta değişik devlet anlayışlarına vücut verir.
123
Diktatörlüklerin
emirlerinin kanun yerine geçtiği ülkelerde veya şeklen cumhuriyet gibi gözüken
rejimlerde, belirli küçük azınlık, kendi isteklerini “kanun” şeklinde belirli
organlardan geçirebilir. Ayrıca bazı parlamenter sistemlerde meclis çoğunluklar
hukuka aykırı ve muhalefeti sindirici kanunlar çıkarabilirler. Bu durumlarda ortada
şeklen kanuni durum olduğu halde bu durumun hukuk ilkelerine, meşruiyete, hak ve
adalete uygun olup olmadığı sorunu ortaya çıkar.
124
Bir siyasi rejimi meşru adlandırabilmek için, meşruluk iddiasıyla yürürlükteki
(pozitif) hukuk düzeni arasında bir çatışma olmamalıdır. Yani, meşruiyetin
dayanakları yürürlükteki hukukun formül ve araçlarıyla somutlaştırılmalıdır.
Anayasalar bu somutlaştırmanın asıl zeminin oluşturur. Devlet organları başta
anayasa olmakla bütün hukuk kurallarını uygulamakta her hangi bir tereddüt
göstermemelidir.
125
Fakat şu da vurgulanmalı ki bir hukuk devletinde hakim olan
siyasi rejimi meşru adlandırabilmek için sadece yasaların uygulanması yeterli
değildir. Burada devreye “biçimsel hukuk devleti” ve “maddi hukuk devleti”
tartışmaları girer: Günümüzde gelişmiş demokratik hukuk devletinde egemen olan
siyasi rejimlerinde “hukuk devleti=devletin hukuku” formülüyle ifade olunan
biçimsel hukuk devleti yetersiz kalmakta, meşruluk=yasallık+insan hakları
formülüyle ifade olunan “maddi hukuk devlet” önem kazanmaktadır.
126
2.3. Meşruiyet Krizi
Meşruluk kavramı ve çağdaş politika biliminde önemli bir yer tutan “temel
anlaşma” (consensus) kavramı arasında yakın ilişki vardır. Temel anlaşma genel
anlamıyla bir toplumda belli bir konuya ilişkin toplum üyelerinin büyük çoğunluğu
arasındaki görüş birliğini ifade eder. Bu anlaşma oranı ne kadar yüksek olursa
rejimin de o kadar sağlam bir temel üzerine oturduğu söylenebilir.
127
123
Sancar, M., “Devlet Aklı” Kıskacında Hukuk Devleti, İletişim, Ankara, 2000, s. 85. Ayrıca bkz:
Kapani, M., 2001, s. 81-88.
124
Daver, B., 1968, s. 101.
125
Sancar, M., 2000, s. 85.
126
Bkz: Sancar, M., 2000, s. 86-88.
127
Bir siyasi rejim bakımından önemli olan, halk arasında iktidarın haklı olarak kullanıldığı yolunda
bir inancın varlığıdır. Bu inancın zayıf ya da kuvvetli oluşuna göre, siyasal rejimleri “düşük
Dostları ilə paylaş: |