Recep Yıldız
194
Camilerin bir kısmı müzedir, bir kısmı yol ve bina yapımı gibi nedenlerle yıktırılmış veya depo
olarak
kullanılmak üzere kapatılmıştır.’
26
Ayrıca 1944-1946 yılları arasında çıkarılan yasa ve kararnamelerle
arazi ve tüm üretim araçları kolektifleştirilerek Türkler, kendi topraklarında tarım işçisi haline
getirilmişlerdir.
27
İşte bu nedenle 1950-1951 dönemi muhacirleri dediğimiz kitleler Bulgaristan’dan
Türkiye’ye göç ederler. Bu göç esnasında mallarını satabilenler satarak, satamayanlar bir nevi Bulgarlara
devrederek / terkederek gelmişlerdir.
İşte bu göçün üzerinden birkaç yıl geçmiştir ki, 1959-1960 eğitim-öğretim yılında, Türk okulları
Bulgar okulları ile tamamen birleştirilmiştir. Bunun üzerine yine göç etme çabaları başlamıştır. Bunun
üzerine zamanın Türkiye Dışişleri Bakını İhsan Sabri Çağlayangil ile Bulgaristan Dışişleri Bakanı İvan
Başef ‘Kısmi Göç Anlaşması (1968)’ imzalamışlardır. Anlaşmaya göre, ‘haftada
üçyüz kişiden fazla göç
olmayacaktır’. Böylece 1969’da göç başlar.
∗
On yıl tamamlandığında göç edenlerin sayısı yüzotuz bini
bulacaktır
.
28
Bu gelişmeler 1985’e kadar, Türk-Bulgar ilişkilerinin dostça olduğu ve anlaşma
çerçevesinde olduğu görünümü verse de Bulgar hükümeti ve Jivkov yönetimi son darbeyi indirir. 1985
yılının Ocak ayında Türk ve dünya kamuoyu, Bulgaristan hükümetinin, Türk azınlığına bir çeşit yok etme
savaşı açması haberleri ile yankılanır. Bulgaristan Türklerinin durumu, bundan sonra yeni bir devreye
girecektir.
5.2. Türklerin Adlarının Zorla Değiştirilmesi ve Göç (1985 ve sonrası)
Her ne kadar bazı zamanlarda iyiye doğru giden bir ilişki var gibi gözükse
de durum Türkler için
pek olumlu değildir ve çoğu zaman tedirginlik veren gelişmelere rastlanmaktadır. Aslında
Bulgaristan’daki Türklerin çoğu çiftçi, esnaf, küçük zanaatkardır ve geçim derdindedirler. Hiçbir zaman
başlarını belaya sokmak da istememişlerdir. Fakat bir şeyler yapmalarına gerek yoktur, zira onların varlığı
bile Bulgarları rahatsız etmektedir. En azından geçmişi hatırlatmaktadırlar. Dahası nüfusları giderek
Bulgarlara nispetle daha çok artmaktadır. Bu arada yabancı gazetecilerin, düşünürlerin dile getirdikleri ve
özeleştiriye yol açan bir hususa da değinmekte yarar vardır: ‘Türk medyasının kimi kesimleri, arka arkaya
gelen Türk hükümetlerinin kimi üyeleri, Bulgaristan’ın bazı bölgelerinden sanki oralar (halen) Türkiye’ye
aitmiş gibi söz etmişler ve Sofya’dan izin alınmadan ziyaretler yapılmıştır.’
29
Ancak
böyle bir durumun,
1984 sonlarında insanların yaşama haklarına müdahale anlamına gelen, ölüme kadar götüren bir
uygulamaya yol açacağı pek düşünülmemiş olsa gerektir. Bulgaristan’da yaşayan Türklerin isimlerinin
değiştirilmesi girişimi ve sonrasındaki uygulamalar insanlık tarihine Belene’leriyle geçecek bir kara sayfa
olacaktır.
Türk bölgelerine silahlı saldırılar, 1984’ün Kasım’ında başlamış ve Kasım ayından Ocak ayı
ortalarına kadar geçen zamanda bir çok canlar verilmiştir. Nedeni ise Türklerin isimlerinin
bulgarlaştırılması kararına karşı duruştur. İsim değiştirme öyle kapsamlı ele alınmış ve uygulamaya
konmuştur ki anne, baba, nine, dede, çocuk hatta ölmüş insanların bile isimleri mezarda dahi olsa
değiştirilmiştir. Şair Recep Küpçü örneklerden biridir.
∗
1976’da katledilmiştir ve 1985’te O’nun
da mezar
26
Tarık Somer, “Açış Konuşması”,
Bulgaristan’daki Türkler Semineri II, AÜ Yay., Ankara, 1986, ss. 1-5.
27
Osman Keskioğlu,
Bulgaristan’da Türkler, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Cilt: 642, Ankara, 1985, ss. 127-129
∗
Bulgaristan’dan Türkiye’ye Göç Eden Türklerin Yıllara Göre Sayısı, Tablo 1 olarak ekte sunulmuştur.
28
Age., ss.327-338.
29
Leo Tindemans ve diğerleri, "Başarıya Çağrı- Uluslararası Komisyon’un Balkanlar hakkındaki Raporu-", Çev. Özden Arıkan,
Sabah Kitapları -Çağdaş Bakışlar Dergisi-, İstanbul, 1998, s. 163.
∗
Bulgaristan Türkleri arsasında ilk Türkçe kitaplar 1950’lerde görülür. Bu eserlerin başında Sabahattin Ali gelir ve “Kuyucaklı
Yusuf” romanı 1953 şubatında basıma verilir. Ardından Nazım Hikmet’in “Bir Aşk Masalı” ile “Seçilmiş Şiirler”i gelir
1954’te. Arkasından Hüseyin Rahmi Gürpınar, Orhan Kemal,
Tevfik Fikret, Aziz Nesin, Yaşar Kemal ve diğerleri sıralanır. En
çok kitabı yayınlanan 24 eseri ile Nazım Hikmet’tir ve sonra da 8 kitapla Aziz Nesin gelir. (Muharrem Tahsin, “Bulgaristan’da
ve Bulgaristan Türkleri Arasında Türk Kitabı”,
Balkanlarda Türk Kültürü, Sayı:9, 1993, s.4.)
Batı Dünyasının Çifte Standartlı Yaklaşımlarına Bir Örnek: "Ermenilerin Tehciri ve Bulgaristan Türkleri Kıyaslaması"
195
taşındaki adı değiştirilmiştir.
30
Daha işin başı olan "1984 yılının sonlarında Güney ve Güneydoğu
Bulgaristan'da bir milyondan fazla soydaşımızın ismi değiştirilmiştir."
31
İşte böyle bir dönemde, dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Kenan Evren ve Başbakan Turgut Özal
ile Bulgaristan Hükümetinin görüşmeleri neticesinde yaklaşık 310.000 Türk, her türlü düzen ve mal
varlıklarını terk ederek Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmışlardır. Bu insanların arasından yaklaşık
90.000’i tekrar geriye dönmüşlerse de daha sonraları çoğu tekrar Türkiye'ye
geri dönmüşler veya
kaçmışlardır. 5 yılı doldurduktan sonra kimlik alabilenler, bu dönemde de kaçak olarak Türkiye'de
bulunanlar veya turist vizesi ile gelip yerleşenler bu grubu oluşturmuşlardır.
Neydi bu göçün sebebi
? Özellikle 1984’ün ikinci altı ayından itibaren Bulgaristan Türklerine reva
görülen uygulamaları şöylece özetlemek, sanırım ki, sebepleri/gerekçeleri ortaya koymanın en uygun
yoludur.
•
Bütün
Bulgaristan Türkleri, silah gücü de dahil Bulgarlaştırılmak istenmektedir.
•
Bu gerekçeye bağlı olarak baskı önlemleri arttırılır, komando birlikleri de dahil olmak üzere
köylerde devriyeler gezdirilir.
•
Türkçe konuşmak yasaklanır, konuşan 80 leva cezaya çarptırılır.
•
Saat 20.00’den sonra sokağa çıkmak yasaktır.
•
Türk cenazeleri Bulgar mezarlığına ve dini merasim olmaksızın gömülür.
•
Giderek bütün ibadet yerleri kapatılır.
•
Türklerin isimleri, doğum tarihleri ve yerleri, dede, nine, anne ve babanın da isimleri değiştirilir
ve Müslüman Bulgar (Varvaşti Bılgaria) tabiri kullanılır.
•
Türk aileleri, Bulgarların yoğun oldukları bölgelere sürülür.
•
Türk kadınlarının kendilerine has giyimlerine izin verilmez.
•
Küçük Türk çocukları ailelerinden alınıp,
bilinmeyen yerlere götürülüp, inanç ve geleneğinden
koparılır.
•
Türklerin bankalardaki şahsi hesaplarını çekmelerine izin verilmez.
•
Türk kızları Bulgarların yoğun olduğu bölgelere sürülür ve bununla da Bulgarlardan çocuk
doğurmaları amaçlanır.
•
Türklerce yayınlanan gazete ve dergiler yasaklanır.
•
Ülke çapında şehiriçi, şehirlerarası ve milletlerarası telefon görüşmeleri kaldırılır. Türklerin,
Türkiye’deki ve diğer ülkelerdeki yakınlarıyla mektuplaşmaları yasaklanır.
30
Mehmet Çavuş,
Bulgaristan’dan Sesler, Yaylacık Matbaası, İstanbul, 1985, s.126.
31
Ergun Göze, "Bulgaristan Türkleri Kaddafi, Özal, vs..",
Türk Kültürü Bulgaristan Türkleri Sayısı, Sayı: 263, Ankara, Mart
1985, s.45.