Kriminolojide Yeni Yönelimler…
311
işyerinde makine kırma, sabotaj yapma gibi işlenen suçlardır (Beirne ve
Messerschmidt,1991:494)
Görüldüğü gibi bu modelin suçluluk öngörüsü veya analizi büyük ölçüde sınıf
eksenli ve marksist bir nitelik sergilemektedir. Quinney’in formüle ettiği bu entegre
kuramına göre, suç davranışı bireyin toplumdaki sosyo-ekonomik konumu ile yakından
ilintili bir unsurdur ve suç davranışı, bireylerin rasyonel bir tercihi olarak ortaya
çıkmaktadır. Suçun işlenmesi, bireylerin yaşam süresince karşılaştıkları yaşama ilişkin
çelişkiler/sorunlar ile kapitalist sistemdeki organizasyon biçiminden kaynaklanmaktadır.
Kapitalist bireylerin hayatta kalma, kazançlarını biriktirme ve rakip şirketleri ele geçirme
yönünde sergiledikleri davranış biçimleri, şirket v.b suçlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ona göre, sadece suça ilişkin tanımlar değil, aynı şekilde uygulanan kriminal hukuk
olgusu da sınıf ilişkilerini yansıtmakta veya sınıf ilişkilerinin çelişkilerinden
beslenmektedir (Barak, 1998:196).
Bu kuramın suç olgusunu, büyük ölçüde kapitalist yapı ve sınıf çatışması ekseninde
ele alması, kuramın sınırlı bir açıklama çerçevesine sahip olduğu anlamına gelmektedir.
Çünkü, toplumda kapitalist yapı veya sınıf olgusu ile ilişkili olmayan çok sayıda suç
olayları işlenmektedir. Özellikle suç olgusunun analizinde bireysel özelliklerin (kişilik
bozuklukları, düşük zekaya sahip olma, sinirlilik v.b), yerleşim yerinin nitelikleri
(uyuşturucu, fuhuş, ahlaki kayıtsızlık v.b gibi sapkın davranışların yoğun olarak
gerçekleştiği çöküntü veya kriminojen alanların olup olması), kültür ve dinsel yapı,
toplumdaki enformel ve formel denetim unsurlarının etkinliği gibi çok sayıda değişkenin
suçta etkili olduğu bilinmektedir. Ancak Quinney tarafından geliştirilen bu kuram, suçun
büyük ölçüde siyasal ve marksist bir çözümlemesini sunmakla yetindiği için oldukça
sınırlı bir kuram görünümünü sunmaktadır .
Bundan ayrı olarak, kapitalizm ile suçluluk arasında kurulan bağlantı, suçluluğun
büyük ölçüde bir alt sınıf fenomeni olarak değerlendirilmesinden kaynaklanmaktadır.
Çünkü marksist perspektif, olumsuz gelişmeleri önemli ölçüde alt-sınıf ve üst-sınıf
karşıtlığının sonucu olarak görmektedir. Bu nedenle marksist teorisyenler, alt sınıfın
suçluluk düzeyinden üst sınıf veya kapitalist yapıyı sorumlu tutmaktadırlar. Ancak suç
olgusunu, sadece bir alt sınıf fenomeni veya kapitalist faktörle ilintili olarak
değerlendirmek mümkün değildir. Özellikle sınıf ve suç ilişkisini irdeleyen araştırmaların
bulgularının da, bu konuda çelişkili sonuçlar ortaya koyduğu bir gerçektir
(bkz.Maguire,1997:176; Hagan,1985:115; Farrington,1997:390; Croall,1998:9-10;
Livingston,1996: 18).
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (1)
312
Shoemaker (1990:237) kapitalizm ile suçluluk arasında kurulan ilişkiyi şu üç
noktada sorunlu bulmaktadır: 1. Orta ve üst sınıfa mensup çocuklar arasında işlenen
suçluluğun yaygınlığı, 2. Çocuklar arasında ekonomik ve işgücü statüsüne olan ilginin
görece yoksunluğu, 3. Kapitalizm ve kurumsal veya demokratik koşullar arasında
kendiliğinden gerekli bir bağlantının yokluğu.
2.3 Colvin ve Pauly: Suçun Yapısal Marksist Teorisi
Colvin ve Pauly (1983) tarafından geliştirilen Suçun Yapısal Marksist Teorisi,
suçluluk oluşumunun tüm süreçlerini kapitalist üretim ilişkileri ve sınıf yapısının yeniden
üretilmesinin gizli sonuçlarıyla açıklamaktadır. Diğer bir deyişle onlar suçluluğu, radikal
ve neo-marksist yaklaşımlara özgü varsayımlar ekseninde açıklamaktadırlar. Colvin ve
Pauly, kapitalist ekonomik yapı ile ortaya çıkan iş veya çalışma koşullarının, ailelerin
sosyalleştirici kalıpları ve suçluluk üzerindeki etkilerini incelemektedirler. Onlar,
suçluluğun nedenlerini; ebeveynlerin sosyalleştirme örüntüleri, aile ilişkileri ve akran
gruplarında aramaktadırlar. Suçun Yapısal Marksist teorisine göre; aile ilişkileri;
toplumun kapitalist ekonomik yapısının etkilediği ebeveynlerin mesleksel pozisyonları
tarafından belirlenmektedir (Shoemaker, 1990:309).
Colvin ve Pauly’un geliştirdikleri kuramın önemli bir özelliği, sınıf kavramını
yeniden kavramsallaştırmış olmalarıdır. Onlara göre; çağdaş kapitalist toplumlar, üç
temel sınıf arasında yaşanan mücadele açısından açıklanabilir: Kapitalist sınıf, işçi sınıfı
ve küçük burjuva. Bu sınıflar arasındaki mücadeleler sonucunda farklı fraksiyonlar ortaya
çıkmaktadır. Özellikle işçi sınıfı içerisinde ortaya çıkan üç farklı fraksiyondan söz
edilmektedir. Bu fraksiyonlar, kendi aralarında sahip oldukları iş güvenlikleri ve
kazançları açısından farklılaşmaktadır. Aynı şekilde bu fraksiyonların her birine karşılık
gelen, sosyal denetim biçimleri ve sosyal bağlılıklar da farklılık arz etmektedir. Suçun
meydana gelmesi, işçi sınıfının olumsuz koşulları ile aile ve okuldaki sosyalleşme biçimi
arasındaki ilişkiye bağlıdır. Ebeveynlerin iş koşulları ile ilgili sıkıntıları, çocukların
sosyalleşmesini olumsuz etkilemektedir. Olumsuz bir sosyalleşme sürecini yaşayan
çocukların okula ve aileye olan bağlılıkları da negatif yönde etkilenmektedir (Messner ve
Krohn, 1990:300-303; Simpson ve Elis, 1994:453-480). Colvin ve Pauly, kapitalist
denetim ve disiplin ile belirlenen iş yerindeki deneyimlerin yarattığı otoriteye olan
bağlılık biçiminin, işçilerin aile ilişkileri içerisinde yeniden üretildiğini ileri
sürmektedirler. Onlara göre aynı şekilde, bu kontrol yapıları ve otoriteye olan bağlılıklar
eğitim ve akran süreçleri aracılığıyla yeniden pekiştirilmektedir (Simpson ve Elis,