Microsoft Word 16-K\375zmaz doc



Yüklə 289,51 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə11/13
tarix29.11.2017
ölçüsü289,51 Kb.
#13154
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   13

Kriminolojide Yeni Yönelimler… 

 325


özellikle  eşler  (karı-  koca)  arasındaki  güç  ilişkileri  ve  bunun  çocuklar  üzerindeki  etkisi 

konusuna odaklaşmaktadır (Lilly v.d.,1995:105).  

Her şeyden önce Hagan’ın suç olgusunu,  aile içindeki denetim biçimi, erkek ve kız 

çocuk  arasında  farklılaşan  denetim  düzeyi,  erkek  ve  kız  çocuklarının  farklı  sosyalleşme 

biçimi,    cinsiyet  arasındaki  ilişki  biçimleri  ve  güç  ilişkileri  üzerinden  analiz  etmesi 

önemlidir.  Ancak  bu  kurama,  birkaç  açıdan eleştiri yöneltmek  mümkündür:  Her  şeyden 

önemlisi, kadınların iş alanına daha fazla katıldıkları gelişmiş batı ülkelerinde, kadınların 

suçluluk  oranı  ile  erkeklerin  suçluluk  düzeyleri  arasındaki  mesafenin  kapanmadığı 

görülmektedir.  Yapılmış  araştırmaların  çoğunluğu,  tüm  ülkelerde  kadın  suçluluk  oranın 

en  çok  %  20’yi  geçmediğini  ortaya  koymuştur.  Bundan  ayrı  olarak  bu  kuram  büyük 

ölçüde, suçun ortaya çıkış koşulları üzerinde etkili olan ekonomik, demografik, ekolojik, 

unsurlara odaklaşmaktan çok, cinsiyetler bazında farklılaşan suçluluğa odaklaşmaktadır. 

Bu  nedenle  bu  kuram,  suçun  genel  bir  açıklamasını  sunmaktan  yoksundur.  Çünkü 

kuramın  odak  noktasını,  erkek  çocukların  veya  erkeklerin,  kız  çocuklarından  veya 

kadınlardan niçin daha fazla suç işledikleri sorunsalı oluşturmaktadır. 

Hagan’ın  kuramına  yönelik  önemli  bir  eleştiri  de,  Messerschmidt  tarafından 

yapılmıştır.  Ona  göre,  iş  yerindeki  otorite  biçimi,  ailedeki  otorite  biçimi  olarak 

okunamaz. Curran ve Renzetti (1994) ise bu teorinin, özellikle ırk ve etnisite arasındaki 

farklılıklar  ile  çocuk-  ebeveyn  ilişkisinin  niteliği    örneğinde  olduğu  gibi,  aile  yapıları 

arasındaki    önemli  sınıfsal  farklılıkları  gözden  kaçırmaktadır.  Bu  çerçevede,  Jensen  ve 

Thompson  (1990)  alt  sınıf  kategorisine  kıyasla  yüksek  sınıfta  erkek-kadın  suçluluğu 

arasında  büyük  farklılıklar  saptayamazken,  beyaz  ile  siyah  kesim  arasında  oransal 

farklılığı  saptayabilmiştir  (Einstadter  ve  Henry,1995;306).  Singer  ve  Levine  de  (1988), 

Hagan’ın  öngörüsünün  aksine,  ataerkil  aile  yapısına  kıyasla  eşitlikçi  nitelik  sergileyen 

aile yapılarında; kız ve erkek çocuklar arasında ebeveyn kontrolü, risk alma ve suçluluk 

açısından  önemli  düzeyde  farklılıkları  saptamıştır.  Dahası  bu  araştırmada,    eşitlikçi  aile 

yapılarında annenin, ataerkil ailedeki anneden daha fazla denetim uyguladığı bulgusu elde 

edilmiştir (Einstadter ve Henry,1995:306). Kuramın geliştirildiği ilk dönemlerde kuramı 

test etmeye yönelik gerçekleştirilen bazı ampirik araştırmaların,  genel olarak bu kuramın 

varsayımlarını  desteklediği  belirtilmiş  olmasına  rağmen,  daha  sonraki  dönemlerde 

yapılan araştırmaların ortaya koyduğu çelişkili bulgular, kuramın kesinkesliğini tartışmalı 

kılmaktadır (Barak, 1998:202). 



 

 


F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (1)  

  326


2. 9. Thornberry : Etkileşimsel Kuram  

Thornberry  (1987)  sosyal  yapı,  sosyal  bağlantı  ve  sosyal  öğrenme  kuramlarına 

ilişkin değişkenleri bir araya getirerek, suçluluğun etkileşimsel bir teorisini geliştirmiştir. 

Bu  modele  göre;  sosyal  sınıf,  ırk,  toplum  yapısı  ve  yerleşim  yerinin  özellikleri,  bireyin 

hem  sosyal  bağlılık  durumunu  hem  de  sosyal  öğrenme  faktörlerini  etkilemektedir. 

Etkileşimsel  kurama  göre;  suç  olgusunun  meydana  gelmesinde  temel  faktör,  bireylerin 

topluma  olan  bağlılıklarının  zayıflamasıdır.  Toplumsal  kurum  ve  değerlere  düşük 

düzeyde  bağlılık  özellikle  delikanlı  gençler  açısından,  daha  çok  risk  oluşturmaktadır. 

Diğer bir deyişle, toplumsal değerlere bağlılıkları zayıf olanlar içersinde suç işlemeye en 

çok eğilim gösterenler, genelde delikanlı gençlerdir (Akers, 1999: 215-216).  

Thornberry’e  göre,  bireylerin  suç  işlemeye  başlamaları,  onların  geleneksel 

unsurlara  olan  bağlılıklarının  zayıflamasıyla  başlamaktadır.  Ancak  bu  koşul,  tek  başına 

suçluluğu açıklayamaz. Geleneksel unsurlara (ebeveynler, okul ve yerleşik değerler) olan 

bağlılığın zayıflaması ile birlikte bireylerin suç davranışını öğrenecek bir sosyal çevreye 

de  gereksinim  vardır.  Bu  husus,  bireyin  içinde  bulunduğu  “sosyal  pozisyon”un 

suçluluktaki etkisini, belirgin bir biçimde ortaya koymaktadır (Adler, v.d., 1995:171).  

Thornberry  de,  Weis  ve  Elliott  gibi  suçun  başlangıcını,  ergenlik  (adolesans) 

döneminde bozulan veya zayıflayan sosyal bağ faktörü ile açıklamaktadır ve bu nedenle 

suçun  başlangıcının,  ergenlik  dönemine  kadar  izlenmesi  gerektiğini  ileri  sürmektedir. 

Sosyal etkileşimsel kurama göre; ergenlik döneminde, bireylerin toplumsal bağlılıklarının 

zayıflaması aynı şekilde onların ebeveynlerine, okula ve değerlere olan bağlılıklarının da 

zayıflamasına  yol  açacaktır  (Siegel,  1989:209).  Bireyin  geleneksel  değer  ve  kurumlara 

olan  bağlığının  azalması  ise,  onu  suçlu  akran  grubuna  veya  suç  eylemine  eğilimli 

kılmaktadır.  Bireyin  suçlu  akran  grubuna  olan  bağlılığının  güçlenmesine  paralel  olarak 

da,  bireyin  ebeveynlerine  ve  toplumsal  değerlere  olan  bağlılığı  da  gittikçe  bir  çözülme 

içine  girecektir.  Bireylerin  suçlu  gruplarla  ve  dolayısıyla  suç  değerleri  ile  olan 

etkileşimlerinin artması, bireylerin yasal dünyadan kopmalarını doğurmaktadır. 

Thornberry,  suçluluğun  analizinde,  sosyal  sınıf    ve  diğer  yapısal  değişkenleri  de 

analiz  etmektedir.  O,  sınıf  altı  (underclass)  statülerle  karakterize  edilen  ve  sosyal 

disorganize alanlarda büyüyen gençlerin, toplumla olan sosyal bağlarının zayıf olduğu ve 

bunun  da  bireylerin  suç  işlemeleri  açısından,  önemli  bir  risk  oluşturduğunu  ileri 

sürmektedir. Ayrıca ona göre, sapkın değerleri içeren her hangi bir sosyal ortamın varlığı, 

suçun gelişiminde önemli bir risk oluşturmaktadır.  Çünkü, suçluluk değerlerini içeren bu 

ortamlar,  akran  grupları  tarafından  suçun  öğrenilmesini  ve  pekiştirilmesine  neden 

olmaktadır (Siegel, 1989:209). 



Yüklə 289,51 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə