22
lafzın ötesine geçme hakkı tanınmamakta ve her hangi bir mana ve maksada binaen
nassın farklı biçimlerde değerlendirilmesine sıcak bakılmamaktadır. Dolayısıyla
nesnel ve lafza bağlı okuma biçiminde, muhatabın konumu, içinde oluştuğu tabiî ve
kültürel doku, ihtiyaç ve beklentileri hak ettiği ölçüde nazar-ı itibara
alınmamaktadır
101
. Zira nassların yorumlanmasında öznenin etkinliğinin
kısıtlanmasını hedefleyen yaklaşım tarzı, metnin zahirî anlamına bağlılığı
savunmaktadır
102
.
Yalnız metinde var olduğu kabul edilen ilk anlamın keşfedilerek nasıl ise
aynen öyle alınmasını öngören ve insanı devre dışı bırakmayı amaçlayan bir okuma
ve yorumlama biçimi ise,“metin-insan yabancılaşması’nın doğmasına neden olur
103
.
Sonuçta yorumcunun kendisini, sadece metn’in ilk elde söylediklerine bırakması ise,
onu hürriyetsiz, seçim gücü olmayan, bütünüyle edilgen bir konuma sokacaktır
104
.
Kısacası lafzı anlamak, nassı anlamanın asgarî şartıdır ama yegane ve
mutlak şartı değildir. Lafzî yorum bu bakımdan gerekli olsa da, anlama vasıtasını
nassın lafızlarına indirgeyen lafızcılığın sakıncalı olduğunu belirtmek her zaman için
mümkündür
105
. şte bu noktada anlama ve yorumlamada lafız- mana dengesini kurma
ve gözetme gibi mühim bir konu devreye girmektedir. Zira lafızları dikkate almama,
işi nassların iptaline ve ilgasına kadar götürebileceği gibi, tamamen nassların lafzî
anlamlarına bağlanmak da nasslarda gözetilen esas mana ve maksatların, sebep ve
hikmetlerin ihmaline neden olabilecektir. Bu bakımdan anlama ve yorumlamada
sağlıklı bir sonuca ulaşabilmek için lafız- mana dengesinin gözetilmesi büyük bir
önem arzetmektedir.
slam hukukçularının hemen hepsi, nassların gelişi güzel, hiçbir gâyeyi
hedef almaksızın, ya da sırf mükellefleri kanun otoritesine boyun eğdirmek için teşrî’
edilmiş olmadığı, bilakis Şâri’in (kanun koyucunun), gerçekleştirmesini kastettiği bir
takım gâyelere -ki bu gayelerin özünü ise, kulların dünya ve ahiret menfaatleri teşkil
101
Kılıç, Sadık, “Nesnellikle Öznellik Arasında Yorum”, s. 109.
102
Erten, Nass-Yorum lişkisi, s. 143.
103
Kılıç, A.g.m., s. 106.
104
Kılıç, A.g.m., s. 107.
105
Tan, slam Hukukunda Yorum Çeşitleri, s. 70.
23
etmektedir ki slam hukukunda bunlara topluca “makâsıdu’ş-şerîa” adı verilir-
dayandığı noktasında fikir birliği etmişlerdir
106
.
Buna göre, slam düşüncesinin omurgasını oluşturan nassların bizatihi
varlık nedenleri, insanları dünya ve ahiret saadetine kavuşturmayı hedefleyen dinin
temel ilke ve prensiplerine, hikmet ve gayelerine birer vasıta olmaktan ibarettir.
Dolayısıyla nassların varlığı ve bekası için onların lafızlarını muhafaza ne kadar
mühim ise, lafza olduğu kadar mana ve maksadını itibara almak da o kadar
mühimdir. Zira zaman zaman yalnız lafızları dikkate alan, zaman zaman da lafızları
tamamen göz ardı ederek nasların batınını, ruhunu ve manasını nazar-ı itibara alan
yaklaşımlar daima varolagelmiştir.
Nasslara yaklaşım konusunda ortaya çıkan mezkur dengeyi sağlamaktan
uzak eğilimler marjinal kalmaktan kurtulamamış, buna karşın nassların lafzı ile ruhu
arasında denge kurmaya çalışan yorum ve değerlendirmeler büyük bir oranda kabul
görmüştür. Nitekim daha Hz. Peygamber (s.) döneminden başlayarak sahabe ve
ondan sonra gelen fukahâ, nassların lafzı ile maksat ve ruhu arasında bir denge
kurmaya çalışagelmişlerdir. Kimileri lafzına ağırlık verirken, kimileri de dengeyi
özenle korumak istemiştir. Bu arada tamamen ruha itibarla lafzı ihmal eden bir diğer
aşırı uç da eksik olmamıştır
107
. Ancak nassların lafzı ile ruhu arasında denge kurmayı
benimseyenlerin de her zaman bu ilkeye bağlı kalamadıklarını, zaman zaman
nassların lafzına sıkı sıkıya bağlı yorum ve yaklaşımlarda bulunmak suretiyle gâyeyi
ihmal ettiklerini burada hatırlatmak yerinde olacaktır. “Her ne kadar lafızcı anlayışın
izlerine en çok rastlanılan ekol zâhirî ekolü gibi görünse de, diğer ekoller de lafızcı
yaklaşımlar sergileyebilmektedir”
108
. Dolayısıyla nassların yalnız lafzına veya yalnız
ruhuna bağlı yorumlar daha başlangıncından itibaren slam düşüncesinde var olan ve
hâlâ sorun teşkil etmeye devam eden poblemlerin başında gelmektedir.
slâm düşüncesinde nassların lafzı ile maksat ve ruhu arasında denge kurma
konusunda gösterilen girişim ve çabalar arasında Şâtıbî’nin katkıları dikkat
çekmektedir. Her ne kadar gelenek içinde lafza ve manaya eşit oranda değer veren
106
Dönmez, Kaynak Kavramı, s. 177- 178.
107
Erdoğan, Mehmet, slâm Hukukunda Ahkâmın Değişmesi, MÜ FV Yay., stanbul, 1990, s.86.
108
Tan, slam Hukukunda Yorum Çeşitleri, s. 70.
24
yaklaşımlar genel eğilimi yansıtmış olsa da, lafzî yoruma ağırlık verilmesi, nassların
tikel olarak değerlendirilmesi, genel ilkelere, maksat ve maslahatları dikkate alan bir
yorum anlayışının belli bir dönemden sonra arkaplana itilmesi gibi nedenlerle olmalı
ki, Şâtıbî nassların lafzının yanısıra mana ve maksatlarını da dikkate alan ve bu ikisi
arasında denge kurmayı amaçlayan yeni bir teori geliştirmiştir.
Ş
âtıbî lafız mana merkezli tartışmalarda varılan noktada görüş ayrılıklarını,
lafız merkezli anlayış, mana merkezli anlayış ve dengeyi benimseyen anlayış olmak
üzere üç grupta değerlendirmektedir
109
. Şâtıbî pek çok konuda olduğu gibi bu konuda
da orta yolu benimsemektedir. Lafız ve mananın, nassın anlaşılmasında birlikte
değerlendirilmesi gerektiğinden yanadır. Kanun koyucunun maksatlarının
anlaşılması için bunun önemli olduğunu vurgular. O, nassların anlaşılmasında lafız
ve manadan herhangi birisinin öne çıkarılmasını değil de, birlikte değerlendirilmesini
gerekli görmekte ve lafız mana dengesinin gözetilmesine vurgu yapmaktadır
110
.
Ş
âtıbî’nin tesbitiyle nassları anlama konusundaki lafız merkezli anlayışlar
kabûle şâyân değildir. Zira bu, hukukta beklenen gayeye ulaşmada kafi
gelmemektedir. Nitekim B. Weiss’in değerlendirmelerine göre de hukukî metinlerin
yorumunda, yalnız dil içerikli araştırmada bulunmanın, hukukçuyu her zaman
tatminkâr bir hükme ulaştırması kesin değildir. Zira anlamın çıkarılmasında dilin
bizzat kendisi bazı engeller çıkarabilmektedir. Meselâ metinde geçen kelimelerin
müşterek anlamlı olması ve hangi anlamının kastedildiği, genel anlamlı ifadelerin
olması ve bunların kapsamı, hakikî anlamda mı yoksa mecaz anlamda mı
yorumlanacağı dil eksenli yorum problemlerine birer örnektir. Bunların tespitinde ve
anlaşılmasında bilginlerin görüş ayrılığına düştükleri de bir gerçektir. Dolayısıyla dil
eksenli bu yorum problemleri, sadece kutsal metinlerin kendi bütünlüğü içerisinde
yorumlanmasıyla çözüme kavuşturulamaz. Bu nedenle hukukçu, hukukun dış
amaçlarına da aşina olarak, birden fazla seçenek arasında hukukun ruhuna uygun
yorumları seçebilmelidir
111
. Bu bakımdan dinî metinlerin yorumunda bağlam
109
Baltacı, Burhan, Şâtıbî’nin Kur’an’ı Yorumlama Yöntemi, (Yayınlanmamış Doktora Tezi),
AÜSBE, Ankara, 2005, s. 144-145.
110
Baltacı, A.g.e., s. 144-145.
111
Weiss, “ slam Hukukunda Yorum: ctihad Teorisi”, s. 194.
Dostları ilə paylaş: |