27
davalarında görmekteyiz. Bu davalarda Avrupa
nsan Hakları Mahkemesi, yukarıda açıklanan
görü e ra men, söz konusu uygulamaların ulusal
hukukta bir mesnedi oldu u varsayımından
hareketle incelemelerine ba lamı tır. Ancak yine
de
Mahkeme,
bu
davalarda
görülen
uygulamaların hukuka aykırı oldu unu tespit
etmi tir. Baranowski davasında, hem soru turma
a amasında verilen alıkoyma emrinin mahkeme
a amasında süresinin uzatılabilmesinin do ru
olup olmadı ına dair net bir yasal hüküm
bulunmaması – böyle bir hüküm varsa da yasada
hangi artlarda bu hükmün uygulanaca ının
belirtilmemi olması – sebebiyle, hem de ki inin
– kanunda bo luk olması sonucu ortaya çıkan –
bu uygulama çerçevesinde, belirsiz ve
öngörülemeyen bir süre için alıkonulmu olması
ve bu uygulamanın herhangi bir yasa hükmüne
ya
da
yargı
kararına
istinaden
gerçekle tirilmemi olması sebebiyle bu durumu
görmekteyiz.
J ius
davasında ise, alıkonulan ki inin
durumuyla ilgili net kurallar olmaması sebebiyle,
yasal kesinli in bulunmadı ı tespit edilmi tir. Bu
davada, yargı yetkisi olmaksızın, yalnızca
davanın asliye mahkemesine intikal etti ine itibar
ederek bir ki iyi belirsiz bir süre için alıkoymak
5. Madde 1. Paragraf hükümlerine aykırı
bulunmu tur. Ancak, ceza kanununda yer alan bir
maddeyi
i leterek
alıkoyma
süresini
gerekçelendirmek giri imi de yasada kesinlik
bulunmadı ı eklinde telâkki edilmi tir. Böyle
bir giri imde, söz konusu yasa hükmünün
alıkoyma haline ne ekilde yetki verdi i
konusunda
savcılık,
kamu
denetçisi
(ombudsman) müessesesi, Yargıtay ceza dairesi
ba kanı ve idare üç farklı açıklama getirmi tir.
Gerekçe arayı ında bu tür bir görü ayrılı ını
gidermeye çalı maktansa, Avrupa nsan Hakları
Mahkemesi, haliyle yetkili Devlet makamları
arasında karı ıklı a yol açacak kadar mu lak bir
yasa hükmünün hukuka uygunluk
artını
ta ımaması gerekti i sonucuna varmı tır.
24
24
Bkz. 19 Ekim 2000 tarihli Wloch-Polonya davası. Bu
davada A HM, yalnızca hakkında birbiriyle çeli en
28
Özgürlükten
mahrumiyet
kararında
mesnet te kil edecek yasada kesinlik olması artı,
her ne kadar hukukî hiyerar ide
25
aynı konumda
olmasa da yasayla ilgili di er kurallarda ya da
belli bir yasa hükmünün nasıl yorumlanaca ına
dair açıklama getiren içtihatta da sa lanabilir.
kinci duruma örnek olarak Steel-Birle ik
Krallık
26
davası verilebilir. Bu davada asayi i
bozan bir ki inin tutuklanması söz konusudur.
Avrupa nsan Hakları Mahkemesi, “asayi i
görü ler olan ve herhangi bir belirleyici içtihat bulunmayan
bir yasa hükmüne istinaden gerçekle tirilen bir özgürlükten
mahrumiyet uygulamasının hukuka aykırı olaca ı
kanaatine varmı tır.
25
Amuur-Fransa davasında söz konusu olan sirküler,
hukukî hiyerar ideki konumu sebebiyle de il, içerdi i
hükümlerin sarih olmaması sebebiyle özgürlükten
mahrumiyet kararı verilmesi için yetersizdir.
26
Her ne kadar resmen bir suç olarak tanımlanmamı olsa
da bu davada ba vuru sahibi hakkında yürütülen takibatın
özellikleri gere i, asayi i bozmak suç addedilmi – polisin
ve birinci derece ceza mahkemelerinin devreye girmi
olması sebebiyle – ve asayi i bozan ki ilerin hapsedilmesi
do rultusunda yetki kullanılmı tır.
bozmak” kavramının son yirmi yılda alınan
ulusal yargı kararlarında netle ti ini ve bu
durumun yalnızca can ve mala zarar veren ya da
verebilecek olan ya da hareketlerinin sonucu
di er ki ileri iddete te vik eden ki iler için
geçerli oldu unu dikkate almı tır. Bu geli me
neticesinde, oldukça mu lak olan bir kavramın
(asayi i bozmak) yeterli bir ekilde tanımlanmı ,
net bir kavram haline dönü tü ünü görmekteyiz.
Wloch-Polonya davasında, hakkında net bir
içtihat ya da ortak bir hukukçu kanaati
bulunmayan bir yasa hükmünün yorumlanması
ne keyfî ne de makul olmayan bir uygulama
telâkki edilmi tir. Ancak, bu tür mahkeme
kararları, nasılsa gelecekte görülecek davalarda
yasaya netlik kazandırılacak diyerek bir yasa
hükmünün hukuka uygun olup olmadı ının
sorgulanmaması ça rısında bulunmak de ildir.
Yine de Sözle me çerçevesinde geni kapsamlı
bir yasa hükmünü “hukuka uygun” kılabilmek
için dar anlamıyla yorumlamak yetkisini
kullanmak tamamen me rudur.
29
Elbette, bazı durumlarda bu tür
teminatlara çok ihtiyaç duyulabilir. Örne in,
Amuur-Fransa davasında – bu davada iltica
talebinde bulunan ki iler yirmi gün boyunca
alıkoyulmu lardır – A HM, yabancıların transit
bölgede tutulması kararında temel alınan hukukî
metinlerin hiçbirinin ulusal mahkemelerin bu
ki ilerin ne artlar altında alıkoyuldu unu
incelemesine ya da gerekirse, bu uygulamayı
gerçekle tiren
ulusal
mercilere
alıkoyma
süresiyle ilgili bir kısıtlama kararı getirmesine
imkân vermedi ini üzülerek gözlemlemi tir.
Ayrıca, Avrupa nsan Hakları Mahkemesi, bu
davada söz konusu olan kanun metinlerinin, iltica
talebinde bulunan yabancıların gerekli adımları
atabilmesi için yasal, insanî ve sosyal yardıma ve
bu tür bir yardımla ilgili usul ve sürelere
eri imine olanak tanımadı ını da tespit etmi tir.
Dolayısıyla, bu yasalar, bu tür bir yardım imkânı
mevcut olmadı ında özellikle hassas bir
konumda olacak bir grup ki inin özgürlük
hakkının teminat altına alınması konusunda
yetersiz olarak de erlendirilmi tir.
Bunlar çok temel artlar olmakla birlikte
son derece önemlidir. Avrupa nsan Hakları
Mahkemesi de müteaddit olarak, herhangi bir
özgürlükten mahrumiyet uygulamasında do ru
ve güvenilir kayıt tutulması gerekti ine i aret
etmi tir. Bu endi e, kolluk kuvvetleri tarafından
yakalandıktan sonra ba ına ne geldi i bilinmeyen
ki ilerle ilgili olarak açılan çe itli davalarda
Mahkeme
tarafından
dile
getirilmi tir.
27
Gözaltına alınan ki ilerle ilgili herhangi bir resmî
kayıt bulunmaması sebebiyle ki inin ba ına neler
geldi inin tespit edilmesi zorla mı ve bu durum
da bu ki ilerin özgürlüklerinden mahrum
edilmelerinden sorumlu mercilerin ki ilerin
ba ına gelenler açısından sorumluluklarından
kaçınmalarını kolayla tırmı tır. Dolayısıyla,
ki inin özgürlükten mahrumiyetinin söz konusu
oldu u uygulamalarda ilk yakalanma anından
27
Bkz. 8 Temmuz 1999 tarihli Kurt-Türkiye davası, 13
Haziran 2000 tarihli Timurta -Türkiye davası ve 14 Kasım
2000 tarihli Ta -Türkiye davası. Ki inin bu ekilde ortadan
kaybolması, Sözle menin 2. Maddesine göre ya am
hakkının da ihlâli anlamına gelir.
Dostları ilə paylaş: |