Kriminolojide Yeni Yönelimler…
327
Thornberry’in suç çözümlemelerinde önemli kuramsal bir katkısı, psikolojide
kullanılan kognitif yaklaşımına ilişkin unsurları, suçu açıklamada kullanmış olmasıdır.
Kognitif yaklaşım, bireydeki beceri ve rasyonelliğin gelişimini ve insanın olgunlaşma
sürecini farklı aşamalarda ele almaktadır. Thornberry de suçluluğu, gelişimsel bir süreç
içerisinde ele almaktadır. nsanlar farklı gelişim süreçlerinde farklı öğrenme ve beceri
biçimleri kazandıklar gibi suç işlemeyi de aynı şekilde bir gelişim sürecinde
kazanmaktadırlar. Görüldüğü gibi, bu kuram suçun dinamik bir tanımını yapmaktadır
(Siegel, 1989:209). Ayrıca bu kuram, aile kurumunu ilk ergenlik döneminde bireyler için
tek belirleyici ve önemli bir unsur olarak görmektedir. Ailenin önemi, bireylerin
geleneksel topluma olan uyumunu/bağlılığını gerçekleştirmesinde ve suç işlemeye karşı
bireyi korumasında ortaya çıkmaktadır. Ancak ergenlik döneminin ortalarına doğru
ailenin etkisi, yerini “arkadaş, okul ve genç kültürüne” bırakmaktadır. Sonuç olarak,
erişkinlik döneminde olan bir bireyin davranışsal tercihi, özellikle bireyin geleneksel
toplumdaki yeri/konumu ve aile faktörleri tarafından biçimlenmektedir (Siegel,
1989:209).
Thornbery, çoğu kuramların; suç davranışındaki karşılıklı etkileri ihmal etmeleri,
suçun başlaması, devam etmesi ve son bulması gibi suçluluk süreçlerini içermemeleri ve
bireylerin sosyal konumunu dikkate almamaları nedeniyle eleştirmektedir (Thornberry,
2002:336).
Bu kurama ilişkin genel bir değerlendirme yapmak gerekirse şu hususları belirtmek
mümkündür: Her şeyden önce bu kuramın, sosyal davranışın sosyal sürecine ilişkin olan
vurgusu önemlidir. kincisi, bireyin toplumsal unsurlara bağlılığının düşük düzeyde
seyretmesini, bireyin suçlu akran grubu ile olan ilişkisinin artmasına neden olduğunu ve
bunun da bireyin suç işlemesinde etkili olduğunu belirtmesi kuramın, sosyal kontrol
kuramı ile olan benzerliği göstermektedir. Burada, düşük düzeydeki bağlılığın yanı sıra
suçlu akran grubu ile olan ilişki biçimi/düzeyi de merkezi düzlemde ele alınmıştır.
Etkileşimsel modele ilişkin üçüncü bir nokta da, bu kuramın suç gerçekliğini gelişimsel
süreçlerle ve bazı değişkenlerin karşılıklı etkileşimi çerçevesinde ele almış olmasıdır.
Çünkü insan davranışı, bir etkileşim süreci içerisinde meydana gelmektedir. Bu durum
da, suç olgusunun interaktif modellerle ele alınmasını gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Oysaki, önceki kuramlar suçluluğu daha çok statik bir olgu olarak ele aldıkları için,
suçluluğun dinamik boyutunu ihmal etmişlerdir. Bu nedenle, önceki kuramların,
bireylerin sosyal yapıdaki konumuna ilişkin süreç ile bağlantıyı kurmada başarısız
oldukları söylenebilir. Bu kurama ilişkin belirtilecek dördüncü önemli bir husus ise bu
kuramın, bireyin yaşam istikametinin sürekli suç işler tarzda gelişmediği diğer bir
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (1)
328
deyişle, suç nedenlerinin değişebileceğini öngörmesidir. Bu çerçevede Thornberry;
bireyin bağlılık duyacağı yeni akran, okul ve iş arkadaşları veya gruplarının ortaya
çıkması durumunda ergenlerin ebeveynlerine olan bağlılıklarının önemi azalacağını veya
daha az önemli hale geleceğini ileri sürmektedir. Beşinci husus olarak da bu model aynı
zamanda, gelişimsel bileşenler açısından da önemli bir katkı yapmaktadır. Çoğu suç
teorileri ergenlerin suç davranışları üzerinde yoğunlaşırken, Thornberry’in suçluluk
modeli, yaşın ilerlemesi ile birlikte çoğu ergenlerin suç eğilimini terk edebileceklerini
öngörmektedir. Bu da, yaşam istikameti üzerindeki suçluluk kalıplarının değişkenlik arz
ettiği anlamına geldiği söylenebilir. Son olarak ta etkileşimsel suçluluk modelinin;
bireylerin toplumsal bağlılık veya sosyal kontrol düzeyleri üzerinde etkili olan ve onları
suçlu akran gruplarına, değerlerine ve davranışlarına yönelten; sosyal sınıf, cinsiyet,
yerleşim yerinin niteliği (disorganize olup olmaması) gibi yapısal değişkenlerden de söz
etmesi de önemlidir (Bkz. Thornberry, 2002: 334-357). Ancak bu kuramın, sınırlı sayıda
suç değişkenlerini içermesi, suçun işlenmesinde suç mağdurunun ve durumsal suç
faktörlerinin etkisinden söz etmemesi ve çok sayıdaki suç türlerini benzer süreçlerle
açıklaması, kuramın genel bir açıklama çerçevesini sunmaktan uzak olduğunu
göstermektedir.
2.10. Hawkins ve Weis: Sosyal Gelişimsel Teori
Son dönemlerde geliştirilen gelişimsel eksenli suç kuramları, suçlu davranışın
nedenleri hakkında önemli yaklaşımlar içermektedir. Gelişimsel kuramlarının en belirgin
özelliği, suç olgusunu statik bir çerçevede tanımlamalarının aksine, dinamik süreçlerle
açıklamış olmalarıdır. Bu kuramlar, zamansal değişmeler ekseninde bireyin suç işler
duruma gelmesinde -özellikle de uyuşturucu kullanmada- hangi süreçlerin etkili olduğunu
saptamaya çalışmaktadır (Mazerolle, 2000: 190).
Sosyal gelişimsel modeli (social developmental model), 1985 yılında Hawkins ve
Weis’in yaptıkları araştırmalarla ortaya çıkmıştır. Bu kuram, insan davranışının hem
toplum yanlısı (prosocial) yanını, hem de anti-sosyal sonuçlarını açıklayabilen genel bir
suç modeli niteliğini taşımaktadır. Bu model özellikle; sosyal kontrol ve sosyal öğrenme
kuramının bir bileşimi görünümünü sunmaktadır. Ayrıca bu kuram; spesifik
deneyimlerin, etkileşimlerin ve pekiştirenlerin toplum yanlısı ve anti sosyal davranışın
oluşumu üzerinde nasıl etkili olduğunu belirlemeye çalışmasının yanı sıra, toplumsal
bağlılığın bireyin toplum yanlısı ve anti-sosyal davranış geliştirmedeki etkisine de
değinmektedir (Mazerolle, 2000: 190). Bilindiği üzere sosyal kontrol kuramı, suç
olgusunu bireylerin geleneksel sosyal kurum (aile, okul, din v.b) ve değerlere olan