Kriminolojide Yeni Yönelimler…
309
Hiç kuşkusuz bu kuramın aynı şekilde, benliğin aşağılanması veya bireyin kendine
duyduğu saygının/güvenin azalmasının, geleneksel bağlılığı çözmedeki etkisine yaptığı
vurgu da önemlidir. Bu kurama göre; öz saygı duygusunun azalma eğilimini sergilemesi,
bireyleri yeni toplumsal veya grupsal bağlılıkları oluşturma arayışı içine itmektedir.
Genel olarak da, bu arayış sapkın ve suçlu alt grupları keşfetmekle ve onlara katılmakla
sonuçlanmaktadır. Suç alt gruplarına katılım düzeyinin artması ve bu gruplarla güçlü
bağlılıkların oluşturulması ise, bireylerin suç işleme eğilimini ve oranını arttırıcı bir etki
yapabilmektedir. Bu nedenle Akers’in (1999: 217) de belirttiği gibi bu modelde,
suçluluğu açıklamaya yönelik olarak dikkate alınması gereken en önemli faktörlerden biri
de, akrana olan bağlılıktır. Çünkü, bireysel suçluluk büyük ölçüde akran grubuna olan
bağlılık durumundan kaynaklanmaktadır.
Görüldüğü gibi bu kuramın merkezinde; ‘benliğin aşağılanması” ve “öz güven”
kavramları bulunmaktadır. Benliğin aşağılanması, bireylerin suçluluk nedenini, öz güven
kavramı da bireyin toplumla olan güçlü bağlılık durumunu veya suç işlememe nedenini
anlatmaktadır.
Bu model çerçevesinde, benliğin aşağılanmasının yarattığı öz güven veya öz saygı
eksikliğinin sonuçları ile etiketleme kuramlarının bireyin suçlu olma süreçlerini
tanımlama çabasının, kısmen bir benzerlik gösterdiği söylenebilir. Kaplan’ın geliştirdiği
suç modelinde, aşağılanmış veya hayal kırıklığı yaşamış bireylerde oluşan aşağı benlik
algısının bireyin suç işlemesinde etkili olduğu belirtilirken, etiketleme kuramı da bireyin
damgalanmasının onları suça eğilimli kıldığını varsaymaktadır. Bu çerçevede; bireyin
etiketlenmesinin veya damgalanmasının yarattığı dışlanmışlık hissi ile bu kuramın
öngördüğü benlik aşağılanması duygusu arasında yakın bir ilişki veya benzerlikten söz
edilebilir.
Kaplan, suçun temel motivasyon kaynağı olarak diğer kuramlarda olduğu gibi;
işsizlik, yoksulluk v.b ekonomik faktörler, alt-kültürün etkisi, kapitalist yapı, suç için
uygun fırsatların varlığı v.b yapısal ve durumsal unsurların doğrudan etkisi yerine,
benliğin aşağılanması faktörüne odaklaşmaktadır. Bu, Kaplan’ın kuramını diğer
kuramlardan farklılaştıran bir özelliğini oluşturmaktadır. Ancak kuram, tüm suç
değişkenlerini ve suç türlerini aynı başarıyla çözümleyemediği izlenimini vermektedir.
Bu nedenle bu kuramın suç analizinin, sınırlı ve dolayısıyla yetersiz kaldığını söylemek
mümkündür.
Sonuç olarak bu kuramının varsayımlarından hareketle bireylerin toplumsal statü
ve benlik oluşumlarının, olumlu yönde geliştirilmesinin onların suç işleme olasılıklarının
azaltılabileceği veya engellenebileceği sonucu çıkartılabilir. Bu, benlik kavramının
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (1)
310
bireylerin davranışları üzerindeki önemini ortaya koymaktadır. Bir anlamda benlik,
bireylerin önemli bir davranışsal kaynağı veya davranış yönelimini oluşturmaktadır.
Benlik yapısındaki bir değişme, bireyin davranış biçimini önemli ölçüde etkilemektedir..
2.2. Quinney: Suçun Siyasal Ekonomik Kuramı
Quinney (1977), “Sınıf, Devlet ve Suç” (Class, State, and Crime) adlı çalışmasında,
suç olgusunu sınıf eksenli bir çerçevede çözümlemektedir. Bu nedenle Quinney’ın
suçluluk modeli, büyük ölçüde kapitalizmin çelişkileri ve gelişen siyasal ekonomik yapı
analizine dayanmaktadır. O, üretim ilişkilerinden hareketle birbiriyle ilintili iki suç
türünden söz etmektedir: 1. Kapitalist sınıf ve onların denetleyici birimleri tarafından
gerçekleştirilen tahakküme ve baskıya dayalı suçlar, 2. şçiler ve sıradan insanlar
tarafından işlenen uyum ve karşı koyma suçları (Barak, 1998:196). Genel olarak
bakıldığında Quinney’inin, kapitalizmin gelişimi ile birlikte suçluluğun nasıl bir anlam
veya boyut kazandığı sorunu üzerine odaklaştığı görülmektedir.
Quinney’ın suç çözümlemesi, dört grupta ele alınmaktadır. 1. Suçun
anlaşılabilmesi için; kapitalist siyasal ekonominin gelişmesi, üretim güçleri ve ilişkileri,
kapitalist devlet ve işçi sınıfı ile sermaye sahibi arasındaki sınıf mücadelesinin
incelenmesi, 2. Kapitalist sınıfın kar elde etmek için tarihsel olarak kullandığı baskı ve
tahakküm sistemlerinin açığa çıkarılması, 3. Suçun anlaşılabilmesi için baskı altında
tutulan insanların geliştirdiği tepkiler/karşı koyuşlar ve durumlarına razı olma
hususlarının ifşa edilmesi, 4. Kapitalist siyasal ekonominin genel koşullarına olan
direnme ve diyalektik olarak razı olma ilişkilerinin aydınlatılması gerekmektedir. O,
kapitalist üretim sisteminden kaynaklanan suç türlerini şu şekilde belirtmektedir. Polisler
tarafından rüşvet v.b işlenen “kontrol suçları” (crime of control), Watergate ve CIA
suikastları gibi siyasal suçları içeren “hükümet tarafından işlenen suçlar” (crimes of
government), şirket suçları gibi “ekonomik tahakkümden kaynaklanan suçlar” (crimes
of economic domination) ve temel insan haklarını ret eden “toplumsal haksızlıklar”
(social injuries) olarak kategorileştirilebilen suçlar. Kapitalist sınıfın baskısıyla karşı
karşıya gelen işçi veya ezilen sınıfların itaat etme çerçevesinde işledikleri suçlar da
ş
unlardır: Hırsızlık, gasp ve uyuşturucu satıcılığı gibi davranışları içeren ve doğal olarak
da asalak olarak nitelenen “yırtıcı suçlar” (predatory crimes), işçi ve alt sınıf bireylerine
yönelik olarak işlenen tecavüz, cinayet, yaralama gibi doğrudan bireyi hedef alan “kişisel
suçlar”. Bu suçlar, doğrudan kapitalizmin yırtıcı/vahşi yapısından kaynaklanmaktadır.
Son olarak da, “karşı koyma suçları” (crimes of resistance) ise, işçi sınıfı tarafından