Microsoft Word 16-K\375zmaz doc



Yüklə 289,51 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə5/13
tarix29.11.2017
ölçüsü289,51 Kb.
#13154
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13

Kriminolojide Yeni Yönelimler… 

 313


1994:453-480). Kısacası bu kuramın suç olgusunu; iş koşulları, sınıf, kapitalist yapı, aile, 

akran ve eğitimsel süreçler üzerinden analiz ettiği görülmektedir 

Onların kuramına göre; çoğu düşük sınıfa mensup işçiler, ev dışında baskıcı iktidar 

ilişkilerine  maruz  kalmaktadırlar.  Ebeveynsel  olarak  bu  baskıcı  eğilimlere  maruz  kalan 

işçilerin  kapasiteleri  çocuklarına  nispeten  azalmakta  ve  zamanla  bu  durum

  çocuklarına 

yönelik  cezalandırıcı  bir  baskı  niteliğine  dönüşmektedir.  Bu  gelişme,  çocuklar  ve 

ebeveynler  arasında  var  olan    bağlılığı  ve  uyumcu  değerlerle  olan  özdeşleşme  düzeyini 

zayıflatmaktadır.  Bu  bağlılıkların  zayıflaması  ise,  bireyin  suç  işleme  olasılığını  arttıran 

önemli bir faktör olmaktadır (Barak, 1998: 197). Bundan ayrı olarak Colvin ve Pauly, alt 

sınıfa mensup bireyler üzerinde baskıcı bir denetimin uygulandığını ileri sürmektedirler. 

Onlara  göre  işçiler,  işlerini  her  an  kaybedecekleri  veya  ekonomik  yardımlarının 

kesilebileceği  endişe  ile  sürekli  tehdit  koşulları  altında  çalıştırılmaktadırlar.  Bu  tehdit 

sayesinde işçilerin tüm koşullarda, yöneticilere itaat edilmeleri amaçlanmaktadır. Colvin 

ve  Pauly  burada,  işçilerin  bir  baskı  süreciyle  karşı  karşıya  olmalarının,  onların  topluma 

olan  bağlılıklarını  çözerek  onları  suç  işlemeye  ittiğini  ileri  sürmektedirler  (Lilly 

v.d.,1995:166) 

Suçun Yapısal Marksist Teorisi özetle; kapitalist ve sınıf yapılı ekonomik yapının, 

çalışan  bireyler  üzerinde  bazı  olumsuz  sonuçlar  yarattığını  ve  bu  olumsuzlukların, 

bireylerin  ebeveyn  ve  ailelerine  olan  bağlılıklarının  azalmasına  neden  olduğunu 

varsayarak,,  suç  olgusunun  bu  süreçte  ortaya  çıktığını  iddia  etmektedir.  Bu  suçluluk 

modeli; sosyal sınıfla bağlantılı olarak Marksist bir perspektif ile sosyal kontrol teorisinin 

kombine  edilmesi  ile  oluştuğu  görülmektedir.  Kuramın  değerlendirilmesi  çerçevesinde 

ş

unları  belirtmek  mümkündür:  Suçun  yapısal  Marksist  teorisinin  özellikle,  bireylerin 



çalışma  koşulları  ile  suç  arasındaki  ilişkiye  odaklaşması  önemlidir.  Ancak,  suçluluğun 

tüm görünümlerinin bu çerçevede irdelenmesi mümkün değildir. Bu nedenle bu kuramın 

özellikle,  sosyal  ve  kişisel  motivasyon  faktörlerini  göz  ardı  etmiş  olması,  önemli  bir 

eksiklik  olarak  görülebilir.  Kurama  ilişkin  burada  belirtilebilecek  diğer  bir  husus  da, 

kuramın  test  edilmesinin  güç  olmasıdır.  Bu  durum,  kuram  açısından  önemli  bir 

dezavantajı  oluşturmaktadır.  Ayrıca;  üst sınıfa  mensup  olan  insanların işledikleri  (şirket 

suçları, yolsuzluk, rüşvet, sahtecilik v.b) suçların, bu kuram açısından nasıl açıklanacağı 

hususu  da  bir  sorun  olarak  durmaktadır.  Kurama  yöneltilebilecek  diğer  bir  eleştiri  de, 

kuramın  sosyal  kontrol  süreçlerinin  (iş,  okul,  aile  v.b  alanlarda)  cinsiyet  bazında 

gösterdiği farklılaşmayı gözden kaçırmasıdır. Çünkü, sosyal sınıf ve suç arasındaki ilişki, 

cinsiyet  yapılı  bir  karakter  arz  etmektedir.  Ayrıca  kurama  diğer  bir  eleştiri  olarak, 

günümüzde  gelişmiş  ülkelerde  işçi  sınıfının  çalışma  koşulları  ve  ücret  durumlarında 




F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (1)  

  314


gerçekleştirilmiş  olan  iyileştirilmeler  örneği  gösterilebilir.  Gelişmiş  ülkelerde  gerek 

sendikal hakların gelişmesi, gerek çalışma saatlerinin düşürülmesi, gerek iş güvencesinin 

sağlanması  ve  gerekse  de  ücretlerde  yapılan  iyileştirmeler  sayesinde  işçiler,  önceki 

dönemlerle  kıyaslanmayacak  düzeyde  bir  gelişme  kaydetmişlerdir.  Bu  nedenle  suç 

araştırmalarında  belirli  bir  işe  sahip  olmaktan  çok  her  hangi  bir  işe  sahip  olmama  veya 

işsiz,  yoksul    olma  faktörlerinin  daha  önemli  olduğunu  belirtmek  mümkündür.  Özetle 

kuram;  sosyal,  kültürel,  demografik,  ekonomik,  hukuksal  v.b  çok  sayıda  suç 

değişkenlerini  içermemektedir.  Bu  da  kuramın  oldukça,  sınırlı  bir  açıklama  düzeyine 

sahip olduğunu göstermektedir. 

2. 4. Wilson ve Herrnstein: Bio-Sosyal Suç Kuramı 

Wilson  ve  Herrnstein  “Suç  ve  insan  Doğası”  (Crime  and  Human  Nature)  adlı 

eserlerinde,  kapsamlı  ve  genel  bir  suç  kuramını  formüle  etmeye  çalışmışlardır.  Barak 

(1998:195)’ın  da  belirttiği  gibi,  onların  geliştirdikleri bu  entegre  kuramı;  hem  pozitivist 

determinizm  hem  de  rasyonel  özgür  iradeye  dayalı,  sosyal  öğrenme-davranışsal  tercih 

yaklaşımlarından  oluşan  eklektik    bir  nitelik  sergilemektedir.  Onlar  kuramlarında; insan 

unsurunu, bireysel eylemi ve sosyal süreç kavramlarını bir araya getirmektedirler . Diğer 

bir  anlatımla  Wilson  ve  Herrnstein’in  geliştirdikleri  kuram,  suç  davranışının  sosyo-

biyolojik, psikolojik, ve rasyonel-fırsat perspektiflerinin bir birleşimini içermektedir. Bu 

nedenle  bio-sosyal  suç  kuramı,  kriminal  davranışın  bütünsel  bir  teorisi  görünümünü 

vermektedir.  Kuramın  özellikle,  bireysel  davranışı  denetleyen  unsurlara  odaklaşmış 

olması  ve  suçun  kaynaklarını  davranışsal,  biyolojik  ve  çevresel  unsurlar  ekseninde 

çözümlemeye çalışması,  onu diğer bütünleşik suç kuramlarından ayırmaktadır (Barlow, 

1993:572).  

Wilson ve Herrnstein, bireyi suça yatkın kılan faktörleri; yapısal (constitutional) ve 

gelişimsel  (developmental)  faktörler  şeklinde  ikiye  ayırmaktadır.  Yapısal  yatkınlık 

faktörleri olarak; yaş ve cinsiyet (genç ve erkek olmak v.b), gelişmiş beden tipleri, düşük 

zeka  ve  saldırgan  kişilikler  v.b  unsurlar  gösterilmektedir.  Onlara  göre,  suça  yatkınlık 

kapsamında görülen değişkenler her ne kadar genetiksel etkiler taşısa bile (mizaç ve zeka 

v.b)  bu  durum,  suçun  zorunlu  olarak  kalıtımsal  ve  genetiksel  olduğu  anlamına 

gelmemektedir.  Çünkü  onlara  göre,  bir  suç  geni  veya  “doğuştan  suçlu”    denilen  bir 

gerçeklik söz konusu değildir (Wilson ve Herrnstein, 1985:69-70). Örneğin onlara göre; 

erkek  ve  genç  olanlar,  kadın  olan  ve  genç  olmayanlara  kıyasla  daha  fazla  suç 

işlemektedirler. Erkek ve genç olmanın suçluluktaki temel etkisi, hem yapısal (doğuştan) 

hem de sosyal (gelişimsel) kaynaklıdır. Diğer bir deyişle; genç ve erkek olmak biyolojik 



Yüklə 289,51 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə