655
onlarla mücadelelerinin bir ifadesi olarak görüldüğü için global kadın
hareketi içinde değerlendirilmiştir
10
. Ancak bu değerlendirme konu-
sunda temkinli olmamız gerekir. Zira, her ne kadar feminist düşünce
ile kadın hareketleri dirsek temasında ise de feminist düşünce daha
geniş bir katmana yayılmaktadır
*
ve özellikle İslam kültürü söz
konusu olduğunda yapılan eleştirilerden ve çözümlemelerden besle-
nen geniş tabanlı kadın hareketleri beklemek oldukça güçtür.
1980 sonrasında, reform merkezli bir dini feminizm –batıda
İslamcı feminizm ya da Müslüman feminizm olarak bilinen- farklı
toplumlardaki Müslüman kadınlar arasında gelişmiştir. Bu akım
öncelikle şehirlerde, seküler, sosyalist, batı yönelimli Ortadoğu’daki
kadın hakları ve feminizmin çok erken öncülerine benzemeyen
eğitimli, orta sınıf Müslüman kadınların arasında ortaya çıkmıştır.
Bu kadınlar, kendi dini yönelimlerinden uzaklaşmamışlar, İslam’ı
etik, kültürel ve ulusal kimliklerinin önemli bir unsuru olarak
korumuşlardır
11
. Öte yandan modernizmin etkisiyle Müslüman ka-
dınlar, sosyal siyasal eşitlik düşüncelerine ve modern yaşamın,
özellikle de aile yapısı ve toplumsal cinsiyet ilişkilerinin feminist
yeniden yorumuna doğru ilerlemişlerdir. Bu sebeple İslamcı femi-
nizm, batılı feminizmden farklı bir alternatif sunmaya çalışmasına
rağmen modernliği kabul ederek modernlikle yapılmış bir yüzleşme
olarak da ele alınabilir. Bu söylem kimilerine göre ise, batılı bir ithal
mal olarak atmaktan kaçınıldığı için feminist taleplerin yerlileştiril-
mesi ya da meşrulaştırılması teşebbüsüdür
12
. Bu akım başarılı olsun
veya olmasın, batılı kolonyalizmin mirasıyla, oryantalist söylem ve
bağımsız bir ulusal kimlikle yakından ilgilidir.
Öte yandan, globalleşmeyle birlikte artan uluslar arası göç,
kültürel kimliklerin diaspora edilmesi gibi faktörler de İslamcı femi-
nist söylemin dile getirilmesinde etkili olmuştur. Bu gelişmeler
nedeniyle İran, Mısır gibi ülkelerdeki kadınlar, kadın bilinçliliğini ve
beklentilerini değiştiren feminist söyleme daha çok maruz kalmış-
lardır. Aynı zamanda feminist söylemin etkisi, internetin, uydunun
ve diğer iletişim teknolojilerinin artan kullanımı doğrultusunda
yoğunlaşmıştır
13
. İslamcı feminizm batı toplumlarında yaşayan ikinci
kuşak kadınlar ya da Müslüman azınlıklardaki kadınlar için de bir
alternatif sunmuş ve eski gelenekleri ile yeni yaşamları arasında
10
Nayereh Tohidi, “Islamic Feminism: Perils and Promises”,
Association for
Middle East Women’s Studies; (20.02.2006’da girildi).
*
İşaret edilen bu nokta, kadın çalışmalarına katkı sağlayan araştırmacılar ile
bu çalışmaları eyleme dönüştürenler arasındaki ayrım, üzerinde çalışılmayı
beklemektedir.
11
Tohidi, “Islamic Feminism: Perils and Promises”.
12
Tohidi, “Islamic Feminism: Perils and Promises”.
13
Tohidi, “Islamic Feminism: Perils and Promises”.
656
kalan bu kadınların yaşadıkları çatışma için bir çözüm yolu olmuş-
tur
14
.
İslam ülkelerinde kadın konusunun genellikle toplumsal
değişim tartışmaları bağlamında ele alınıp tartışıldığı bilinen bir
husustur. Ancak, uzun bir süre sömürgeci tecrübenin ve oryantalist
söylemin etkisiyle daha çok savunmacı bir yaklaşımla Müslüman
kadının hakları ve toplumsal konumu üzerinde durulduğuna dikkat
edilmelidir. Bu ilk süreçte kadınların söylem üretmede daha pasif
kaldığı söylenebilir. Bununla birlikte, 1980’lerden itibaren yeni bir
sürece girilmiş ve 1990’lı yıllarda gündeme gelen İslamcı feminizm,
kadınların bizzat kendilerinin ürettiği daha özgün bir söylem
olmuştur. Bu dönemden itibaren İslamcı feminizm genel olarak,
Müslüman kimliğe sahip ülkelerdeki –seküler feminizmden ayrı olan-
feminist yaklaşımları ifade etmek için kullanılmıştır. Biz de bir adım
daha ileri giderek, İslamcı olarak nitelendirilen kadın hareketlerine
düşünsel zemini hazırlayan entellektüel çabaları, özellikle teoloji,
felsefe, sosyoloji, antropoloji ve kültür çalışmalarından beslenen
düşünce çizgisini İslamcı feminist söylem olarak ele almayı teklif
ediyoruz. Zira bu söylem, birbirinden kopuk, farklı ülke tecrübelerine
sahip kadınlar için ancak bu şekilde ortak bir zemin hazırlayabilir.
Ayrıca, farklı şekillerde ifadesini bulsa da ortak bir din ve gelenekten
beslenen müslüman kadınların en önemli çabaları, hem içinde
bulundukları dini çevrelere hem de seküler gruplara karşı birey
olduklarını ilan etmektir. Bunun için de dini kaynaklara olduğu
kadar sosyal bilimlere derinlemesine nüfuz etmiş çözümlemelere
gereksinim duyulmaktadır. İşte bu sebeple Amina Wadud, Rıfat
Hassan, Aziza el-Hıbri, Asma Barlas, Hidayet Şefkatli Tuksal gibi
kadın düşünürler ile Zanan dergisi çevresi ile Sisters in Islam (SIS)
gibi kadın gruplarının başlattığı tartışmalar, İslamcı feminist söylem
üzerinde konuşabilmemize imkan tanımaktadır. Öte yandan, aşağıda
da zikredeceğimiz gibi, müslüman toplumlardaki her din ve kadın
eksenli tartışmayı bu söyleme dahil eden ve bu sebeple ele aldığımız
olguyu değerlendirmemizi zorlaştıran yaklaşımlar da mevcuttur.
İslamcı feminizm kavramının kullanımında önemli bir payı olan
M. Badran’a göre İslamcı feminist olsun ya da olmasın Müslüman
kadınlar, İslamcı feminist söylemin üretimine, farklı İslam anlayışları
ile katılmaktadırlar. Ona göre, İslam toplumlarındaki İslam ve
feminizm, kadın ve İslamcı hareketler hakkındaki tartışmaya katılan
herkes bu söylemi üretmektedir
15
. Buna göre İslamcı feminist
söylem, üreticilerini, bu kavramı telaffuz edenleri ya da kullananları,
14
Margot Badran, “Islamic Feminism: What’s in a Name?” no. 569, Al-Ahram
Weekly Online; (02.06.2006’da girildi).
15
Margot Badran, “Understandig Islam, Islamism, and Islamic Feminism”,
Journal of Women’s History, c. 13, s. 1 (Bahar 2001), s. 50-51.