18
anla ılıyor ki bu süre zarfında savcılık,
mahkemenin tahliye kararının uygulanmasından
kaçınmaya yol açacak ekilde, söz konusu ki inin
ba ka bir ülkeye iade edilmesiyle ilgili i lemlerle
u ra mı tır. A HM, böyle bir mahkeme kararına
uyulmasında bir miktar gecikme olabilece ine
i aret etmi , ancak yine de bu davada söz konusu
olan gecikmenin 5. Maddede öngörülen
yükümlülüklerin yerine getirilmemesi anlamına
geldi i kararına varmı tır.
Labita- talya
davasında,
ba vuru
sahibinin hapishaneden tahliyesinde ya anan 10
saatlik gecikmenin, ki iyi alıkoymaya yönelik
ba ka bir sebep olup olmadı ını tespit etmekle
yükümlü kayıt memurunun o anda orada
bulunmamasından
kaynaklanmasının
5.
Maddenin ihlâli anlamına geldi i görülmü tür.
9
K.-F. Almanya
10
davasında ise, ulusal kanunlar
kimlik tespitinin yapılabilmesi için bir ki inin on
iki saate kadar alıkoyulmasına müsaade ederken,
9
6 Nisan 2000.
10
27 Kasım 1997.
ba vuru sahibi bu on iki saatlik süreden kırk
dakika daha uzun bir süre alıkoyulmu tur. Alman
Devleti, bu sürenin söz konusu ki iye ait
bilgilerin kaydedilmesi için gerekti ini iddia
etmi tir. Avrupa nsan Hakları Mahkemesi,
ki iye ait bilgilerin kaydedilmesinin de kimlik
tespit i lemlerinin bir parçası oldu una i aret
ederek, bu amaçla kanunen tanınan süre
dahilinde
bu
i lemin
gerçekle tirilmesi
gerekti ini belirtmi tir. Bu
artlar altında,
ba vuru sahibinin alıkoyulma hali hukuka uygun
olmaktan çıkmı tır. Mahkeme bu durumda, 5.
Maddenin ihlâl edildi i kararına varmı tır.
11
ç hukuk uygulamalarına yanlı yönelimle
itibar edilmesi
11
Bkz. Engel ve Di erleri-Hollanda davası, 8 Haziran
1976. Bu davada, kanunlara göre tanınan azamî yirmi dört
saatlik gözaltı süresi yirmi iki ve otuz saat arasında de i en
sürelerle a ılmı tır.
19
Avrupa nsan Hakları Mahkemesi, pek
çok davada ulusal mercilerin hukuka uygunlu u
bile sorgulanmamı ve uzun süreden beri devam
eden uygulamalara itibar etmesi sebebiyle 5.
Madde ihlâlleri tespit etmi tir. Örne in,
Baranowski-Polonya
12
davasında, ba vuru sahibi
ilk ba ta usule uygun bir ekilde yakalanmı ,
daha sonra ise kendisine isnat edilen suç
sebebiyle
(dolandırıcılık
suçu)
gözaltına
alınmı tır. Ancak, ki inin alıkoyulma hali,
savcılı ın iddianameyi hazırlamasından sonra
mahkeme
tarafından
ele
alınmamı tır.
Polonya’da alıkonulan ki inin “mahkemeye
çıkarılmasına” yönelik uygulama çerçevesinde,
soru turma a amasında verilen alıkoyma emri
belirsiz bir süre uzatılmı olmaktadır; mahkeme,
kendi alaca ı kararda o esnada devam eden
alıkoyma
halinin
uzatılıp
uzatılmaması
do rultusunda ayrıca karar vermek zorunda
de ildir. Bu uygulama, üphesiz – ve anla ılır bir
ekilde – bir bo lu u giderme amacıyla
12
28 Mart 2000.
dü ünülmü tür, ancak ne yasalarda ne de içtihatta
bu uygulamayı destekleyen herhangi bir dayanak
bulunmamaktadır. Bu uygulamanın hukuka
uygunlu unun daha önce hiç incelenmemi
olması üphelidir, zira alıkoyma halinin devam
etmesi ihtiyacı açıktır – ve muhtemelen de
Avrupa nsan Hakları Sözle mesine son derece
uygundur. Bu uygulamanın geli tirilmi olması,
bir uygulamanın genel anlamdaki me ruiyetinin,
ki iyi nasıl söz konusu uygulamanın me ru olup
olmadı ını göz ardı etmeye ya da me ru
olmaması
halini
sorgulamamaya
sevk
edebilece inin iyi bir göstergesidir. Bu davada
Mahkeme, öngörülebilirlik ve kesinlikten uzak
olması ve dolayısıyla keyfîyete mahal
verebilece i
gerekçesiyle,
söz
konusu
uygulamanın 5. Madde 1. paragraf hükümlerini
ihlâl etti i kararına varmı tır.
13
J ius-Litvanya
14
13
Hukuka uygunluk mefhumunu ekillendiren di er
unsurlar daha sonraki bölümlerde ele alınmaktadır. Bu
sebepten ötürü, 5. Madde 1. paragraf hükümlerinin ihlâli 9
Ocak 2001 tarihli Kawka-Polonya davasında da
görülmü tür. Bu davalarda mahkeme kararından önce, söz
20
davasında, ba vuru sahibinin – katil zanlısı –
ba savcı yardımcısının onayladı ı bir gözaltı
süresi sona ermi olmasına ra men alıkoyulmaya
devam edilmi tir. Bu durum, davalarda sık
rastlanan bir uygulama olup Sözle menin
gerekleriyle ba da mayan bir alı kanlık halidir.
A HM, ba vuru sahibinin özgürlü ünden
mahrum edilmesinin hukukî kesinlik ve ki inin
keyfî uygulamalardan korunması ilkeleriyle
ba da madı ı kararına varmı tır.
15
konusu uygulamalara son verilmi ve yeni bir uygulama
getirilmi tir. Yeni uygulamaya göre, soru turma safhasında
ki inin alıkoyulmasına ili kin karar aldırmak üzere
mahkemeye ba vurulması ve mahkemenin ki inin
alıkoyulma halinin devam edip etmemesine ili kin yeni bir
karar vermesi kuralı getirilmi tir. Bu ekilde, Sözle mede
öngörülen hukuka uygunluk ve yargı gözetimi ilkelerine
uygunluk sa lanmı tır.
14
31 Temmuz 2000.
15
5. Madde 1. paragraf hükümlerinin benzer bir ekilde
ihlâli, 10 Ekim 2000 tarihli Grauslys-Litvanya davasında
da görülmektedir.
Sözle meye uyum. Sözle menin hukuka
uygunluk anlayı ı
Ulusal hukuka tamamen uyulması artının
yanı sıra, herhangi bir özgürlükten mahrumiyet
uygulamasının potansiyel olarak daha kapsamlı
Avrupa nsan Hakları Sözle mesinin “hukuka
uygunluk” anlayı ıyla da ba da ması gerekir. Bu
anlayı öncelikle, 5. Maddede öngörülen özel
artların – bu
artlar ulusal mevzuatta
bulunmasalar dahi – gözetilmesi endi esiyle
ba lantılıdır.
Özgürlükten
mahrumiyet
uygulamasının bu mahrumiyetin ki inin Avrupa
nsan Hakları Sözle mesi tarafından güvence
altına alınan di er hak ve özgürlüklerini de
etkilemesi, bu mahrumiyetin keyfî bir ekilde
uygulanan bir kanun hükmünden kaynaklanması
ya da özü itibarıyla mahrumiyet uygulamasının
yetersiz bir gerekçeden kaynaklanması hallerinde
bu tür bir mahrumiyet uygulaması kabul
edilemez. Kurt-Türkiye davasında, A HM u
karara varmı tır:
Dostları ilə paylaş: |