Namazı Terketmenin Hükmü



Yüklə 1,73 Mb.
səhifə6/17
tarix19.10.2018
ölçüsü1,73 Mb.
#74965
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   17

aynı zamanda; bu konu ile ilgili bir başka hadis ise şöylecedir:

“Bu ümmette şirk, karıncanın ayak adımlarından bile daha gizlidir.”100

(100) Ahmed: 4/403; Münziri ise “Tergib ve Terhib” 1/39 adlı eserinde bunu Taberaniye her ikisi de beni Kahil’den olan ebi Ali’ye nisbet etmişlerdir şöyle demişlerdir: “Ebi Aliye ibni Hibban güvenmiştir. Ben de onu Cerh edeni bilmiyorum.” Bunu ebu Ya’la, Huzeyfe hadisine benzer olarak rivayet etmiştir.

şirkin, küfürün, fıskın, zulmün ve cehaletin, dolayısı ile, dinden çıkaranı ve çıkarmayanına bir bak da nasıl olduğunu anla!

Nifak da böylecedir. iki kısma ayrılmaktadır. İtikadi nifak ve ameli nifak.

İtikadi nifak; kur’an’da, yüce Allah’ın inkar etmiş olduğu münafıkların (nifaklarıdır). Nitekim onlara ateşin en altında olmalarını gerekli de kılmıştır.

ameli nifaka gelince; sahih bir hadisi şerifte Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Münafığın alametleri üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, vaad ettiği zaman cayar, emanet verildiği zaman hainlik eder.”101

(101) Buhari: 1/83, İman’da: Münafığın alametleri babında; şehadet bölümünde: Vaadin incazını emreden babında; Müslim: 59, iman’da: Münafığın hasletleri babında; Tirmizi: 2633, iman’da: Münafığın alametleri hakkında bab; Nesai: 8/117, iman’da: Münafığın alametleri babında rivayet etmişlerdir.

Yine “sahih” de geçtiği üzere şöyle buyurulmuştur:

“Dört şey kimde bulunursa halis bir münafıktır o, Bunlardan hangi haslet vardır demektir, bırakıncaya dek konuştuğu vakit yalan söyler, ahd ettiği zaman durmaz, kızdığı zaman (hak ölçüsüne) uymaz, emanet verilince ihanet eder.”102

(102) Buhari: 1/84, iman’da: Münafığın alemeti babında ve başka yerlerde; Müslim: 58, İman’da: Münafığın hasletleri babında; ebu Davud: 4688, Sünette: İmanın artıp eksilmesi ne delil babında; tirmizi: 2634, iman’da: Münafığın alemetleri hakkında babda; Nesai: 8/116, İman’da: Münafığın alametleri babında rivayet etmişlerdir.

İşte bunlar ameli nifakdandır. İmanın aslı ile beraber bunlar bir kişide toplanmış olabilir. Lakin bunlar hep (devamlı olarak) kişidetüm kemalatı ile hüküm sürecede 5bulunacak) olursa tam olarak İslam’dan kişiyi çekip çıkartıverir. Kendisinin müslüman olduğunu sansa da, namazda kılsa, oruçta tutsa. Çünkü iman kişiyi bu hasletlerden alıkoyar. Nitekim kul da bunların hepsi nihayı kemalata erse ve bunları (hasletleri) nehy edecek bir şey de bulunmayacak olsa (iman vs. gibi) işte bu kişi halis bir şeklide bir münafık olmuştur. imam-ı ahmedin sözü de işte buna delalet etmektedir. ismail b. Said es-Salih şöyle dedi:

“Büyük günahları işlemekte ısrarlı olan ve bunları yapmakta çaba sarfedenin, bununla beraber namazı terketmediği, zekatı vermemezlik yapmadığını, dolayısı ile bu halde bulunan bir kişinin ısrarlı olup olmadığını sordum?” kendisi de: 3Kendisi şu hadislerde geldiği gibi ısrarlı olmuş olur:

“Zina eden kişi zina ettiği vakit mü4min değildir. imandan çıkar ve İslam4da vaki olur.”

Yine şu hadisteki:

“Kişiiçki içtiği vakit mü4min değildir, hırsızlık yaptığı zaman kişi mü4min değildir.”103

misalleri ve yüce Allah’ın:

“Her kim allah4ın indirdikleriyle hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir.”

ayeti hakkında ibni abbas4ın kavlinde: İsmail dedi ki: “Ben: “Bu küfür nedir?” diye ona sordum. ibni abbas da: “Dinden çıkarmayan bir küfürdür.3 tıpkı imanın bir kısmı olup bir kısmı olmamak gibi ve içinde hiçbir ihtilaf bulunmayan bundan bir emirin gelinceye dek küfür de işte böylecedir” dedi” demiştir.

(103) Sayfa: 52’deki hadis tahricinde geçmişti.

Fasıla

Burada başka asıl bir konudaha vardır. Bu da; muhakkak ki insanda hem küfürün ve hem de imanın, hem tevhidin ve hem de şirkin, hem takvanın, hem de bulunabileceği konusudur. işte bu Ehli sünnetin dışındaki bid’at ehli kimselerdir. Hariciler, mutezilelileri cehennemden çıkmaları ve orada ebedi kalmazları meselesi de bu asıl üzerine bina edilmektedir.



Nitekim buna Kur’an, sünnet, fıtrat ve sahabenin icması da delalet etmektedir.

allahu Teala şöyle buyurmuştur:

3Onlar ancak şirk koşarak iman ederler.3 5Yusuf: 12/106)

İşte bu ayette yüce allah onlar için hem imanı ve hem de beraberinde şirkin de olduğunu sabit kılmıştır.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur:

“Bedeviler “iman ettik” dediler. Dedi ki: Siz iman etmediniz. Lakin: Teslim olduk” deyiniz. İman henüz kalplerinize girmedi. şayet Allah’a ve Rasulüne itaat ederseniz, sizin amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Muhakkak ki allah (c.c.) ⁄afir ve Rahim olandır.” (Hucurat: 49/14)

Bu ayette Allah (c.c.); islam’ı, allah ve Rasulüne itaatı onlara (burada) sabit kılmıştır, ancak bunlara iman etmeyi de onlardan nefy etmiştir. Buda mutlak bir iman olup, ismi de mutlakiyetine göre hak sahibi olur.

Başka bir ayeti kerime’de ise şöyle buyurmuştur:

3Mü’minler ancak o kimselerdir ki, allah4a ve rasulüne iman ederler. Sonra da şüphe etmezler. Malları ve canları ile de Allah yolunda cihad ederler.” (Hucurat: 49/15)

İki görüşten en sahih olanına göre (bedeviler) münafık değildirler. Bilakis müslümandırlar. Çünkü onlarda da Allah4a ve Rasulüne itaat etme bulunmaktadır. Ancak mü4min değildirler. Her ne kadar olarda imandan bir cüz bulunsa da ve onları küfürden çıkarsada.

İmamı Ahmed dedi ki:

3Her kim (münafıklığın) dört hasletini işlerse, ya da benzerlerini ya da daha üstekilerini -zina, içki, hırsızlık, yağmacılığı kastetmektedir- işlerse o müslüman’dır. Lakin ona mü4min ismini vermem. Her kimde bunların alttakilerini işlerse -büyük günahın altındakileri kastetmektedir- onu da imanı nakıs mü4min diye isimlendiririm. şüphesiz ki buna Rasulullah’ın (s.a.v.) şu kavli de delalet etmektedir:

“kimde bu hasletlerden birisi varsa işte onda münafıklıktan bir haslet var demektir.”104

(104) Geçen sahifede geçmişti.

Bu hadis kişide hem nifakın ve hem de İslam’ın bir arada da bulunabileceğini gösteriyor. Nitekim bir kimsenin amelinde bir riya söz konusu olursa işte onda hem şirk ve hem de İslam bulunmuştur demektir. kişi allah’ın indirdikleri ile amel etmezse ya da Rasulullah’ın (s.a.v.) küfür diye isimlendiridiğini yapacak olursa, ancak bu İslam’a ve şeraitına bağlı ise, onda hem küfür ve hem de İslam birarada toplanmış demektir. Biz açık olarak biliyoruz. Bütün günahlar küfürün şubelerinden birer şubedir., Tıpkı (allah’a ve Rasulüne) itaatların hepsinin imanın şubelerinden birer şube oldukları gibi. Bazen bu şube mü4min diye isimlendirilir bazen de isimlendirilmez. Tipkı bu şebenin bazen küfür şubesi olarak isimlendirilip bazen de bu ismi almadığı gibi.

işte burada iki husus belirmektedir:

1- Lafzı isimli emir.

2- Hükmü manevi emir.

Maneviye gelince; bu haslet küfür müdür değil midir? Lafziye gelince; bunu yapan kişi kafir olur mu, olmaz mı?

İlk emir; Bunun kesin şeriyat ile ilgilidir. ikinci emir ise; şeri olup lugat ile ilgilidir.

Namaz İman’ın Sahihliği İçin şarttır Faslı

İşte burada başka bir asıl konu daha vardır! Bu da; kul, iman şubelerinden bir şubeyi yerine getirmiş olsa, bu kişiye “mü’min” ismini vermenin gerekli olmadığı konusudur. Yaptığı iman ile ilgili olsa bile. Aynı şekilde küfür şubelerinden bir şubeyi işleyen bir kişi -yerine getirdiği küfür bile olsa- bu kişiye “kafir” ismini vermek gerekli değildir. Tıpkı ilimden (bütün) olarak parçalardan bir parçasını bilene “Alim” isminin (kullanılmadığı) ona vermenin gerekli olmadığı ve bazı fıkhi meseleleri ve tıbbın bazı konularını bilen bir kimseye fakih ya da doktor (denmediği ve) denilmesi gerekli olmadığı gibi. Böylece de iman şubelerini iman, nifak şubelerininifak ya da küfür şubelerini küfür olarak isimlendirmek mümteni değildir. Bazen fiil hakkında şöyle kullanılmaktadır.

“kim (namazı) terkederse kafir olur.”105

Başka bir hadiste ise:

“Kim Allah’tan başkasına yemin ederse kafir olur.” buyurmuştur.106

Bir hadiste ise şöyle buyurulmuştur:

“Kim bir kahine giderse ve dediklerini tasdik ederse kafir olur. Kimde Allah’tan başkasına yemin ederse kafir olur.”107

(105) Sayfa: 46’da geçmişti.

(106) Sayfa: 52’deki hadise bakınız.

(107) Safa: 52’ye bakınız.

“Sahihin”de, bu lafız ile Hakim rivayet etmiştir.

Her kimde küfür hasletlerinden bir haslet bulunacak olursa, bu kimseye mutlak olarak küfür isminin verilmesi müstehak olmaz. aynı zamanda haram olan bir şeyi işleyen bir kimseye de: “Fasıktır” denmez. Nitekim o bu haram olan ameli işlediği için (bu işine) fasık ismi kullanılır. ancak bu kimsede çokça bu iş husule gelmişse o zaman fasık ismi verilebilir.

Zina eden, içki içen, hırsızlık yapan, yağma eden de işte böylece olup, bunlara da mü’min denmez. Her ne kadar onlarda iman bulunmuş olsa, onlara her ne kadar kafir denmese ve her ne kadar kişinin işledikleri küfürün haslet ya da şubelerinden ise de öyleki bütün günahlar küfrün şubelerinden, ve bütün itaatler imanın şubelerinden oldukları halde.

Sözün maksadına gelecek olursak; namazı terkedenden imanın selbi* büyük günahlar işlemedeki imanın selbinden daha büyüktür. Ondan İslam isminin selb olması, müslümanların kendisinin elinden ve dilinden salim olmadıkları kimseden dah büyüktür. Dolayısıyla namazı kılmayana mü’min de müslüman ismide verilmez. Her ne kadar onda iman ve İslam şubelerinden bir şube bulunsa da.

(*) Selb: Gitmesi, arınması demektir.

Evet şöyle söylemek mümkündür:

“Cehennemde ebedi kalmanın olmayışı hususunda da o kişide bulunan imanı ona fayda verir mi?” işte bu soruya da şöyle cevap verilebilir:

“Ona bu fayda verir. ancak terkedilen şey diğerlerinin itibarında ve sıhhatlerinde bir şart değil ise. şayet bu fayda vermez. Bunun için, Allah’ın vahdaniyetini ve kendisinden başka bir ilahın olmadığını kabul edenin imanı, Rasulullah’ın (s.a.v.) Peygamberliğini inkar etmesi halinde bu ona bir fayda vermez. aynı zamanda bilerek abdestsiz namaz kılana da namazı bir fayda vermez.

Öyleyse; iman şubelerinde bazen bir kısmı bir kısmına bağlı olur, şartı meşrutune bağlı olur, bazen de olmaz.

Namaz konusunda duracak olursak; bu fariza iman için bir şat mıdır? sorusu bu meselenin sırrıdır işte!

Nitekim zikrettiimiz deliller olsun başkaları olsun, bunların hepsi, kulun namazı terketmesi halinde diğer amellerinin de kabul edilmeyeceğine delalet ettiğidir. Namaz divanının anahtarı olup, kazandığı malın başıdır. Malın başı olmadan da kazancı elde etmek imkansızdır. Dolayısı ile namazı hüsran olsan diğer amelleri de hüsran oluverir. Buna bir suret biçse bile! Nitekim bunda; Rasulullah’ın (s.a.v.):

“şayet namazı zai ederse işte o diğer amelleri de zai etmiş olur.”108 hadisi ile

“muhakkak ki kulun amellerinden ilk hesaba çekileceği ameli namazdır. şayet tamam ise diğer amellerine de bakılır. Eğr tamam değilse diğer amellerine de artık daha bakılmaz.”109

hadislerine işaret etmektedir.”

(108) Bu Ömer (r.a.) efendimizin valilerinden birisine gönderdiği mektuptan bir bölümdür. Muvatta Malik’in: 6/1, rivayet etmiştir. Hadisin isnadı sahihtir demiştir.

(109) Bu hadisin tahrici sayfa 21 ve 32’de geçmişti.

şüphesiz kişiyi hayrete düşüren bir konu daha vardır ki; kişi namazı kılmamakta diretir, namaz kılması için ileri gelen kimselerin önünde davet edilir, kılıcın parlaklığını başının üzerinde görüverir, öldürüleceği açıklanır, gözler kamçılanır ve ona: “Namaz kıl yoksa aksi taktirde seni öldürürüz” denilir de buna rağmen o da: “Beni öldürün ben asla namaz kılmam” der. Namazı terkedeni tekfir etmeyenler:

“(Namaz kılmayan) hem mü4min ve hem de müslümandır, hem yıkanır ve hem de cenazesi kılınır. aynı zamanda müslümanların kabirlerinde de defin edilir” derken bazıları da:

“Onlar mü4min olup imanları da kamildir. imanları tıpkı Cebrail4in ve Mikail’in imanları gibidir” demişlerdir. Dolayısı ile bu sözleri söyleyenler -Kur’an, sünnet ve sahabe icması (namaz kılmayanın kafir olacağına) şahitlik etmiş iken- nasıl da onlar bu (yukarıdaki) sözlerini söylemekten haya etmemektedirler. Muvaffakiyet Allah’tandır.

Namazı Terkedenin Kafir Olacağı Hakkında Tabii’in ve Onlardan Sonra Gelen (Tabi et-Tabiin’in) Görüşleri Hakkında Fasıla

Tabiilerden ve kendilerinden sonra gelen alimlerden, namazın terkinin küfrü hakkındaki sözleri, bunlardan açıklamalar ve bu konu hakkında icmanın olduğu ile ilgili (görüş bildirenler). Muhammed b. Nasr dedi ki: Bize Muhammed b. Yahya, onlara da ebu Numan, ona da Hammad b. Zeyd hadisi anlattı. o da Eyyüb’ten dedi ki:

“Namazın terki küfür olup bunda hiçbir ihtilaf yoktur.”

Muhammed, ibni Mübarekten şöyle dediğini anlatmıştır:

“Her kim özürsüz, kasten olarak vakti çıkana dek bir namazı tehir edecek olsa kafir olur.”

Ali b. Hasan b. şakik, abdullah b. Mübarekten şöyle dediğini işitmiştir:

“Her kim: “Ben bugün beş vakit (farz) namazı kılmayacağım” derse işte bu eşekten bile daha kafirdir.”

Yahya b. Mein dedi ki Abdullah b. Mübarek’e:

“Muhakkak ki ikrar ettikten sonra oruç tutmayan ve namaz kılmayanın kamil manada mü’min olduğunu” söyleyen kimselerin olduğu soruldu. Bunun üzerine de Abdullah b. Mübarek:

“Bizler tıpkı onların söyledikleri gibi söylemeyiz. Nitekim her kim özürsüz olarak kasten namazı diğer vakit girinceye dek terkedecek olursa kafir olur” demiştir.

İbni ebi şeybe dedi ki: Rasulullah (s.a.v.):

“Kim namazı terkederse kafir olur.”110

(110) Bunu Münziri “tergib ve Terhib” 1/386, adlı eserinde kendisine nisbette bulunmuş ve hakkında susmuştur. Hadis sahih olup bu manada hadis çokça olup, geçmiştir.

Dolayısı ile o kılmayana “küfürden dön” denilir. aksi taktirde imam (islam Devlet Başkanı) üç gün erteledikten sonra öldürülür.

Ahmed b. Yessar: Ben Sidka b. Fadl’dan kendisine, namazın terki hakkında sorulduğunu işittim ve kendisi “kafirdir” dedi. Bunun üzerine birisi ona “karısı ondan boş olur mu?” diye sordu. O da: “Küfür nerede boşama nerede! şayet bir erkek kafir olsa karısı ondan boş olmaz” dedi.

Abdullah b. Nasr: “Ben ishak’ın Rasulullah4tan (s.a.v.) “namazı terkedenin kafir olacağı” ile ilgili sahih bir hadisi vardır, aynı şekilde Rasulullah’ın (s.a.v.) yanından günümüze dek gelen ilim ehlinin görüşleri de: Her kim özürsüz olarak, kastın vakti çıkana dek namazı terkedecek olursa kafir olacağını söyledikleridir” dediğini işittim.”

Namazı Terkedenin Amellerinin Döküleceği Faslı

Dördüncü meseleye gelecek olursak; bu da: “Namazı terketmekle ameller 5boşa gider) dökülür mü?” sorusudur. Nitekim bunun cevabı önceden geçmişti. Ancak biz bu meseleyi, hususuyetinden dolayı hakkında biraz konuşacağız. Deriz ki:

“Namazı tamami ile terketmeye gelince; işte bununla beraber diğer amelleri ondan kasul edilmeyecektir. tıpkı şirkle bir amelin birlikte kabul edilmediği gibi. Çünkü İslam4ın direği namazdır. Sahih hadiste belirtildiği gibi, Rasulullah (s.a.v.) -bir çadırın ayakta kalması- ile ilgili, çadırın diğer paçlarının olduğu ipleri ve kazıkları vs’nin bulunduğu. (Ancak çadırın bunlarla ayakta kalamayacağı...) şayet çadırın direkleri bulunmayacak olursa diğer paçları o çadıra bir yara sağlamaz. Dolayısı ile diğer amellerin kasul edilmesi de namazın kabulüne bağlıdır. Eğer kılınmayacak olsa diğer amellerde kabul edilmez. Bunun hakkındaki delil geçmişti.

Namazı bazen terketmeye gelince; Buhari “sahihin”de Bureyde hadisinden rivayete göre; Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“İkindi namazını erkenden kılın. Çünkü her kim ikindi namazını terkedecek olursa ameli boşa gider.”111

(111) Buhari: 2/26, Mevakit: ikindi namazını kim terkederse babında ve bulutlu bir günde namazı erkene almak ile ilgili babda; Nesai: 1/236, Namaz bölümünde: Kim ikindi namazını terkederse babında rivayet etmişlerdir.

Bu hadisin manası hakkında bazı kimseler konuşmuştur ve hiç hasıl olmayacak şeyleri öne sürmüşlerdir.

Mühelleb şöyle demiştir:

“Bu hadisin manası namazı zai eden, eda etmeye gücü yettiği halde, alttan alarak vaktinden oldukça ileri ertelemektir. Sadece namazda ameli dökülür. Yani vaktinde kılmış olduğu gibi ecir olamaz ve meleklerin kaldırıp götüreceği bir amel gibi de değildir.”

Bu hadisin hasılı şudur:

“Her kim bu namazı terkedecek olursa emcirini yitirmiş olur.” Çünkü hadisin lafzı ve manası bunu red etmektedir. Bu amelin döküleceğini ifade etmemektedir. Nitekim, muhakkak ki, sabit oldu ki, yaptı ki.... lafızları kesinlik ifade etmektedir.

İşte şeriatteki ve lugatteki dökülme olayının hakikatı bu sigalarla gelmesidir. Dolayısı ile amellerinden bir amelin sevabını kaçırana “muhakkak ki ameli döküldü” denmez. ancak “bu amelin ecrini kaçırdı” denilir.

Bir taife ise şöyle demiştir:

“O zaman kılmadığı zaman o günün amelleri dökülmüştür. öbür günlerinki değil. Sanki onlar önceki geçen amellerinin hepsinin düşmesindeki zorlukları bir vakit namazın terki ile olmaktadır. Bunun terki de onlara göre mürtetlik gibi değil ki amelleri silip yok etsin. işte bu onlarda problem konusu olarak belirmektedir. Bu da o günün amellerinin dökülüşnde aynı ile onlara varittir.”

Hadisten zahiren anlaşılan -elbetteki allah (c.c.) Rasulullah’ın (s.a.v.) muradını daha iyi bilendir- terk konusunun iki tane olduğudur:

1- külli terk: Namazı ebediyyen kılmamak gibi. Bu kişinin bütün amellerini yok eder.

2- Muayyen bir günde muayyen terk: Bu da sadece o günde ameli dökmesidir. Dolayısı il genel olan birşeyin dökülmesi genel terkin mukabilindedir. Muayyen dökülme de muayyen terkin mukabilindedir.

şayet: Mürtedliğin dışında ameller nasıl dökülür? diye sorulacak olursa buna cevap verme şöyle olur: Evet! Nitekim Kur’an, sünnet ve sahabelerden nakedilmiştir ki; şüphesiz kötülükler iyilikleri götürür. tıpkı iyiliklerin kötülükleri götürüp, sildikleri gibi.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Malını sırf insanlara gösteriş olsundiye infak eden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan bir kimse gibi sadakalarınızı başa kakmakla ve eziyet vremekle boşa çıkarmayın.” (Bakara: 2/264)

Bir ayette de:

3Ey iman edenler! Sesinizi Peygamberin sesinden fazla yükseltmeyin; birbirinize yüksek sesle hitap ettiğiniz gibi ona da yüksek sesle hitap etmeyin. Yoksa haberiniz olmadan amelleriniz dökülür.” (Hucurat: 49/2)

diye buyurmuştur.

Aişe (r.a.), Zeyd b. Erkam’ın annesine:

3Zeyd’e haber ver! Kendisi veresiye olarak (faizle alış-verişi) terkedip bundan dolayı tevbe etsin, aksi taktirde Rasulullah (s.a.v.) ile beraber gitmiş olduğu savaşları o (yüce Allah) iptal eder.”112

(112) Darekutni: 2/311; Beyhaki: 5/330; Hadisin senedinde Aliye bulunmaktadır. Darekutni: Meçhuldür demiştir. “Cevher en-Nuka” adlı eserde Türkmani bunu red etmiştir. aliye bilinmektedir sözü ile. Nitekim önden kocası ve oğlu da rivayet etmişlerdir. ikisi de imamdırlar. Bunu ibni Hibban “sigat” adlı eserinde rivayet etmiş ve onun hadisine Sevri, Evzai, Ebu Hanife ve ashabı, Malik, ibni Hanbel, Hasan b. Salih gitmiştirler. “Nasbur-Raye” 4/16, adlı eserde Zeylai zikretmiş ve: “Tenkih” adlı eserde sahibi: Bu ceyyid bir hadistir demiştir. aliye meçhul bir kadındır. Haberi kabul edilmez. Biz de dedik ki: Bilakis aliye bilinen ve çok takdire şayen bir kadındır. Nitekim bunu “Tabakaat” adlı eserde ibni Sa’d rivayet etmiş ve: “Aliye binti eyfa bin Serahil, ebu ishak es-Sebii’nin karısıdır. Aişe’den işitilmiştir demiştir.

Nitekim imam-ı ahmed de bunun hakkında böylece görüş belirtmiştir. Kendisi şöyle demiştir:

3Bir kimsenin bu zamanda kendisine helal olmayanlara bakması için borç (para) alıp evlenmesi gerekir. (Günah) amelizene ayeti de buna delalet etmektedir. Nitekim kötülük kendisinden büyük bir iyilikle gider. iyilikte kendisinden büyük olan bir kötülükten dolayı ecrini döker.”

şayet: “Sadece ikindi namazının terkinde amelin döküleceği, başkasının zikredilmemesindeki tahsis (özelleştirme) konusunun ne gibi bir faydası olabilir?” diye sorulacak olursa; şöyle denilir: Hadis ikindinin dışındakilerinde döküleceğini nefy etmez. ancak lakap mefhumu ile hariç. Bu da gerçekten çok zayıf bir mefhumdur.113

(113) Lakabın mefhumu şudur: ismi cins ya da ismi ilmin kendisinin dışındaki mezkur isimlerin nefy üzerine konuşulma delaletidir. Nitekim bunu sadece bazı dakik olan şaafiiler ile bazı Hanbeliler söylemiştir. ancak Cumhur ulema buna ihtilaf etmiştir. Çünkü lakap mefhumu ile konuşmak zahir bir mezheptir. Bunun ne bir lugatte ne akılda ne de şeriatte dayanağı yoktur. Nitekim arap: “aliyi gördüm” denilince bu sözü her türlü edebi uslupları ile de onlar. Eğer bu cümlede bir başka sanat yapılmamışsa o zaman o kişi bunun doğrusunu şüphesiz onlar. aynı zamanda Rasulullah’ın (s.a.v.): “Kim ikindiyi kılmazsa ameli boşa gider” hadisi de böylecedir. Bunun manası dolayısı ile; ikindi namazının dışındakiler kılınmayacak olursa ameller dökülmeyecek (manasında) değildir. Bu, düşünülsün.

“Diğer namazlardan ayrı olarak ikindi namazının zikredilmes onun tahsisi, ikindinin şerefinden dolayıdır. Bu yüzden de bunama Salatı Vula’dır. Sahih ve açık olarak gelen rasulullah’ın (s.a.v.) nassı ile. Bu yüzden de yine başka bir hadiste bu namazı özel kılmıştır. O hadiste şöyledir:

3ikindiyi kaçıranın konumu sanki ehlini ve malını yitirmiş kimse gibidir.”114

(114) Buhari: 2/24, Mevakit: İkindiyi kaçıranın günahı babında; Müslim : 626, Mesacid İkindinin kaçırılması hakında ağır tehditler babında; Malik “Muvatta”sında 1/11, 12, Namazın vakitleri bölümünde: Vakitleri cem etme babında; ebu Davud: 414, 415, Namaz bölümünde: ikindi vakti babında; Tirmizi: 175, Namaz’da: ikindi namazını sehv etmek hakkında bab; Nesai: 1/238, Namaz bölümünde: Seferde ikindi namazının sayısı babında rivayet etmişlerdir.

Yani malını ve ailesini kaybetmiş gibidir. Malsız ve ailesiz kimsedir. İşte bu benzetme; ikindinin terkedilmesi sonucu amelinin düşmesini göstermektedir. Sanki salih amellerle, hem metalanmak hem de faydalanmak hususunda ehli ve ailesi ile benzetilmiştir. Dolayısıyla ikindi namazını terkedecek olursa, bu kimse malı ve ehli olup, ihtiyaçtan dolayı dışarıya çıktığında orada malını ve ehlini (görür) ve geri döner. Nitekim aile ve mala da ihtiyaç duyduğu zaman o kişi olarsız dona kalıverir, onlarsız tek başına kalıverir. şayet salih amelleri onda kalacak olursa o zaman benzetme mutabık olmaz.

Fasıla


(Amellerin) dökülmesi iki kısımdır: Genel ve özel.

Genele gelince: Bütün iyiliklerin mürtedlikle yok olup dökülmesi, bütün kötülüklerin de tevbe ile silinip gitmesidir.

Özele gelince: Kötülüklerin ve iyiliklerin bazısının bazısı ile dökülmesi. Bu nitekim cüzi olan mutayyed (kayıtlanmış) dökülmedir. şüphesiz bunun hakkında, Kur’an’dan, sünnetten, aser’den ve imamların görüşlerinden deliller geçmişti.

küfür ve imandan her birisi öbürünü iptal ederken, her ikisiden birisinin şubeleri, öbürünün gitmesinde, bazı şubelerinin yok olmasına tesiri bulunmaktadır. şayet şube büyüyecek olsa mukabilinde birçok şubeyi de götürmektedir. Dolayısı ile mü’minlerin annesinin, (faizli alışveriş hakkında Zeyd’in bu davranışının) imkansızlığını iyi hatırla! Nitekim onun (Zeyd’in) aksi takdirde, Rasulullah (s.a.v.) ile beraber yaptıkları cihadı batıl kılmıştır.115 Dolayısı ile Allah’ın savaşına ve Rasulün savaşına, kafirleri mahf etmek için (olduğu halde), bunu iptal eden bir şey nasıl olurda o şubeyi kuvvetli kılar. Mekruh harpler istenilen harpleri iptal etmiş oluyor. Tıpkı buğz ettikleri halde, muharebe olunmalarını isteyen düşmanlarına karşı savaşmayı iptal ettiği gibi. Allah (c.c.) kendisine sığınılandır.

(115) Tahrici için sayfa: 65’e bakınız.

Gece Namazını Gündüz Vakti ve Gündüz Namazını Gece Vakti Kılmanın Kabulü İle İlgili Fasıl

Gece namazını gündüzleyin, gündüz namazını da geceleyin kılındığı zaman kabul olunur mu olunmaz mı? sorusu ile ilgili olan beşinci meseleye gelecek olursak bu konunun iki tane açıklama şekli vardır:

1- Nass ve icma ile kabul olunduğu görüşü: Bu da eğer kişi gündüz vakti uyku ya da unutmadan dolayı namazı geçirmişse bunları gece vakti kılar ve bunun aksi de öylecedir.

“sahihayn”da enes b. Malik’den gelen bir rivayette Rasulullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu sabit olmuştur:

“Her kim namazı kılmayı unutsa ya da uyuya kalsa bunun kefareti hatırına geldiinde kılmaktır.”111


Yüklə 1,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   17




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə