31
Sahâbenin anlama ve kavrama bakımından farklı oluşları, nassları anlama
ve de bunların doğrultusunda hüküm ve fetva verme noktasında da farklılıkların
meydana gelmesine neden olmuştur. Meselâ Hz. Peygamberin bir durumuna tanık
olduklarında bazıları onu mübah olarak, bazıları müstehab olarak, bazıları da vacib
olarak değerlendirmişdir
131
.
Hz. Peygamberin sözlerini anlama ve yorumlama bakımından sahâbenin
farklı eğilim ve yaklaşımlara sahip olduklarının ilk izlerine daha Hz. Peygamberin
hayatında rastlamak mümkündür. Sahabedeki bu farklı eğilimler sonraki devirlerde
ehl-i re’y ve ehl-i hadîs olarak vücut bulacak olan yaklaşımlara da kaynaklık teşkil
edecektir
132
. Sahabenin Hz. Peygamberin sözlerini anlama ve yorumlamada farklı
yaklaşımlar sergilediklerinin en çarpıcı örneği ise Benî Kureyza olayında
yaşanmıştır. Hz. Peygamber, Ahzab günü ashabına“Hiçbir kimse Benî Kureyza
yurduna varmadan öğle/ikindi namazını kılmasın!”
emrini vermişti. Ancak bir grub
namaz vaktinin çıkmasından korkarak, Benî Kureyza yurduna varmadan namazlarını
kılmış, diğer bir grub ise, namaz vakti çıksa da, Rasulullah’ın emrine uymuştur.
Ancak Hz. Peygamber onların bu durumlarından haberdar olunca hiç birini
kınamamıştır
133
.
Bu olayda Hz. Peygamberin emri karşısında sahabenin iki farklı tutum
sergilediği görülmektedir. Nitekim birinci grup, Hz. Peygamberin emrindeki
maksada bakarak hareket ederken diğer grup tamamen emrin zahirine bağlı
kalmıştır
134
. Burada ilk bakışta, Allah’ın namaz kılma emriyle, Hz. Peygamberin
emri arasında teâruz varmış izlenimi doğmaktadır. Oysa böyle bir çelişki yoktur.
Namaz kılmak Allah’ın kesin emri olup, terki mümkün değildir. Hz. Peygamber ise
özel bir sebepten dolayı ve bir maksada binaen bu emri vermiştir. Bundan maksat ise,
hedefe mümkün olduğu kadar çabuk ulaşmaktır. Dolayısıyla ilk grup Hz.
131
el-Hafîf, Alî, Esbâbu htilâfi’l- Fukahâ, Dâru’l-Fikri’l-Arabî, Kahire, 1996, s. 20.
132
Özşenel, Mehmet, Sünnet ve Hadîsi Değerlendirme ve Anlamada Ehl-i Re’y ve Ehl-i Hadîs
Yaklaşımları ve mam Şeybânî, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), MÜSBE, stanbul, 1999, s. 71-
72.
133
Abdurrazzâk b. Hemmam es-San’ânî, el-Musannef, thk. Habîburrahman el-A’zamî, el-
Mektebu’l- slâmî, Beyrût, 1403, V. 369-370; Buhârî, Sahîh, 12, Salâtu’l-Havf 5 (I. 227);
Muslim, Sahîh, 32, Cihad 23, h. no: 69 (II. 1391).
134
en-Nevevî, Ebû Zekeriya Yahya b. Şeref, Şerhu’n-Nevevî alâ Sahîh-i Muslim, Dâru hyâi’t-
Turâsi’l-Arabî, Beyrût, 1392, XII. 98; bn Kayyım, ‘lâmu’l-Muvakkıîn, I. 156- 157.
32
Peygamberin, Allah’ın emrine aykırı bir şeyi emretmiş olmasının mümkün
olmadığını düşünerek namazı kılmış, ikinci grup ise Peygamber’in emrini de ilahi bir
emir telakki ederek mutlak bir itaat sergilemiştir
135
.
Birinci grup sahâbiler, Hz. Peygamberin ne dediğini değil, bununla neyi
kasteddiğine bakmışlar, lafzı değil, mana ve maksadı dikkate almışlardır. Hatta lafzın
zahiri, namazın ancak orada kılınmasını ifade etmesine ve de Abdurrazzak’ın
rivâyetine göre Hz. Peygamberin “Size kesin olarak söylüyorum”
136
buyurmasına
rağmen, bu emri, oyalanmadan çabukça gitmelerini amaçlayan bir ifade olarak te’vil
etmişlerdir
137
. bn Kayyım (ö. 751), bu olayda yaşanan iki farklı yaklaşım
sahiplerinden birinci grubu, ma’na ve kıyas ehlinin selefi, diğer grubu zâhirîlerin
selefi olarak değerlendirmiştir
138
.
Sahabe arasında zahirî yaklaşımıyla en çok tanınanlar ise, Abdullah b.
Ömer, Ebû Saîd el-Hudrî, Ebû Hurayra, Enes b. Mâlik, Ebû Zerr, Ebu’d-Derdâ, Râfi’
b. Hadîc, Abdullah b. Amr b. el-Âs, Hakîm b. Hizâm ve benzeri sahâbîlerdir. Onların
en dikkat çeken özellikleri, zabt ve hıfzları ile meşhur olmaları, çok sayıda hadîs
nakletmek suretiyle rivâyete ağırlık vermeleridir
139
.
Bunların genel özellikleri ise, Hz. Peygamberin sözlerinin zahiri anlamını
esas alarak lafzî ve harfî yaklaşım sergilemeleri, O’nun güttüğü mana ve maksadı
araştırmak yerine ne dediğine ve ne yaptığına bakmaları, yine O’ndan sadır olmuş bir
tasarrufun, hangi sıfatla sadır olduğuna, bağlayıcı olup olmadığına, hangi ortam ve
ş
artlarda gerçekleştiğine, sebep ve illetini araştırma ihtiyacını pek hissetmemeleri,
135
Özşenel, Ehl-i Re’y -Ehl-i Hadîs, s. 72. bn Hacer, Hz. Peygamberin bu durumda her iki grubu
da kınamamasından, furû konularında âyet ve hadîslerin zâhiri anlamını esas alanla, zahiri
anlamını esas almayıp nassların mana ve maksadından hareketle hüküm çıkaran her iki
müctehidin de isabetli davranmış olduğunu ve kınanamayacağını ifade etmektedir. bn Hacer,
Ahmed b. Ali b. Hacer el-Askalânî, Fethu’l-Bârî bi Şerhi’s-Sahîhi’l-Buhârî, thk. M. Fuâd
Abdulbâkî, Muhibbuddîn el-Hatîb, Dâru’l-Ma’rife, Beyrût, 1379, VII. 409. Hadîste ise
ictihadında isabetli olana iki ecir, isabetli olmayana bir ecir verileceği belirtilmiştir. eş-Şâfiî, Ebû
Abdullah Muhammed b. drîs, Kitâbu’l-Umm, thk. Mahmûd Mataracî, Dâru’l-Kutubi’l- lmiyye,
Beyrût, 1993, VII. 498.
136
Abdurrazzâk, Musannef, V. 369-370. (no. 9737).
137
Erul, Sahabenin Sünnet Anlayışı, s. 276.
138
bn Kayyım, ‘lâmu’l-Muvakkıîn, I. 156; Zahirî eğilimli sahabîler, bu yaklaşımlarıyla hem Ehl-i
Zahir’in, hem de Ehl-i Tasavvuf'un ve hem de yalnızca senedi esas alan ve böylece sahih
gördüğü rivâyetlere teslim olan bazı salt hadîsçilerin selefi haline gelmişler, onların bu
anlayışlarının temellerini oluşturmuşlardır. Erul, A.g.e., s. 196.
139
Erul, A.g.e., s. 191.
Dostları ilə paylaş: |