Kriminolojide Yeni Yönelimler…
323
Hagan, babaya nispeten annenin daha otoriter/baskın olduğu aile yapılarında, kız
çocuklarının daha çok denetlendiğini ileri sürmektedir (Barak, 1998:202, Hagan
1988:155). Bu sav, ataerkil ailelerde ebeveynlerin erkek çocuklara oranla, kız çocukları
üzerinde daha çok denetim uyguladıkları anlamına gelmektedir. Kız ve erkek çocukların
aile içerisindeki sosyalleştirme biçimine bakıldığında, bu ayırım çok açık olarak
gözlemlenmektedir. Kız çocuklarının ev işlerini yapabilecek bir yeterlilikte ve femine bir
tarzda sosyalleştirilmeleri hedeflenilirken, erkek çocuklarının da evini geçimini
sağlayacak ve cesur davranabilecek şekilde yetiştirilmesi amaçlanmaktadır. Bu farklı
sosyalleşme sonucunda; erkek çocuklar daha çok risk alacak şekilde davranış sergilerler
ve bu da onların suçluluk durumlarını arttıran bir faktör olmaktadır (Lilly v.d., 1995:105).
Bu çerçevede erkek ve kız çocuklarının sosyalleşme biçiminin çok belirgin olarak
farklılık göstermediği eşitlikçi ailelerde, kız ve erkek çocuklarının suç işleme oranlarının
benzer düzeyde gerçekleştiği ileri sürülmektedir (Lilly v.d., 1995:105).
Hagan’ın diğer bir yaklaşımı da, aile yapıları arasında yaptığı ayırımda kendisini
ortaya koymaktadır. Ona göre, anne ve babanın her ikisinin de çalıştığı orta sınıf
düzeyindeki aileler ile alt düzeyde bir ev içi iş bölümünün gerçekleştiği aileler
birbirleriyle karşılaştırıldığında, ebeveynlerin her ikisinin çalıştığı aile yapılarındaki
sosyal iktidarın, daha az cinsiyet yapılı bir nitelik sergilemektedir. Buna bağlı olarak bu
ailelerde, daha az cinsiyet nitelikli bir sosyalleşme biçiminin belirdiği varsayılmaktadır.
Bu durum da, kızların daha az denetime maruz kalmalarına ve suçluluk açısından
erkeklere benzer biçimde risk almalarına yol açtığı ileri sürülmektedir. Sonuç olarak
Hagan, aile yapılarının eşitlikçi bir niteliği kazanması ile birlikte kız ile erkek çocuk
arasındaki suçluluk oranın, bir cinsiyet farklılığını yansıtmayacak düzeyde eşitleneceğini
iddia etmektedir. Bu çerçevede Hagan’a göre, cinsiyet farklılığının sınıf-iktidar yönelimi
ile birleşmesi suçluluk açısından önemli bir risktir (Einstadter ve Henry,1995: 306).
Bundan ayrı olarak Hagan, ailede annenin olmayışı, kız çocuklarının suç işleme
eğilimini arttırdığı kanaatindedir. Çünkü ona göre, annenin olmadığı ailelerde kız çocukla
annenin denetiminden yoksun olarak yetişecektir. Hagan’ın diğer bir iddiası da,
kadınların iş alanına daha fazla katılmalarının, onların suç işleme oranını arttıracağı
yönündeki yaklaşımıdır (Einstadter ve Henry,1995: 306).
Hagan’ın kuramına bakıldığında, güç- kontrol teorisinin temel kavramlarından
birinin ataerkil (patriarchy) kavramı olduğu görülmektedir. Çünkü ona göre, cinsiyet
ilişkilerinin belirlenmesinde ataerkil kavramı, belirleyici bir unsurdur. Hagan’a göre
cinsiyet ve sınıf ilişkisi, ataerkil ve eşitlikçi ailelerde farklılık arz etmektedir. Ataerkil
ailelerde kız çocuklar, erkek çocuklara oranla daha fazla kontrol altında tutulmaktadırlar.
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (1)
324
Bu durum, ataerkil aile yapılarında, erkek çocukların daha rahat davranmalarına ve risk
almaya yönelmelerine yol açmaktadır. Bu nedenle bu kurama göre, erkeklerin suçluluk
oranlarının yüksek düzeyde gerçekleşmesi, erkek çocuklarının bu sosyalleşme biçiminde
aranmalıdır.
Bu yaklaşımlardan ayrı olarak Hagan, belirli bir sınıf iktidarından da söz
etmektedir. O marksist yaklaşımlardan aldığı bu sınıf kavramını, bireyin iş alanındaki
konumunu tanımlamak.için kullanmaktadır. Hagan, insanları ilişkisel kontrol pozisyonları
açısından birkaç grupta toplamaktadır. Birinci grupta, servetin sahibi veya onun adına
yöneten, üretim aşamasının tüm aşamasında olan yönetici veya denetleyiciler yer
almaktadır. Diğer tarafta da, iş gücünü satan ve denetlenen işçiler vardır. Ona göre bu
sınıfsal konum, aile yaşamında da izdüşümünü bulmaktadır. Ailenin diğer üyeleri ile
karşılaştırıldığında ev dışında görece güçlü bir ekonomik pozisyona veya otoriteye sahip
olanlar, daha düşük bir ekonomik konuma sahip olanlara kıyasla ev ortamında daha
etkili/güçlü bir pozisyonda bulunmaktadırlar (Einstadter ve Henry,1995: 304; Hagan v.d.,
1987:788-815).
Hagan, yüksek düzeyde ekonomik konuma sahip olan bireylerin, içerinde yer
aldıkları mesleki ve ticari organizasyondaki statüleri itibariyle suç işleyebilme
potansiyellerine de dikkat çekmektedir. Çünkü yüksek düzeyde bir konumu işgal eden bu
bireyler, güç ve kaynaklara daha fazla ulaşma imkanına sahip oldukları için, suç
işlemeleri daha kolay gerçekleşebilmektedir. Aynı şekilde ona göre bu bireyler,
kendilerine yönelik gerçekleştirilecek soruşturmalara karşı kendilerini korumada da bazı
avantajlara sahiptirler (Einstadter ve Henry,1995:304).
Lilly v.d., Hagan’ın güç- kontrolü teorisinin, Gottfredson ve Hirschi’in
geliştirdikleri kuram ile bazı ortak özelliğe sahip olduğunu belirtmektedirler. Bu ortak
noktalardan biri, Hagan’ın, insanın risk alması ile suç işleme arasında kurduğu ilişkidir.
Yani Hagan’a göre, bir insanın risk almaya eğilimli olması, suçlulukta etkili bir unsurdur.
Gottfredson ve Hirschi ise suç olgusunu, benlik denetiminin yokluğu/eksikliği ile
açıklamaktadırlar. Bu kuramcılar arasında diğer bir benzerlik de, isterse risk almak veya
isterse benlik denetiminin zayıf olması şeklinde olsun, kişisel yönelimlerinin
ebeveynlerin doğası ile oluştuğunu belirtmiş olmalarıdır. Kısacası aile yapısı, suçluluğun
ortaya çıkması açısından bir kuluçka görevi gördüğü gibi suç eylemine karşı bireyi
koruyan bir şemsiye işlevi de yerine getirmektedir. Ancak, Gottfredson ve Hirschi
bireylerin suçluluk durumlarını; ebeveynlerin babalık ve annelik görevini iyi yapıp
yapmadıkları (sosyalleştirme v.b) noktasında açıklamaya çalışırlarken, Hagan da