Kriminolojide Yeni Yönelimler…
329
bağlılıklarının zayıflaması ile açıklamaktadır. Sosyal öğrenme kuramı ise suçluluğu,
bireylerin suçlu akran gruplarıyla olan etkileşim bağlamında öğrenilen bir davranış olarak
görmektedir. Bir anlamda, sosyal gelişimsel model, bu iki perspektifi birleştirmektedir.
Çünkü sosyal gelişimsel teorisyenleri, sosyal öğrenme ve sosyal kontrol kuramının
her birinin ayrı olarak ele alınması durumunda suçu yeterince açıklayamadıklarını ileri
sürerek, daha geniş bir suç tanımının bu iki kuramın birleştirilmesi yoluyla ancak
mümkün olduğunu iddia etmektedirler. Örneğin; onlara göre, suçlu akran gruplarıyla
ilişki içinde olmanın bireyleri suçluluğa ittiği noktasında sosyal öğrenme kuramının
başarılı bir açıklama getirmesine karşın, bireyin suç işlemesinde etkili olan temel
sosyalleştirici kurumların yanı sıra, çocuk ile ebeveyn arasındaki güçlü duygusal bağlılığı
açıklamada aynı başarıyı gösterememektedir. Aynı şekilde, sosyal kontrol kuramı da,
suçlu akran grubunun bireylerin suç işlemesindeki etkisini ihmal etmektedir (Ellis ve
Walsh, 2000: 471). Weis, Hawkins ve Sederstom yaptıkları bir araştırmada, sosyal yapı
modelleri ile sosyal kontrol yaklaşımlarını birleştirmektedirler. Bu kuramcılar içersinde
özellikle Weis bireyin; cinsiyet, ırk ve ekonomik statüsü gibi sosyal konumunu
belirleyen faktörlerin, bireyin davranışsal tercihleri üzerinde son derece etkili olduğunu
belirtmektedir. Ona göre sosyalleşme, bireyin suç işleyip işlememesinde veya diğer bir
ifade ile toplumsalla uzlaşan davranış sergileyip sergilememesinde etkili olmaktadır.
Kısacası bu model, hem kontrol ve hem de sosyal yapı teorilerine ilişkin bazı yaklaşımlar
veya kavramsal tanımlardan hareketle, bir suçluluk analizini yapmaktadır. Ayrıca bu
kuramcılara göre; düşük gelire ve disorganize bir toplum karakteristiğini sergileyen bir
toplumsal yapıya sahip olmak, sosyalleştirici kurumların etkisini zayıflatmaktadır. Büyük
gerginlik veya sıkıntının yaşandığı, eğitimsel kolaylaştırıcıların yetersiz kaldığı ve maddi
imkansızlıkların olduğu ailelerde, bireylerin hukuka olan saygısı da zayıflamaktadır. Aynı
ş
ekilde bu yerleşim yerlerinde suç oranlarının yüksek olması, hukuku ihlal etme açısından
da büyük riskler içermektedir (Siegel, 1989:208).
Toplumsal çözülmenin gerçekleştiği ve bununla da ilintili olarak denetim
unsurlarının zayıfladığı yapılarda, sosyal kurumlar kriminal grup ve çetelerle mücadele
etmede yetersiz kalmaktadır. Sosyal gelişimsel kuramcılara göre, suçu meslek edinmeye
karşı aile hala önemli bir kurum görevini görmektedir. Olumlu aile ilişkilerinin varlığı ve
eğitimsel kurumlara olan bağlılık düzeyi, bireylerin geleneksel değer ve kurumlara olan
bağlılıklarını artırmada etkili unsurlardır. Bireyin, okul ve aile aktivitelerine katılamadığı
ve aynı şekilde bu kurumlar etrafında bir ödüllendirmenin gerçekleşmediği durumlarda,
bireyin sapkın akran gruplarıyla ilişki kurmaya yönelmesi ve yeni ödül arayışlarını bu
çerçevede karşılamaya çalışması büyük bir ihtimal olarak gözükmektedir (Siegel,
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (1)
330
1989:208).
Sosyal gelişimsel kurama genel olarak bakıldığında, bireylerin sapkın veya toplum
yanlısı (prosocial) davranışları tek bir kaynaktan gerçekleştirmedikleri görülmektedir. Bir
anlamda birey, söz konusu davranışları çok sayıda sosyalleştirici kaynaklardan
öğrenmektedir. Bu modele göre bireyin sosyalleşmesinde; sosyal etkileşim için algılanan
fırsatlar, sosyal etkileşim düzeyleri, davranışsal katılma ve etkileşim için gerekli olan
beceri ve toplum yanlısı veya anti- sosyal davranış için algılanan ödül gibi unsurları
etkilidir. Bu unsurlar bir bütün halinde ele alındığında, bu unsurlar bireyi sosyalleştiren
etkilere ilişkin, değerleri ve bağlamı yansıtan bir sosyal bağın gelişimine yol
açmaktadırlar. Temelde, sosyal etkenler/kaynaklar sapkın ise, birey de o zaman sapkın
bireylere yakınlık duyar. Diğer bir deyişle bireyler, bağlandıkları kişilerin savundukları
temel normlar ve sahip oldukları davranışlardan dolayı ya sapkın veya toplumla örtüşen
tutumlara sahip olmaktadırlar (Mazerolle, 2000: 190).
Sosyal gelişimsel modele göre, anti - sosyal davranışa yol açan iki farklı doğrultu
vardır. Anti-sosyal doğrultu, bireyi doğrudan suç işlemeye sevk etmesine karşın
(uyuşturucu kullanma gibi), toplum yanlısı doğrultu da anti - sosyal davranışa giden yolu
kapatmaktadır. Bu model, bireylerin toplum yanlısı veya anti-sosyal etkileşimler için,
onların bir fırsat algısına sahip olmak zorunda olduklarını varsaymaktadır. Sosyal
etkileşim ve buna dahil olmak için fırsatları algılama ve bireylerin sahip oldukları
beceriler, onların bu etkinliklere katılmalarını artıran faktörler olmaktadır. Toplum yanlısı
ve anti- sosyal davranışlara katılmak, bu davranışlara ilişkin bir ödül algılamasına yol
açmaktadır. Bu durumda da, üç farklı sonuç ortaya çıkmaktadır. Birincisi, bireylerin anti-
sosyal davranışa doğrudan katılmalarıdır. kincisi, bireylerin anti- sosyal veya sosyal
yanlısı olan ötekilere bağlanabilme durumunu gösterebilmeleridir. Üçüncüsü ise; bireyler,
gelecekte toplum yanlısı veya anti sosyal davranışlar için fırsatlar algılayabilir. Son
aşamada bireylerin inanç sistemleri devreye girmektedir. Güçlü bir ahlak ve hukuk
değerine sahip olanlar, suç eyleminden kaçınma eğilimini gösterirler (Mazerolle, 2000:
190). Yukarıdaki açıklamalar, bu modelin farklı bağlamlarda hem toplum yanlısı hem de
anti-sosyal davranışlar üzerinde -belirli bir zaman süreci içersinde- bireyi hem riske
sokan hem de koruyan faktörleri içerdiğini göstermektedir (Mazerolle, 2000; 190).
Sosyal gelişimsel modele göre, suç ve suçluluğun engellenmesi için sosyal düzene
gerçek bir taahhüdün oluşması ve toplum yanlısı davranışların güçlendirilmesi
gerekmektedir. Bu kuram çerçevesinde, duygusal bir bağlılığın meydana gelmesini
sağlayan üç faktörün olduğu belirtilmektedir. Birincisi, çocuk ve onların ebeveynlerinin
sosyal aktivitelere katılmalarının sağlanabilmesi için çok sayıda fırsatın yaratılmasıdır.
Kriminolojide Yeni Yönelimler…
331
kincisi; çocukların ebeveynler ve yerel topluluklarla anlamlı ilişkileri sürdürebilmesi için
gereksinim duyulan entelektüel ve fiziksel becerileri kazanabilmeleridir. Üçüncüsü ise,
çocukların bu ilişkileri muhafaza edebilmeleri için ebeveynlerinden ve toplumun
genelinden sıklıkla pekiştireçler almalıdır. Söz konusu bu faktörlerin üçü de yeterli
düzeyde değilse, çocuk yalnızlaşacak veya diğer başarısız olan çocuklarla birlikte
olmaya başlayacaktır. Bu birlikteliğin sonucunda, çocuk suçlu hale gelecektir (Ellis ve
Walsh, 2000: 471).
Bu kuramın, suçluluğun azaltılması veya engellenmesinde okul ve aile gibi iki
temel kurumu merkezi düzlemde ele alması ve suçlu akran gruplarının bireylerin suç
işlemelerindeki etkisinden söz etmesi önemlidir. Ancak bu modelin, tüm suç türlerini
açıklayacak bir çerçeveden yoksun olduğu söylenebilir. Özellikle suçun; bireysel,
ekonomik, sosyal, demografik v.b., çok sayıda kaynaklarının olmasına rağmen, bu
modelin suç olgusunu sadece bireyin gelişimsel süreç, fırsat algılamaları, sosyal
etkileşim, sosyalleşme, akran grubu ve sosyal bağlılık kavramları ile sınırlamış olması,
kuramın önemli bir eleştiri noktasını oluşturmaktadır. Bundan ayrı olarak, suçun
oluşumunda suç mağdurunun katkısı, sosyal ortam faktörü, alt-kültür, bireyin
damgalanması gibi çok sayıda değişkenin de, suçluluğun açıklanmasında önemli bir yere
sahip olduğu bilinmektedir.
3. SONUÇ
Suç ve suçluluğu çözümleyen kuramların sayısı oldukça fazladır. Geleneksel
kuramlar olarak nitelendirilen bu perspektifler, suç çözümlemelerinde irdeledikleri
değişkenlerin sayısının sınırlı olması nedeniyle eleştirilmektedir. Diğer bir deyişle; söz
konusu kuramların, suç olgusunu genel bir çerçevede analiz edemedikleri ve bu sebeple
bazı önemli yetersizlikleri içerdikleri belirtilmektedir. Çok sayıda araştırmacı bu nedenle
suç olgusunu daha fazla sayıda değişken ekseninde açıklamak için, birden fazla kuramı
yeni bir suç modeli altında uzlaştırmaya/birleştirmeye çalışmıştır. Bu durum da, son
yıllarda çok sayıda kriminolog ve sosyologun dikkatlerini kuramsal bütünleşme üzerine
yoğunlaştırmalarına neden olmuştur.
Bütünleşik suç kuramlarının, suç olgusunu çok sayıda değişken etrafında
irdeledikleri için, bu kuramların suç olgusunu daha bütüncül veya kapsayıcı bir çerçevede
ele aldıkları belirtilmektedir. Aslında suç olgusunun bütüncül bir düzeyde analizi,
interdisipliner ve multidisipliner bir yaklaşımı gerekli kılmaktadır. Ancak kriminoloji
literatürüne bakıldığında, suç olgusunu interdisipliner veya multidisipliner bir çerçevede
çözümleyen araştırmaların sayısı, oldukça sınırlı bir düzeyde kalmaktadır. Multidisipliner
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (1)
332
ve interdisipliner bir suç tanımına ulaşabilmek için, her şeyden önce disipliner suç
modelinin/modellerinin oluşması gerekmektedir. Diğer bir deyişle, örneğin günümüzde
sosyolojik suç kuramları arasında bile bütüncül bir model inşa edilebilmiş değildir. Bu
nedenle belirli bir disiplin içerisinde bile genel düzeyde kuramsal bir entegrasyonun
gerçekleşememiş olduğu düşünüldüğünde, disiplinler arası veya multidisipliner bir
yaklaşımın oluşmasının ne denli güç olduğu anlaşılır. Burada öncelikli olarak yapılması
gereken husus, her disiplinin kendi alanındaki bölük pörçük suç perspektiflerini genel bir
kuram çatısı altında uzlaştırmayı başarabilmesidir. Diğer bir deyişle, disiplinler arası suç
modellerinin geliştirilmesinin yolu büyük ölçüde, disipliner suç modellerinin
oluşturulmasına bağlıdır. Bu çerçevede makale, gelişmiş ülkelerde özellikle sosyolojik
yönelimli suç kuramları arasında gerçekleştirilmiş olan bütünleşik suç kuramlarına dikkat
çekmeyi ve bu modellerin suçu açıklayabilme potansiyellerini tartışmayı hedeflemektedir.
Geleneksel suç teorilerinin birbiriyle karşılaştırılması yoluna gidilmesi veya bu
teorilerin birbiriyle rekabet eder tarzda ele alınması yönündeki tutumların gereksiz
olduğunu belirtmek mümkündür. Çünkü, genelde suç teorileri, suç olgusunun farklı
unsurlarını, süreçlerini veya düzeylerini ele almaktadır. Araştırmacıların burada yapması
gereken şey, suç kuramlarını tutarlı bir bütün içerisinde organize etmek olmalıdır. Bu
nedenle bütünleşik suç kuramlarının, bu gereksinimin bir sonucu olarak ortaya çıktığı
söylenebilir.
Geliştirilen bu tümleşik suç kuramların tümünün suçluluğu aynı derecede başarılı
bir biçimde çözümlediklerini söylemek mümkün değildir. Söz konusu bu tümleşik suç
kuramlardan bazılarının, geleneksel suç kuramlarının açıklama düzeyinin de gerisinde
kaldığı söylenebilir. Bu durum, bütünleşik suç kuramlarının tümünün - her ne kadar
birden fazla kuramsal veya kavramsal bir birleşime sahip olsalar da - suç olgusunu genel
ve bütünlüklü olarak analiz etmede aynı başarıyı gösteremediklerini ortaya koymaktadır.
Bu nedenle bazı bütünleşik kuramlar, her ne kadar suçun genel kuramı niteliğinde veya
suçluluğun entegre modelleri olduğu iddiası ile ortaya çıkmış olsalar da, önemli ölçüde
bazı yetersizlikleri içinde barındırdıkları göz ardı edilemez. Zaten bu kuramların test
edilmesi çerçevesinde yapılmış ampirik çalışmalar, tüm modellerin aynı şekilde araştırma
bulguları ile desteklenmediğini ortaya koymuştur. Diğer bir deyişle, kuramlardan
bazılarının araştırma sonuçlarıyla desteklenmiş olmasına karşın, bazılarının da
desteklenmediği veya kısmen desteklendiği sonucu elde edilmiştir. Bundan ayrı olarak
da, bazı kuramların varsayımları hiçbir biçimde test edilememiştir. Bu nedenle,
bütünleşik suç kuramları kendi aralarında kapsamlılık ve açıklama düzeyleri açısından
farklılaşmaktadır.
Kriminolojide Yeni Yönelimler…
333
Bütünleşik suç kuramlarının geliştirilmesinde en çok tercih edilen kuramlar -1970
ile 1980 yılların en popüler iki teorisi olan- sosyal kontrol ve sosyal öğrenme teorileridir.
Yani bu iki kuram, tümleşik teorilerin ana teorileri konumundadır.
Bu çalışmada ele alınan bütünleşik suç kuramlarının çok sayıda perspektifi veya
kavramları içermiş olmalarına rağmen, söz konusu bu modellerin suçluluğu belirli
kavramlar üzerinden analiz ettikleri görülmektedir. Kaplan suçluluk analizinde en çok
benlik ve akran kavramını; Quinney kapitalizm, sınıf ve ekonomik yapıyı; Colvin ve
Pauly sınıf, iş koşulları, baskı ve sosyal bağlılığı; Wilson ve Herrnstein beden tipleri,
dürtüsellik, düşük zeka gibi biyolojik ve aile pratiklerini; Krohn sosyal kontrol ve ilişki
düzeylerini; Stark ekolojik faktörleri; Hagan güç ilişkilerini, aile, sosyalleşme, sınıf ve
ekonomik yapıyı; Thornberry ergenlik dönemlerinde yaşanan sorunları, aile, sosyalleşme
biçimini ve Hawkins ile Weis akran grubu, aile ve kontrol mekanizmaları gibi unsurları
en çok öne çıkardıkları gözlemlenmektedir. Bütünleşik kuramlardan içerisinde marksist
içerikli suç kuramları suçluluğu büyük ölçüde; sınıf, kapitalist yapı ve güç ilişkileri
çerçevesinde ele alırken, diğer bütünleşik suç kuramları da suçluluğu en çok; aile,
sosyalleşme, sosyal kontrol ve akran etkileri gibi unsurlar etrafında irdelemişlerdir.
1970’li yılların başlangıcından bu yana, suç ve suçluluk üzerine geliştirilen çatışmacı
veya radikal eksenli teoriler, hiç kuşkusuz kriminoloji alanına önemli katkılar yapmıştır.
Bu kuramların özellikle toplumdaki gücün/iktidarın dağılımı, kapitalist yapı ve sınıf
olgusunun; aile yapıları, sosyalleşme ve toplumsal bağlılık üzerindeki etkilerine dikkat
çekmeleri ve bu etkenler ile suçluluk arasındaki ilişkiye odaklaşmaları önemlidir. Ancak,
gerek marksist gerekse diğer bütünleşik suç kuramları, geleneksel suç kuramlarına
nispeten daha genel bir içerime sahip olmalarına rağmen, yine de suçu genel ve
bütünlüklü bir çerçevede ortaya koyma düzeyinden yoksun oldukları görülmektedir.
KAYNAKÇA
Akers, Ronald L. (1999), Criminological Theories: Introduction and Evaluation, Chicago:
Fitzory Dearborn Pub.
Barak, Gregg (1998), Integratıng Criminologies, USA: Allyn and Bacon
Bernard, Thomas J. and Jeffrey B. Snipes (1996), Theoretical Integration in Criminology.
Crime and Justice: A Review of Research, (edit. Michael Tonry) Chicago: University of
Chicago
Bierne, Piers ve James Messerschmıdt (1991), Criminology, USA: Harcourt B. Jovanovich
Braithwaite, John. 1989. Crime, Shame and Reintegration, New York: Cambridge
University
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (1)
334
Colvin, Mark and John Pauly (1983) “A Critique of Criminology: Toward an Integrated
Structural- Marxist Theory of Delinquency Production.” American Journal of Sociology:513-51.
Cornish, Derek B. and Ronald V. Clarke, (1986) The Reasoning Criminal: Rational Choice
Perspectives on Offending,
New York: Springer-Verlag.
Croal, Hazel (1988), Crime And Society in Brıtain, London: Longman
Currie, Elliott. (1997) “Market, Crime, and Community: Toward a Mid-Range Theory of
Post-Industrial Violence.” Theoretical Criminology 2:147-72.
Einstadter, Werner ve Stuart Henay,(1995), Criminological Theory: An Analysis of Its
Underlying Assumptions
,USA: Harcourt Brace College Pub.
Ellis, Lee ve Anthony, Walsh (2000), Criminology: Global Perspective, USA: Allyn ve
Bacon
Elliott, Delbert. 1985. “The Assumption That Theories Can Be Combined with Increased
Explanatory Power”, Theoretical Methods in Criminology, (Edit. Robert F. Meier), Beverly Hills,
CA: Sage pub.
Farrington, David P. (1997), “Human Development And Criminal Careers”, The Oxford
Handbook of Criminology
, NewYork: Oxford University Pres
Gottfredson, Michael R. and Travis Hirschi (1990), A General Theory of Crime, Stanford,
CA:Stanford University Press.
Hagan, John (1985), Modern Criminology: Crime, Criminal Behavior, And Its Control,
McGraw-Hill
Hagan, John (1989), Structural criminology, Cambridge: Polity press
Hagan, John , John Simpson ve A.R. Gillis (1987), “Class in the Household: A Power-
Control Theory of Gender and Delinquency”, American Journal of Sociology, Vol.92, Num.4
Hay, Carter (2001), “ An Exploratory Test of Braithwaite’s Reintegrative Shaming
Theory”, Journal of Research in Crime and Delinquency, Vol.38, 132-153, Sage Pub.
Jang, Sung J., ve Terence P. Thornberry (1998), “Self-Esteem, Delinquent Pers, And
Delinquency: A Test Of The Self -Enhancement Thesis”, Amerijan Sociological Review, Vol.63
Krohn, Marvin D. (1986), “The Web of Confirmity: A Network Approach to the
Explanation of Delinquent Behavior”, Social Problems, Vol. 33. No.6
Lawson, Tony ve Tim Heaton (1999), Crime and Deviance, London: Macmillan
Lilly, J. Robert, Francis T. Cullen ve Richard A. Ball (1995), Criminological Theory:
Context and Consequences
, USA: Sage Pub.
Livingstone, Jay (1996), Crime ve Criminology, USA: Prentice – Hall
Maguire, Mike (1997), “ Crime Statistics, Patterns, And Trends: Changing Perceptions And
Their Implications”, The Oxford Handbook of Criminology, ( Edited: Mike Magurie, Rod
Kriminolojide Yeni Yönelimler…
335
Morgan, Robert Reiner ), New York: Oxford Univ. Press,
Mazerolle, Paul ( 2000), “Understanding Illicit Drug Use: Lessons From Developmental
Theory” Of Crime and Criminality: The Use Of Theory in Everday Life, (editör: Sally S.
Simpson), USA: Pine Forge Pres
Messerschmidt, James M. (1993). Masculinities and Crime: Critique and
Reconceptualization of Theory,
Lanham, MD: Rowman ve Littlefield.
Messner, Steven F., Marvin D.Krohn (1990), “Class, Compliance Structures, and
Delinquency: Assessing Integrated Structural-Marksist Theory”, American Journal of Sociolgy,
Vol.96, Num.2, s.300-328
Quinney, Richard (1977), Class, State and Crime, New York: McKay
Sampson, Robert and John Laub. (1993) Crime in the Making: Pathways and Turning
Points through Life
, Cambridge, MA: Harvard University Press.
Sheley, Joseph F. (1995), Criminology: A Contemporary Handbook, USA: Wadsworth
Pub.
Shoemaker, Donald J. (1990), Theories of Delinqency: An Examination of Explanations of
Delinqunt Behavior
, New York: Oxford Univ. Press
Siegel, Larry J. (1989), Criminology, USA: West Publishing Company
Simpson Sally S. ve Lori Elis (1994), “I Gender Subordinate to Class? An Emprical
Assesment of Colvin and Pauly’s Structural Marxist Theory of Delinquncy”, Journal of Criminal
Law and Criminology
, Vol.85, Issue.2, S.453-480
Stark, Rodney (1987), “Deviant Places: A Theory of the Ecology of Crime” Criminology,
25
Thornberry, Terence P., (2002), “Toward An Interactioanl Theory Of Delinquency”,
Criminological Theories: Bridging The Past To The Future
, (Editor: Suzette Cote), Sage Pub
Vito, Gennaro F. Ve Ronald M. Holmes (1994), Criminology: Theory, Research and
Policy,
USA: Wadsworth Pub.
Wilson, James Q, ve Richard J. Herrnstein (1985), Crime And Human Nature, Newyork: A
Touchstone Book.
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (1)
336
Dostları ilə paylaş: |