18
yönünü anlamlandırma iken, lafızcılık ise, nassın anlamını tesbitte lafzı yegane araç
gören yaklaşımdan ibarettir
81
. Ancak kanaatimize göre nassları anlama ve
yorumlamada lafzî yoruma ağırlık verilip, nassın esas gaye ve amacını ortaya
çıkaracak yorum yöntemlerini ihmal etmek de lafızcılıktan başka bir şey değildir.
Nitekim lafzî yorumlama yöntemini diğer yorum yöntemlerinden ayıran
temel fark, yasanın sözlerine bağlı kalması ve onun ötesine giden yorumlama
çabalarını reddetmesidir. Kanun koyucunun yasa metninde yer alan kelimeleri
titizlikle seçerek yasayı formüle ettiği varsayımı ile hareket eden bu yorumlama
yöntemi, metnin kanun koyucunun iradesini olduğu gibi yansıttığını kabul
etmektedir
82
. Dolayısıyla bu değerlendirmenin lafızcı yaklaşım için de aynen geçerli
olduğunu söylememiz mümkündür. Bu nedenle lafzî yorumlama yönteminin bir
sonraki aşamasını lafızcı/literalist yorumlama yönteminin oluşturduğu, slam hukuk
literatüründe nasların anlaşılmasında ve yorumlanmasında görülen klasik
sınıflamanın (re’y ehli- hadîs ehli) dışında, lafzî yorumlama yönteminde lafzî/literal
yaklaşım
ve lafızcı/literalist yaklaşım olmak üzere iki farklı yaklaşımın bulunduğu
tesbit edilmiştir
83
. Bu tesbite göre, re’y ehli ve hadîs ehli arasında metodik bir ortak
zemin olarak görülen lafzî/literal yorumlama yönteminden lafızcı/ literalist
yorumlama yöntemine doğru bir gidiş söz konusudur. Böylece slam hukuk tarihinde
üçüncü bir eğilim olarak Ehl-i Zâhir ekolü, yani lafızcı/literalist eğilim vücut
bulmuştur
84
. Şu halde Zâhirîlik ile lafızcılık aynı içeriğe sahip kavramlar olmaları
itibariyle slam hukuk tarihinde lafızcı anlayışın en belirgin temsilcileri, Zâhirîye
ekolüne mensup slam hukukçularıdır
85
.
Zahirilik, lafızdan kastolunan anlamı asıl kabul eden ve bu anlamdan lafız
dışı deliller sebebiyle vazgeçmeyi reddeden anlayışı temsil etmektedir. Anlama ve
yorumlamada nassların zahirî anlamının itibara alınması ve ona göre amel edilmesi
diğer usûlcülerin de kabul ettiği bir husustur. Fakat onlar, Zâhirîlerden farklı olarak
zâhir anlamı te’vîl ederken lafzî olmayan delilleri de dikkate almada her hangi bir
81
Tan, slam Hukukunda Yorum Çeşitleri, s. 64-65.
82
Gözler, Kemal, Hukukun Genel Teorisine Giriş, Ankara, 1998, s. 166-167; Kılıç, Nassların
Lafzî Yorumu, s. 112.
83
Kılıç, A.g.e., s. 114-120.
84
Kılıç, A.g.e., s. 117.
85
Tan, A.g.e., s. 66. ,
19
sakınca görmemişlerdir
86
. Çünkü “Zâhirîlerin prensipleri, yalnız Kur’an ve Hz.
Peygamberin hadîslerinin lafzî (zâhirî) manasına dayanmak ve dine aykırı düştüğü
gerekçesiyle hem Şâfiî’den önce gelenek halinde olan şahsî re’yi, hem de Şâfii’nin
kabul ettiği kıyasa bağlı sistematik ictihadı reddetmekten ibârettir”
87
.
slam hukuk tarihinde farklı bir konuma sahip olan zahirîlik/lafızcılık şu
halde anlama ve yorumlamada sırf nassların lafzına bağlılıktan ibaret olmayıp, aynı
zamanda nassların şahsî re’y, kıyas ve istihsan gibi usûl ve yöntemlerle
yorumlanmasına da cephe alan bir yaklaşımdır. slam düşüncesinde görülen lafızcı
yaklaşım çabalarının temelinde ise hükümlerin kaynağını mümkün mertebe ilâhî olan
kaynağına inhisar ettirerek keyfî yorumlara karşı zannîliği en aza indirgenmiş kesin
bilgiye ulaşma, nesnel anlamı garanti altına alma ve böylece peygamberin ve selefin
uygulamalarının doğru olarak anlaşılacağı kanaati yatmaktadır
88
. Bu manada her ne
kadar lafza bağlılık düşüncesi kabul edilebilir görünse de, nasslara parçacı ve tikel
bir anlayışla yaklaşıldığından bu durum nassların bütüncül bir tarzda ele alınmasına
mani olabilmekte böylece ilgili nasslarda gözetilen temel ilkelerin ihmaline neden
olabilmektedir.
Lafzın mutlak otoritesinin kabulü, doğal olarak, nassın lafzî içeriğinin
alabildiğince değerlendirilmesi gayretini doğurmuş, öyle ki bazen bir nassın (ayetin
veya hadîsin) bütünü, hükümlerle ilgili olmayan bir konuda beyanda bulunurken bile,
onun bazı lafızlarından hükümler çıkarılabilmiştir. Bu yaklaşım tarzını parçacı
yorum olarak isimlendirmek mümkündür. Zira bu durumda nassın sevk gayesi ve
bütünün ifade etmek istediği anlam gözardı edilerek, nassı oluşturan parçalardan
birinin bağlam dışında değerlendirilmesi söz konusu olabilmektedir
89
. Halbuki
“Tefsirden amaç, kanun koyucunun iradesini ortaya çıkarmaktır. Bu irade sadece
lafzî yorumla ortaya çıkmaz. Çünkü nasslar sadece lafzî bir şekilden ibaret olmayıp,
onların aynı zamanda sosyal hayatta hedefledikleri gayeler vardır. Eğer tefsir
faaliyeti bu hedeflerden birisini ihlal ediyorsa, bu kanun koyucunun gerçek iradesine
86
Tan, slam Hukukunda Yorum Çeşitleri, s. 67.
87
Schacht, slâm Hukukuna Giriş, s. 73.
88
Tan, A.g.e., s. 68; Gürler, Kadir, Ehl-i Hadîsin Düşünce Yapısı, (Yayınlanmamış Doktora
Tezi), AÜSBE, Ankara, 2002, s. 223.
89
Tan, A.g.e., s. 70.
Dostları ilə paylaş: |