21
...herhangi bir özgürlükten mahrumiyet
uygulamasının yalnızca ulusal hukuka
esas ve usul olarak uyması de il, aynı
zamanda ki inin keyfî uygulamalardan
korunmasına ili kin hükümler bulunan
Sözle menin 5. Maddesinin amacına da
uygun olması gerekir.
16
Ulusal
makamların
alıkoyma
uygulamasıyla ilgili bir gerekçe gösteremedikleri
durumlarda, A HM, 5. Madde 1. Paragraf
hükümlerinin ihlâl edildi i kararını verecektir.
Denizci ve Di erleri-Kıbrıs davasında, ba vuru
sahipleri,
di er
taleplerinin
yanı
sıra,
tutuklanmaları için kendilerine hiçbir gerekçe
bildirilmedi ini iddia etmi lerdir. A HM de ilgili
devletin ba vuru sahiplerinin yakalanmaları ve
alıkoyulmalarıyla ilgili olarak hukuka uygun
davranmadı ından hareketle, 5. Madde 1.
Paragraf hükümlerinin ihlâl edildi ini tespit
etmi tir.
17
16
28 Mayıs 1998.
17
23 Mayıs 2001.
Sözle me hükümlerine uymamak
Sözle menin 5. Madde 1. Paragrafında
belirtilenler haricinde, ulusal düzeyde yasal
gerekçelere
dayandırılan
bir
özgürlükten
mahrumiyet uygulaması, 5. Madde 1. Paragraf
hükümleriyle ters dü ece i için kesinlikle
“hukuka aykırı” bulunacaktır. Alıkoyulma
amacının yargılama olmadı ı durumlarda,
zanlılara kar ı önleyici tedbir alınması eklinde
gerekçeler kabul edilemez.
18
Bu tür bir
özgürlükten mahrumiyet uygulaması, her ne
kadar ulusal düzeyde yasal olsa da 5. Madde 1.
Paragrafa ters dü er.
Ancak,
özgürlükten
mahrumiyet
uygulamasının
Sözle mede
öngörülen
gerekçelere
dayandırıldı ı
hallerde
bile,
Sözle me bu uygulamanın toplam süresinin kabul
18
J ius-Litvanya davası.
22
edilebilirli i
açısından
sınırlayıcı
olarak
de erlendirilebilir. Bu durum, 5. Madde 3.
Paragrafta, davası devam eden ki ilerin
alıkoyulma halinin devamıyla ilgili hükümde,
davanın mahkeme tarafından makul bir sürede
görü ülmesi artıyla ortaya konmu tur. Sınır dı ı
ya da ba ka bir ülkeye iade edilmek ve ilgili
i lemlerin gerçekle tirilmesi için alıkoyulan
ki ilerin durumunda ise bu hüküm, ilgili
mercilerin
gerekli
titizli i
göstermesi
yükümlülü ünü getirmektedir.
Yetkinin keyfî kullanımı
Özgürlükten mahrumiyet uygulamasına
yetki veren bir ulusal kanunun bu tür itirazlara
yol açmaması ve bu ulusal kanunun di er
açılardan tamamen Avrupa nsan Hakları
Sözle mesiyle uyumlu olması halinde bile, bu
kanunun belli artlarda uygulanması, keyfîyet
unsuru içerebilece i için hukuka uygun
addedilmeyebilir. Bu tespit, bir özgürlükten
mahrumiyet uygulaması gerçekten gerekli
olmadı ı hallerde bu do rultuda
yetki
kullanılması durumunda ya da bu uygulama
yasadı ı bir amaca yönelik oldu unda kesinlikle
geçerli olacaktır. lk duruma örnek olarak Witold
Litwa-Polonya
19
davası verilebilir. Bu davada,
bir gözü tamamen kör, di er gözü ise görme
yetene ini önemli ölçüde yitirmi bir ki i, sarho
bir ekilde, kendisine ait gönderilerin bulundu u
paketlerin açılarak içindekilerin bo altıldı ı
ikayetinde bulundu u posta idaresi görevlilerine
saldırgan davranı lar göstermesi sebebiyle, posta
görevlilerince ça rılan polis tarafından bir
ayıltma merkezine kapatılmı tır. Ancak, her ne
kadar ba vuru sahibinin alıkoyulması 5. Madde
1. Paragraf (e) fıkrası hükümlerine uygun –
alkoliklerin alıkonulması – bir gerekçeyle
gerçekle tirilmi olsa da ki inin kendisi ya da
kamu için tehdit unsuru olu turmaması, âmâ
olması ve daha ziyade karı ık bir durumun söz
19
4 Nisan 2000.
23
konusu olması sebebiyle, bu örnekte alıkoyma
yetkisinin
kullanılması
net
bir
ekilde
gereksizdir. Ayrıca, kanunlarda bu tür bir madde
etkisi altında olan ki ilere ne ekilde muamele
edilece ine dair daha az zalim tedbirlere ili kin
hükümler de bulunmaktadır. Örne in, bu ki inin
bir sa lık kurumuna sevk edilmesi ya da evine
gönderilmesi gibi. Bu davada ise bu tedbirlerin
hiç dikkate alınmadı ı görülmektedir. Sonuç
olarak, bu örnekte özgürlükten mahrumiyet
uygulaması, formel hukukî zemine ra men
yetkinin keyfî kullanımına dönü mü tür ve bu
haliyle hukuka aykırıdır.
Benzer bir sonuç, örne in, daha önceden
zaten polisin tanıdı ı bir ki inin o anda üzerinde
kimli i bulunmadı ı gerekçesiyle kimlik tespiti
amacıyla alıkoyulması do rultusunda yetki
kullanılması hali için de geçerlidir. Bu tür
durumlarda ısrarla ve gereksiz bir ekilde yetki
kullanımı keyfî olarak de erlendirilir. Bu tür bir
gerekçesiz
yetki
kullanımı,
Tsirlis
ve
Kouloumpas-Yunanistan
20
davasında
da
görülmektedir. Bu davada aslen iki Yehova
ahidi olan ba vuru sahipleri, kendilerine
askerlik görevlerini yapmak üzere celp
gönderilmi olmasına ra men, birliklerine
katılmayı ve askerî üniformayı giymeyi
reddettikleri için itaatsizlik gerekçesiyle hüküm
giyerek hapse atılmı lardır. Ba vuru sahipleri
sürekli olarak din adamı olduklarını ve bu
sebeple de askerlik hizmetinden muaf olduklarını
söylemi lerdir. Bu tür bir muafiyetin Yehova
ahitleri için uygulanmasına ili kin Yunan
yüksek idare mahkemesi içtihadı olmasına
ra men, Avrupa nsan Hakları Mahkemesi,
ba vuru sahiplerinin davasını inceleyen askerî
mahkemelerin bu içtihadı kasten görmezden
geldi ini tespit etmi tir. Bu artlar altında,
ba vuru sahipleri hakkında yürütülen ve bu
ki ilerin
özgürlüklerini
yitirmeleriyle
sonuçlanmı olan takibat, 5. Madde 1. Paragraf
hükümleri çerçevesinde keyfî ve dolayısıyla
20
29 Mayıs 1997.
Dostları ilə paylaş: |