42
Bu durum, özgürlükten mahrumiyet
tedbirinin 5. Madde 1. Paragraf (c) fıkrası
hükümlerine uygun olması için, mahrumiyetten
sonra mutlaka cezaî takibat – yargılanma ya da
yalnızca resmî suçlama ya da iddia – olması
gerekti i anlamına gelmez. Dikkate alınacak en
önemli husus, böyle bir mahrumiyetin ortaya
çıkmasındaki amaçtır. Dolayısıyla, netice
itibarıyla
bu
amacın
gerçekle tirilip
gerçekle tirilmedi i
önemli
olmayacaktır.
Avrupa nsan Hakları Mahkemesinin ilk hususun
di erinden daha önemli oldu una i aret etmi
olması, cezaî süreci do uran unsurlara yakla ımı
yansıtmaktadır; mahrumiyet tedbiri alındı ı
andaki üpheler geçerli olsa da olmasa da, bu tür
bir takibatın ba latılması gereksiz ( üpheli fiilin
ortadan kalkması sebebiyle), imkânsız (çok
önemli kanıtların bulunamaması sebebiyle) ya da
arzu edilmeyen (yargılanmanın üphelinin sa lı ı
açısından sorun te kil etmesi sebebiyle) bir hal
alabilir. Örne in, hem Brogan-Birle ik Krallık
43
43
29 Kasım 1989.
hem de Murray-Birle ik Krallık davasında,
özgürlüklerinden mahrum edilen ki ilerin,
haklarında hiçbir suçlamada bulunulmadan ya da
yetkili yasal merci huzuruna çıkarılmadan
salıverilmi olmaları sebebiyle A HM 5. Madde
1. Paragraf (c) fıkrası hükümlerinin ihlâl edilmi
oldu u kararına varmamı tır. Bu davalarda
Mahkeme, yetkili mercilerin söz konusu ki ilerin
sorgulanmalarından sonra haklarındaki üpheleri
kanıtlamanın imkânsız oldu u ve bu artlarda
herhangi bir suçlama getirilemeyece i kararına
vardıklarını gözlemlemi tir. Yine de bu sonuç,
takibatın
gerekip
gerekmeyece i
ancak
özgürlü ünden
mahrum
edilen
ki i
sorgulandıktan sonra belirlenebilece i için,
takibatın amacının üpheli oldu u anlamına
gelmez.
44
44
Bu davalarda takibatın ba arısı önemli ölçüde
üphelilerin ifadelerine ba lıydı. üpheliler sorulara cevap
vermedikleri için, herhangi bir suçlamada bulunmak
mümkün olmayacaktı.
43
Dolayısıyla, bir ki inin özgürlü ünden
mahrum edilmesine yönelik bir tedbirin ceza
kanunun herhangi bir hükmü uyarınca alındı ı
öne sürülmekle beraber e er hiçbir ekilde
ki inin bu kanun hükmüne tâbi tutulması söz
konusu olmamı sa, bu tür bir mahrumiyet tedbiri
5. Madde 1. Paragraf (c) fıkrası uyarınca kabul
edilemez.
45
Örne in, Ciulla- talya
46
davasında,
hakkında herhangi bir takibat ba latma amacı
dı ında bir amaç güdülerek özgürlü ünden
mahrum edildikten sonra ki inin hâkim kar ısına
çıkarılması söz konusu olmu tur. Ba vuru sahibi
yakalanmı ve mafya-benzeri davranı ları
sebebiyle zorunlu ikâmet emri çıkartılması
amacıyla hâkim kar ısına çıkartılmı tır. Bu tür
Mafya-benzeri davranı ların çe itli suçlara yol
açabilmesi söz konusu olmasına ra men, ikâmet
45
Bir ki inin yakalanması do rultusunda yetki kullanımı, o
do rultuda bir niyet olmadan gerçekle tirilmi se, bu durum
hem 5. Madde 1. Paragraf (c) fıkrasına, hem de keyfî
uygulamaların genel anlamda yasaklanmasına ili kin
hükümlere aykırı olur.
46
22 ubat 1989.
emri artının aranması ve bu emrin çıkarılması –
ve takibatın aslen bu emre dayandırılması –
kanıtlanmamı bir üpheye dayanmaktadır; bu
emir, ba vuru sahibinin o anda somut ve belli bir
suça karı mı olmasına de il, geçmi te i ledi i
a ır suçlara ve bu sebeple gelecekte de toplumsal
açıdan
tehdit
olu turabilece i
ihtimaline
dayandırılmı tır. Dolayısıyla, ba vuru sahibinin
özgürlü ünden mahrum edilmesi, yargı öncesi
ki inin alıkonulmasını gerektirecek herhangi bir
fiilden
ziyade,
önleyici
bir
tedbirden
kaynaklanmaktadır. Bu ki inin daha sonra hâkim
kar ısına çıkartılmı olması, ki i hakkında alınan
mahrumiyet tedbirinin cezaî yargılamanın bir
parçası olmadı ı gerçe ini de i tirmez. Ciulla
davasında görülen özgürlükten mahrumiyet,
zorunlu ikâmet emrinin çıkartılması amacıyla bu
tür bir mahrumiyet tedbirinin “[bir ki inin]
herhangi bir suç i lemesini ... önlemek üzere
makul ölçüde gerekli oldu u telâkki edilen...” bir
tedbir olmaması sebebiyle, 5. Madde 1. Paragraf
(c) fıkrasına da aykırıdır. Bunun sebebi, 5.
Madde 1. Paragraf hükümlerinde kabul edilen
44
önleyici
tedbir
yetkisi,
ceza
kanunun
uygulanmasına da ba lıdır ve bu yetkinin
kullanımı belirli somut suçların i lenmesinin
önlenmesine yönelik olmalıdır.
47
Özgürlükten
mahrumiyet yetkisinin kullanımında bu tür bir
art aranması, tabii ki hem söz konusu fiilin, hem
de özgürlü ü kısıtlanan ki inin bu fiili
gerçekle tirme ihtimalinin sarih olmasını
gerektirmektedir. Ciulla davasında, Avrupa nsan
Hakları Mahkemesinin aldı ı karar, 5. Madde 1.
Paragraf (c) fıkrası hükümlerini teyit eder
mahiyettedir; Sözle menin bu hükmüne istinaden
alınan bir özgürlükten mahrumiyet tedbirinin
haklı bir önleyici tedbir olarak addedilebilmesi
için, bu tedbirin somut ve belirli bir suçun
önlenmesine yönelik olarak alınmı olması
gerekir.
47
Bu arta göre, özgürlükten mahrumiyeti haklı kılan fiilin
söz konusu suçun i lenmesine yönelik bir te ebbüs olması
gerekir ki pek çok ülke kanunlarında bu durum ba lı ba ına
bir suç addedilmektedir.
Avrupa nsan Hakları Mahkemesinin
Ciulla davasıyla ilgili kararının bir benzeri de
J ius-Litvanya davasında görülmektedir. J ius-
Litvanya davasında, ba vuru sahibi cinayet
zanlısıdır. Ancak dava kanıt yetersizli i
sebebiyle tıkanmı tır. Bunun üzerine ba vuru
sahibi, ceza usul kanununda yer alan, suç
örgütleriyle ba lantı yoluyla bir ki iyi tehdit
etmek olarak tanımlanan ve önlenmesine yönelik
olarak ki inin alıkonulabilmesine yetki verilen,
haydutlukla ilgili bir hüküm çerçevesinde
gözaltına alınmı tır. Bu hüküm çerçevesinde
hareket eden ba savcı yardımcısı, altmı günlük
bir gözaltı emri çıkarmı ve ba vuru sahibinin bu
emri temyiz ba vurusu da mahkeme tarafından
reddedilmi tir. Ba vuru sahibi aleyhinde belirli
hiçbir suçlama getirilmemi ve bu önleyici
gözaltı uygulamasıyla ilgili olarak da hiçbir
soru turma yapılmamı tır. Gözaltı emrinin
çıkarılmasından bir ay sonra, ki inin hakkında
yeniden cinayet suçlamasında bulunulmu ve bu
suçlama
ba vuru
sahibinin
gözaltında
tutulmasının gerekçesi haline gelmi tir. A HM,
Dostları ilə paylaş: |