VAHİD ZAHİDOĞLU
98
metinlerin yayınında bırakılan bir takım yan-
lışların karakteri değişilmez olarak kalmak-
tadır. Bir harfin veya bir noktanın okunuş ha-
tası metnin tahrifine yol açabildiği gibi metin
üzerine inceleme yapan araştırmacıları dahi
yanlış istikametlere yönlendirebilir. Yanlış
okunmuş kelimelerle yamalanan metin araştır-
macıları yayıncıların düşünce tarzının man-
tığıyla hareket etmeğe zorlamakla beraber ken-
dilerinden bir takım düzeltmeler yapmaya da
özendirmektedir. Bu türlü hatalar Dede Korkut
Kitabı’nın yayınlarından da yan geçmemiştir.
Destanın mevcut yayınlarında oñ kelimesinin
öñ gibi okunmasıyla ortaya çıkan anlaşmazlık
da bunu açık göstermektedir. Bu kelimeye des-
tanın 11. boyunda Kazan Han΄ın tutuklu iken
kafirler önünde söylediği soylamada rastlanır:
Arkıç kırda yaykanur ‘umman deñizinde
Sarp yerlerde yapılmış kâfir şehri
Sağa sola çırpındı urur yüzgüçleri
Su dibinde döner bahrileri
Tañrı menem deyü su dibinde çığrışur ‘asileri
Oñın koyup tersin okur kızı gelini... [Drs. S.279].
Sonuncu dizenin mazmunu araştırmacılar
tarafından epeyce tartışılmış, bugüne kadar tat-
minedici bir sonuca varılmamıştır. Buradaki
oñın
ﻦﮐوا
kelimesi Dede Korkut Kitabı’nın bütün
yayınlarında öñin ‘ön taraf’ gibi okunmuş ve ço-
ğunlukla kafir kız gelinlerinin kitabı, yazıyı ve s.
ters okumaları şeklinde izah olunmuştur. Yal-
nızca O.Ş.Gökyay 1938 yılındaki ilk yayında bu
kelimeyi oñ ‘sağ taraf’ biçiminde vermiş, daha
sonraki yayında öñ olarak düzeltmiştir. Aslında
cümlenin mazmununun anlaşılmamasında oñın
kelimesinin öñin gibi okunması en önemli rol
oynamıştır. O.Ş.Gökyay, destanın F.Sumer,
A.E.Uysal, V.S.Valker tarafından İngilizce΄ye
tercümesinde
ifadenin
Arap
ve
Latin
alfabelerine göre okunuş tarzı ile bağlanma-
sına karşı çıkarak gösterir: «Açıklamada
(tercümenin açıklamasında. – V.Z.) sağdan
sola okunan Arap yazısına alışmış olanlar için
soldan sağa doğru okunan Latin alfabesi,
geriye doğru tersine görünür deniyor. Bütün
Dede Korkut Kitabı içinde, beylerin okuyup
yazdıklarını bilmiyoruz. Yalnız son hikayede
Beyreğ’e Aruz΄dan bir kağıt gelir, bunu da
kimin yazdığı açık değil; Beyrek bu kağıdı
okur. Durum böyle olunca, Kazan Bey’in
kafirleri yerden yere çaldığı bir taşlamada, bir
kötülemede kalkıp da Arap yazısıyla Latin
harflerinin tartışmasını yapması, bir akademik
konuya (!) girmesi düşünülemez. Kaldı ki,
günümüzde olduğu gibi, hele o yüzyıllarda
kadınların okuma yazma bilenleri var mı ki?
Bu dizede ise kafirin kızı gelini önünü bırakıp
tersini okumaktır. Bana kalırsa, Kazan Bey bu-
rada onlara ‘cinsi sapıklık’ damğası vurmak-
tadır. Yoksa Arap harfleriyle Latin yazısının
karşılaştırıldığı bu tartışmada (!) kızlarla
gelinleri karıştırmayacaktı, erkekler dururken»
[2. S.216]. S.Tezcan, O.Ş.Gökyay΄ın ileri
sürdüğü bu fikri bir kadar da genişleterek ve
ön kelimesinin mantıgından yola çıkarak
dizeyi böyle açıklıyor: «Öteki metin yayınla-
rında nasıl anlaşıldığı belli olmayan bu cüm-
lede kadınla sapık cinsel ilişkiden söz edildiği
bellidir: Önünü bırakıp arkasıyla çağırır kız
gelini» [3. S.359]. Eger bu okunuş ve izah ka-
bul olunursa anlaşılan o ki, bir Türk boyunun
(müslüman Oğuzlar΄ın) temsilcisi diger bir Türk
boyunun (gayr-i müslim Kıpçaklar΄ın) kız geli-
nini ahlaksızlıkta suçlamaktadır. Yayıncı bu il-
ginç açıklamayı verirken Oğuz dillerinin hiç bi-
rinde oñ kelimesinin kullanılmadığını kanıt
getirir: «...oñ ‘sağ’ Oğuz dillerinin hiçbirinde
bulunmayan sözcüktür, dolayısıyla DKK’nda
geçmesi de söz konusu olamaz» [3. S.359].
Hakikaten de Türkiye Türkçesi ağızlarında
Rumeli göçmenlerinden ve Konya'dan derlen-
miş iki veri dikkate alınmazsa, Oğuz dillerinde
oñ ‘sağ’ kelimesi bulunmamaktadır [4. S.3281].
Lakin Oğuz dillerinde ve ağızlarında bu kelime-
ye bağlı birçok semantik türevler kullanılmak-
tadır. Çağdaş Türkmence΄deki oñ ‘uğurlu, iyi,
düzgün’ kelimesi de oñ ‘sağ’ kelimesinden
KİTAB-I DEDE KORKUT’TA BİR KELİMENİN OKUNUŞ HATASI
99
semantik gelişme sonucu türemiştir: İşleriŋ oñ
bolsun! ‘İşlerin iyi (düzgün) olsun!’. Dede
Korkut Kitabı’nda geçen oñ- ‘düzelmek, iyi-
leşmek’ fiili ve bu fiilden türenmiş oñar- ‘onar-
mak, düzeltmek, imar etmek’, oñal- ‘onulmak,
iyileşmek, sağalmak’, oñat ‘düzgün, doğru, iyi’
kelimeleri etimolojik açıdan oñ ‘sağ, düzgün’
kelimesine bağlanmaktadır: Allah Allah deme-
yince işler oñmaz [Drs. S.2]; Hanum, oğlanuñ
kırk günde yarası oñaldı, sapa sağ oldı [Drs.
S.29]; Birligüñe sığındum çalabum kâdir
Tañrı meded senden // Kara tonlu kâfire at
deperem, işimi sen oñar [Drs. S.210]; Mere
oñat görüñ, bu gelen Begil ise sizden öñdin
men kaçaram, dedi [Drs. S.246]. İlgi çekicidir
ki S.Alizade’nin yayınladığı Dede Korkut
metninde aynı kökenli diger kelimeler doğru
olarak kalın ünlülerle aktarıldığı halde [Drs.
S.29] oñaldı kelimesi öñeldi gibi okunmuştur
[5]. H.Araslı’nın [6] ve Ş.Cemşidov’un [7]
hazırladıkları metinlerde oñ köküne bağlı bü-
tün kelimeler yanlış olarak ince ünlülerle
verilmiştir. Yazılı abidelerde ve birçok çağdaş
Türk lehçelerinde (Kırım Tatar, Karay, Kara-
çay Balkar, Kırgız, Kazak, Nogay, Karakal-
pak, Tatar, Başkurt, Özbek, Uygur, Sarı Uy-
gur, Altay, Hakas, Yakut, Tuva, Türk (diyal. –
‘sağ ayak’) ve s.) oñ kelimesi ‘sağ taraf, doğ-
ru, düzgün’ anlamlarında kullanılır. M.Kaş-
garlı Divanı’nda ve Oğuz Kağan Destanı’nda
bu kelime ‘sağ (taraf)’ anlamı bildirir: Oñ elig
‘sağ el’ – Çigilce [8. S.438]; Oñ çañakta Altun
Kağan tegen bir kağan bar irdi ‘Sağ tarafta
Altun Kağan denilen bir kağan vardı’ [9.
S.33]. Uygur harfleriyle eski çağlarda yazılmış
«Sekiz Yükmek»de Dede Korkut Kitabı’nda
olduğu gibi oñ ‘sağ, doğru, düzgün’ kelimesi
ters kelimesiyle karşılaştırılır: Tersli oñlı ed-
güli ayıglı iki türlüg kılınc kılsar... ‘Eger iki
tür: ters ve düzgün, iyi ve kötü işler yapsa...’
[10. S.367]. Sırası gelmişken şunu da be-
lirtelim ki M.Fuzuli’nin Türkçe Divanı’nın
Azerbaycan yayınlarında oñ ‘sağ’ kelimesi ve
bundan türeme fiiller yanlış olarak ince ünlü-
lerle öñ-, öñül-, öñer- ‘sağalmak, sağaltmak’
gibi aktarılmıştır: Hancer-i bidad ile herdem
görer zehm üzre zehm // Hiç bir dem gör-
medim öñmüş, öñülmüş könlümi... Merhem
koyub öñerme sinemde kanlı dağı... [1. S.329].
Aslında buradaki kelimeler oñmuş, oñarma,
oñulmuş gibi okunmalıydı. Örnek verilmiş ilk
gazelin uyak sistemi de bunu talep etmektedir:
olmuş, dolmuş, tutulmuş, yorulmuş, oñulmuş.
Azerbaycan dilinin ağızlarında oñ- ‘sağalmak,
düzelmek, doğru olmak’ fiilinden türenmiş
oñar- ‘düzeltmek, onarmak, işi yolyna koy-
mak’ (Tovuz), oñant ‘düzgün, doğru’ (Marne-
uli, Dmanisi), onatdi ‘iyi, sağlam’ (Gence)
kelimeleri kullanılmaktadır [10. S.347]. «Tara-
ma Sözlüğü»nde oñ-, oñar-, oñat, oñul- keli-
melerine ait çoksaylı örnekler verilmiştir: Tâat
ile uçmağa girmez kişi, Tañrı’nın fazlı oñarur
işi [Man. Tayr. XIV]; Çalap oñara işiniz de-
diler, // Yorula hayra düşünüz dediler [Işk.
XIV]; Oñat gör Hak yolu gönlünde sırdır, //
Bu cümle hâslar gönlünde birdir [Yunus.
XIII–XIV]; Buyurdu sarayın içinde ana, //
Oda eylediler oñat yana [Süh. XIV]; Zeliha
eydür bildür imdi Tanrı’na, // Bütün ola bu
sanem gerü oña [Yüz. Şeyd. XIII]; Pes ol hanı
yiyenlerden her kimin kim // Tanrı oñmaklığın
diler idi, iyman üzre dölendürdü [Enb. XIV];
Ölümü dirlik ola, ölümsüz dirlik bula, // Başlı
gönül oñula merhemi sen olasın [Yunus. XIII–
XIV]; Bir haftada günden güne oñulmağa
başladı [Ta. Sel. XV]; Kim vefa camın umarsa
sohbet-i namertten, // Yüreği mey bigi hun olur
oñulmaz dertten [Ah. Pş. XV] vb. [12. S.2984–
3001]. Dede Korkut Kitabı’nda tartışma konusu
olan cümlede geçen oku- fiili ‘çağırmak’ anla-
mındadır. Destanda bir kaç yerde aynı kelime-
ye okı-/ohı- biçimlerinde rastlanmaktadır: Na-
merd tayıñ al eylemiş, okıyuban bizi aldılar,
varduk [Drs. S.300]; Pay Pöre Beg bazırgan-
larını yanına ohıdı, buyruk etdi [Drs. S.69];
Kalın Oğuz beglerini hep ohıdılar, odalarına
getürdiler, ağır konukluk eylediler [Drs. S.81];
Oğul, kalın Oğuz beglerini odamuza ohıyalum,
7*
Dostları ilə paylaş: |