"Hayır, bir planım var. Tanıdığım bir din tarihçisi Versailles yakınlarında yaşıyor.
Yerini
tam olarak hatırlamıyorum ama bulabiliriz. İsmi Leigh Teabing. Eski bir İngiliz Kraliyet
Tarihçisi."
"Paris'te mi yaşıyor?"
'Teabing'in en büyük tutkusu Kâse'dir. On beş yıl önce tarikat kilit taşıyla ilgili fısıltılar
ayyuka çıktığında, onu kiliselerde arayıp bulma ümidiyle Fransa'ya taşındı. Kilit taşı ve Kâse
hakkında bazı kitaplar yazdı. Onu naşı açacağımıza ve sonra onunla ne yapacağımıza
yardımcı olabilir."
Sophie kaygılı gözlerle bakıyordu. "Ona güvenebilir misin?"
"Ne için güvenebilir miyim? Bilgiyi çalmayacağına mı?"
"Ve bizi ele vermeyeceğine?"
"Ona polis tarafından arandığımızı söylemek niyetinde değilim. Her şeyi yoluna sokana
kadar bizi evine kabul edeceğini sanıyorum."
"Robert, Fransa'daki tüm televizyon kanallarının resimlerimizi yayınlamak için hazırlık
yaptığının bilmem farkında mısın? Bezu Fache medyayı daima kendi lehine kullanır.
Tanınmadan etrafta dolaşmamızı imkânsızlaştıracağına eminim."
Fevkalade, diye düşündü Langdon.
Fransız televizyonunda ilk sahne alışım "Paris'in En
Çok Arananları" dizisinde olacak. En azından Jonas Faukman bu işe sevinecekti; Langdon
haberlere her konu oluşunda kitap satışları artıyordu.
Sophie, "Bu adam yeterince iyi bir arkadaş mı?" diye sordu.
Langdon, Teabing'in özellikle de bu saatte televizyon seyreden biri olduğunu sanmıyordu
ama yine de dikkate alınacak bir soruydu. Sezgileri Langdon'a Teabing'in
kesinlikle
güvenilecek biri olduğunu söylüyordu. Sığınılacak ideal bir liman. Şartlan göz önüne alınca
Teabing onlara mümkün olduğunca yardım etmeye çalışacaktı. Sadece Langdon'a iyilik borcu
olduğu için değil, aynı zamanda bir Kâse araştırmacısı olduğu için. Üstelik bir de Sophie,
büyükbabasının Sion Tarikatı'nın Büyük Üstat'ı olduğunu söylüyordu.
Bunu duyduğunda,
sorunu çözmelerine yardımcı olmak için Teabing'in ağzının suyu akacaktı.
Langdon, "Teabing güçlü bir müttefik olabilir," dedi.
Tabii ona ne kadarını söylemek
istediğine bağlı.
"Fache para ödülü koyabilir."
Langdon güldü. "İnan bana bu adamın ihtiyacı olan son şey para." Leigh Teabing'in
serveti, küçük ülkelerin zenginliği ile boy ölçüşebilirdi, İngiltere’nin ilk Lancester Dükü'nün
torunu olan Teabing, sahip olduğu Parayı eski moda bir yolla elde etmişti... miras yoluyla.
Paris yakınlarındaki on yedinci yüzyıl sarayında kendisine ait iki özel göl vardı.
Langdon
onunla ilk kez, yıllar önce İngiliz Radyo Televizyon Yayın Şirketi vasıtasıyla
tanışmıştı. Teabing BBCye, televizyon seyircilerine Kutsal Kâse'nin tartışmalar yaratacak
tarihini açıklayacağı bir tarih belgeseli fikriyle gelmişti. BBC prodüktörleri Teabing'in
önerisine sıcak bakmışlar, araştırmalarına ve dayanaklarına bayılmışlardı ama o kadar şaşırtıcı
ve hazmedilmesi o kadar zor bir konuydu ki, kaliteli yayıncılık
ünlerine leke gelmesinden
çekinmişlerdi. BBC itibar korkularını Teabing'in, hepsi de kendi yaptıkları araştırmalarla
Kutsal Kâse'nin şaşırtıcı yapısını doğrulayan dünyanın saygın tarihçilerinden üç uzman
çağrılması teklifiyle çözmüştü.
Langdon seçilenler arasındaydı.
BBC, Langdon'ı film çekimi için Teabing'in Paris'teki malikânesine göndermişti.
Teabing'in zengin görünüşlü kabul salonunda kameralar karşısına geçerek kendi hikâyesini
paylaşmış, farklı bir Kutsal Kâse hikâyesini ilk duyduğunda şüphelendiğini itiraf ederek,
doğru olduğuna emin oluncaya dek yıllarca araştırma yaptığını anlatmıştı. Langdon en
sonunda kendi araştırmalarından bazılarını açıklamıştı... tartışmalı iddiaları kuvvetle
destekleyen bir dizi sembolik bağlar.
Program Britanya'da gösterime girdiğinde, zengin kadrosuna
ve kaynak gösterilen
delillere rağmen, iddialar popüler Hıristiyan inancına öylesine zıttı ki, anında şimşekleri
üzerine çekmişti. Birleşik Devletler'de hiç yayınlanmadığı halde, yankıları Atlantik'i aşmıştı.
Langdon kısa süre sonra eski bir arkadaşından bir posta kartı almıştı... Philadelphia Katolik
Piskoposu. Kartta sadece şunlar yazıyordu:
Sen de mi, Robert?
Sophie, "Robert," diye sordu. "Bu adama güvenebileceğimizden
emin misin?"
"Kesinlikle. Meslektaşımın paraya ihtiyacı yok, ayrıca Fransız yetkililerinden
hoşlanmadığını biliyorum. Fransız Hükümeti tarihi bir arazi satın aldığı için ondan fahiş vergi
alıyor. Fache ile işbirliği yapmak için acele etmeyecektir."
Sophie karanlık yola baktı. "Ona gidersek, ne kadarını anlatmak istiyorsun?"
Langdon kayıtsız görünüyordu. "İnan bana, Leigh Teabing Kutsal Kâse ve Sion Tarikatı
hakkında bu dünyada yaşayan herkesten daha fazlasını biliyordur."
Sophie, ona baktı. "Büyükbabamdan da mı fazla?"
"Kardeşliğin
dışındaki herkesten demek istedim."
"Teabing'in kardeşlik üyesi olmadığını nereden biliyorsun?"
'Teabing tüm hayatını Kutsal Kâse hakkındaki gerçeği açıklamaya çalışmakla geçirdi.
Tarikat ise onun özyapısını saklı tutmaya yeminli."
"Bana çıkar çatışması gibi geldi."
Langdon, onun kaygılarını anlıyordu. Sauniére kripteksi doğrudan Sophie'ye
vermişti ve
içinde ne olduğunu veya onunla ne yapacağını bilmediği halde, işin içine tamamen yabancı
birini sokmaya tereddüt ediyordu. İçinde barındırdığı bilgi gözönüne alındığında bu doğru bir
içgüdü sayılırdı. "Teabing'e hemen kilit taşından bahsetmemiz gerekmez. Hatta belki de hiç
bahsetmemiz gerekmez, Evinde saklanıp düşünebiliriz ve belki onunla Kâse hakkında
konuştuğumuzda büyükbabanın bunu sana neden verdiği hakkında bir fikir edinebilirsin."
"
Bize," diye düzeltti Sophie.
Langdon mütevazı bir gurur duydu ve tekrar Sauniére'in
neden kendisini bu işe
karıştırdığını merak etti.
Sophie, "Bay Teabing'in aşağı yukarı nerede oturduğunu biliyor musun?" diye sordu.
"Château Villette adında bir yer."
Sophie, ona dönerek, inanmayan gözlerle baktı. "Chateau Villette mı dedin?"
"Evet o."
"İyi arkadaşmış."
"Orayı biliyor musun?"
"Evet. Şatoların olduğu bölgede. Buradan yirmi dakika uzakta."
Langdon kaşlarını çattı. "O kadar uzak mı?"
"Evet, bu arada sen de bana Kutsal Kâse'nin
gerçekten ne olduğunu anlatabilirsin."
Langdon duraksadı. "Sana bunu Teabing'de anlatırım. O ve ben efsanenin farklı
alanlarında uzmanız, bu yüzden ikimiz birlikteyken tam hikâyeyi öğrenebilirsin." Langdon
gülümsedi. "Ayrıca Kâse Teabing'in hayatı sayılır, Kutsal Kâse hikâyesini ondan dinlemek,
İzafiyet Teorisi'ni Einstein'dan dinlemek gibi olacaktır."
"Dua edelim de Leigh gece yarısı misafirlerinden rahatsız olmasın."
"Unutmadan söyleyeyim, Sir Leigh." Langdon bu hataya yalnızca bir kez düşmüştü.
"Teabing ilginç biridir. Yıllar önce York Sarayı'nın zengin tarihini yazdıktan
sonra kraliçe
tarafından şövalye payesi verilmişti."
Sophie dikkatle ona baktı. "Şaka yapıyorsun, değil mi? Şimdi bir şövalyeyi mi ziyaret
edeceğiz?"
Langdon beceriksizce sırıttı. "Kâse'nin peşindeyiz Sophie. Bize bir şövalyeden daha fazla
kim yardımcı olabilir?"