Namazı Terketmenin Hükmü


(297) Sf: 163’de geçti. (298)



Yüklə 1,73 Mb.
səhifə14/17
tarix19.10.2018
ölçüsü1,73 Mb.
#74965
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   17

(297) Sf: 163’de geçti.

(298) Sf: 152’de geçti.

(299) Müslim: (456) namazda: Sabah namazındaki kıraat babında ve: (475) de imama uymak ve ondan sonra amel babında; Ebu Davud, Nesei, ibni Mace bunu Amr bin Haris (r.a.)’in hadisinden rivayet ettiler.

(300) Sf: 163’de geçmiştir.

(301)Sf: 153’de geçti.

(302) Sf: 161’de geçti.

Şüphesiz Enes (r.a.) şöyle demiştir: “Muhakkak ki Ömer bin Abdilaziz, insanlar arasında en çok namazı Resulullah’ın (s.a.v.) namazına benzeyen kimse idi. Onun ruku ve secdesinin miktarı da on tesbihat miktarı kadar idi.” Enes bunu Sa’diy’den, O da babası ya da amcasından bilmektedir. Tabii ki şayet sabit ise. Öyleyse Nebi (s.a.v.) ile birlikte tam on sene namaz kılmış kişinin ilmi ile sadece tek namazı ya da az bir bölüm namazı beraberce kılanın ilmi nerede? Çünkü Sa’diyin amcası ya da babası Resulullah’a (s.a.v.) mülazame ile devam eden meşhur sahabelerden değildirler. Mesela Enes, Berra bin Azib Ebu Said el-Hudri, Abdullah bin Ömer, Zeyd bin Sabit ve başka sahabeler gibi Nebi (s.a.v.) namazının miktarını, sıfatını rivayet edenlerden değildirler.

Aynı zamanda; rukudan sonra ta ki insanlar: “Her halde unuttu” deyinceye dek nasıl da ayakta (uzun bir müddet) olarak durmuştur. Kendisi üç tane tesbihatta bulunduğu halde ve kat kat kıyamda taktir etmiş olduğunu da söyledikleri halde? Aynı şekilde iki secde arasında insanlar: “Herhalde vehmetti” deyinceye dek oturması da böylecedir. Şüphesiz onun ruku ve secdesi, ruku ve iki secde arası oturmasından -ta ki bunları uzatmasını kerih görmenize ve sizden bu konuda iyice aşırıya kaçmanıza dek- sonra kıyamı mislince idi. İkisinin uzatılmasıyla da namaz batıl olmuş oldu. Şüphesiz ki Berra bin Azib, Nebi (s.a.v.)’in ruku ve secdesinin kıyamı gibi olduğuna şahitlik etmiştir. Bunun da üç tane tesbihat çekecek miktarda (kısa) olması da imkansızdır. Belki kendileri bir arız durumdan dolayı hafif tutmuş olabilir. Buna da Sadiy’in amcası ya da babası şahit olmuş olabilir ve böylece haber vermiş olabilir.

Resulullah (s.a.v.), kişinin namazını uzatmasını onun fıkıhlı olduğuna hükmetmiştir. Nitekim bu hüküm az fıkıhlı olma hükmünden elbetteki daha evla olandır. Öyle ki Resulullah’ın (s.a.v.) hükmü hak olan bir hükümdür. Onun hükmüne ters olan hüküm zalim ve batıl olan hükümdür. Müslim: “Sahih”inde Ammar bin Yasir’den gelen bir hadiste, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kişinin namazını uzatması ve hutbesini kısa tutması onun fıkhına dair bir alamettir.” Dolayısı ile namazı uzatın hutbeyi kısa tutun”304 had iste geçen, “meinne” alamet demektir. Namazın hırsızlarına göre ise; muhakkak ki burada acele etmek fıkhın alametinden olup, hırsız namazın ruku, secde ve rukunlerini çaldığı zaman (eksik yaptığı zaman) bu alamet onun daha fıkıhlı ve de faziletli olduğunu göstermektedir.



(304) Müslim: 869. Cuma’da: Namazın ve hutbenin tahfifi babında; Ebu Davud: 1106 Namazda: Hutbeleri kısa tutma babında rivayet ettiler.

Sahihi ibni Hibban’da, sünen-i Nesei’de, Abdullah bin Ebu Evfa’dan kendisi şöyle demiştir: “Rasulullah (s.a.v.) zikri çokca yapar, boş şeyleri azaltır, (yapmaz), namazı uzatır, hutbeyi de kısa tutardı. İhtiyacını gidermek içinde dul ve miskinlerle beraber yürümeyi de istinaf etmezdi.”305 İşte bu O’nun fiilidir. İşte bu, insanların toplanmaya da geldikleri cuma namazının misli gibi olduğu kavlidir. Kendisi (s.a.v.) burada iken: Cuma suresini ve münafikun suresinin tamamını okurlardı.306 Gerçekten bir cumada son üç ayetinden kısalttığı yoktur. Maalesef bazı insanlar bunu da sünnet sanmışlardır. İki suresininde sonlarını kısaltıp cuma da okumaktadırlar. Gerçekten tamamını da okumamaktadırlar.



(305) Nesei: 3/108, 109 Cuma’da: Hutbenin taksirinde müstehab olanlar babında; Darimi: 1/35 Resulullah’ın (s.a.v.) tevazusu babında: Hakim, Abdullah bin Evfa (r.a.) hadisinden sahih isnadlı rivayet etmiştir.

(306) Müslim: 877 Cuma’da: Cuma namazında okunanlar babında; Ebu Davud: 1124 namazda: Cuma namazında neler okunur babında: Tirmizi: 519 Namaz’da: Cuma namazının kıraati babında rivayet ettiler.

Aynı zamanda Nebi (s.a.v.) cuma günün sabah namazında: “Tenzil; Secde” suresini ve; “hel eta alal insani” suresini okumuştur.307 Bunları da yavaş ve seri olmadan normal bir okuyuş ile iki rekatta hepsini okumuşlardır. Malesef bunu da yine bazı imamlar bozmuş, bu sureyi ya da öbür sureyi kısaltarak okumuş ya da iki sureden birisini iki rekatta kılmışlardır. bu iki suresinin hepsini okuyanlarda bu sureleri çok hızlı okumaktadırlar. Bu da imam için mekruhtur. Bunların hepsi Nebi (s.a.v.)’in getiridiklerinden firar etmektir.



(307) Müslim: 879 Cuma’da: Cuma günü neler okunur babında; Ebu Davud: 1074 namazda: Cuma günü sabah namazında neler okunur babında: Tirmizi: 520 Namaz’da: Cuma günü sabah namazında neler okunur babında: Nesei: 2/159 İftitah’da: Cuma günü sabah namazında ne okunur babında rivayet ettiler.

Şayet onların adet ettikleri ya da oluşturduklarına muhalif bir bir sahih hadis gelse onlar: “Bu mensuh ya da icmaya terstir” deyivirirler. Onlara göre bunu ayarlamak onların sözlerine terstir. Şayet namazı uzatma ile ilgili hadisler mensuh ise Resulullah’ın (s.a.v.) ashabı bir defa buna daha iyi bilirlerdi. Bununla amel etmeyeni bununla delil getirmişlerse o zaman bununla -bunu daha iyi bilen- ümmet de amel etmezdi. Onlar da raşid halifelerdir.

İşte, bu ümmetin sadiki ve şeyhul İslam (Ebu Bekir (r.a.)) sabah namazında “Bakara”yı okurlardı.308 Hem de başından sonuna kadar. Arkasında yaşlı, çocuk ve ihtiyaç sahibi kimseler bulunduğu halde. Nitekim kendisine:

“Ey Resulullah’ın halifesi!Güneş daha neredeyse doğuyordu!” dediklerinde O (r.a.):

“Şayet güneş doğsaydı bizleri gafillerden bulmazdı” diye buyurmuştur. Onun bu istikametinden diğer halife Ömer bin Hattab’a gitmiştir. Kendileri de sabah namazında: “Nahl, Yusuf, Hud, Yunus, Beni İsrail vs. sureleri okurlardı.”309

(309) Sf: 159’da geçti.

Az önce geçen Abdullah bin Ömer’in hadisinde, Resulullah (s.a.v.)’in namazı hafif kılmak ile emrettiklerini kendilerine de: “Es-Saffat” suresi ile kıldırdıklarını belirtmiştir.310 İşte O’nun yaptığı emrettiği şeydir. Nitekim önceden, rukudan kalkıp itidalli durduğu vakitte ki rukunde (okuduğu) zikir ve dualar ile ilgili hikaye geçmişti. Kendileri (s.a.v.) öyle uzatırdı ki arkasında olan: “Her halde daldı” deyiverir idi.”311



(310) Sf: 169’da geçmiş idi.

(311) Sf: 148’de geçti.

Yine bu konuda geçen Ebu Said’in rivayet ettiği hadis mevcuttur. Kendisinin dediğine göre; Resulullah (s.a.v.) öğle namazını kıldırmak için (mescide) girerdi. Birisi de ihtiyacını gidermek için, “beki” denilen yere gidip hacetini giderirdi. Ehline uğrayıp abdest alırdı. Sonra da:Mescide dönerdi. Resulullah’a (s.a.v.) da ilk rekatte kavuşurdu.”312



(312) Müslim: 454 Namaz bölümünde: Öğle namazının kıraati babında rivayet etti. Bu hadiste geçmiş idi.

Dolayısı ile bunda ona uymayı haram ya da mekruh sayan kişi ne kadar da şaşılacak bir söyleyişte bulunmuş! Bizler de: “Asla!Nebi (s.a.v.)’yi hak ile gönderene yemin olsun ki, muhakkak bu konuda ona uymak Allah’ın (c.c.) rızalığını ve Rasul’ünün rızalığını kazanmak demektir. Şüphesi ki bunu terk etmek namazı terk etmektir” diyoruz. Said bin Abdurrahman bin Ebi Umya’nın ve Suheyl bin Ebi Umame’nin Enes bin Malik’in yanına geldiği ile ilgili hadise gelecek olursak; kendisi hafif bir namazı kılmakta idi. Sanki seferi namaz gibi: Kendisi: “İşte bu Resulullah’ın (s.a.v.) namazıdır”313 demiştir. İşte bu ibni Ebu’l Amya’nın tek olarak rivayet ettiği olup meçhul birisine benzetmektedir. Sahih hadisler Enes (r.a.)’dan gelmektedir. Nitekim hepsi bunlara çelişmektedir. Dolayısı ile bunu Enes nasıl söyleyebilir?. Kendisi: “En çok Ömer bin Abdulaziz’in namazını Resulullah’ın (s.a.v.) namazına benzediğini ön görmüştür. Kendisi onar onar tesbihatı çekerdi”314Enes rukudan başını insanlar: “Herhaldeki unuttu” demelerine dek kaldırıverirdi. Aynı şekilde iki secde arasında da.”315



(313) Sf: 161’de geçti.

(314) Sf: 148’de geçti.

(315) Müslim: 472, Namaz’da: Namazın rukunlerinin itidalli olması babında rivayet etti.

Kendisi: “Resulullah’ın (s.a.v.) namazını size kıldıracağında ben aşırıya kaçmıyorum” demiş ve onlar namazları zai ettiklerinden dolayı da ağlamıştır.316



(316) Buhari: 2/11, Namazın vakitleri bölümünde: Namazı vaktinden zai etmek babında rivayet etti.

Öyleyse açık olup senedlemride bir yanlışlık, zayıflık bulunmayan, delil olmalarında da bir şüphe olmayan sahih hadisler nasıl olur da az önce geçen ibni Ebi’l-Amya hadisi ile red edilebilir? Şayet ibni Ebi’l-Amya’nın hadisi sahih olmuş olsa -ki bu gerçekten sahihlikten pek uzak olan bir hadistir- o zaman bu hadisin Resulullah’ın (s.a.v.) ratib (tertib edilien) sünnetlerden bir namazın olduğuna haml edilir. Mesela; sabahın, akşamın, yatsının sünnetleri ve tahiyyetül mescid namazı gibi vs. yoksa bu Resulullah’ın (s.a.v.) ashabına devamlı olarak kıldırdığı (farz) namazlar değildir. Buna haml edilemez. Bu da bu hadisin batıllığını kesmekte, diğer açık sahih olan hadisleri de red etmek manasına gelmektedir. Şüphe yok ki Resulullah (s.a.v.) sabah namazının sünnetini hafif tutarlardı. Hatta müminlerin annesi Aişe (r.a.): “Acaba Ummu’l Kuran-ı (fatihayı) orada okur muydu?” bile derdi.317



(317) Buhari: 3/38 Teheccüd bölümünde: Sabahın ilk sünnetinde okunacaklar babında: Müslim: 724 ve 92 Misafirin namazı bölümünde; sabahın ilk iki rekatlık sünnetinin müstehaplığı babında; Muvatta: 1/127 gece namazında sabahın ilk iki rekatlık sünnetinde rivayet ettiler.

Nebi (s.a.v.) seferde iken namazı kısa tutardı. Ta ki bazen de sabah namazı da muavizeteyni okurdu.”318 Çocuğun ağlamasından dolayı da namazı hafif tutardı.319 Dolayısı ile sünnet olan hafiflemek için hafif, uzatmak için uzun tutmaktır. Ortasını tutturmak galib olandır.



(318) Sf: 163’de geçti.

(319) Sf: 147’de tahrici geçti.

Enes’in inkar etmiş olduğu, hafif tutmaya ihtiyacı olduğu halde kişinin kendisine hafif tutmamasıdır. Bu da bir teşdid örneğidir. Şüphe yok ki bu Nebi (s.a.v.)’nin sünnetine ve getirdiklerine terstir. Muaz’ın hadisine ve: “Sen fitneci misin. Ya Muaz!” dediği hadise gelince, bu kelime ile sadece, namazı çaldığı konusu çıkarılması gerekir. Hadisin başını ve sonunu bilmemektedirler. Dolayısı ile Muaz’ın şu kıssasını dinle: Cabir bin Abdullah’dan dedi ki: “Bir adam iki tane su kabı ile namaza geldi. Geceden bir bölüm idi. Muazı’da namaz kıldıran görünce iki kabı da bırakıverdi. Muaz’a yöneldi ve o Bakara ya da Nisa surelerini okumakta idi. Adam sonra gitti ve Muaz’ın kendisi hakkında bir şeyler söylediğini duydu. Direk Resulullah’ın (s.a.v.) yanına onu Muaz’ı şikayet için gitti. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.)Muaz’a: “Sen fitneci misin Ey Muaz?” ya da: “Sen fitne çıkaran mısın?” demiştir, üç defa.

Dolayısı ile sen: “Sebbihis me Rabbekel Ala”yı, okusaydın ya!Çünkü senin arkanda yaşlı, zayıf ve ihtiyaç sahibi kimseler durmaktadır. diye buyurdular.320 Buhari ve Müslim rivayet etmiştir. Lafzı ise Buhari’nindir.

(320) Tahrici sf: 162’de geçti.

“İmamı Ahmed’in Müsned’inde ise Enes bin Malik’in rivayet ettiği hadiste kendisi şöyle demiştir: “Muaz bin Cebel bir topluluğa imam olmuştu. Bu arada Huzam girdi ve kendisi hurmalıklarını sulamak istiyordu. Toplukla birlikte mescide girdi. Muaz’ın namazı uzattığını görünce namaza durmadı. Hurmalıklarını sulamaya gitti. Muaz namazı bitirince durumu ona anlattılar. O da: “Bu münafıktır, kendisinin hurmalıklarını sulaması namazından daha mı acıdır ki?” dedi. (Ravi devamla) dedi ki: “Huzam Nebi (s.a.v.)’in yanına geldi. Muaz da onun yanında idi. Kendi: “Ey Allah’ın Nebisi!Ben kendime ait olan hurmalıklarımı sulamayı sadece kast etim. Mescide toplulukla (cemaatle) beraber namaz kılmak için girdim. O namazı uzatınca bende namazın namazı bırakıp (çıktım) ve hurmalıklarıma gittim. O da beni münafık sanmış” dedi. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) Muaz’a dönüp: “Sen fitneci misin? Namazı fazla uzatma onlara!“Sebbihis me Rabbikel Ala” ve “Eş-Şemsi ve Duha’ha”yı vs.leri oku” diye buyurdular.”321



(321) Ahmed: 3/124. Bu sahih bir hadistir.

Muaz bin Rifae El-Ensari, O da Süleym’den rivayete göre şöyle demiştir: “Beni Seleme’den bir adam Resulullah’a (s.a.v.) gelip: “Ey Allah’ın Resulü!Muhakkak Muaz bin Cebel bize, biz uyuduğumuz zaman gelir. Bizim de işlerimiz gündüz vakti olmaktadır. Kendisi namaza diye nida etmektedir. Biz de namaza gideriz. Kendisi de namazı bizlere (oldukça) uzatmaktadır” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.): “Ya Muaz bin Cebel!Fitne çıkaran olma! Ya benimle beraber namaz kılarsın ya da kavmine namazı hafif tutarsın” diye buyurdular. Sonra da:

Ey Süleym!Kuran ile birlikte başka neyi okuyorsun?” diye buyurdu. O da:

“Ben Allah’dan (c.c.)Cennet’i istiyor, Cehennem’den de O’na sığınıyorum. Allah’a yemin olsun ki senin ve Muaz’ın dendenesi (vızıltısı) gibi daha güzel var mıdır?” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):

Benim ve Muaz’ın (dua ettiğimiz zamanki) vızıltımızın, Allah’dan (c.c.) Cennet’i dilemek, Cehennnem’den de korumasını istemek olduğunu da anlarsın?!” diye buyurdular. Süleym: “İnşallah Uhuda hazırlanıyorlardı. O da (Süleym) savaşa çıktı. Kendisi de şehitler kervanına katılanlardan idi. Allah rahmet etsin.322 Bunu İmam Ahmed rivayet etmiştir.

(322) Ahmed: 5/74 senedinde meçhul bir ravi vardır.

Şayet: “Ahmed bin Hanbel, Bureyde hadisinden rivayetle; Muaz bin Cebel’in, ashabına yatsı namazını;“iğterebetis saatı” suresiyle namazı kıldırdığını, bir adamın da namazı bitirmeden kalkıp tek başına namaz kıldığını sonra da gittiğini, Muaz’ında ona şiddetlice ağır bir söz (münafık) dediğini, o adamında Resulullah’a (s.a.v.) gelip, itirazda bulunduğunu: “Ben hurmalıklarımla çalışmayı kast etmiştim. Susuz kaldıklarından korktum” demesi üzerine Resulullah’ın (s.a.v.): “Eş-Şemsi ve Duha ha” ile ve diğerlerle namazı kıldın”323 demesi ile ilgili hadise gelecek olursak buna: “Bu Muaz’ın kıssası tekrar etmiştir cevabını vermek gerçekten doğrudan uzak olan bir cevabtır. Çünkü Muaz Allah’ın (c.c.) dini hakkında, Resulullah’ın (s.a.v.) O’nu nehy edip sonra da ona dönmesi hususunda fakih kimse idi. Bu cevapta en iyi olan açıklama onun ilk rekatta okuduğudur. Dedi ki: Bakarayı işitmiştir ve; “igterebetis- saah” ile kıldırmıştır” demiştir. “Sahihayn’da” rivayete göre: “Kendisi Bakara suresini okumuştur.”Bazı ravilerde şüpheye girmiş ve “Bakara ve Nisa sureleri” demişlerdir.

“İgterebetis-Saah” suresini okuması ile ilgili kıssa da “sahih” adlı eserde zikr olunmamıştır.324 Nitekim “sahih”de olan bundan; sıhhat hususunda daha evladır. Cabir (r.a.) hadisi ezberlemiş ve: “Muaz Nebi (s.a.v.) ile beraber yatsıyı kıldı. Sonra da kavmine gitti, onlara imamlık yaptı. Bakara suresini okumakla başladı” dedi ve kıssayı zikretti.325 İşte Cabir onun bunu bir defa yaptığını ve Bakara’yı okuduğunu haber vermiştir. Şüphe etmemiştir. Bu hadiste; “Sahihayn”da geçip sıhhatinde ittifak edilmiştir. Allah (c.c.) en iyisini bilir.

(323) Ahmed: 5/355 hadis sahihtir.

(324) Ahmed: “Müsnedin’de”: 5/355 Büreyde hadisinden (r.a.) Hadis sahih bir hadistir.

(325) Buhari: 2/162-166 Cemaatle namaz bölümünde: İmam namazı uzatsa, kişide ihtiyacı olsa çıksa ve namaz kılsa babında ve: 10/429’da Edeb bölümünde: Bunu diyeni tevilinden dolayı küfür olarak görmeyenler babında: Müslim: (465) Namaz’da: Yatsı namazındaki kıraat babında rivayet ettiler.

FASILA

Bununla da ortaya çıktı ki; derine dalmak, aşırıya kaçmak (bu konuda) ve teşditli olmak Nebi (s.a.v.)’in nehy etmiş olduğu olup, bu Resulullah’ın (s.a.v.) getirdiklerine, ashabının ve yolda ilerleyenlerin yapmış olduklarına terstir. O’nun yaptıklarına uymak ve kendisinden sonra raşid halifelere muvafat etmek tabi olmanın özüdür. Nitekim bunlardan yüz çeviren ve cahillik yapan bunları bilmediğinden yapmaktadır. Aynı zamanda yanlışta derinleşmek, aşırıya gitmek O’nun (s.a.v.) getirdiklerine terstir. Getirdiklerine tecavüz etmek ve ifrata kaçmak demektir. Bunun tersi de zai etmek, bunda tefride kaçmak ve kılmaktır. İşte bu ikiside (ifrat-tefrid) hata olup sıratı mustekimden sapma demektir. Kuvvetli metoddan çıkış demektir. Allah’ın (c.c.) dini ifrat ile tefrit arasındadır.

Ali bin Ebi Talib (r.a.) dedi ki: “İnsanların en hayırlısı kendisine yüksek gelen ve alçak gelen şeylerde orta yolu, tarzı alan kişidir. “Bunu, ibni Mübarek Muhammed bin Talha’dan, O da Ali’den zikretmiştir. İbni Aişe şöyle demiştir: “Yüce Allah (c.c.) kulları için bir şeyi emrettiği zaman muhakkak ki onda şeytanın iki tane fonksiyonu (vesvesesi) bulunmaktadır. Ya aşırılığı (ifratı) ya da azlığı (tefriti) sokar.” Bazı Selef alimleri dedi ki: “Allah’ın (c.c.) dini ifrat ve tefrit arasındaki (orta yoldur). “Şüphesiz ki yüce Allah (c.c.) kitabının bazı yerlerinde iki taifenin (ifrat-tefrit) arasında bulunan vasat (orta yol) ehlini övmüştür ve şöyle buyurmuştur:

Ve onlar ki, mallarını infak ettiklerinde israf da etmezler, cimrilik de etmezler. Bunun arasında orta bir yol tutarlar.” (Furkan: 25/67)

Bir ayette de şöyle buyurmuştur:

“(Zincire vurulmuş esirler gibi) elini boynuna bağlanmış kılma (cimri olma). Onu büsbütün de açma (israf da etme). Yoksa sonra kınanmış, yaptığına pişman olur kalırsın.” (İsra: 17/29)

Başka bir ayet de şöyledir:

Akrabaya, hakkını ver, yoksula da, yolda kalmışa da. Ama saçıp savurma!” (İsra: 17/26)

Böylece de akrabaya, hakkını ver, yoksula da, yolda kalmışa -tutma yönünden- onların haklarına inhiraf etmeyi men etmiştir. Savurma yönünden de saçıp savurmayı da yasak etmiştir. Nitekim Allah’ın (c.c.) rızalığı ifrat ve tefrit arasında bulunmakladır. Bu yüzden de bu ümmet ümmetlerin vasatı (ortası)dır. Kıblesi de iki tane inhiraf olmuş (sapıtmış) kıblenin ortasında bulunan bir kıbledir. Nitekim orta olan her zaman kendi etrafını korumaktadır. İkisin de ihlal etmek daha çabuk olmaktadır. Tıpkı şairin dediği gibi:

“Hadiseleri kapsayan korunmuş bir orta yol oldu.

Öyle ki (kendi) tarafı da oluşmuş oldu.”

Muhakkak ki Rabb Teala’nın şeriatı ve taktiri tüm işlerin hayırlı olanının ortası olduğunda ittifak etmişlerdir. Onların: “Sahabelerin, Resulullah’ın (s.a.v.) sesini, kıraatini sevmeleri, onun namazı uzattığı ihtimalini vermektedir. Bununla da bir zorluk görmemekteydiler. Allah’ın (c.c.) bana verdiği ömrüm hakkı için diyorum ki, durum gerçekten de zikrettikleri gibidir. Bilakis sahabelerin, Nebi (s.a.v.)’yi sevmeleri, onların nefislerini ve mallarını onun önünde bezl etmeye taşımıştır. Hatta onun kerim olan nefsiyle onların nefislerinin korunması da söz konusu husule gelmektedir. Kendileri onun önünde ölüme gitmiş, seven de sevilenin rızalığına ilerlemiştir. Allah’ın (c.c.) bana verdiği ömrüm hakkı için derim ki; ondan sonra kıyamet gününe dek ona tabi olma durumu, onların hiç bir kınayıcının kınamasından korkmadan onun sünnetlerine tabi olmalarını sağlamaktadır. Onlar aynı zamanda hiçbir azarlayıcının azarlamasından da imtina etmezler. Nitekim onlar Nebi (s.a.v.)’nin getirdiklerine ve ona tabi olmayı üstlenmişler, kimsenin kınamasını aldırış etmemişler kimseden çekinmemişler, cahillerle mücadele etmişlerdir. Nitekim o cahillerde Resulullah’ın (s.a.v.)’in sünnetine bedel (karşılık) olarak kendi adamlarının görüşlerine uymakta, onlara sımsıkı sarılmakta, bir defa da olsa yollarından şaşmazlar. Kuran ve sünnetin nasslarında buna arz etmekle, sultana ordunun arz edilişi gibi bir (tavır) takınmaktadırlar. Onlara muvafık (denk) olanı kabul ederler. Muhalif gelenleri ise birçok tevil türleriyle red edercesine bir yol izlerler. Bazen: “Bunun zahiri metruktur” demişler, bazen de: “Bu sözün kim tarafından söyleneceği meçhuldür” demişler, bazen de: “Bu mensuhtur”, bazen de: “Bizim tabi olmuş eserimiz bunlardan daha ilimlidir” demişlerdir, onlara muhalif gelenler de, onun sahih hadimsleri olup, onların muhalefet ettiklerini göstermektedir. Böylece de bu fırkanın tabi olması zor gibi olmuş, onun (s.a.v.) sünnetine yaklaşmak hususunda, onlar dönüp dolaşıp (yan çizmekte)dir. Onların gözlerinden kerim olan şahısları kaçacak olsa onun görüşlerinin dosdoğru hidayet üzerinde olduğuna da şahitlikten çekinmezler.



(NEBİ(S.A.V.)NAMAZININSIFATI(ŞEKLİ)HAKKINDA)FASILA

Şimdi Nebi (s.a.v.)’in kıbleye dönüşü ile başlayan ve “Allah’u Ekber”, deyip selam vermesine de namazının siyakı ve açıklamasını, sen gözlerinle, kıldığına şahitlik ediyormuşcasına belirteceğiz. Sonra da dilediğin gibi kendine pay çıkar!.

Resulullah (s.a.v.) namaza kalktığı zaman kıbleye dönerdi326, namazgahında durur, iki elini kulak uçlarına kadar uzatır327 parmaklarını kıbleye doğru yönlendirir ve “Allahu Ekber” deyip başlardı. Bundan önce de: “Ben filan filanca namazı, filanca imamın arkasında, Allah için şu vakitte dört rekatlık farz olarak vs. eda etmeye niyet ettim” demezdi:Aynı zamanda namazının ne öncesinde ve ne de sonrasında bununla ilgili, namazın hiçbir yerinde bir kelime bile söylememiştir. Nitekim sahabeleri, onun namazdaki hareket, sukunet ve heyetinden de rivayetler nakl etmişlerdir. Onun sakallarının hareket etmesini bile nakl etmişlerdir. Hatta namazda bir defasında kızının kızını da taşıdığı bile olmuştur. Bunları bile nakl etmişler ihmale gitmemişlerdir. Öyleyse namazın başından sonuna dek zikredilen bu önemli konunun -ki bu namazın girişindeki bir şiardır- nakledilmemesi, bunun terk edilmesi nasıl görüşlerini birleştirecek?

(326) Namaza durulduğu zaman kıbleye; kabeye dönmek bütün cumhur alimlerinin çok büyük çoğunluğuna göre farz oluş bu mutevatir olarak (s.a.v.)’den gelmiştir. Buna şu ayet delalet etmektedir: “Yüzünü mescidi haram tarafına çevir. Hadiste, “namazı unutan” hadisinde geçmişti.

(327) Müslim: 391, 26 Namaz’da: Omuzlara dek iki elin kaldırılmasının müstehaplığı babında...: Ebu Davud: 745 namazda: Namazın başlangıcı babında: Nesei: 2/122 iftitahda: Kulak uçlarına dek iki elin kaldırılması babında: 2/182. İftitah bölümünde, ruku için iki elin kulak memelerinin hizasına dek kaldırma babında; ibni Huzeyme: 480’de rivayet ettiler.

Ömrüm hakkı için: Eğer bu konuda bir kelime bile söylediği (niyette) sabit olmuşsa elbetteki ona ilk uyacak biziz, ona gidecek olanlar da biziz. Sonra da sağ eliyle sol elini tutar mufassalının üzerine koyar328 sonra da göğüsüne koyup sonra da şöyle derdi: “Subhaneke, allahümme baid beyni ve beyne hataya ya kema ba atte, beynel meşrila vel meğribi. Allahumme nekkini min hatayaya kema yunekki es-Sevbul Ebyadu mined denesi. Allahumme. İğsil hataya ya bil-mai ves-Selci vel-Beredi.”329 Bazen de şöyle derdi: “Veccehtü vechiye lillezi fataras-Semavati vel-Ardi hanifen muslimen ve ma ene minel muşrikin. İnne salati ve nusuki ve mahyaya ve mamati lillahi rabbil alemin? La şerike leh ve bizalike umirtu ve ene evvelül müslimin. Allahumme entel melik la ilahe illa enle ve ene abduke, zalemtu nefsi ve tereftu bizanbifeğfirli zunubi cemian, la yeğfiruz. Zunube illa enle vehdini li eh senil ahlak, la yehdi li ehseniha illa ente. Vesrif anni şeyyi eha, la yesrifu anni şeyeeha illa ente.Lebbeyke ve sadeyke. Vel hayru kulluhu fi yeeyk veş-Şerru leyse ileyke. İnna bike ve ileyke. Tebarekte ve Tealeyte, Esteğfiruke ve Etubu ileyke”330 Lakin bu duayı onun gece namazında okuduğu rivayet olunmuştur. Bazen de şöyle derdi: “Allahu Ekber. Allahu Ekber Kebiran, Vel Hamdulillahi Kesiran Vel Hamdulillahi Kesiran, ve subhanellahi bukreten ve asilen”331 Bazen de; “Allahu Ekber, AllahuEkber, La ilahe illa ente, La ilahe illa ente subhanellahi ve bihamdihi subhenellahi ve bihamdihi” derdi. Sonra da: “Euzu Billahi ve bi hamdih” derdi. Sonra da: “Euzu billahi mineş-şeytanirracim” der, bazen de: “Euzu billahi mineş-şeytanir racim min nefhihi ve nefesihi ve hemzihi”332 Bazen de: “Allahumme inni euzu bike mineş-şeytair-racim ve hemzihi ve nefhihi ve nefesihi”333 derdi.



Yüklə 1,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   17




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə