661
maları tartışırken bizzat Kur’an’a müracaat etmiştir. Emin’in izinden
giden Huda Sharawi, ulusal bir hareketi teşvik etmiş ve bu sebeple
de, Mısır’daki ilk Müslüman feminist olarak görülmüştür.
Öte yandan, 20. yüzyılın sonunda İran İslam Cumhuriyeti, hem
İslam ülkelerindeki kadın hakları çabasının yönünü hem de batıdaki
seküler feminist bilim insanlarını etkilemiştir
34
. İran’daki İslamcı
feminizm tartışmaları, daha çok bu ülkedeki siyasi-sosyal değişim
bağlamında yapılmaktadır. Bu tartışmalar 1980’lerde başlamış olsa
da, asıl tartışmalar 1990’lara gelindiğinde ortaya çıkmıştır.
Najmabadi, 1994’te yaptığı bir konuşmada İslamcı feminizmi, dini ve
seküler feministler arasında diyaloga imkan tanıyan bir reform
hareketi olarak tanımlamıştır. O, İslamcı feministlerin -özellikle
Zanan’ın editör ve yazarlarının- batılı feminizme açık olduğunu da
iddia etmiştir. Ona göre İslamcı feministler, kadınların siyasi-sosyal
konumunu geliştirme çabalarında seküler feministlerle ortak zemini
paylaşmaktadırlar. Zanan’ın editörü olan Sherkat ve diğer yazarlar,
yazılarında Kur’an’dan alıntı yapmakta, eşitlik meselesini içtihatla ve
İslam hukukunun yeniden yorumlanmasını da kadın haklarıyla
birlikte ele almaktadırlar
35
.
Zanan’daki yazıları inceleyen Mir-Hosseini’nin İran’daki
toplumsal cinsiyet ve İslamcı feminizm üzerinde daha ciddi bir analiz
yaptığı söylenebilir. Mir-Hosseini’ye göre, İran’daki İslamcı devrimin
beklenmedik sonucu ulusun toplumsal cinsiyet bilincindeki artış
olmuştur. Aynı zamanda, aile hukuku, evlilik, boşanma gibi konular
bir muhalefet alanının inşasına hizmet etmiştir. Özellikle İslamcı bir
hükümette kadınların konumunun gelişeceğine inanan pek çok
Müslüman kadın, patriarkal söylem ve politikalarla hayal kırıklığına
uğramıştır. İslam Cumhuriyetinin, kadınları koruma ve şereflen-
dirme sözünü yerine getirmedeki başarısızlığı, İslamcı feminist mey-
dan okumayı ya da Mir-Hossein’in sözleriyle “yerli, yerel olarak
üretilmiş feminist bilinçliliği” görünür kılmıştır
36
. Bu bilinçliliğin
yansıdığı çalışmalarda, İslami metinlerin yeniden okunması ön plana
çıkmıştır. Sherkat, Behrouzi, Gorji, Sa’dizadeh gibi yazarlar, Orto-
doks, literal, kadın düşmanı yorumlara dayanan yasalara ve politi-
kalara meydan okumak amacıyla İslami metinleri yeniden yorumla-
mışlardır
37
. İran’daki İslamcı feministler, aile içinde kadının statü-
sünü geliştirmeye çalışmış ve görüşlerini desteklemek için de yeni
teolojik yorumlardan istifade etmişlerdir
38
.
34
Mojab, “Theorizing the Politcs of Islamic Feminism”, s. 129.
35
Moghadam, “Islamic Feminism and Its Discontents”, s. 1143-1144.
36
Moghadam, “Islamic Feminism and Its Discontents”, s. 1145-1146.
37
Moghadam, “Islamic Feminism and Its Discontents”, s. 1155.
38
Moghadam, “Islamic Feminism and Its Discontents”, s. 1156.
662
Büyük ölçüde Mısır, İran gibi ülkeler ile batıda yaşayan
Müslüman kadınların yaptıkları çalışmalarla şekillenen bu yeni
söyleme, Türkiye’de yaşayan Müslüman kadınların henüz yeterince
katılmadığı söyleyebiliriz. Badran gibi kimi düşünürler, Türkiye’de
İslamcı hareket içindeki bazı kadınlar tarafından telaffuz edilen ve
yeni gelişen bir feminizmin varlığına işaret etmişlerdir
39
. Ancak bu
fenomeni İslamcı feminizm ya da organize olmuş bir kadın bilinçliliği
olarak değerlendirmek oldukça güçtür. Zira, Türkiye’de din ve gele-
nek bağlamında kadın konusunun yeterince tartışmaya açılmadığı,
yapılan çalışmaların ise İslamcı feminizm olarak değerlendirilen ve
yeni gelişen kadın söylemine katkı sağlayacak ve bu konudaki
tartışmaları yönlendirecek düzeyde olmadığı görülmektedir. Burada
vurgulamak istediğimiz entellektüel çizgi, akademik çevrelerden de
beslenen felsefi-teolojik değerlendirmeler ile sosyo-kültürel çözümle-
meleri içermektedir. Türkiye’deki entellektüel müslüman kadınların
bu çizgiden uzağa düşmesinin nedeni, Osmanlı kadın hareketinde
başlayan ve günümüzdeki tartışmalara benzeyen söylemin Cumhu-
riyet döneminde kesintiye uğraması ve Türkiye’deki kadın düşünür-
lerin büyük ölçüde ülke içi problemlere odaklanmaları olabilir.
Özellikle başörtüsü konusunda harcanan çabalar, daha derin teolo-
jik ve kültürel araştırmaların önünü kesmiş gibi görünmektedir
40
.
Türkiye’deki kadın düşünürler bu tartışmalara yeterince katkı
sağlamamış olsalar da İslamcı feminizmin –ya da müslüman kadın
bilinçliliğinin- kadın çalışmaları üzerindeki etkisi gün geçtikçe art-
maktadır. Bu gelişmede, uluslararası düzeyde yapılan İslamcı femi-
nizm kongrelerinin rolü büyük olmuştur. Bu konferanslardan, 27-29
Ekim 2005 tarihleri arasında Barcelona’da yapılan I. Uluslar arası
İslamcı Feminizm Kongresi
41
ve 3-5 Kasım 2006 tarihleri arasında
yapılan II. Kongre
42
, İslamcı feminizm kullanımının ve böyle bir
söylemin varlığının da büyük ölçüde kabul gördüğünü göstermek-
tedir. Birinci kongrede Kutsal metinlerin eşit haklar temelinde
alternatif okuması önerilmiş ve kadın hakları için cihad çağrısı yapıl-
mıştır
43
. İkinci kongrede ise İslam Hukuku ve özellikle aile konusu
39
Badran, “Understandig Islam, Islamism, and Islamic Feminism”, s. 49.
40
Türkiye’nin İslamcı feminist söylemin üretiminde geri kalmasının temel
sebebi, bu konulardaki akademik çalışmaların azlığı da olabilir. Genellikle
akademi dışında yazan kadın düşünürler, Türkiye’deki dar çerçeve içinde
sıkışıp kalmışlardır. Bu nedenle, diğer İslam ülkelerindeki çalışmalara benzer
çalışmaların akademi çevrelerinde yapılması gerekliliği belirtilmelidir. Türki-
ye’de yapılmış olan çalışmalara örnek olarak bkz. Tuksal, ag.e.; Fidan, Hafsa,
Kur’an’da Kadın İmgesi, Vadi Yayınları, Ankara 2006.
41
Kutsal metinlerin yeniden yorumlanmasının ele alındığı kongrede, sivil
toplum örgütleri ve üniversitelerden 300 kadar delege katılmıştır.
42
İkinci kongre hakkında bkz. http://www.feminismeislamic.org/eng/.
43
Kongrenin sonuçları için bkz.
http://www.feminismeislamic.org/articlesdl/conclusions.htm.