Batı Dünyasının Çifte Standartlı Yaklaşımlarına Bir Örnek: "Ermenilerin Tehciri ve Bulgaristan Türkleri Kıyaslaması"
189
vazgeçmeleri ile son bulmuştur.
∗
Böyle olunca Ermeni meselesi de gündeme oturmuştur.
Çünkü her iki
ülke de Ermenileri kendi menfaatleri için ya tampon bölge ya da eli altında bulundurulan bir maşa olarak
görmeye başlamışlardır. Ancak bu arada, asıl olan asırlarca Türklerle beraber yaşamış olan Ermenilerin
bir kısmının komitacılık ve propagandaları ile bu oyuna gelmeleridir. Hatırlatmak gerekir ki bazı Ermeni
vatandaşlarımız ise sadakatlerine devam etmiş, oyuna gelmemiş ve hatta bunun yanlış olduğunu kendi
soydaşlarına da ifade etmişlerdir.
Rusya ve Avrupa ülkelerinin Osmanlı toprakları üzerindeki siyasetleri içinde Ermenileri
Osmanlılara karşı kışkırtmak, kendilerine bağlamak da vardır. İşte bu kışkırtmalar
ve destekler sonuç
vermiş, Ermeniler çeşitli bölgelerde ayaklanmışlar, Rusların yardımıyla ele geçirdikleri topraklarda
yaşayan Türkleri katletmeye başlamışlardır. Tam bu noktada söylenmesi gereken şudur: Ya Ruslar veya
İngilizler çok başarılıydılar, ya da Ermenilerin bir kısmı zaten böyle bir fırsatı içten içe bekliyorlardı. Her
ikisinin de doğruluk payı vardır. Zira Rus ve İngilizler başarılı olmuşlardır, çünkü Ermenilerin devlet
olma arzularına hitap etmiş ve inandırmışlardır. İkincisi
de doğrudur, çünkü, örneğin 1828 Savaşı'nda Rus
işgali Doğu Anadolu'ya genişlemeye başlayınca Ermeniler ya Rusya tarafında yer almışlar ya da Ruslara
ajanlık yapmışlardır. Böylelikle sorulması gereken soru şu hale dönüşmektedir : Türkler ile Ermeniler
arasındaki ilişkilerin bozulmasına neden olan ilk eylemi kimlerin başlattığı, olanlardan kimin sorumlu
kılınacağıdır. Özellikle Kırım Savaşında hem Osmanlı hem de Rus Ermenileri Rus tarafındadırlar, 1877-
1878 Türk - Rus Savaşında da Osmanlıların kaybetmeleri üzerine Osmanlı, Müslüman vatandaşlarını
isyancı-komitacı Ermenilerden koruyamamıştır. Artık araya husumet girmiştir. 1890'lardaki, Sasun,
Zeytun, Maraş, Van ve Adana'da ayaklanan Ermeniler Türkleri katletmekten de uzak durmamışlardır.
∗
1912 ve 1913 Balkan Savaşlarında Osmanlı'nın idaresindeki Balkan Müslümanları çok büyük
zayiatlar verince, nüfus itibariyle hissedilir derecede azınlık durumuna düşmüşlerdir. Artık,
Müslüman
nüfus yoğunluğundan kurtulmuş bir Yunan, Sırp ve Bulgar devletleri vardır. Balkanlarda olanlar
Ermenileri de cesaretlendirince Ermeniler gerilla biçiminde örgütlenmeye başlamışlardır. Bu nedenle I.
Dünya Savaşı'nda birçok cephede savaşan Osmanlının bir cephesi de Ruslara yönelik Doğu
∗
Osmanlı üzerinde ABD'nin menfaatleri de İngilizlerinki ile aynıdır. Bu nedenle ikisi de Hıristiyan halkın
daha iyi idaresini
istemektedirler. İkisi de misyonerlere para tahsis etmekte, bu iş için seçilmiş kadın ve erkekleri Müslümanlar arasında çalışmak
için Türkiye’ye göndermektedirler. Her ikisi de Osmanlı’nın parçalanması ve ticaretleri için fırsatlar aramakta, bu bağlamda
Bulgarlara olduğu gibi Ermenilere de sempati ile bakmaktadırlar. Washburn’un, Osmanlı Ermenileri üzerindeki İngiliz
politikasını ifadesi önemi haizdir.
“...Ermenileri muhtar bir Ermenistan eyaletinin kurulacağı fikriyle tahrik etti, bunu kısmen Hıristiyanlık gayreti ile fakat
daha çok kendi menfaatleri için yani muhtar bir Ermenistan’ın Rusya’nın ilerlemesine mani olacağı düşüncesiyle yaptı,
sonunda İngiltere, Ermenileri Osmanlı’ya karşı isyan ettirdi...’’ (Davut Kılıç,
Osmanlı İdaresinde Ermeniler ve Türk-
Ermeni İlişkisi, ASAM Yay., Ankara, 2000, s.250.)
Batılı güçler Ermenilerin yoğun olarak yaşadıkları yerlere konsolosluklar açıp bu konsolosluklar aracılığıyla Ermenileri kendi
ülkelerine götürerek vatandaşlıklarına almışlardır. Örneğin bir konsolosluk bölgesindeki 300 Ermeni’nin hepsi 1869 yılında
Amerikan vatandaşlığına geçirilmiştir. (İlknur Haydar, Polatoğlu,
Osmanlı İmparatorluğunda Yabancı Okullar, 1.Baskı,
Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 1990, ss.202-203.) Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin Amerika’ya göçü 1860’larda
başlamıştır. Washington sefiri Mavroyeni Bey, 3 Nisan 1893’te Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği yazıda, Osmanlı’dan
Amerika’ya göç eden Ermeni sayısının 1891’de 3957 iken, 1892’de 6335’e çıktığını bildirmektedir. (Nuh Gönültaş, “Türklerin
Hoşgörüsü’’
zaman com. tr. 2001.) Amerika’ya giden Ermeniler değişmiş olarak tekrar ülkelerine dönmekte ve misyonerlerce
her yönden doyurulmaktadırlar. Amerikalı misyonerler Berlin Antlaşması, Tanzimat ve Islahat Fermanları gibi metinlerdeki
Ermenilerle ilgili huzursuzluğu
hemen değerlendirmişler, kapitalist amaçlarına hizmette kullanmışlardır.
∗
Ermenileri mağdur ve mazlum göstermek için sayısı 600, 800 bin ve hatta bir milyona kadar çıkarılan Ermeni maktullerine
karşılık, hakikat olan bir şey varsa, o da Rus işgalleri esnasında Ermeni çeteleri ve gönüllü alayları elinde mahvolan İslam
halkının bundan fazla olduğu ve isyanlarda ölenlerin de bundan aşağı olmadığı ve doğu vilayetleri halkının bir kısmının
mahvedilmiş bulunduğudur. Ermenilerin, Suriye ve özellikle Derzor bağımsız sancağı bölgesine göç ettiriliş sırasında
kafilelerin muhafazasına memur edilen jandarmalara hücum ederek şehit etmeleri; Ermeni şakilerinin Şebinkarahisar, Maraş,
Fındıcık, Kayseri gibi yerlerde yangın çıkararak birçok şehir ve kasabaların harap olmasına
sebebiyet vermeleri; Van'da olduğu
gibi, Doğu Anadolu bölgesinin hemen hemen her tarafında Ruslarla beraber ilerleyen Ermenilerin feci tablolar çizmeleri ki acı
bir tarihin şahitlerinin, mezalimi görenlerin (Nafia Çabuker, Ahmet Çinkılıç, Zahide Çoşkun ...vs 20 yaşayan şahit) anlattıkları
meseleyi açıklamaya yeterlidir. (Geniş bilgi için bakınız : Hüseyin Çelik,
Görenlerin Gözü ile Van'da Ermeni Mezalimi ,
Cedit Neşriyat, Ankara, 2005.)