25
niteliğindeki dilsel karînelerin yanısıra metin dışı hâricî karînelerin de dikkate
alınması icab eder
112
.
Nassların yalnız ruhunu itibara alarak ve sırf maslahat düşüncesiyle hareket
etmek de beraberinde sakıncalar meydana getirmektedir. Nitekim zahirî anlamdan
ayrılmayı gerektirecek, şer’î, aklî, lugavî ve örfî delâlet bulunmadıkça nassların
zahirî delâleti gereğince amel etmenin vacip olduğu, ancak bu karinelerden birisinin
bulunması durumunda nassın tevîl edilebileceği neticede sırf maslahat düşüncesine
dayanarak nassların zahirine aykırı te’vilin yapılamayacağı ve bunun caiz olmadığı
ifade edilmiştir
113
. Dolayısıyla mana ve maksada göre yorum yapılıp hüküm
çıkarılırken, ya lafzın delaletlerinden biri tercih edilecek, yahut da Şâri’in lafzı
devamlı bağlayıcı kılmadığına dair bir delil bulunacaktır
114
. Zira nassın ilahî,
objektif, kendi anlamı ve delalet tabakalarını gözardı ederek, hükümleri salt göreli ve
öznel bir yöntemle oluşturmak da belirsizliğe ve kaosa neden olacaktır
115
. Bu
bakımdan nassların lafzını bir kenara bırakıp sadece maksada itibar edilmesinin,
hüküm istinbatında hatalı sonuçlara yol açabileceğine dikkat çekilerek, bu yöntem
esas alındığında meselâ içki içip sarhoş olmayan veya zina yapıp menisi rahme
yerleşmeyen bir kimseye had gerekmeyeceği gibi bir sonucun ortaya çıkacağı ifade
edilmiştir
116
.
Görüldüğü gibi yalnız lafzı veya yalnız manayı merkeze alan yaklaşımlar
bünyelerinde bir takım problemler barındırmaktadır. Dolayısıyla dengeyi
sağlamaktan uzak birer uç yaklaşım olarak ortada durmaktadırlar. Zira nassı,
doğduğu şartlardan ve Şâri’in genel ve özel gayelerinden koparan bir yaklaşım, katı
lafızcı yaklaşımdan ibarettir. Diğer taraftan nassları ortaya çıktığı dönemin şartlarına
indirgeyen yaklaşım ise gayecilik elbisesine bürünse de nassların fonksiyonunu âtıl
hale getiren bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımlardan birincisi nassı öncesinden, ikincisi
ise sonrasından koparmaktadır
117
.
112
Aybakan, “ slâm’da Dinî Bilginin Doğası”, s. 62.
113
el-Bûtî, M. Sâid Ramazan, Davâbıtu’l-Maslaha fi’ş-Şerîati’l- slâmiyye, ed-Dâru’l-Muttahıde,
Beyrût, 1992, s. 127.
114
Erdoğan, Ahkâmın Değişmesi, s.89.
115
Kılıç, Sadık, “Nesnellikle Öznellik Arasında Yorum”, s. 109.
116
Koşum, Yöntem Sorunu, s. 92.
117
Tan, slam Hukukunda Yorum Çeşitleri, s. 89.
26
Nassları anlama ve yorumlamada lafız ve mana arasında denge kurmayı
amaçlayan yöntemlerin, nassa da gereken önemi vermesi ve nasslarda gözetilen
manayı ortaya çıkarmayı amaç edinmesi nedeniyle daha tutarlı ve kabûle şâyân
olduğunu söyleyebiliriz. Zira “kanunun akla uygun objektif irade ve gayesi, ilkönce
kanunun lafzında, kelimelerinde ortaya çıkar. Kanunun yorumunda lafza takılıp
kalınmamalıdır. Lafız, sadece bir hareket noktasıdır. Ancak, yorumda kelimelerden
tamamıyla uzaklaşmak ta doğru değildir”
118
. Dolayısıyla hem lafza hem de maksat ve
gayeye gereken değer verilmelidir. Zaten yorumlamada lafız ve mana, birbirinden
bağımsız olarak düşünülmemesi gereken iki temel unsurdur
119
. Nitekim bu manada
Ramazan el-Bûtî, nassların lafız ve ruhunu (maksadı) insanın beden ve ruhuna
benzetmektedir. Ona göre, nasıl ki, ruhun bekası için bedenin korunmasına ihtiyaç
varsa, nassın ruhuna itibar için de lafzının korunmasına ihtiyaç vardır. Lafzın delalet
ettiği mana iptal edilerek ruha itibar etmek bir gafletten ibarettir
120
.
bn Kayyım (ö. 751) da, lafızların taabbûdî olmadığını, lafızların bizatihi
kendileri kastedilmeyip, onların ancak manaları için birer vesileden ibaret
olduğunu
121
dolayısıyla hem lafza hem de manaya hakkının verilmesi gerektiğini
belirterek, lafız ve mana arasında denge kurulmasının önemine dikkat çekmektedir
122
Ş
u halde bir tefsir faaliyetinde nasslar yorumlanırken hukuk sisteminin
genel amaçları, o konudaki diğer nasslar ve ilkeler göz önünde bulundurularak,
bütüncül yaklaşım muhafaza edilmeli ve tefsir faaliyetinin lafza bağlı olarak
yapılması halinde, nassın mana ve gayesi bunu haklı göstermelidir
123
. “Bu nedenle
nassın çözümlenmesi ve yorumlanmasında izlenmesi en uygun yol, eş zamanlı olarak
hem “metn”in a-priori delalet imkanlarını, hem de metn’in kendisine karışıp onunla
bütünleşmek durumunda olduğu dış realiteyi, beşerî vakıa ve oluş ufkunu göz
önünde bulunduran okuma biçimi olacaktır..”
124
.
118
Çağıl, Hukuk Başlangıcı, s. 195.
119
Tan, slam Hukukunda Yorum Çeşitleri, s. 109.
120
Bûtî, Davâbıtu’l-Maslaha, s. 125.
121
bn Kayyım, Abdillah Muhammed b. Ebî Bekr el-Cevziyye, ‘lâmu’l-Muvakkıîn, Dâru’l-Ciyl,
Beyrût, 1973, I. 167, 171.
122
bn Kayyım, A.g.e., I. 172.
123
Köse, Saffet, “ slam Hukuk Düşüncesinin Bazı Problemleri”, s. 50.
124
Kılıç, Sadık, “Nesnellikle Öznellik Arasında Yorum”, s. 109.
Dostları ilə paylaş: |