45
hiç tereddütsüz, ilk önleyici gözaltı sürecinin
cezaî
takibatın
yürütülmesiyle
alâkalı
olmamasından hareketle, 5. Madde 1. Paragraf
hükümlerinin ihlâl edildi ini tespit etmi tir. 5.
Madde 1. Paragraf (c) fıkrası hükümlerine göre
özgürlükten mahrumiyet tedbirinin amacının
yalnızca cezaî yargılama sürecini ba latmak
olmaması gerekir. Yasal çerçevenin de, e er hâlâ
serbest bırakılmadıysa, alıkonulan ki inin yetkili
merci huzuruna çıkartılmasının özgürlükten
mahrumiyet tedbirinin otomatik sonucu olmasına
imkân vermesi gerekir. Yetkili merciin görevi,
yargılama öncesi alıkoyma halinin devam edip
etmeyece ine ve e er devamına karar verilirse de
süresine karar vermektir. Kitapçı ın bundan
sonraki bölümlerinde, alıkoyma halinin devam
ettirilmesi ve toplam süresinin belirlenmesinde
hangi
gerekçelerin
arandı ı
konusuna
de inilmektedir. Ancak bu sürecin, zanlıların
özgürlüklerinden
mahrumiyetiyle
ilgili
düzenlemelerin ayrılmaz bir parçası olması
gerekmektedir. Örne in, A HM aslen bu artın
gözetilmemi olması sebebiyle, Engel ve
Di erleri-Hollanda davasında, ba vuru sahibi
askerlerin i ledikleri iddia edilen suçların disiplin
suçu mahiyetinde olması ve özgürlükten
mahrumiyet tedbirinin yetkili yargı makamının
denetimine tâbi olmaması neticesinde 5. Madde
1. Paragraf hükümlerinin ihlâl edildi i kararına
varmı tır. Sonuç olarak bu mahrumiyet,
zanlıların yakalanması yetkisine istinaden haklı
çıkarılamaz.
Makul üphe
Sözle menin 5. Madde 1. Paragraf (c)
fıkrasında yer alan, ki inin bir suç i ledi ine dair
makul
bir
üphe
bulunması
sebebiyle
özgürlü ünden mahrum edilebilece i ifadesi,
yalnızca bu üphenin mesnetli oldu u ve bu
hükmün keyfî olarak uygulanmadı ı durumları
kapsamaktadır. üphe daima geçerli bir sebebe
dayanmalıdır – A HM, Murray-Birle ik Krallık
davasında, üphede dürüstlük ve iyi niyet
46
ilkelerinin
aranmasının
üphenin
makul
olmasında ayrılmaz bir unsur oldu una i aret
etmi tir; ancak söz konusu üphenin makul
olabilmesi için üphelenilen ki i ile söz konusu
suç arasında objektif bilgilere ve gerçeklere
dayalı bir ili ki olması gerekir. Dolayısıyla, söz
konusu ki iyi do rudan suçla ili kilendirecek
fiillere ait kanıt, belge ya da bu tür adlî bulgular
olması gerekmektedir. Yani, bir ki inin bir suç
i lemesinde bir gösterge olarak ne kadar
güvenilir olursa olsun duygu, içgüdü, varsayım
ya da (etnik, dinî ya da di er) önyargılara
dayandırılan
bir
gerekçeyle
özgürlükten
mahrumiyet gerçekle tirilemez.
Ancak bu durum, kanıtların ki i hakkında
hüküm verilmesine ya da bir suçlamada
bulunulmasına yeterli olması gerekti i anlamına
gelmez; daha önce de ifade edildi i gibi, Brogan-
Birle ik Krallık ve Murray-Birle ik Krallık
davalarında da görüldü ü ekilde, 5. Madde 1.
Paragraf (c) fıkrası uyarınca alınmı bir
özgürlükten mahrumiyet tedbiri çerçevesinde
yürütülen bir sorgulama sürecinin amacı
yalnızca, bu a amada kaçınılmaz olarak
kesinle emeyecek olan suçla ilgili mevcut
üphenin kanıtlanması ya da bertaraf edilmesine
yönelik olası bir suçla ilgili takibatın
derinle tirilmesi olabilir. Ancak yine de, itibar
edilen üphenin belli bir gerekçeye dayanması
gerekir.
Dolayısıyla, tek ba ına, ki inin geçmi te
bir suç i lemi olması – benzer bir suç bile olsa –
gerçe i, Avrupa nsan Hakları Mahkemesinin
Fox, Campbell ve Hartley-Birle ik Krallık
48
davasıyla ilgili kararında da i aret etti i üzere,
makul bir üphe için yeterli bir gerekçe
olu turamaz. Bu davada, ba vuru sahipleri
geçmi te terör suçundan hüküm giymi lerdir.
A HM, bu durumun di er bulgulardan da
hareketle üpheleri güçlendirebilece ini kabul
etmekle beraber, aslen ba vuru sahiplerinin
özgürlüklerinden mahrumiyetinin yalnızca bu
durumdan kaynaklandı ını tespit etmi tir.
üphenin ki inin mevcut fiiliyle ilgili olması
48
30 A ustos 1990.
47
arttır. Sadece, güvenilir ancak gizli bilgi
bulundu u öne sürülerek – Fox davasında oldu u
gibi – özgürlükten mahrumiyet uygulamasının
hukuka uygun olup olmadı ını inceleyen
mahkemeye
bu
bilgilerin
iletilmemesi
durumunda, makul bir üphe bulundu unun
kabul edilmesi için yeterli bir gerekçe söz konusu
olmayacaktır.
K.-F.Almanya davasında bu tür bir makul
üphe oldu una karar verilmi tir. Bu davada ev
sahibi, polise kiracılarının yükümlülüklerini
yerine getirme niyetleri olmadı ı iddiasıyla
ba vurmu , daha sonra ba vuru sahibi olan
kiracılar kira suçu i ledikleri gerekçesiyle
yakalanmı lardır. Yapılan inceleme sonucunda,
kiracıların verdikleri adresin bir posta kutusu
numarasından ibaret oldu u tespit edilmi ve
kiracılardan birinin daha önceden i ledi i bir
suçtan ötürü soru turmasının devam etti i
görülmü tür. Punzelt-Çek Cumhuriyeti davasında
da A HM, makul bir üphe bulundu unu tespit
etmi tir. Bu davada, iki ma azada görevli bir
satıcının kar ılıksız olması sebebiyle tahsil
edemedi i iki çek söz konusudur.
49
Lukanov-Bulgaristan davasında A HM,
ba vuru sahibinin kamu fonlarının di er ülkelere
tahsis edilmesinde ne kendisi ne de bir ba kası
için herhangi bir menfaat sa lama arayı ında
oldu unu gösteren herhangi bir bilgi ya da bulgu
olmadı ını vurgulamı tır. Bu davada mu lak bir
ekilde belli “pazarlıklar”a atıf yapılmı olması
da do al olarak Avrupa
nsan Hakları
Komisyonu tarafından bu tür bir gayri me ru
amaç güdüldü üne ili kin yeterli bir kanıt olarak
de erlendirmemi tir. Ancak, Lukanov davasında
asıl mesele, ba vuru sahibi hakkındaki
suçlamaların ço unun Bulgaristan kanunlarına
göre cürüm te kil etmekte yeterli olmamasıdır.
Bu durumda, bu davada bir suç söz konusu
olmadı ı nispeten net olmakla birlikte, A HM
bazı durumların, ceza kanununa göre belirli bir
suç kapsamına girmesi sebebiyle yasaklanmı
fiiller
olarak
de erlendirilip
49
25 Nisan 2000.
Dostları ilə paylaş: |