Kriminolojide Yeni Yönelimler…
321
çok yerleşim yerinin karakteristiğine ilişkin bir unsur olduğunu tespit etmiştir (Barak,
1998:197).
Ayrıca sapkın yerler kuramının; suç oranlarının yüksek düzeyde gerçekleştiği
yerleşim yerlerinin özellikleri ile ilintili olarak; artan bireysel motivasyon, suç
fırsatlarının artması, sosyal denetim unsurlarının zayıflaması gibi faktörleri de ele alması,
bu kuramın büyük ölçüde; sosyal kontrol, rasyonel tercih ve sosyal çözülme (socıal
disorganizasyon) teorilerinin varsayımlarını da içerdiğini göstermektedir.
Sapkın yerler kuramı, suç bölgesi olarak nitelendirilen yerleşim yerlerinin, hem
suçun işlenmesini tahrik eden hem de kolaylaştıran bir niteliğe sahip olduğunu
varsaymaktadır. Bu model çerçevesinde; söz konusu yerleşim yerlerinde yasal olmayan
veya kolaycıl yollardan servet sahibi olma/yükselme tutumlarının daha sıklıkta meydana
geleceğini belirtmek mümkündür. Özellikle, enformel ve formel denetim unsurlarının
etkili işlemediği bu bölgeler, suç işlemeyi daha da kolaylaştırmaktadır. Ahlaki kinizm
olgusu da, bu çerçevede suç işlemeyi kolaylaştıran bir unsur olarak dikkat çekmektedir.
Stark’ın geliştirdiği kuram, yerleşim yeri ile ilintili olarak çok sayıda değişkeni
içermesine rağmen, bu değişkenlerin suçluluktaki etkisini açıklama açısından yeterli bir
kuram görüntüsü vermediği söylenebilir. Örneğin Stark, etiketlenmenin veya ebeveyn
denetiminin yetersizliğinin, suçluluktaki etkisinden pek söz etmemektedir. Bundan ayrı
olarak bu kuramın, bireysel suç değişkenlerinden söz etmemesi, akran grubunun ve
kültürün suçluluktaki etkisine değinmemesi de bu kurama yöneltilebilecek birkaç eleştiri
noktasını oluşturmaktadır. Suç incelemelerinde, ekolojik unsurların yanı sıra toplumsal
faktörlerin de etkisi yadsınamaz. Ancak bu kuram, toplumsal unsurları önemli ölçüde
ekolojik değişkenlere bağlı olarak ele almıştır.
2. 8 Hagan: Suçun Güç Kontrolü Teorisi
Hagan (1989), “Yapısal Kriminoloji” (Structural Criminology) adını taşıyan
çalışmasında sosyal yapı kavramını, bireyler ve gruplar arasındaki iktidar ilişkileri
açısından - suç ve suçlulukla ilintili olarak- bir analizini yapmaktadır. Hagan,
ebeveynlerin ev dışındaki mesleksel konumlarının/statülerinin, ev içindeki iktidar
biçimini ve ilişkilerini belirlediğini ileri sürmektedir. Ona göre, suç olgusu da, ev içindeki
bu ilişkisel veya cinsiyetçi yapıdan kaynaklanmaktadır.
Güç- kontrolü kuramı; marksist, çatışmacı, cinsiyet eksenli yaklaşımları ve kontrol
teorisinin varsayımlarını bir arada uzlaştırmaya çalışmaktadır. Hagan, kadın suçluluğunun
düşük düzeyde gerçekleşmesini, toplumun hem ataerkil hem de sınıfsal yapısı ile
açıklamaktadır. Bir anlamda bu kuram kadın suçluluğunu, kadının aile içerisindeki
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (1)
322
konumu veya kadın üzerinde oluşturulan kontrol biçiminden/düzeyinden hareketle
açıklamaktadır. Bu çerçevede Hagan, bir bireyin iş alanında sahip olduğu pozisyonun,
aile içindeki ilişki tarzını biçimlendirdiğini ileri sürmektedir. Bu nedenle ona göre, kadın
ve erkek arasındaki oransal suç farklılığı, bu iktidar biçiminin analizi ile mümkündür
(Hagan v.d., 1987:788-815; Einstadter ve Henry,1995: 304).
Hagan, ebeveynlerin iş yerindeki konumlarının, aile içerisindeki erkek çocuk ve
kızlarının sosyalleştirme biçimlerine yansıdığını ileri sürmektedir. Çünkü ona göre,
cinsiyetçi rollerin aile içindeki oluşumu, güç ilişkilerinden bağımsız değildir. Diğer bir
deyişle Hagan, ailenin sınıfsal pozisyonu ile aile içindeki kontrol ilişkileri arasındaki
etkileşim biçiminden hareketle, cinsiyet ve suçluluk arasındaki ilişkileri açıklamaktadır.
Bu kuramın temel bir öncülünü, erkek çocukların kız çocuklarına oranla daha az kontrol
altında tutulduğu savı oluşturmaktadır. Çünkü, aile içinde kız ve erkek çocuklarının
sosyalleşme tarzları birbirinden farklılık göstermektedir. Annenin, kız çocuklarının
sosyalleşmesinde etkin rol alması, cinsiyet eksenli bir iş bölümünün gelişmesinde de
etkili olmaktadır. Burada kız çocuklar, erkek çocuklara oranla daha fazla denetime ve
gözetime maruz kalmaktadırlar. Kız çocuklarının aşırı korunmaları ve denetim altında
tutulmaları, onların düşük düzeyde suç işlemelerini sağlamaktadır. Çünkü kız çocukları,
erkek çocuklarına kıyasla suça eğilimlilik açısından daha fazla korunmaktadırlar. Bu
nedenle, risk grubu içinde görülen davranışlar, kız çocuklara oranla erkekler tarafından
daha çok tercih edilmektedir. Bir anlamda erkek çocuklarının kız çocuklara oranla daha
çok suç işlemelerinin nedeni, erkeklerin daha fazla risk alacak şekilde yetiştirilmelerinden
kaynaklanmaktadır (Hagan, 1988:149; Hagan v.d., 1987: 788-815; Barak, 1998:202;
Einstadter ve Henry,1995:304-305). Görüldüğü gibi Hagan, erkek ile kız çocuklarının ev
içindeki kontrol düzeylerinde oluşan farklılığı baz alarak, cinsiyetler arasındaki oransal
suç farklılığını açıklamaya çalışmaktadır. Bu yaklaşım, Hagan’ın suç analizlerinde
feminist cinsiyet analizlerinden yararlandığını göstermektedir
Yukarıda belirtilen görüşler, Hagan’ın suç olgusunu, baba ve annenin otoriter
durumlarına bağlı olarak açıkladığını ortaya koymaktadır. Ona göre; ataerkil ve eşitlikçi
ailelerde, ebeveynlerin çocuk denetimlerine ilişkin tutumları farklılık arz etmektedir.
Cinsiyet temelinde gerçekleşen bu farklılık, kız ve erkek çocuk suçluluğunun farklı
düzeyde gerçekleşmesini sağlamaktadır. Bu durum, ataerkil ve eşitlikçi ailelerde
gerçekleşen suçluluğun, farklı görünümlere sahip olduğu anlamına gelmektedir. Güç
kontrolü teorisine göre özellikle, eşitlikçi ailelerde, erkek ve kız çocuklarının suçluluk
oranı, birbirine yakın bir oranda gerçekleşmektedir. Yani, eşitlikçi ailelerde erkek ile kız
çocuk arasındaki oransal suçluluk arasındaki mesafe çok fazla açılmamaktadır. Ayrıca