29
devletten bir yard m görmeden, ona kap lar açt rmadan i yapam yorlard . Bundan
dolay rü vet imkanlar aç kt . Nihayet (3) devletin kendisi memleketin iktisadi yap s n n
hakim noktalar n bir müddet sonra eline almaya ba lad . hayat n n bu ekilleni i çok
garip bir ekilde Osmanl mparatorlu u'nda gördü ümüz davran lar hat rlatmaktad r.
Halk kültürü ile ayd nlar kültürü aras ndaki farkl l k Cumhuriyet Türkiye'sinde de
sürdürüldü. ... "Medeniyet" arama salt seçkinler kat nda yürütülen bir faaliyet olmu tur.
Halk kültürü ile seçkinler kültürü aras nda bir uçurum olmas , seçkinlerin dine önem
veren kimseler olsalar bile, "halk islam "n kural d saymalar yla sonuçlanm t r. Di er
taraftan, Cumhuriyetin seçk inleri slam' n yüzeyde görülmesi mümkün olmayan önemli
fonksiyonlar gördü ünü idrak etmemi lerdir. Bunun sonucu kültürel optimizm
olmu tur. Cumhuriyet seçkinleri slam' n ki isel fonksiyonlar n kolayca ba ka bir yap ya
devredebileceklerini sanm lard r.
Türkiye'de dini modernle tirme e ilimleri, ttihatç lardan ba layarak Türkiye'de bir tek
din oldu u noktas ndan hareket etmi tir. Dini ciddiye alan veya almayan kimseler, halk
inançlar n n kendi içinde anlaml bir tür oldu unu kabul etmemi lerdir. Bunun için yaln z
"hurafe"den bahsetmi lerdir. Reformcular n çabalar , bu hurafeleri sökmek olmu tur.
Resmi kültürün yan nda gizlice ya ayan, anlaml bir halk kültürü oldu unu
ke fedenlerin, bunun yan nda bir "halk dini" oldu unu görememi olmalar n ancak
ortodoks slam' n uzun vadede bir etkisi ola rak de erlendirmek mümkündür.
Bu tutumlar, uzun vadede, bi r halk dini oldu unu bilen ve onu ciddiye alan hlara,
hocalara ve bat l itikat ticareti yapanlara yaram t r. Onlar hurafeyi ciddiye ald klar için
köylü ile alt tabakadan gelen adamla ayn dili konu abiliyorlard . ... Dine
yakla mlar nda seçkin tabakan n radikalleriyle onlara kar ç kan dinciler aras nda bu
konuda çok belirgin bir fikir birli i olmu tur.
Akl m za bu konuda hemen gelen bir soru, Cumhuriyetin nas l olup da ideolojik
kal plar n köylere kadar gönderip onlar rakip birer ideoloji olarak dinin kar s na
ç karmad d r. ... Bunun önemli bir yönü bizzat ümmet hissinin Cumhuriye t devrinde
din meselelerinde gücünü kaybetmi olmamas d r. Cumhuriyet bile zaman zaman bu
ümmet ideolojisinin kendinden daha kuvvetli oldu unu kabul etmek zorunda kalm t r.
1928 y l nda, Prof. Fuad Köprülü'nün dinin geli imini bir nevi din bilimi merkezi olarak
i leyecek olan lahiyat Fakültesi'ne ba lamaya çal mas kamuoyunun (= ümmetin)
mukavemeti kar s nda terkedilmi ti. Devlet, bundan sonra dini bilimsel çabalarla
ekillendirmekten vazgeçti. ... Kemalizm, kültürün ki ilik yarat c kat nda yeni bir
anlam yaratmad
ve yeni bir fonksiyon görmedi i için bir rakip ideoloji rolünü
oynayamam t r. Kemalizm in Türkiye'de ailelerin çocuklar na intikal ettirdikleri
de erleri de i tirmekteki etkisi ancak sathi olmu tur. Bu sathilik dahi bir dereceye
kadar slami geçmi imizin zorunlu bir sonucudur. ... Aile reformu hukuk taki reforma
münhas r kalacakt .
Kemalizm in bir di er zaaf dine rakip olabilecek ideolojilerin ortaya ç kmas na müsaade
etmemi olmas d r. ... Hususi te ebbüs ideolojisi kendi ba na geli seydi çok önemli
fonksiyonlar görmü olaca için, aile ili kilerine zorunlu olarak s zaca ndan dinin
eskiden gördü ü fonksiyonlar n yerini alabilir ve toplumun hiç olmazsa bir kat nda
30
oturmu bir ideoloji haline gel ebilirdi. Bu oturmu ekliyle, burjuva ideolojisinin dine
rekabet eden bir taraf olacakt . Bilhassa slam dini gibi ümmet strüktürüne dayand
derecede kapitalizmin ferdiyetçili ine kar t olan bir dinde burjuva ideolojisinin kar bir
kuvvet olarak fonksiyon görmesi ihtimali vard r.
Cumhuriyet bir di er yönden de ümmet strüktürünün devam n sa lam t r.
Vatanperverlik, beraber olma ve ba kalar na kar koyma ümmet hissini devam ettirici
bir unsurdu. ... Çok muhtemeldir ki, burada da Türk milliyetçili inin temellerini kurmu
olanlar ve bu arada Ziya Gökalp ümmet strüktüründen sand klar kadar
uzakla mam lard r. ... Fakat gene burada Gökalp, Durkheim n sosyolojisine, kendi
toplumunun gözlükleriyle bakm t . Zira Durkheim' n o kadar önem verdi i i -
bölümünün yerine Ziya Gökalp çok daha fikirsel bir yap olan milliyetçili i geçirmi ti.
Herhalde, Ziya Gökalp'ten mülhem olan, Türkiye de s n f ayr l klar olmad ve
olmayaca fikri, Cumhuriyet seçki nlerince kullan ld zaman eylemlerinin ürünü,
fonksiyonu ümmete benz er bir toplumsal hissin toplum ba olarak sürdürülmesi
olmu tur.
Köysel çevreler bu bo lu u slam' n "volk" ekilleriyle kapat rken, ehirsel çevrelerde ve
seçkinler aras nda Kemalizm in bu eksiklikleri Cumhuriyetin karakteristik kültür
krizlerini yaratm t r. ... Efruz Bey'den"Amerikan"c lara kadar birçok kimse slam' n bo
b rakt sembolik ve ki i geli tirme fonksiyonunu doldurma çarelerini aram lard r.
Ümmet Dünya Görü ü
Türkiye'de 1940'lar n sonlar ndan itibaren belirmi olan "dine dönme" iste inde bu
bak mdan temel bir anla mazl k yatmaktad r. ... Asl nda, Türkiye'de "dine dönü "ün bir
tek de il, iki ekli vard r. Bunlardan biri, Ortodoks, Sünni, Ulema-y rüsumun fikirlerini
devam ettirenlerdir. ... kinci dincilik, geni halk tabakalar n n hurafe lere, volk
slam a dönü ü istemesidir. Bu ikili in fark na varmayan veya laik ler kadar
küçümseyen, "ilerici" dindarlar, durumun kar s nda "laikler" kadar a rm lard r. Zira,
zaman zaman kar lar na hiç tan mad klar bir slam' n ekilleri ç km t r.
Ülkemizdeki ayd nlar n böyle yönleri ihmal etmeleri anca ümmet strüktürünün ide olojik
bir yap olarak hala etkisini sürdürmesi olarak izah edilebilir. Bu strüktürün çal ma
mekanizmas ise ümmet içinde bir tek hak ikat oldu udur: Herkesin üzerinde birle ti i
hakikat.
Ümmet dünya görü ünün Cumhuriyet ayd nlar na tevarüs etmi olan ekli sosyal
hakikatlerin basit hakikatler oldu u fikridir.
Daha önce de üzerinde durdu umuz bir nokta, sembolle rin halk tabakas nda bir nevi
ey lik kazand klar d r. Sembollerin anlat m kuvvetinin "reifie" edildi i köysel ve dü ük
halk tabakalar aras nda çok etkin olmalar modern Türkiye'de bu katlarda bugün
sembollere kar kesif bir özlem eklinde görünmektedir. Sakal b rakma, takke giyme,
ye ile yeniden önem verme, eski yaz ya sar lma, sembol arama ekilleridir.
Levi-Strauss a göre ilkel toplumlar n bilgilerini organize etme çabalar "bricolage" (çer
çöp birle tirme) ad n verdi i bir süreçle oluyor.
31
Bugün Türkiye'nin yap s farkl la t kça bu yap farkl la mas ndan do an gerekler yava
yava yeni bir ideoloji olarak ekillenmektedir. Fakat halk kat nda imdilik birçok
fonksiyonun kolayl kla slam taraf ndan görüldü ünü görüyoruz.
Türkiye bir kitle toplumu görünü ünü kazand kça halk kat nda cereyan eden, Levi-
Strauss'un ifadesiyle "bricolage"çabalar , (eldeki sembolik imkanlarla bir dünya görü ü
imal etme çal malar ) seçkin zümrenin kültürünü de etkilemeye ba lam t r.
... Türkiye'de kitle toplumunun te ekkül etmedi i s rada az görülen slami temalar;
modern kitle araçlar n n okuyucular n n isteklerine hassas olmalar sonunda bask ya
geçmenin verdi i me ruiyeti kazanmaktad r. ... "Küçük" kültürün " büyük" kültürü
kemirmeye ba lamas ve kendini yava yava "büyük" kültürün kal plar n n içine
yerle tirmesi yaln z Türkiye'de de il, önemli dinsel inançlara dayanan bütün ül kelerin
modernle mesinde görülen bir geli medir. Bu geçi , milli bütünlü ün kurulmas n n din
plan ndaki eklidir. Fakat Türkiye'de "küçük kültür"ün bir parças olan halk dini kurald
say ld için bugün onun hakk nda hurafe ithamlar ndan ba ka hiçbir ey bilmiyoruz.
Cumhuriyetin kanunlar ve siyasal partiler gibi ikincil topluluklar n görevlerini üstüne
alm olan yap lar slam' uzun vadede ümmet strüktürünün d na iteceklerdir. Bundan
kastetti im, Cumhuriyetin her eye ra men tüzel ki ili e verdi i me ruiyet ve ona
tan d önemli bir yeni alternatifi yaratm olmas d r. Din, bu yap lardan istifade etti i
derecede, ümmet strüktüründeki yap s na benzemeyen bir yap kazanacakt r. ... Siyasi
partiler dini "istismar" etsinler veya etmesinler dini kullanmalar nda onlar Osmanl
toplumunun özelliklerinden çok uzakla t ran bir tutumla i e giri mek
mecburiyetindedirler. Partilerin yaln z ortodoks sünni slam' eski kat ekliyle
desteklemeleri art k mümkün de ildir.
ALTINCI BÖLÜM
AMP R K KANITLAR
1. Din sosyolojisi bak m ndan:
a. Dinin gerek ki i kat nda gerek toplum yap s kat nda bir fonksiyonu vard r.
b. Dinin ki i kat ndaki etkisi udur : Ki i din arac l ile kontrol alt na alamad
baz kuvvetlere tabi oldu u hissine kar bir ki isel güvenlik mekanizmas
kurar.
c. Dinin toplum kat ndaki fonksiyonu,
d. etraf ndaki dünyay anlamas na yarayan bir model temin etmesinde,
e. toplum ili kilerini pekle tiren yönler vermesinde belirir.
2. slami inanç bak m ndan:
a. Dinselle dinsel olmayan slamiyet te birbirinden ay rmak zordur. Her durumda
ki inin sosyal kimli i dinsel kal plarla te ekkül eder.
b. Dini dogman n slami toplumlarda ideolojik bir mütenaz r vard r; o da ümmet
dünya görü üdür.
c. slamiyet te, seçkinler dini - halk dini eklinde ba lang çtan beri bir ayr l k
olmu tur.
32
d. Allah' n kapsay c l ve ki ilerin Allah önünde e itli i anlay bu ikili i kapatma
fonksiyonunu görür.
3. Osmanl mparatorlu u'nun yap s bak m ndan:
Osmanl mparatorlu u'nda halk kültürü ile seçkinler kültürü aras ndaki ayr l k
kendini din alan nda da belli etmi tir. Bir seçkinler dininin yan nda bir halk dini
olu mu tur.
4. Türkiye Cumhuriyeti bak m ndan:
a. Cumhuriyetin modernle tirici ayd nlar bu dini ikili e önem vermemi lerdir.
b. Teklif ettikleri hal çarelerinde ümmet yap s na sand klar ndan çok daha ba l
kalm lard r.
c. Türkiye Cumhuriyeti'nde tüzel ki ili in hukuk teorisine girmesi ve Bat l hukuk
normlar n n tatbiki, ilk defa olarak dine, devletten ayr olarak te kilatlanma
ans n tan m t r.
Converse in ana bulgusu, ideolojileri birbirleriyle tutarl fikirler olarak tan mlad m z
takdirde, ideolojik olarak nitelendirebilece imiz bir davran n ancak oy verenlerin çok
küçük bir yüzdesinde rastland d r.
Böylece, insanlar n siyasal davran nda ideolojik olarak nitelendirilebilecek
davran lar n çok önemli olmad
anla l yor.
Converse e göre, bir inanc ideolojik olarak nitelememiz için bu inanc n her eyden
önce tutarl olmas gerekir. Bu tutarl l k mant ki bir tutarl l k olarak görülebilir. ... kinci
ve siyasal alanda daha önemli ol an tutarl l k psikolojik ve sosyolojik tutarl l kt r.
Converse in bundan kastetti i, insanlar n inançlar n bir bütün olarak ö rendikleri ve
toplumlar ndan ald klar d r. Ki i inançlar n toplumdan ald
için "neyin ne ile beraber
geldi ini" o toplumsal ö renme süreci s ras nda ö renir.
Converse "beraber olma gere i"ne zorunlay c (Constraint) diyor. Bir inanç sistemi
içinde zorunlay c l k ne kadar etkin ise bu inanç sisteminin o derecede "ideolojik"
oldu unu söyleyebiliriz. Converse'in bulgusu u ki, ideoloji bu ekilde tarif edildi i
zaman seçmenlerin statü ve e itim bak m ndan üstte kalan bir grubuna münh as r
kal yor. Üst ten alt a do ru gidi te inançlar hem daha az zorunlay c oluyor, ve hem
de soyutluk ve genellik niteliklerini kaybediyor, basit, somut, günlük hayat n
gerçeklerine yak n bir ekil al yor. Ba ta, inanç sisteminin merkezini genel ideolojik
prensipler te kil ederken, sonralar belirgin sosyal gruplar bu merkezi i gal etmekte,
daha sonra aile, i ve mesleki temaslar bu yeri doldurmaktad r. De i meler, üniversite
mezunu olmu bir üst tabakadan hemen sonra ba lamaktad r.
... en üstte hakikaten verdikleri oyu soyut ve ol dukça geni bir bilgiye dayanan bir
çerçeveye yerle tirilenler mevcuttur. Bunlar n arkas ndan, birinci tabaka kadar
kesinlikle olmamakla beraber gene de nispeten anlaml bir ideolojileri olan kimseler
gelmektedir. Üçüncü grupta genel bir kavramla t rma sistemleri olmamakla beraber,
parti ve adaylar kendi içinde bulunduklar sosyal grupla olan ili kileri bak m ndan
k ymetlendiren kimseler vard r. ... Dördüncü grup, yazar n, "zaman n özelli i" ad n
verdi i bir gruptur. Bu gruptakiler partilerden bahsederken partilerin varl klar n
33
partinin damgas n bast na inand klar "mutlu" veya "mutsuz " zamanlara göre
k ymetlendirmektedirler. Be inci grup, parti tercihlerini hiçbir ekilde anlaml bir modele
ba layamayanlardan te ekkül etmektedir. Converse'in bulgular na göre oy verenlerin
da l m öyledir :
Oy verenlerin yüzdesi
deologlar
3,5
deologa yak n olanlar
12
Grup menfaati 45
Zaman n özelli i
22
Anlatam yor
17.5
Converse'in en genel anlamdaki bulgusu, "ideoloji" ad n verebilece imiz fikir
sistemlerinin oy verenlerin ne kadar küçük bir yüzdesi için tuttu u dur.
Converse'in ikinci önemli bulgusu ... oy vereni n "ideolojik" belirginlik seviyesinin de
önemli bir rol oynad
d r... ideolojik seviyesi yüksek olanlar bu s n f n genellikle oy
verdi i partiye daha yüksek oranda oy vermi lerdir. ... Ona göre daha önce fikir lideri
(opinion leader) olarak tan mlan p oy vermede çok etkin ol duklar anla lan nüfuzlu
ki iler, bu ideolojik seviyesi yüksek kimselerden ba kalar de ildir. Converse, parti için
buldu unun din için de ayn seyri gösterdi ini anlat yor. Örne in seçimlere etkin olmu
olan dinsel faktörler incelendi i zaman, dinin bir ideoloji olarak etkisinin bu ideolojiyi
ekillenmi olarak kullanan baz kimselerden geldi ini ve dinsel ideolojiyi bu kadar
ekillenmi olarak akl nda tutanlar n bir az nl k oldu unu kabul edebiliriz.
Ona göre, ideolojik yap n n ay r c niteli i bir fikrin beraberinde belirli di er fikirleri
getirmesidir. Bu "beraber getirme" ancak e itim ve statü bak m ndan çok ilerde olan
kimselerde bulunur. Oy verenlerin büyük ço unlu u aras nda bir dünya görü ü
yoktur. ... Geni halk y nlar n n kendi mü terek kültürlerinin bir bilinçleri olmad
n
örneklerle anlat yor.
lginç olan nokta, bir i çi muhitinde ki ilerin %40'a yak n bir yüzdesinin hala sosyal
kimli ini "Müslüman"l ktan ald klar yd .
Burada üzerinde bilhassa durmak istedi imiz nokta, Müslümanlar n etraf ndaki
toplumu bir Müslümanlar Birli i olarak kavramla t rmalar d r.
nan lanlar n kendi içinde tutarl bir küme etraf nda toplanmamas , Converse'in tezinin,
"sert" ideolojiler için geçerli olsa da "yumu ak" ideolojiler için geçerli olmad n
göstermektedir.
SONUÇ
slamiyet in "volk slam" eklinin Türkiye'de tarihi geli meler sonucunda bir "yumu ak
ideoloji" haline geldi ini ve bugün dahi halk aras nda dünya görü ünü nas l
ekillendirdi ini göstermeye çal t m. ... ideoloji hangi ekliyle olursa olsun, kendinden
zorlukla kurtulunan bir dü ünce kal b d r.
34
nsanlar, saklanabilecekleri bu gibi kurumlar modem dünyada bulmad klar derecede
modern dünyaya uymakta zorluk çekmi lerdir. ... modern toplumun gittikçe
bürokratikle en bütün yönleri insanlarda modernle menin deh etini yaratmaktad r.
Tönnies'in tabiriyle gemeinschaft ili kilerinden gesellschaft ili kilerine geçi modern
dünyan n en önemli uyum problemidir.
Bu kapsay c birincil ili ki özleminin ümmet yap s ndan yeni ç km kimseler taraf ndan
duyulmas n yad rgamamak gerekir. Fakat, ayd nlar n modern dünyaya uymas n n
zorluklar n anl yorsak, "sokaktaki adam" n modern dünyaya uymas ndaki zorluklar da
o ölçüde kabul etmemiz gerekir. Kendisi için imal etti i dünya görü ü ne kadar "köhne"
olursa olsun, bu "bricolage" n gördü ü bir fonksiyon vard r. Bu fonksiyon bilgisel oldu u
kadar ruhsal, ki i dengesiyle ilgili bir fonksiyondur.
Bugün Türkiye'de ümmet yap s ndan yeni ç km olan bir topluma, halk dini, bir dünya
görü ü ve bir ki isel denge yöntemi sa lamaktad r. Zaman zaman hayret etti imiz
hurafe lerin gücü buradan gelmektedir. Modernle tirici görü , toplum problemlerini
iktisadi problemler olarak al r ve k sa vadede insanlara insanl klar n iade edecek olan
ki isel denge unsurlar n sa lama yoluna gitmezse bize güdük, eksik ve kendini
be enmi bir toplum modeli vermekten ba ka bir ey yapm olmayacakt r.
Halk tabakas ndaki ki i yöntem yolu olarak halk kültürünün ve dininin verdi i imkanlar
kullan yorsa bunun pratik bir sebebi vard r. Halk kültürü, bütün "hurafe"ler bir yana,
menfaatlerine daha k sa yoldan cevap vermektedir. Okula gitmenin sa layaca
imkanlar n kapal oldu u yerde ki i Kur'an kursu yolunu seçecektir. Seçkinlerinin uzak
olduklar bir kültürde ki i "halk seçkini", -mesela Nurcu- olmay deneyecektir. Doktorun
halka yakla amad hastanenin etraf nda üfürükçüler zengin olacakt r.
Dostları ilə paylaş: |