Batı Dünyasının Çifte Standartlı Yaklaşımlarına Bir Örnek: "Ermenilerin Tehciri ve Bulgaristan Türkleri Kıyaslaması"
187
lideri Aleksandır Stamboliyski, fakir köylülere toprak dağıtılmasını, vergi ve yargı sistemlerinin yeniden
ve daha
iyiye doğru düzenlenmesini, zorunlu çalışma sisteminin getirilmesini ve devletin dış politikasının
yeniden düzenlenmesini hedeflenen politikalara yönelir. Bu uygulamalarla halkın büyük çoğunluğundan
oy almasına rağmen, hemen akabinde darbe ile indirilir, kendisi ve partinin ileri gelenleri idam edilir.
8
Yeni idare faşist bir idaredir ve liberaller, komünistler ve çiftçiler dışındaki bütün partilerin bir
araya getirildiği bir hükümettir. Aleksandır Tsankov başkanlığında çeşitli aşamalardan geçer ve 8-9 Eylül
1944 tarihine kadar devam eder. 8 Eylül’de General Tolbuhin komutasındaki Rus orduları Bulgaristan’a
girer ve bu tarihten itibaren Bulgaristan komünist bir idareye geçer. 9 Eylül günü yeni bir hükümet
kurulur ve 9 Eylül günü milli bayram olarak ilan edilir. 1953’te Stalin’in ölümünden sonra Komünist
Partisi’nin merkez komitesi oluşturulur ve Todor Jivkov Parti Sekreteri olur. 1955 ise Bulgaristan’ın
Birleşmiş Milletlere üye olduğu yıldır. Bu şekilde devam eden yönetim, 1971’de yeni
bir anayasa kabul
eder ve Jivkov Devlet Konseyi Başkanı olur.
Bulgarlar bu dönemde, 1980’e kadar Türkiye’de komünist bir ihtilal beklemektedirler ve bu
ihtilalden sonra Bulgaristan’daki soydaşlarını Türkiye’nin dünya kamuoyunda gündeme
getirmeyeceklerini ummaktadırlar. Beklenilen ihtilalle bu da bir tehlike olmaktan çıkacaktır, ümidini
taşımaktadırlar. Ancak 12 Eylül İhtilali onların beklediklerinin aksine gerçekleşen bir ihtilal olunca dört
yıl gecikme ile 15 Aralık 1984’te, hedeflerini gerçekleştirmeye başlamışlardır. 1980 ortalarında
Bulgaristan’ın, Yugoslavya, Makedon halkları ve Türklere olan yaklaşımı ile dikkat çekmesi ve özellikle
1985 başlarındaki isimlerin değiştirilmesi aşaması ile iktidarda tutunamayan
Todor Jivkov istifa eder
(1989). Yerine Peter Mledanov geçer. 1990 yılında Bulgaristan Komünist Partisi, Bulgaristan Sosyalist
Partisi adını alır. Seçimlerde büyük çoğunlu da kazanır. Fakat kısa bir süre sonra Mledanov da istifa eder
ve yerine Jelyu Jelev geçer. Ekim ayı içinde yapılan parlamento seçimlerinde Demokratik Güçler Birliği
birinci parti olur, Sosyalist parti ikinci sıraya düşer. Üçüncü büyük parti ise, Türklerin temsil ettiği Hak ve
Özgürlükler Hareketi’dir ki, 23 milletvekili ile temsil edilme imkanı yakalamıştır.
9
Yani, 1946-1990
yılları arasında yönetim şekli itibariyle sosyalist-komünist bir iktidara sahip
olan Bulgaristan bundan
böyle yeni bir aşamaya gelmiştir. Artık birçok parti vardır.
Bu süreçte Bulgaristan’da yaşayan Türkler, birçok kez Türkiye’ye göç etmek zorunda
bırakılmışlar ve bu göç bazen kaçış, bazen de iki devlet arasındaki anlaşmalarla gerçekleştirilmiştir. En
son Başbakan Turgut Özal zamanındaki göçe rağmen, halen Bulgaristan’da yaşayan birçok Türk insanı
mevcuttur.
3. Türk - Ermeni İlişkileri ve Tehcir Meselesi
Osmanlı Devleti, tarihinin hiçbir devrinde, hakim olduğu halde, Ermenileri ve diğer azınlıkları
asimile etmemiş, tam tersine kalıcılığını korumak için maddi ve manevi destekte bulunmuştur. Ermeniler,
Millet-i Sadıka veya Tebay-ı Sadıka olarak güvenle sosyal hayatta ve diğer alanlarda varlıklarına ve
çalışmalarına devam edegelmişlerdir. Dolayısıyla 19. yüzyılın ortalarına kadar Osmanlı’da
her herhangi
bir sorunla karşılaşmamışlardır.
Osmanlı yönetimiyle Ermeniler arasındaki ilk ilişki Osman Gazi zamanındadır. Ermenilerin
Kütahya’da bulunan dini merkezleri 1324’te Bursa’ya nakledilmiş ve Fatih’in İstanbul’u fethetmesiyle de
Bursa’da bulunan Ermeni Patriği 1461 yılında İstanbul’a taşınmış ve İstanbul Ermeni Patriği Hovakim,
Türkiye’deki bütün Ermenilerin patriği olmuştur. Patrikliğin İstanbul’a taşınmasından sonra buraya bir
nüfus hareketliliği olmuş ve İstanbul zamanla Ermenilerin sosyo-kültürel ve ekonomik hayatlarının
merkezi haline gelmiştir. Fatih devrinden sonra 20. yüzyıla kadar Ermenilerin dünyadaki nüfus
8
Ana Britannica, Bulgar Halk Çiftçi Birliği mad.)
9
Çalışkan ve İkiz,
agm., s.74; M.
Türker Acaroğlu, “Türkçe Ad ve Soyad Alan Sofya’lı Bulgarlar”,
Türk Dünyası
Araştırmaları Dergisi, sayı: 84, 1993, s.125;
Ana Britannica, Bulgaristan mad.
Recep Yıldız
188
yoğunluğunun en fazla olduğu yer Osmanlı sınırları olmuştur. Dahası, ekonomik, sosyal, dini, kültürel
özgürlüklerini rahatça kullanmışlardır.
10
Hatta Meşrutiyet’ten sonra Osmanlı Mebusan Meclisindedirler.
Ermeniler, Ohannes Efendi, Sebuh Maksutyan, Rupen Yazıcıyan, Sahak Yavruyan, Hamazasp Ballaryan,
Manuk Karciyan, Agop Şahinyan, Osep Kazasyan, Agop Gıcıkyan, Kirkor Bızdıkoğlu
gibi isimleri vekil
olarak meclise yollamışlardır.
11
1885 yılı için İstanbul nüfusunun (sadece erkek nüfusu dahil edilmiş olarak) mesleklere göre
dağılımı da önemli bir göstergedir. Şöyle ki; 201.339 müslüman nüfus içinde 22.984 kişi (%11.41) devlet
hizmetinde, bulunmaktadır. 51.073 kişi (%25.37) tüccar, esnaf veya sanayicidir. 73.199 kişi (%36.36)
öğrencidir. Diğer kişilerin, çocukların ve sanat sahibi olmayan 54.083 kişinin oranı ise % 26.86 'dır. 1885
yılında İstanbul nüfusu içinde Ermenilerin sayısı ise 83.870 'tir. Bu nüfus içinde 494 'ü (%0.59) devlet
hizmetinde bulunmakta, 35.979 'u (%42.90) tüccar, esnaf veya sanayicidir. 32.399 'unu (%38.63)
öğrenciler ve 14.998 'ini (%17.88) de kişiler, çocuklar ve sanat sahibi olmayanlar oluşturmaktadır.
12
Millet-i Sadıka olarak anılmalar ve bu bağlamda toplumsal hayat içinde yer almalar Kırım Savaşı
ile ortaya çıkan yaklaşımlara kadar devam etmiştir. Kırım Savaşı’nda Rusya’nın mağlup olması üzerine
yapılan Paris Antlaşması’yla Osmanlı toprak bütünlüğü Avrupa’nın garantisi altına alınarak Rus
yayılmacılığı engellenmek istenmiştir. Ancak bu engelleme karşısında Rusya boş durmamış, Panslavizm
hareketine yönelmiştir. Sonuçta Osmanlı aleyhine Balkan bunalımını çıkarmayı başarmıştır ki bu
bunalım, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’na sebep olmuş, savaşta mağlup olan Osmanlı, Ayastefanos
Antlaşması’nı imzalamaya mecbur bırakılmıştır. Ayastefanos Antlaşması’na
-Ermenilerin isteği
doğrultusunda ve Rusya tarafından kendi çıkarlarına da uygun bir biçimde- Ermeni sorunu, Anadolu
ıslahatı olarak konulmuştur ki bu gelişme Ermeni sorununun
başlangıcını oluşturmuştur. Rusya, doğuda
aldığı Kars, Ardahan, Batum ve Doğu Beyazıt ile petrol bölgelerine ve sıcak denizlere inme imkanı elde
edince, bu durumu hazmedemeyen İngiltere, Almanya’yı da yanına alarak, Ayastefanos Antlaşması’nın
kabul edilemez olduğunu Rusya’ya bildirmiştir. Aynı zamanda Osmanlı’ya ittifak konusunda baskı yapıp
Osmanlı’dan Kıbrıs’ı istemiştir. Osmanlı içinde bulunduğu güç şartlardan dolayı Kıbrıs’ı İngiltere’ye
bırakmış ve sonrasında da İngiltere’nin Ayastefanos Antlaşması’nı kendi lehine değiştirmesini
beklemiştir. Ancak İngiltere, Ermenilerin Rusya ile yakın ilişkiye girmesini engellemek, kurulacağı
planlanan Ermeni devletini kendi etkisi altında tutarak Rusya’nın etki alanını daraltmak ve Akdeniz’e
inmesini engellemek için Berlin Antlaşması’na Ermeni ıslahatı ile ilgili madde koydurarak, Ermenileri
kendine çekmek istemiştir.
Buna karşın, İngiltere’nin Osmanlı üzerindeki amaçlarını gerçekleştirmesinin karşısında en
önemli engel güç de Rusya olmuştur. İngiltere ve Rusya’nın çıkarları her zaman çatışmıştır. Rusların
amacı İngiliz ticaretinin baltalanması anlamına gelen Doğu’da yayılmaktır. Ancak İngilizler,
Berlin
Antlaşması’yla Rusların hayallerini erteletmişlerdir. Hatta İngilizler, Ruslarla ilgili olarak 1880 yılında
Gladstone hükümeti iktidara gelinceye kadar Osmanlının toprak bütünlüğünü koruma politikasını
sürdürmüş ama bu tarihten itibaren bu politika terkedilmiştir. Dolayısıyla, (Fransız ve Amerika'nın da
dışarıda bırakılmaması şartıyla) Osmanlı için Ermeni sorununu ortaya çıkaran, öncelikle Rus ve İngiliz
rekabetidir.
Rusların Akdeniz'e inme hayallerine yönelik geliştirdikleri politikalar ile İngilizlerin Hindistan
ticaret yolunu kaybetmek istememeleri nedeniyle Osmanlı İmparatorluğu'nun varlığına ihtiyaç duymaları
ve Ruslara karşı desteklemeleri, İngilizlerin Osmanlı İmparatorluğu'nun eninde sonunda çökeceğini
düşünmeleri sonucunda -bir bakıma pazardan pay almak için- Osmanlılara destek politikasından
10
Orhan Ateş,
Misyonerler ve Ermeniler, Türkiye Gaziler Vakfı Yay., Ankara, 2003, ss. 75-76.
11
Gültekin Ural,
Ermeni Dosyası, 2. Baskı, Kemer Yay., İst., 1998, s. 65.
12
Bilal Eryılmaz,
Osmanlı'da Gayrimüslim Tebanın Yönetimi, İzmir, Güçbirliği Yayınları, 1988, s.131.