651
Giriş
Feminizm, en genel tanımı ile kadınların birey olma çabalarını
ifade etmektedir. Bu çabalar, Aydınlanma ile başlayan sürecin
hümanist felsefeler ve bireyciliğe yapılan vurgu
1
ile beslenmesinin bir
sonucudur. Özellikle 18. yüzyıldaki felsefi tartışmalar, kadın dünya-
sında gelişmelere ve modern feminist düşüncenin doğuşuna katkı
sağlamıştır
2
. Yeni toplumda kadına da yer veren Locke gibi liberal
teorisyenler
3
ile Montesquieu, Rousseau, Condorcet gibi ansiklope-
distler
4
, feminist düşünceye kadının toplumdaki rolü, hakları gibi
birçok malzeme vermiştir. Bu yüzyıldaki tartışmalara katılan kadın-
ların bir grup oluşturması ve yazıyı bir araç olarak kullanmaları ile
feminist düşünce sistemleşmeye ve 19. yüzyıldan itibaren özgün
teoriler üretmeye başlamıştır.
19. yüzyıla sistemleşen feminist söylem, oryantalist ve sömür-
geci erkeler vasıtasıyla bir yandan da batı-dışı toplumları özellikle de
İslam kültür coğrafyasını etkilemiştir. Özellikle, sömürgeci ve
oryantalist söylemler ile başlatılan Müslüman kadının konumu
tartışması, kısa bir süre içinde İslam ülkelerinin modernleşme/ba-
tılılaşma yanlısı aydınları tarafından sürdürülmüştür. Böylece
feminist söylemin etkileri devam etmiş, müslüman kadınlar arasında
gelişen eleştirel yaklaşımlar feminizm başlığı altında değerlendi-
rilmiştir. Öte yandan, kadın sorunu (women question) düşünce
hayatındaki gelişmelere koşut olarak milliyetçi hareketlerin ve
uluslaşma sürecinin de özel bir önem vermesiyle günümüze kadar
tartışıla gelen bir konu olmuştur. Böylece toplumsal değişimin en
önemli simgelerinden biri kadın olmuş ve kadının topluma katılımı
toplumsal ilerlemenin göstergesi kabul edilmiştir.
İslam kültürü içinde gelişen eleştirel kadın bilinçliliğini ilk tetik-
leyenlerin batılı erkekler olduğunu söylebiliriz. Sömürgeci erkekler,
Müslüman toplumlardaki kültürel değişmede kadının özel bir yeri
olduğuna inanmışlar ve adeta kadın yaşamının çözülmesi ile bu
toplumların batı karşısında güçsüzleşeceğine inanmışlardır. Diğer
taraftan oryantalistler ise, fikri planda İslam imajının olumsuzlanma-
sında kadın ve –peçe, örtü, harem gibi- kadınla ilgili konuların
1
Doğan Özlem, Max Weber’de Bilim ve Sosyoloji (İstanbul: İnkılâp Yayınları,
2001), s. 27.
2
Katherine B. Clinton, “Femme et Philosophe: Enlightenment Origins of
Feminism”,
Eighteenth-Century Studies, c. 8, s. 3 (Bahar 1975), ss. 283-285.
3
Melisa A. Butler, “Early Liberal Roots of Feminism: John Locke and the Attack
on Patriarchy”,
The American Political Science Review, 72, 1 (Mart 1978), s.
149.
4
Jane Abray, “Feminism in the French Revolution”, The American Historical
Review, c. 80., s. 1 (Şubat 1975), ss. 43-45.
652
işlenmesine özel bir önem vermişlerdir
5
. Dıştan gelen, farklı çıkış
noktaları olsa da bir öteki olarak Doğu’yu inşa etmeye çalışan bu
söylemlerin entellektüel müslümanlar üzerinde derin etkileri
olmuştur. Leila Ahmed’in de işarettiği gibi, batılı erkekler kendi
toplumlarında yükselen feminist eleştirilere soğuk dursalar da İslam
ülkeleri söz konusu olduğunda, kadının toplumda geri kalmış olma-
sını başta eğitim hakkı olmak üzere “haklar”dan mahrum bırakılma-
larına bağlamışlardır. Lord Cromer örneğinde olduğu gibi kadınların
eğitim hakları için özel gayret gösterirken kendi ülkelerinde tam tersi
bir tavır sergileyen sömürgeci erkeklere rastlanmaktadır
6
. İslam
ülkelerinin geri kalmış olduğunu “kadının geri kalmışlığı” ile değer-
lendiren yaklaşımlar, entelektüel müslüman erkeklerde –ve tartış-
malara katılabilen kadınlarda- savunmacı bir yaklaşımı doğurmuş-
tur. İslam’ın kadına haklarını verdiği, geleneksel yaklaşımların ve
toplumsal adetlerin bu hakların uygulanmasını engellediği yönün-
deki cevaplar bu süreçlerin ürünüdür.
Bugün tartışılmakta olan İslamcı feminizmin kökleri, 19. yüz-
yılda İslam ülkelerindeki batılılaşma/modernleşme çabalarına katı-
lan entellektüel kadın ve erkeklerin düşüncelerinde bulunabilir. Bu
yüzyılda, kadın hareketlerinin de görüldüğü
7
Osmanlı (Türkiye),
Mısır ve İran’da başlayan tartışmalar, farklı toplumsal tecrübelerden
etkilenmiş olsalar da ortak bir çizgi oluşturmaktadır. Bu kadın
hareketleri, eleştirel kadın bakış açısının ürünü oldukları için İslam
kültürü içinde gelişen bir “kadın bilinçliliği”nin varlığına da işaret
etmektedir. Bu bilincin gelişiminde, her ne kadar kadınlarla aynı
amaçları hedeflemeseler de erkek düşünürlerin etkisi olmuştur. Tıpkı
liberal teorisyenlerin özgürlük ve haklar söylemi ile kadınların bilinç-
lenmesinde katkıları olduğu gibi entellektüel müslüman erkekler de
benzer bir rolü üstlenmişlerdir. Bu Müslüman entellektüellerden
Kasım Emin’in Tahrir’ül Mer’e
8
ve Halil Hamit’in İslamiyette Feminizm
5
Saddeka Arebi, “Gender Anthropology in the Middle East: The Politics of
Muslim Women’s Misrepresentation”,
The American Journal of Islamic Social
Sciences, c. 8, s. 1, 1991, ss. 99-100.
6
Leila Ahmed, Women and Gender in Islam: Historical Roots of a Modern
Debate, (New Haven;
Yale University, 1992), s. 152-153.
7
Osmanlı Kadın Hareketi için bkz. Serpil Çakır, Osmanlı Kadın Hareketi,
(İstanbul: Metis Yayınları, 1996); Jayawardena, Babilik hareketi içinde yer
alan Qurrat’ul Ayn (1815-51)’nın temsil ettiği bir kadın hareketine işaret
etmiştir. Bkz. Kumari Jayawardena, Feminism and Nationalism in the Third
World, (London: Zed Boks Ltd., 1994), ss. 58-61; Kasım Emin’den etkilenen
Huda Sharawi, Mısırdaki gelişen feminist hareketin önderi kabul edilmek-
tedir. Sharawi hakkında bkz. Jayawardena, a.g.e., ss. 53-55; ayrıca bkz.
http://www.english.emory.edu/Bahri/Shaarawi.html.
8
Bkz. Kasım Emin, Tahrir’ül Mer’e, (Tunus: Darü’l-Maarif, 1990).