Cengiznâme Hakkında Bazı Değerlendirmeler
15
söyledi. Ay Taragay! Senin karının karnındaki çocuğun beni öldürürmüş. O doğmadan önce ben onu öldürürüm diye Taragay’ın
karısını aldırdı.
O kötü olan, önceden verilmiş hükme; önlem ile bozmayı diledi. Ama Hak Teala’nın hükmü nasıl bozulur?
Ondan sonra birleştiler. Bu kadını öldürelim deyip, içini yaralım dediler. O zaman Çaday Han’ın kendisi söyledi. Beni bu kadının
karnındaki çocok öldürecekse, o karnındaki çocuğunu, diz çöktürüp öldürün. Annesi ölmesin dedi. Ondan sonra o kadını yere
yatırıp, onun gibi diz çöktürdüler ki; aklı gitti. Öldü. Ondan sonra Han söyledi. Şimdi çocoğu değil
(30r) annesi ile öldü olacak
ki; göndersinler dedi. Ondan sonra o kadını kaldırıp alarak arabaya bırakıp gittiler. Ondan sonra
Çaday Han korkudan kurtuldum
deyip durdu. Hanlığıyla gururlu, meşgul idi. Ondan sonra yine birkaç günden sonra o zavallı, diz çöküp ölen kadının gözü
parladı. Bir erkek oğlan doğurdu. O oğlan alıp baktıklarında; bir ayağı topal idi. O zaman söylediler ki; işte böyle bir eziyetten
ölmeden kurtulup doğdun. Canın demirmiş dediler. O oğlanın adını o nedenle Aksak Temir koydular. Şimdi Hazret-i Aksak
Temir’in temeli, kökeni Barlas denilen soy olur idi. Neslinde, soyunda hanlara akraba oğul idi. Ondan sonra yine Aksak Temir’in
babası, annesi öldü, yetim kaldı. Beslemeye, bakmaya hiç uygun kişi bulmadı. Sonunda, kendisi yürüyerek, erkekliğe
erişti sonra
(30v) topluluktan çıkıp yalnız başına Şımakı şehrine vardı. Birkaç gün yürüdü. Ondan sonra Şımakı’da dana (buzağı) bakmaya
ücret biçti. Kendine, kendi gibi öksüz, yetimleri kendine bağladı, çevirdi. Altı, yedi oğul olup hergün dana bakar, güder idiler ve
oynar idiler. O zaman Aksak Temir günlerden birgün bir bozuk mezar yerinin dibinde yalnız durup, bakıp dururdu. Bir ayağı
topal ve bir gözü kör karınca geldi ve o kabire tırmanıp minaresine çıkmaya çalıştı. Biraz daha yukarı bindi, düştü. ondan sonra
yine gayret gösterdi ve çıkmaya çalıştı. Tırmanıp kabirin başına bineyim, çıkayım deyince yine aşağıya düştü. Hazret-i Aksak
Temir karıncanın bu işine şaşırıp bakıp durdu. Topal karınca utanıp yine üçüncü kez kabir başına binmek, çıkmak için çabaladı,
gayret gösterdi. Sonunda tırmanıp kabirin tepesine çıkıp gitti. O karıncadan Hazret-i Mir Temir ibret aldı Kendi kendine
gönlünden, içinden söyledi. Ay Aksak! Gördün mü?
(31r) Bu zayıf, ayaksız, gözsüz karınca
gayret gösterip ağlayarak, tam
tepesine bindi. Yukarı çıktı. Ben de gayret ile han olup il gün şehirler alıp, vilayetler meydana getirsem hiç şaşılacak acayip bir
şey olmaz. Eğer Tanrı Tealâ emretse diyerek gönlüne bu fikri salıp yürür idi ve o oğlanlar ile oynar idi. Günlerden bir gün Aksak
Temir söyledi. Ay yiğitler! Gelin bir yere bir şey koyalım. O koyulan şeyi kim ilk yürüyüp yetişip alsa onu aramızda han yapalım
dedi. O zaman o yiğitler söylediler. İyi öyle olsun diyerek uzağa bir şeyi koydular ve bütün oğlanlar yürüdüler. Aksak Temir de
yürür idi. Yürüyüp oğlanlar gibi varıp alamadı. Onun içinki aksak idi. Ondan dolayı bir oğlan yürüyüp geçip, o konulan şeyi
alayım, ilk ben han olayım deyince; ondan önce o şeyi Aksak Temir başlığı ile taşlayıp vurdu ve söyledi. Ay yiğitler! Sizlerden
önce ben yetiştim, ulaştım. Ben han olurum dedi. O birisi (öbürüsü) söyledi. Yok! senden önce ben yetişip aldım dedi.
O zaman
Aksak Temir
(31v) söyledi. Hey! Senin elin yetişmeden, benim başım yetişti. dedi. Bunlar o söz üstüne birlikte durur idiler. Bir
ak sakallı yaşlı insan geldi. Bunlar bu yaşlıya işlerini söylediler. Hanlık hangimize değer dediler. O yaşlı söyledi. Ay yiğitler!
Sizler benim sözümü tutar mısınız? dedi. Bunlar söylediler. Ay baba! sen ne dersen işimizi sana buraktık dediler. O zaman o
söyledi. Ay yiğitler! Aksak oğlun, sizin elinizden önce başı yetişmiştir. Bunu han yapın dedi. söz bunun sözüdür dedi. O zaman
bu diğer yiğitler söyledi. Ay baba! İyi, şimdi yapalım öylece (onun gibi) olsun dediler. Aksak Temir’i kendi aralarında han yapıp
oynar idiler. Yine günlerden bir gün Aksak Temir söyledi. Ay yiğitler! Her kim ite bu görülüp duran danalardan bir danayı
öldürüp, hepimize yedirse doyursa; aramızda onu han atayalım dedi. O zaman yine diğeri öldürüp
(32r) danayı yıkamadılar.
Aksak Temir bir danayı öldürüp pişirdi. O oğlanlara yedirdi, doydular. Ondan sonra Aksak Temir’i kendi aralarında han atadılar.
Ondan sonra geri dönüp evlerine geldiler. Dananın sahibine söylediler. Dananı kurt yedi diye. O da bir şey söylemedi. Kurda
emretmiştir dedi. Ondan sonra günlerden bir gün Aksak Temir bu oğlanlara söyledi. Ay yiğitler! Geliniz, bizler hırsız, haydut
olalım; tüccarları, satıcıları talan edelim. Malını alalım dedi.
O zaman bu oğlanlar, iyi olsun dediler. O zaman Aksak Temir
söyledi. Size sözüm odur ki, şimdi bu gece her biriniz, hiç başka şey almayınız. Meğer düşman kuralını koymayınız, alınız dedi.
O zaman orada bir bozuk kervan saray var idi. Birleştirdiklerini oraya koydular. Gecenin yarısında gelip birbiriyle buluştular.
Birisisi zincir giyip, silah alıp; birisi ok, ok torbası kılıç alıp işte Şımakı şehrinde çıkıp gittiler. Hindistan şehrine varıp, Hindistan
şehrinin yolunu gözetleyip yattılar. Geçen,
(32v) gelen satıcıları, faizcilerini astılar. Mallarını aldılar. büyük soygunculuk
yaptılar. Azan, tozan; babadan anneden bıkan
oğlanlar; zenginden kaçan kullar ona doğru toplandılar, bağlandılar. Her kim
dışarıdan gelip ona bağlansa; güzel ödüller vermeye başladılar. Tüc carlarını, satıcılarını mahvettiler. Kulu, hizmetçiyi yoldaş,
arkadaş yaptılar. Bir, iki yüz ; üç yüz kişi oldular. Geçene gelene soyar idiler. Yol kesildi. Kervan halkı yürüyemez oldu. O
zaman Hindistan padişahı, Çaday Han’a haber ulaştı. Yolu haydutlar beklemektedir. Kişiyi yürütmektedir diye. Ondan sonra
Çaday Han, elçi gönderdi üç yüz kişi gelip, Aksak Temir’e söylediler. Ay aksak! ne için sen böyle hırsızlık yaparsın, yolları
bağlarsın dedi. O zaman Aksak Temir’in askeri o gelen elçinin başını öldürdüler. Diğerinin tamamını kendilerine yoldaş yaptılar.
Çok fazla ödüller verdiler. Bu haber yine Çaday Han’a duyruldu. Yandı, yıkıldı. Yine ikinci defa elçi gönderdi.
(33r) O ikinci
gelen elçinin başını gönderdi. Diğerlerini alıp yanında bıraktı, yoldaş yaptılar. Ondan sonra Çaday Han yine üçüncü (kez) elçi
gönderdi. O haydutlara altın, gümüş, armağan vereyim. Geçene, gelene, tüccara dokunmasınlar diye. O zaman bunlar söylediler.
Şimdi Çaday Han’ın hazinesinden, bizim hazinemiz daha çoktur.
Gerek olursa; malı hazineyi bizden alsın dediler. Ondan sonra
yine birkaç günden sonra Çaday Han, kendi askerini toplayıp gelmektedir diye Aksak Temir’e haber ulaştı. O zaman Aksak
Temir binlerce karşı casus gönderdi. Çaday Han geliyor muymuş diye. O casus varıp gördü Çaday Han gelmektedir. Casus varıp
onların arasına girdi. Çaday Han otuz kişi ile birlikte ileriden, önden geliyordu. Bu gelen casusu gördüler. Bundan sordular. Hay!
Yolda hırsız, haydut var mı diye. Bu söyledi. Yok, hiç görmedim, bu yolda şüphesiz, tereddüdsüz yürüyün, hırsız yoktur dedi.
Bunlar bunun bu sözüne bakıp, hırsız yokmuş, bizim geleceğimizi duyup kaçmışlardır dediler. İleri geçip gittiler. Bu
casus kendi
yürüyeceği yola gitti. Onlardan ayrılıp bozkıra çıktıktan sonra kaçtı. Çaday
(33v) Han’ın otuz kişi ile gelip yürüdüğünü Aksak
Temir’e gelip söyledi. Orada Aksak Temir söyledi. Öyle ise çabuk şimdi otuz deveye yük yüklendiriniz dedi. Şu ok gibi kısa
zaman içinde otuz deveye mal yüklediler. Çaday Han düşmüş yatıyordu. Bunlar karşısına geldiler. Çaday bunlara uzaktan
konuştu. Sizler nasıl kişilersiniz, yolda haydut gördünüz mü? dedi. Bunlar söylediler. Yok hiç görmedik dediler. Ondan sonra
Çaday Han bunların karşısına geldi. Orada bunlara söyledi. Hay! Sizler nasıl kişilersiniz, kimlersiniz? Onlar söylediler. Siz
kendiniz kimsiniz? Bunlar söylediler. Bizleri sorarsanız biz Çaday Hanız. Haydutları aramaya çıktık dediler. Orada bunlar
söylediler. Öyle olsanız biz satıcılarız. Bizden malımızın damgasını alınız. Bize yol yürümeye ticaret yapmaya güzel olur idi.